CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, memur emeklileri ve sabit gelirlilerin alım gücündeki değişimi ortaya koyan bir rapor hazırladı. Taşcıer, "AKP’nin yarattığı bu tahribat, emekçinin alın terine, yıllar süren hizmetine ve yaşam mücadelesine dönük sistematik bir değersizleştirme politikasıdır. Mesele, ikramiyenin TL karşılığı değil; iktidarın, emeğe biçtiği değerdir. Memura, işçiye, ücretliye ve emekliye karşı ideolojik bir tasfiye politikası yürütülmektedir. Bu sistemin adı sosyal kıyımdır" ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşcıer, Türkiye’de memur emeklileri ve sabit gelirli vatandaşların yıllar içinde yaşadığı ekonomik kayıpları gözler önüne seren bir rapor hazırladı. "AKP İktidarında Sosyal Kırım" başlığını taşıyan raporda emekli ikramiyesinin satın alma gücünden konut edinme imkanına kadar birçok alanda yaşanan gerilemeyi verilerle ortaya koydu.

"2025’te bırakın ev sahibi olmayı, 42 metrekarelik bir evin ancak tuvaletini satın alınabilmektedir!"

Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali'nde yarışacak filmler belli oldu
Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali'nde yarışacak filmler belli oldu
İçeriği Görüntüle

Taşcıer şunları kaydetti:

"2002’de düz lise mezunu olup, kamuda 25 yıl çalışmış ve 3’üncü derecenin 1’inci kademesinden emekli olan bir devlet memuru 18 bin 82 lira 33 kuruş emekli ikramiyesi alıyordu. Bu ikramiye ile 660 adet çeyrek altın alınıyordu. Aynı statüdeki devlet memuru bugün emekli olduğunda 974 bin 109 lira 68 kuruş ikramiye almaya hak kazanıyor. Emekli olan memur eline geçen ikramiye ile sadece 133 çeyrek altın alınabiliyor. Bu veriler, AKP iktidarının 23 yılda 527 adet çeyrek altını memurun cebinden aldığını gösteriyor.

2002’de bir memur emeklisi, ikramiyesi ile İstanbul Başakşehir’de 10 bin liraya 100 metrekare daire alabiliyordu. Aynı memur bugün emekli ikramiyesiyle AKP iktidarının büyük müjde olarak duyurduğu Gayrimenkul Sertifikası ile satışa sunulan ve şu an değeri 4 milyon 237 bin 472 lira olan Damlakent Konut projesinde net kullanım alanı 42 metrekare olan 1+1 dairenin yalnızca 9,5 metrekaresini satın alabilmektedir. Bir başka ifadeyle 2002’de ikramiyesiyle ev ve yazlık sahibi olabilen bir memur emeklisi, 2025’te bırakın ev sahibi olmayı, 42 metrekarelik bir evin ancak tuvaletini satın alınabilmektedir.

Bugün Türkiye’de sabit gelirlilerin karşı karşıya kaldığı tablo, iktidarın emekçilere nasıl hayal sattığını gözler önüne seriyor. Ülkemizde ortalama ücret 40 bin 699 liradır. Beyaz yakalı bir çalışan yemeden içmeden tüm geliri ile sertifika alsa ancak 10 yıl sonunda 1+1 ev sahibi olabilecektir. Ortalama memur maaşı ile 7 yılda, en düşük emekli aylığı ile 23 yılda, ortalama memur emeklisi aylığı ile de yaklaşık 15 yılda bir ev sahibi olmak mümkün olacaktır.

"İnsan ömründen ortalama 14 yılı sadece 'barınma' ya ipotek eden bu düzen, adı konmamış bir köleliktir"

Tüm bu gelir düzeylerinin ortalaması alındığında Türkiye’de ev sahibi olmak isteyen bir sabit gelirlinin 5 bin 113 gün yani 14 yıl boyunca yeme, içme, sağlık, eğitim, barınma, ısınma ve ulaşım harcaması yapmadan yaşamak zorunda olduğunu ortaya koymaktadır. İnsan ömründen ortalama 14 yılı sadece 'barınma' ya ipotek eden bu düzen, adı konmamış bir köleliktir.

Gayrimenkul sertifikası adı altında sabit ve dar gelirlilere ev değil, ömür boyu sürecek bir hayal satmaya çalışan AKP iktidarı, emeğiyle yaşayanları umut tüccarlığı yaparak dolandırıyor. Zira kamuoyuna kârlı bir yatırım aracı gibi sunulan gayrimenkul sertifikasının, daha bir ayını doldurmadan yüzde 11,85 değer kaybettiği görülüyor. Somut veriler, gayrimenkul sertifikası aldatmacasının nasıl bir yıkıma dönüştüğünü net biçimde gösteriyor.

Bir örnek vermek gerekirse, kâğıt üzerinde 22 bin 105 lira geliri olan asgari ücretlinin bugün gerçek alım gücü 4bin 215 liraya ulaşan enflasyon kaybı nedeniyle 17 bin 890 liradır. 17 bin 890 TL ile 2 bin 356 sertifika alınabilmektedir. Bu sertifikaların bugünkü değeri de borsada yaşanan yüzde 11,85’lik değer kaybı sonrasında 15 bin 769 TL’dir. AKP’ye inanıp, sertifika alan asgari ücretlinin daha bir ay dolmadan 2 bin 121 lira zarar ettiği görülmektedir. Emekçinin alın terini önce hayalflasyonla ezen AKP iktidarı, iktisat literatürüne adını kara harflerle yazdırdığı fonflasyonla tüketmektedir. Bir seferde emekçinin 6.336 lirasını buharlaştırmanın adı olsa olsa 'çifte soygun'dur.

AKP’nin yarattığı bu tahribat, emekçinin alın terine, yıllar süren hizmetine ve yaşam mücadelesine dönük sistematik bir değersizleştirme politikasıdır. Mesele, ikramiyenin TL karşılığı değil; iktidarın, emeğe biçtiği değerdir. Memura, işçiye, ücretliye ve emekliye karşı ideolojik bir tasfiye politikası yürütülmektedir. Bu sistemin adı sosyal kıyımdır."

Kaynak: ANKA