Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, finansal piyasalardaki gelişmelerin makroekonomik görünümü bozmaması için gerekli önlemleri hızlı bir biçimde aldıklarını belirterek, "Mart ayının ikinci yarısında finansal piyasalarda yaşanan oynaklık finansal varlıklarda değer kayıplarına neden oldu ve TL varlıklardan çıkış gözlendi. Bu dönemde TL mevduata yönelim devam ederken, söz konusu çıkış para piyasası fonları kaynaklı oldu. Nisan ayından itibaren para piyasası fonlarında sınırlı bir yükseliş görüyoruz. Mart ayında yaşanan oynaklıkta 21 Mart haftasında hanehalkı YP mevduat talebi hızlı bir şekilde artmıştır. Piyasaların etkin işleyişinin sürmesi amacıyla, tüm para politikası araçlarını, proaktif bir yaklaşımla ve kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz" dedi.
TCMB Başkanı Fatih Karahan, İstanbul Finans Merkezi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yerleşkesi'nde düzenlenen toplantıda yılın ikinci enflasyon raporunun sunumunu gerçekleştirdi.
Raporda, 2025 yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 24 seviyesinde tutuldu. TCMB, 2025 tahmin aralığını da artan belirsizlik dolayısıyla yüzde 19-29 olarak korudu. 2026 enflasyon tahmini yüzde 12, 2027 tahmini ise yüzde 8'de sabit bırakıldı. TCMB, 7 Şubat'ta yılın ilk 1. Enflasyon Raporu'nda yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 21'den yüzde 24'e çıkarmıştı.
Son dönemde öne çıkan çıkan küresel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Karahan, şunları söyledi:
"Küresel çapta önemli değişimlere şahit oluyoruz. 2 Nisan’da ABD tarafından geniş kapsamlı bir gümrük vergisi paketi açıklandı. Duyuru öncesinde sektörel ya da bölgesel olacağı düşünülen bu vergilerin, 180’den fazla ülkeyi kapsayacak şekilde tasarlandığını gördük.
Öte yandan, son haftalarda yapılan ikili görüşme ve ertelemeler küresel ticaret ile ilgili gerilimi bir miktar azalttı. Son dönemdeki yumuşamaya rağmen, küresel ticaret ve ekonomi politikalarına dair belirsizlik yüksek seviyelerini koruyor. Bu belirsizliklerle, küresel büyüme üzerinde aşağı yönlü riskler artarken, enflasyon üzerinde ülkelere göre değişen olası etkiler söz konusu.
2 Nisan tarife adımlarıyla, beklenen oynaklığı ölçen VIX endeksinde keskin yükselişler görüldü. Sonrasında, gelişmelere bağlı olarak endeksin kademeli düştüğünü ve 2025 yılı ilk çeyreğindeki ortalamasına yaklaştığını gözledik. Bu süreçte ABD Dolar Endeksi ve küresel borsalarda iki yönlü keskin değişimler oldu. Benzer şekilde, uzun vadeli tahvil faizlerinde de, haber akışına bağlı olarak dalgalanmalar gördük.
Açıklanan korumacı önlemlerin etkisiyle ABD başta olmak üzere tüm büyük ekonomilere dair büyüme beklentileri geriledi. Bu durum, ülkemizin dış talebine dair beklentileri de olumsuz etkiliyor. Euro Bölgesi büyümesindeki değişimler bu anlamda özel bir öneme sahip. Örneğin, en önemli dış ticaret ortaklarımızdan Almanya’nın 2025 büyüme tahmini ekimdeki yüzde 0,7 seviyesinden mayısta 0’a güncellendi. Bu doğrultuda, dış talep göstergemiz, 2025 yılında zayıflayan bir küresel büyümeye işaret ediyor.
Küresel büyümedeki zayıflama beklentisiyle, enerji emtia fiyatlarında -başta ham petrol ve doğalgaz olmak üzere- ilk etapta belirgin düşüşler gördük. Mayıs ayında ise tekrar bir yükseliş oldu. Ancak fiyatlar, önceki Rapor döneminin altında kalmaya devam ediyor. Enerji dışı emtia fiyatları ise önce bir düşüş yaşadıktan sonra altın ve diğer değerli metal fiyatları kaynaklı yükseldi. Emtia fiyatları da finansal varlık fiyatlarına benzer şekilde, küresel ticaret politikalarına ilişkin haber akışıyla dalgalanmalar gösterebiliyor.
Son gelişmelerin enflasyon beklentileri üzerindeki etkileri ise ülkeden ülkeye farklılaşıyor. Geçtiğimiz Rapor dönemiyle kıyaslandığında, özellikle gelişmiş ülkeler için 2025 yılı enflasyon beklentisinin bir miktar yükseldiğini görüyoruz. Dolayısıyla, korumacı eğilimlerin artmasının küresel enflasyondaki düşüşü yavaşlatabileceği bekleniyor. Küresel piyasalarda, tarife adımları sonrası daha fazla faiz indirimi fiyatlanıyor. Bununla birlikte, merkez bankaları, indirim süreçlerini temkinli sürdüreceklerini vurgulamaya devam ediyor.''
"İşgücü piyasasında, manşet işsizlik oranı düşüşünü sürdürmekle birlikte geniş tanımlı göstergeler yüksek seviyesini koruyor"
Karahan, yurt içi makroekonomik gelişmelere ilişkin tespitleri şöyle anlattı:
"Sıkı para politikamız sonucunda, 2024 yılında talep kompozisyonunun belirgin şekilde dengelendiği bir süreç yaşadık. Yurt içi talebin büyümeye katkısı belirgin düşerken, net ihracatın pozitif katkısı ön plana çıktı. Bununla birlikte, yılın son çeyreğinde iktisadi faaliyet toparlanma kaydetti. Bu dönemde kampanyalar ve öne çekilen talebin etkisiyle, hanehalkının mal talebi güçlü seyretti. Böylece, özel tüketim çeyreklik olarak arttı. Keza, 2024 yılının ikinci ve üçüncü çeyreklerinde gerileyen sanayi üretimi, yılın son çeyreğinde yeniden artışa geçti.
İmalat sanayinde kapasite kullanım oranları, geçmiş dönem ortalamasının altında seyrediyor. İYA verileri, parasal sıkılaştırmanın etkisiyle iç talepte gerçekleşen dengelenme ile uyumlu. Nitekim, imalat sanayi firmalarının kayıtlı iç piyasa siparişlerinin geçmiş dönem ortalaması etrafında seyrettiğini görüyoruz. İşgücü piyasasına bakıldığında, manşet işsizlik oranı düşüşünü sürdürmekle birlikte geniş tanımlı göstergeler yüksek seviyesini koruyor.
İlan başına başvurulara dair derlediğimiz veriler de artışa işaret ediyor. Burada geçmiş sıkılaştırma dönemlerine yaklaşan bir görünüm mevcut. Bahsettiğim göstergelerle birlikte daha geniş bir veri setine baktığımızda, işgücü piyasasında sıkılığın, işsizlik oranının ima ettiğinden daha az olduğunu değerlendiriyoruz. İlk çeyrekte, yurt içi talep ivme kaybetmekle birlikte öngörülenin bir miktar üzerinde seyretti. Bu dönemde perakende satış hacim endeksinin artışı önceki çeyreğe kıyasla bir miktar yavaşladı. Mart ayı özelinde endeksin, geçtiğimiz yılın mayıs ayından bu yana ilk kez aylık bazda gerilediğini gördük.
Tüketimden ziyade bir değer biriktirme aracı olan kuyumculuk ürünlerini dışlayarak baktığımızda ise, çeyreklik artış eğiliminin daha ılımlı olduğunu görüyoruz. Sıkılaştırma sonrasında mal tüketiminin, trendinin altına gerilediğini görüyoruz. Perakende satışlarda da ivme kaybı mevcut. Altın hariç olarak ise bu görünüm daha belirgin. Kartla yapılan harcamalar, gerek ilk çeyrekte gerekse nisan ayında hanehalkı tüketiminde sınırlı bir artışa işaret ediyor. Trendden sapmalara bakıldığında ise veriler hanehalkı tüketim harcamalarında ivme kaybının sürdüğünü ima ediyor. Talebe ilişkin verilere bir bütün olarak baktığımızda ise talep koşullarının ilk çeyrekte enflasyonu düşürücü etkisinin azaldığını görüyoruz.
"2024 yılının son çeyreğinde, cari açığın millî gelire oranı yüzde 0,8 seviyesine geriledi"
Farklı yöntemlerle hesapladığımız göstergelerin ortalaması, 2024 yılının ikinci yarısında negatif, bu yılın ilk çeyreğinde ise nötre yakın bir seviye ima ediyor. Öte yandan, finansal koşullardaki sıkılaşma ve küresel gelişmelerin etkisiyle, talep koşullarının yılın ikinci çeyreğinden itibaren dezenflasyonist patikayla daha uyumlu hareket edeceğini öngörüyoruz. Talep koşullarındaki gelişmelerin dezenflasyon sürecini olumsuz etkilemesi durumunda, gerekli önlemleri alacağımızı tekrar vurgulamak isterim. İç talepteki dengelenmeyle uyumlu olarak, cari işlemler hesabında da belirgin bir iyileşme gerçekleşti.
2024 yılının son çeyreğinde, cari açığın millî gelire oranı yüzde 0,8 seviyesine geriledi. 2025 yılı için ise, cari açık üzerinde enerji ve emtia fiyatları kaynaklı aşağı yönlü, küresel talep kaynaklı yukarı yönlü riskler öne çıkıyor. Zayıf seyreden küresel talebe ve son dönemde ticaret politikalarına ilişkin belirsizliklere rağmen, ihracatın ılımlı bir artışla gücünü koruduğunu görüyoruz. İthalat tarafında ise, söz konusu belirsizliklere bağlı olarak talebin öne çekilmesinin de etkisiyle artış söz konusu. Tahminlerimiz, 2025 yılında cari açığın milli gelire oranının, 2024 yılına kıyasla bir miktar daha yüksek olmakla birlikte, uzun dönem ortalamalarının altında kalacağına işaret ediyor."
''Dezenflasyonun süreceğini gösteriyor''
Karahan, enflasyon görünümüne ilişkin 2024 haziran ayında başlayan dezenflasyon sürecinin kesintisiz devam ettiğinii belirterek, şunları söyledi:
"Tüketici enflasyonu nisan ayında yüzde 37,9’a gerileyerek, 2024 mayıs ayındaki tepe noktasına kıyasla önemli bir düşüş gösterdi. Öncü veriler bu eğilimin, mayıs ayında da sürdüğüne işaret ediyor. Son Rapor döneminden bu yana enflasyon, öngördüğümüz tahmin aralığının orta noktasının altında gerçekleşti. Bu gelişmede, özellikle yurt içi enerji fiyatlarında öngörülere kıyasla daha düşük seyrin ve Sağlık Uygulamaları Tebliği’ne yönelik düzenlemenin etkisi öne çıktı.
Ana eğilim ocak ayındaki artışın ardından, şubat-mart döneminde önemli ölçüde yavaşladı. Nisan ayında ise finansal piyasalardaki gelişmelerin etkisiyle kısmi bir yükseliş izledik. Öte yandan grafikte de görüldüğü gibi, üç aylık hareketli ortalamalarla incelendiğinde ana eğilimde belirgin bir değişiklik yok. Bu noktada, mayıs ayı öncü verilerinin ana eğilimde nisan ayına kıyasla daha düşük bir seyre işaret ettiğini ekleyebilirim. Geldiğimiz noktada TÜFE yıllık enflasyonu yüzde 37,9. Ancak, gerek ana eğilim göstergelerinin ortalaması gerekse tahmin performansı görece iyi olan medyan enflasyon, yıllıklandırılmış ana eğilimin yüzde 30’un biraz üzerinde olduğunu ima ediyor. Bu da bize dezenflasyonun süreceğini gösteriyor.
"Hizmet enflasyonu tekrar düşüş eğilimine girdi"
Nitekim hizmet enflasyonu, ilk çeyrekte zamana bağlı fiyatlamaya tabi kalemlerin etkisiyle yükseldikten sonra, tekrar düşüş eğilimine girdi. Aynı dönemde, kur gelişmelerine hassasiyeti yüksek olan dayanıklı tüketim malları gibi bazı temel mal kalemlerinde ise fiyat artışları güç kazandı. Euro dolar paritesindeki gelişmelerin de etkisiyle, bu dönemde özellikle otomobil fiyatlarının öne çıktığını görüyoruz.
Azalan KKM bakiyesi, finansal koşullardaki sıkılaşma ve küresel gelişmelerin etkisiyle talep koşullarının yılın kalanında daha ılımlı olacağını ve kur geçişkenliğini sınırlayacağını öngörüyoruz. Buna ek olarak, emtia fiyatlarında küresel ticaret ve büyümeye yönelik kaygılarla yakın dönemde gözlenen düşüşün, -kalıcı olması durumunda- kur kaynaklı yukarı yönlü etkinin bir kısmını telafi edebileceğini değerlendiriyoruz. Özellikle uluslararası ham petrol fiyatları, bir önceki Enflasyon Raporu’nda öngördüğümüz patikanın önemli ölçüde altına gerileyerek, TL cinsi ithalat fiyatlarının manşet enflasyona olan etkisini hafifletti.
"Zirai don hadisesi işlenmemiş gıda fiyatları üzerinde yukarı yönleri riskleri artırdı"
Buna karşın, geçtiğimiz ay yurt genelinde gerçekleşen zirai don hadisesi önümüzdeki dönem için, başta meyve olmak üzere, işlenmemiş gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü riskleri artırdı. Son yaşanan zirai don hadisesinden en çok etkilenen 16 ürünün tüketici sepetindeki payı yüzde 1,5 civarında. Mevcut ve öncü veriler, henüz gıda fiyatlarına yansıyan olumsuz bir görünüm olmadığına işaret etse de, bu gelişmenin önümüzdeki dönemde gıda enflasyonu üzerindeki baskıları artırabileceğini değerlendiriyoruz. Her zaman vurguladığımız gibi, dezenflasyon sürecinde, enflasyon beklentileri ve firmaların fiyatlama davranışlarının seyri de büyük önem arz ediyor.
Son dönemde finansal piyasalarda yaşanan gelişmelerin etkisiyle nisan ayında enflasyon beklentilerindeki iyileşme duraksadı. Yıl sonu beklentileri bağlamında ise piyasa katılımcılarının beklentisinin yüzde 30 seviyesine yükseldiğini görüyoruz. Bu çerçevede, enflasyon beklentileri dezenflasyon patikamızın üzerinde seyretmeye devam ediyor. Bu görünüm para politikasındaki sıkı ve kararlı duruşumuzu korumayı gerekli kılıyor."
"Mart ayında yaşanan oynaklıkta 21 Mart haftasında hanehalkı YP mevduat talebi hızlı bir şekilde artmıştır"
Fatih Karahan, piyasa gelişmeleri ve Merkez Bankası'nın para politikasındaki duruşu hakkında da bilgi verdi. Mart ayının ikinci yarısında, finansal piyasalarda riskten kaçınma davranışından kaynaklı oynaklıklar gördükleri kaydeden Karahan, "2 Nisan’da açıklanan ek gümrük tarifelerinin beklentilerin çok üzerinde olması ise küresel piyasalarda oynaklığı artırdı. İlk günden itibaren, finansal piyasalarda yaşanan gelişmelerin enflasyon görünümü açısından oluşturabileceği riskleri değerlendirerek sıkı parasal duruşu güçlendirici adımlar attık" dedi. Karahan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu adımları üç başlıkta ele alabiliriz: TL’nin fonlama maliyetlerini artırıcı adımlar, likidite adımları ve döviz talebini sınırlayıcı adımlar. Fonlama maliyeti ile başlamak gerekirse, öncelikle 20 Mart tarihinde Ara Toplantı düzenledik. Bu toplantıda, oynaklığın geçici olabileceğini değerlendirerek Merkez Bankası gecelik borç verme faiz oranını yüzde 44’ten 46’ya yükselttik. Bir hafta vadeli repo ihalelerine ise bir süreliğine ara verdik.
2 Nisan sonrasında küresel finansal piyasalarda artan oynaklığın enflasyon görünümünde kalıcı riskler yaratabileceğini öngörerek 17 Nisan toplantısında politika faizini yüzde 42,5’ten 46’ya yükselttik. Ayrıca, gecelik vadeli borç verme faiz oranını 49’a, borçlanma faiz oranını ise 44,5’e yükselttik. Likidite yönetimi kapsamında ise TL depo ihalelerinin vadelerini uzattık. Ayrıca, likidite araçlarımızın çeşitliliğini artırarak kısa vadeli likidite senetleri ihraç etmeye başladık.
Son olarak döviz talebini sınırlamaya yönelik attığımız adımlar geliyor. Bu çerçevede, TCMB nezdinde TL uzlaşmalı vadeli döviz satım işlemlerine başladık. Bunlara ek olarak, ilgili dönemde para piyasası fonlarından çıkışların yaratabileceği dolarizasyon risklerini ve faiz oynaklıklarını engellemek için DİBS alımları gerçekleştirdik.
Mart ayının ikinci yarısında finansal piyasalarda yaşanan oynaklık finansal varlıklarda değer kayıplarına neden oldu ve TL varlıklardan çıkış gözlendi. Bu dönemde TL mevduata yönelim devam ederken, söz konusu çıkış para piyasası fonları kaynaklı oldu. Piyasadaki oynaklığın azalması ve aldığımız tedbirlerin etkisiyle yatırımcıların TL’ye yönelik risk algısında toparlanma oldu. Nisan ayından itibaren para piyasası fonlarında sınırlı bir yükseliş görüyoruz. Mart ayında yaşanan oynaklıkta 21 Mart haftasında hanehalkı YP mevduat talebi hızlı bir şekilde artmıştır. 20 Mart tarihli ara PPK toplantı kararının ardından söz konusu talep sınırlanmış, 17 Nisan tarihli PPK toplantı kararı ile de YP mevduatta azalma tekrar belirginleşmiştir. Finansal piyasalardaki gelişmelerin makroekonomik görünümü bozmaması için gerekli önlemleri hızlı bir biçimde aldık. Piyasaların etkin işleyişinin sürmesi amacıyla, tüm para politikası araçlarını, proaktif bir yaklaşımla ve kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz.
''KKM hesaplarında bakiye 17 milyar dolara geriledi''
Parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek amacıyla yabancı para kredilerdeki aylık büyüme sınırını, mart ayında yüzde 0,5 seviyesine indirdik ve istisnaların kapsamını daralttık. Bu değişiklik sonrasında yabancı para kredilerdeki büyüme, hedeflerle uyumlu bir patikada seyretmekte. Mevduat tarafındaysa, KKM hesaplarının toplamı 2023 ağustos ayında 140 milyar doların üzerine yükselmişti. Mevcut durumda bakiye 17 milyar dolara geriledi. Şubat ayında da tüzel kişi KKM hesapları için yeni açılış ve yenilemeleri sonlandırdık. KKM bakiyesindeki azalışı, finansal istikrar üzerinde risk oluşturmadan ve Türk lirası cinsi mevduatı önceleyerek sağladık.
KKM bakiyesinin azalması Türk lirası mevduat payını artırarak parasal aktarım mekanizmasını güçlendiriyor ve merkez bankası bilançosu üzerindeki riskleri azaltıyor. Son dönemde finansal piyasalardaki oynaklıklar TL payında bir geri çekilmeye yol açsa da atılan adımların etkisiyle bu düşüş sınırlı kaldı ve Nisan ortasından itibaren eğilim tekrar yataya döndü. Nitekim Türk lirası mevduatın payı yüzde 58 ile tarihsel ortalamasına yakın bir seviyede ilerliyor. Yatırım fonlarını da dahil ettiğimizde bu görünüm değişmemekte.
Bununla birlikte, finansal piyasalarda son dönemde yaşanan gelişmeler ve azalan risk iştahıyla, gelişmekte olan ülkelerden ve Türkiye’den sermaye çıkışları belirginleşti. Mart ayının ikinci yarısından sonra Türkiye’den çıkışların tarife adımlarının açıklanmasıyla hızlandığını görüyoruz. Diğer yandan, son haftalarda gelişmekte olan ülkeler ve Türkiye’ye yönelik sermaye akımlarında çıkışların durduğu ve ılımlı bir sermaye girişi yaşandığı dikkat çekiyor. Brüt rezervler, bu yıl mart ayı ortasında, geçen yıl mart ayındaki 124 milyar dolar seviyesinden 171 milyar dolar seviyesine ulaşırken, swap hariç net rezervler ise, bu dönemde -65 milyar dolardan 66 milyar dolara yükselmişti. 2 Mayıs itibarıyla 139 milyar dolara gerileyen brüt rezervler, sonrasında tekrar artarak 16 Mayıs’ta 146 milyar dolara ulaştı. Swap hariç net rezervler ise bu dönemde 14 milyar dolara geriledikten sonra 21 milyar dolara yükseldi."
Enflasyonda ''sıkı para politikası'' vurgusu
Karahan, orta vadeli tahminlerini oluştururuken enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir iyileşme sağlanana kadar, para politikasındaki sıkı duruşun süreceğini vurgulayarak, şu ifadeleri kulllandı:
"Orta vadeli tahminlerimizi oluştururken, enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir iyileşme sağlanana kadar, para politikasındaki sıkı duruşu sürdüreceğimizi esas aldık. Ayrıca, ekonomi politikalarındaki eşgüdümün de artarak devam edeceğini tahminlerimize yansıttık. Bu çerçevede, bir önceki rapor dönemiyle aynı şekilde, 2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 24 seviyesinde gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. 2026 yıl sonu için yüzde 12 olan enflasyon tahminimizi de koruduk.
Enflasyonun 2027 yılında yüzde 8’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 seviyesinde istikrar kazanmasını hedefliyoruz. Yıl sonunun yaklaşması nedeniyle, 2025 tahmin aralığının mekanik olarak daralması gerekirdi. Ancak, son dönem artan belirsizlikler nedeniyle, tahmin aralığımızı yüzde 19 ile 29 olarak koruduk. Tahmin aralığı 2026 yıl sonu için ise yüzde 6 ve 18’e karşılık gelmektedir.
2025 yılındaki tahmin güncellemesinde, yukarı ve aşağı yönlü etkiler birbirini dengeledi. Burada öne çıkan unsurlardan biri gıda fiyatları varsayımımızda işlenmemiş gıda kaynaklı yaptığımız artış oldu. Bu değişiklik, bir önceki tahminimizi 0,5 puan yukarı çekti. Çıktı açığının son dönemde öngörülerimizin üzerinde seyretmesine rağmen, yaptığımız sıkılaşma sayesinde bu sapmanın net etkisi 0,3 puan ile sınırlı kaldı.
''Enflasyon ana eğilimindeki gerileme 2025 yılının kalanında da sürecek''
Revizyona konu olan tüm gelişmeleri ve unsurları izlemeye devam edeceğiz. Bu süreçte, para politikasında aldığımız önlemler sayesinde yurt içi talebin zayıflamaya devam etmesi bizim için en kritik hususlardan biri. Diğer taraftan, belirsizliklerin geçmiş döneme göre daha yüksek olduğunu da göz önünde bulundurarak ihtiyatlı ve sıkı para politikası duruşumuzdan taviz vermeyeceğiz.
Temkinli duruşumuzun sürmesiyle, enflasyonun önümüzdeki dönemde istikrarlı olarak gerileyeceğini öngörüyoruz. Nitekim para politikasındaki kararlı duruşumuz; yurt içi talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerindeki düzelme vasıtasıyla dezenflasyon sürecini güçlendirmeye devam edecek. Beklentilerin tekrar düşüş eğilimine girmesi ve hizmet enflasyonundaki düşüşün devam etmesiyle, enflasyon ana eğilimindeki gerileme 2025 yılının kalanında da sürecek. Para ve maliye politikalarının artan eşgüdümü de bu sürece katkı sağlayacak.
Politika faizini, öngördüğümüz dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirliyoruz. Bu süreçte enflasyon gerçekleşmelerini, ana eğilimi ve enflasyon beklentilerini göz önünde bulunduruyoruz. Politika faizine ilişkin atılacak adımları enflasyon görünümü odaklı, ihtiyatlı ve toplantı bazlı bir yaklaşımla alıyoruz. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörmemiz durumunda, para politikası duruşumuzu sıkılaştırmak için her zaman hazırız. Altını çizmek isterim ki; fiyat istikrarı, sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refah artışı için ön koşuldur. Dezenflasyon sürecinde, enflasyonu belirlediğimiz ara hedeflerle uyumlu olacak şekilde düşürmek için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz."
(Sürecek)