Haber: Oktay YILDIRIM - Kamera: Mehmet ÇALPAR
(İSTANBUL) İstanbul Barosu Çevre Kent ve İmar Hukuku Komisyonu üyeleri Kanal İstanbul ve Sazlıdere Barajı çevresinde devam eden konutlara dikkat çekmek için bir doğa yürüyüşü düzenledi. Yürüyüş sonrası yapılan basın açıklamasında “Bugün Kanal İstanbul projesinin doğal doğaya ve çevremize özellikle İstanbul'un içme suyuna vereceği zararı dikkat çekmek üzere hep birlikte bir doğa yürüyüşü gerçekleştirmiş bulunmaktayız. Böyle bir günde İstanbul Barosu Çevre Kent ve İmar Hukuku komisyonu olarak Kanal İstanbul projesi kapsamında Sazlıdere Barajı'nın mutlak koruma alanına dek ulaşan yapılaşma faaliyetlerine ilişkin endişelerimizi bir kez daha kamuoyuyla paylaşma gereği duyuyor ve inşaatların ivedilikle durdurulması talebimizi yineliyoruz” denildi.
İstanbul Barosu Çevre Kent ve İmar Hukuku Komisyonu üyeleri 5 Haziran “Dünya Çevre Günü”nde dün Sazlıdere Barajı etrafından doğa yürüyüşü gerçekleştirdi. Kanal İstanbul projesi ve bu kapsamda yapımı devam eden Sazlıdere Barajı çevresindeki toplu konutların doğaya ve çevreye özellikle İstanbul'un içme suyuna vereceği zararı dikkat çekmek gerçekleşen yürüyüş sonrası gurup bir basın açıklaması yapıldı.
Avukat Tansu Güngören tarafından okunan açıklamanın satır başları şöyle:
“Ekolojik ve doğal yasalar hırs ve acımasızlıkla ihlal edilmektedir”
“İstanbul Barosu Çevre Kent ve İmar Hukuku Komisyonu olarak 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde Sazlıdere’deyiz. Bilindiği üzere 5 Haziran, Birleşmiş Milletler tarafından 1972 yılında 'Dünya Çerev Günü' olarak ilan edilmiştir ve her yıl çevresel duyarlılık konusunda dünyanın en büyük uluslarası etkinliği olarak kutlanmaktadır. Çevre denildiğinde aklımıza ilk anda kuşlar, arılar, çiçekler ve ağaçlar gelse de aslında bu kavramda tüm biyosferi anlamalıyız. Bütün bir canlı çeşitliği içine alan bu sistem öyle bir sistemdir ki burada insan ve doğa birbirine entegredir, bağımlıdır. Bu sistemin bütüncüllüğü ve dengesi dünya üzerindeki tüm yaşamın ön koşuludur. Bu denge maalesef ki bügün büyük ölçüde tehlike altındadır. Sınırlı, gezegenimizde saadet içinde yaşama hayalini kurduğumuz bir dünya için etkinliklerimiz ve dönüşümümüzün temelini oluşturan ekolojik ve doğal yasalar hırs ve acımasızlıkla ihlal edilmektedir.
“İnşaatların ivedilikle durdurulması talebimizi yineliyoruz”
Bu ihlallerin bir örneği de bugün kentimiz İstanbul'un karşı karşıya olduğu Kanal İstanbul projesi ve bu kapsamda Sazlıdere havzasında meydana gelen hukuksuz yapılaşmalar ve doğa tahribatıdır. Bugün Kanal İstanbul projesinin doğal doğaya ve çevremize özellikle İstanbul'un içme suyuna vereceği zararı dikkat çekmek üzere hep birlikte bir doğa yürüyüşü gerçekleştirmiş bulunmaktayız. Böyle bir günde İstanbul Barosu Çevre Kent ve İmar Hukuku komisyonu olarak Kanal İstanbul projesi kapsamında Sazlıdere Barajı'nın mutlak koruma alanına dek ulaşan yapılaşma faaliyetlerine ilişkin endişelerimizi bir kez daha kamuoyuyla paylaşma gereği duyuyor ve inşaatların ivedilikle durdurulması talebimizi yineliyoruz.
“Betonlaşma projelerinin sürdürülmesi, tüm bölgenin su kaynaklarını ekosistemini ve eşitliliğini tehdit etmektedir”
Kanal İstanbul projesi, İstanbul'un kritik içme suyu kaynak Sazlıdere Barajı'nın devre dışı bırakarak su kıtlığı riskine ve havza ekosistemini yok ederek geri dönüşü olmayan ekolojik tahribata yol açacaktır. Su kıtlığının yanı sıra inşaat faaliyetleri nedeniyle oluşacak kirliliği, su güvenliğini ve yurttaşların sağlık hakkını riske sokacaktır. Baraj çevresinin yerleşime açılması yüzey geçirgenliğine zarar vererek yağmur sularının toprağa süzülmesini kısıtlayacak. Bu da kuraklık sel ve heyelan riskini ortaya çıkaracaktır. Bölgedeki tarım arazilerinin betonlaşması gıda güvenliği açısından da ciddi sorunlara neden olacaktır. Kuraklıkla savaşan, Trakya bölgesinde su kaynaklarını iyi yönetilmesi ve bu hususta tedbirlerin alınması gerekmekte iken kamu yararından yoksun, betonlaşma projelerinin sürdürülmesi, tüm bölgenin su kaynaklarını ekosistemini ve eşitliliğini tehdit etmektedir.
“Çevre ve temiz su hakkı hiçbir rant projesine kurban edilemez”
Anayasamızın 56. maddesi uyarınca herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olup çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir. Ne var ki kamu yararını gözetmeksizin yürütülen Kanal İstanbul ve bu kapsamdaki yapılaşma projeleri yurttaşların çevre hakkını ihlal etmekte ve çevre sağlığı bakımından tehdit oluşturmaktadır. İstanbul'un kent ve doğa varlığı, ekosistemi, yurttaşların çevre ve temiz su hakkı hiçbir rant projesine kurban edilemez."
“İstanbul'un ekolojik bütünlüğü, hassasiyetle muhafaza edilerek gelecek kuşaklara aktarılmalıdır”
Açıklamada İstanbul Barosu Çevre Kent ve İmar Hukuku Komisyonu'nun talepleri ise şöyle sıralandı:
-Sazlıdere Barajı çevresindeki tüm yapılaşma faaliyetleri ivedilikle durdurulmalıdır.
-Projeye ilişkin meslek odalarının, sivil toplum kuruluşlarının, bilim insanlarının kapsamlı raporlarında yer verdiği teknik ve bilimsel uyarılar dikkate alınmalı, paydaşların etkin katılımı sağlanmalı ve kamuoyu şeffaflıkla bilgilendirilmelidir.
-Çevre ve İmar Hukuku ilkelerine, hukuk devleti ve kamu yararı ilkelerine riayet edilmeli, yerel yönetimlerin ilgili mevzuat kapsamındaki yetkilerinin yok sayılması anlayışından vazgeçilmelidir.
-Rant odaklı politikalar terk edilmeli, İstanbul'un ekolojik bütünlüğü, hassasiyetle muhafaza edilerek gelecek kuşaklara aktarılmalıdır.
İstanbul Barosu Çevre, Kent ve İmar Hukuku Komisyonu olarak geleceğimizi tehdit eden iklim krizi arayışı karşısında betonlaşma politikalarına karşı yurttaşların çevre hakkını savunmaya ve bu doğrultuda kararlılıkla hukuk mücadelesi vermeye devam edeceğiz. Bu anlamlı günde tüm yurttaşlarımıza ve sivil toplum kuruluşlarını çevre mücadelesinde dayanışma çağrısında bulunuyoruz”
Yapılan basın açıklamalar sonrası İstanbul Barosu Çevre ve Kent İmar Hukuk Komisyonu Başkanı Avukat Gökhan Öztütüncü ve Avukat Gülay Çolak Çalışkan ANKA Haber Ajansı mikrofanlarına değerlendirme yaptı. Kanal İstanbul'un bir su yolu projesi ve aynı zamanda bir gayrimenkul projesi bütünleşik bir proje olduğunu anımsatan Öztütüncü şu görüşleri dile getirdi:
İstanbul Barosu Çevre ve Kent İmar Hukuk Komisyonu Başkanı Avukat Gökhan Öztütüncü: “Sadece bir su yolu değil aynı zamanda bir gayrimenkul projesidir”
“Proje 27 Nisan 2011 ilan ediliyor. Maalesef gerginleştirici ve kutuplaştırıcı etkisi hayli yüksek. Tepeden örgütlenen bir mega proje bu, övünülen bir vizyonla ve hayal gücü gösterisi olarak en çevreci şehircilik projesi olarak bizlere sunuldu. Her ne kadar finansmanı için şu ana kadar bir şey duyamasak da Ulaştırma Bakanlığı'nın sahiplendiği bu projenin inat ve ısrarla yapılması yönünde bir iradenin varlığı ortadadır. Bunun dayanağını ben size söyleyeyim. 3996 sayılı bazı yatırım ve hizmetlerin yap işlet devret modeli çerçevesinde yaptırılması hakkındaki kanunun kapsam başlıklı ikinci maddesine 26 Temmuz 2018 tarih ve 7146 sayılı kanunun dokuzuncu maddesiyle eklenen Kanal İstanbul ve su yolu projeleri ibaresi dediğim gibi yasal dayanaktır, irade mevcuttur. Bir emlak ofisi ufkuyla gördüğünüz gibi işte şekillenen kente bakış vardır ve imar politikası ürünüdür bu Kanal İstanbul. Dediğim gibi sadece bir su yolu değil aynı zamanda bir gayrimenkul projesidir. Ve burada bir aslında arsa üretimi, bilinçsiz ve bilgisiz bir arsa üretimiyle karşı karşıyayız. Asıl burada olmamızın sebeplerinden biri budur. Su yolunun yanında bir de bu devam etmektedir. Sazlıdere Barajı İstanbul Avrupa yakasının önemli içme suyu kaynaklarından biridir.
"Sazlıdere Barajı'nı hiç küçümsenir bir yanı yoktur. Bunun devre dışı bırakılması yani yokluğuna karar verilmesi bilim ve hukuk dışıdır”
Zaten bu alanda, Avrupa yakasında su kaynağı oldukça kıttır. Burada 2025 yılının Nisan ayında başlamış. Şu arkada gördüğünüz TOKİ'nin Sosyal Konut projesi adı altında yaptığı şey. Çevreden bir hafriyat kamyonu çıkışı olmaması ve İSKİ'nin buraya su vermemesi gibi şeylerle olay örtülmüştür. Yalnız çok ilgi çekici bir şey var. 15 Eylül 2022’de bir Cumhurbaşkanı kararı vardır. Bu barajın, Sazlıdere Barajı'nın maksadı kaldırılmıştır. Bu İSKİ'nin ve Devlet Su İşleri'nin alışık olduğu bir tabir değildir maksat kaldırılması. Yani barajın yokluğuna karar verilmiştir. Maalesef kuraklıkla savaşan Trakya bölgesinde su kaynaklarının çok iyi yönetilmesi gerekir. Bunun için tedbirler alınması elzemdir. Sazlıdere Barajı'nı hiç küçümsenir bir yanı yoktur. Yıllık ortalama 55 milyon metreküp su vardır. Bunun devre dışı bırakılması yani yokluğuna karar verilmesi bilim ve hukuk dışıdır”
Avukat Gülay Çolak Çalışkan: “Hissettiğimiz yeri savunmak bizim için çok daha kolay olacak”
Avukat Gülay Çolak Çalışkan da şunları söyledi:
“Biz İstanbul Barosu’nda çevre, kent ve hukuk komisyonu üyeleri olarak 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde aslında çevremizle ilgili tabii ki çok sorunlarımız var iklim krizi ayrı bir gündem, su hakkı, plastik atıklar gerçekten çevreyle ilgili bunlar her geçen gün artıyor. İstanbul'da da çok fazla problem var. Ama Kanal İstanbul özellikle hem gündemimizde hem de İstanbul için ve Türkiye için çok büyük bir tehlike olarak görüyoruz. Hukuki mücadele bununla ilgili devam ediyor tabii ama biz istedik bugün Dünya Çevre Günü'nde avukatlar olarak bölgeyi tanıyalım, görelim ve hissedelim. Hissettiğimiz yeri savunmak bizim için çok daha kolay olacak. Buraya gelmek bizi biraz üzdü tabii. Medyadan, sosyal medyadan haberlerden takip etmekle gözle görmek. Buradaki doğanın, kuşların, böceklerin bile haklarını savunurken bunların hepsi bertaraf olması ve sürecin maalesef şeffaf olmaması, belirli olmaması STK'larla, kurumlarla, bilim insanlarıyla iş birliği içinde olunmaması bunların hepsi hepimiz için bir sorun. İstanbul Barosu'nun ödevlerinden görevlerinden biri de hukuku savunmak, insan hakları savunmak hayvanın yaşamının, doğanın hakkını savunmak. O nedenle bir dikkat çekmek istiyoruz. Tekrar kamu kurumlarına şeffaf olmaya, hukuki davranmaya, anayasaya uygun hareket etmeye çağırmak istedik. Yine tüm toplumu da bu mücadelemizi, savunmamızda bize destek olmaya çağırıyoruz”