21. Hopa Kültür, Sanat ve Deniz Festivali kapsamında düzenlenen “Şehir Plancıları Neden Tutuklu?” söyleşisinde, tutuklu İstanbul Planlama Ajansı Başkanı Buğra Gökçe’nin mektubu ağabeyi Tuğba Gökçe tarafından okundu. Mektubunda Buğra Gökçe, “Sevgili Karadeniz; Hopa, Artvin, Fındıklı, Rize, Trabzon... Yüreğimiz sizlerle. Kentleri, doğayı, ormanı ve kamu yararını savunduğumuz için buradayız. Biz kazanacağız, halkımız kazanacak, Türkiye kazanacak. Az kaldı, her şey çok güzel olacak” ifadelerini kullandı.
21.Hopa Kültür, Sanat ve Deniz Festivali kapsamında düzenlenen “Şehir Plancıları Neden Tutuklu?” söyleşisi Hopa Parkı’nda gerçekleştirildi. Söyleşide, İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökçe’nin gönderdiği mektup, ağabeyi tarafından okundu.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik yürütülen yolsuzluk soruşturması kapsamında 23 Mart 2025 tarihinde tutuklanan Buğra Gökçe, tutuklanmasının ardından Silivri Cezaevi’ne sevk edilmişti.
İstanbul Planlama Ajansı (İPA) Başkanı Buğra Gökçe mektubunda, “Sevgili Karadeniz; Hopa, Artvin, Fındıklı, Rize, Trabzon... Yüreğimiz sizlerle. Kentleri, doğayı, ormanı ve kamu yararını savunduğumuz için buradayız. Biz kazanacağız, halkımız kazanacak, Türkiye kazanacak. Az kaldı, her şey çok güzel olacak”ifadesini kullandı.
“Sevgili Hopa, sevgili Artvin... Canım Fındıklı, canım Rize... Canım Trabzon... Canım Karadeniz... Ey gidi Karadeniz...Duydum ki, plancılar, hak savunucuları, doğa severler, yüreği solda atanlar buluşuyormuşsunuz. Bizsiz buluşma olur mu? Yüreğimiz sizlerle; bunu çok iyi bildiğinizden, dahası hissettiğinizden eminim.
Hepinizin kafasını kurcalayan ‘Plancılar neden tutuklu?’ sorusunu duyuyorum. Bu soruyu ‘Plancılar neden hedefte?’ diye de sormak mümkün ve daha doğru olabilir. Son 25 yılda planlamayı reddeden ya da kendi hedefleri doğrultusunda kullandıkları bir araç olarak kabul edip, diğer hallerde ‘ayağa bağ’ gördükleri ağır bir tahribat dönemi yaşandı. Tüm planlama kurumları kapatıldı, dönüştürüldü (DPT başta olmak üzere), planlama kavramlarının içi boşaltıldı ve amaç dışı kullanıldı (kentsel dönüşüm başta). Bunların yanlış ve telafisi olanaksız sonuçlar doğurduğunu söyleyen plancılar ise bilimi, bilimsel aklı ve planlamayı savundukları için hedef oldular. Aşama aşama bu hedef büyüdü, genişledi.
Gezi ile başlayan, parkına, yeşiline, doğasına sahip çıkma duyarlılığı bir ‘kentli yurttaş davranışıydı.’ Ancak çok daha önce Karadeniz’de, sahil yolu ve yaylalarda HES vb. talanlara karşı Karadenizli yurttaşlar; köyü, kenti, ormanı, denizi, yaylasına sahip çıkabilmek için çok ikonik, özel görüntüler verdiler. İş makinelerinin ve jandarmanın önüne atlayıp feveran eden teyzeler hâlâ gözümün önünde.
Ege’de bugün de süren ‘zeytinime dokunma’ hassasiyeti, canı yanan köylünün kıymetli duyarlılığı değil mi? İstanbul kentinin 25 yılı aşkın yağmalanan kent rantlarının kaynağı, nereye gittiği ve bu parayla neler yapılabileceğini gösteren yeni İBB yönetimi ve Başkanı bu anlamda hedef olmadı mı? Tüm planlama kurumları kapatılırken İstanbul’da bir Planlama Ajansı kuran Ekrem İmamoğlu, doğaya, kente, planlamaya sahip çıkıp ne yapmak istemişti?
85 milyar dolarlık kent rantının, imar hakları arttırılarak, fonksiyon değiştirilerek, planlama kurumu ve kuramı alt üst edilip araçsallaştırılarak, bazı vakıf, dernek ya da ayrıcalıklı yapılara kaynak transferi olarak kullanıldığını ortaya koyan Ekrem İmamoğlu ve şehir plancısı arkadaşları, IPA ile ne yapmak istemekteydi? Yürüyen düzeni bozan, çarka çomak sokan bu plancılar cezalandırılmalıydı herhalde.
“Kanal İstanbul garabetini milletin başına tebelleş edenlerle mücadeleleri dahi cezaevinde sürüyor.”
O nedenle IPA'nın kurucu başkanı dostum, kardeşim Şişli Belediye Başkanı R. Emrah Şahan başta olmak üzere, Beylikdüzü Belediye Başkanımız Murat Çalık, birlikte çalıştığım ve gönül rahatlığıyla bıraktığım görevim İBB Genel Sekreter Yardımcısı Gürkan Akgün, İmar Daire Başkanımız Ramazan Gülten, Arif Gürkan Alpay hatta Mahir Polat hedef haline gelmedi mi? Ya benim tutuklanmam sonrası bazı aparatların ‘IPA böyle etkili veriler ortaya koyar, devletin kurumlarını şaşırtırsa, yalanlarsa tabi böyle paketlenirsiniz’ demesini hatırlıyor musunuz? Birçok plancı arkadaşım daha içeride; adını yazamadıklarım bağışlasın. Ama hepimizden önce, ‘Gezi’nin planlayıcısı’ diye haksız yere tutuklanıp 18 yıl ceza verilen sevgili kardeşim Tayfun Kahraman’ı anmasak olmaz. 3 yılı aştı büyük bir çile çekiyor, kızının büyüdüğünü göremedi! Bu kadar plancı neden hedefte? Planlamayı ‘köşe dönme aracı’ görüp kullananlardan olsalar cezaevinde mi olurlardı? Öyle yapanlar ne durumda? Tutuklu plancılar ve aileleri ne halde, bir baksalar yeter, her şeyi anlamaya!
“İnanın, her şey ama her şey çok güzel olacak.”
Ama ‘içerideki’ plancıların onuru, namusu ve savundukları değerler öyle büyük, alınları öylesine açık ve ak ki! Kanal İstanbul garabetini milletin başına tebelleş edenlerle mücadeleleri dahi cezaevinde sürüyor. Buradan deşifre ediyor, yazıyor, çiziyor, karşı çıkıyoruz. Bedeli cezaevi belki ama namusumuzla yatıyoruz! Ahlakı ve namusu, planlama bilimin doğruları ile olmayan ve kendi menfaatleri için ahlak, namus okuması yapmayan bu saygıdeğer plancılar kent hakkını, doğa hakkını savunmaya devam ediyorlar. Çünkü doğayı ‘dolar yeşili’ görmüyorlar. Kenti, rantını bölüşecekleri bir araç olarak tanımlamıyorlar. Kavga bunun kavgası! Bizler bunun için içerideyiz dostlar...
Kentleri, doğayı, zeytini, ormanı, kent hakkını, kamu yararını savunduğumuz için… Ve bizler kazanacağız, halkımız kazanacak, Türkiye’miz kazanacak. Az kaldı, inanın, her şey ama her şey çok güzel olacak.”