Haber: Mehmet Duran Özkan / Kamera: Erdal Akbuğa

(MALATYA) - Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Malatya Şubesi, "Türkiye ve Suriye’de Aleviler ve Siyasal Durum" paneli düzenledi. Panel öncesi konuşma yapan PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe, "Barışın yolu sadece Diyarbakır'dan değil; her zaman söylediğimiz gibi, barışın yolu aynı zamanda Dersim'den, Hacı Bektaş’tan geçmeli. Aynı zamanda Soma’dan geçmeli. Yani işçilerin içinden geçmeli, kadınların, öğrencilerin, gençlerin yanından geçmeli diye düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.

PSAKD Malatya Şubesince düzenlenen moderatörlüğünü Hatice Zengin’in yaptığı panelde CHP Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe, Samandağ Belediye Başkanı Emrah Karaçay ve DEM Parti İstanbul Milletvekili Celal Fırat konuşma yaptı. CHP Malatya İl Başkanlığı Toplantı salonunda gerçekleştirilen panele, CHP Malatya Milletvekili Veli Aybaba’nın yanı sıra, siyasi parti il ve ilçe başkanları, demokratik kitle örgütü temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.

Ankara Büyükşehir Belediyesi'nden genç sanatçılara destek: "Genç Keşif Sahnesi"
Ankara Büyükşehir Belediyesi'nden genç sanatçılara destek: "Genç Keşif Sahnesi"
İçeriği Görüntüle

PSKAD Genel Başkanı Cuma Erçe, panel öncesi yaptığı açıklamada, "Aleviler her zaman, nerede olurlarsa olsunlar, en kötü barışı en iyi savaştan daha uygun, önde görürler ve barıştan yanadırlar. Biz, 72 millete aynı nazarla bakmayı, esasında bu felsefe üzerinden baktığımızda bile, barıştan yana olmuşuzdur her zaman. Ancak tabii ki bunun özellikle şeffaf, özellikle herkesi içine alan ve kamuoyu önünde çok rahatlıkla tartışılabildiği, eşit koşullarda müzakere masalarının kurulduğu ortamlarda yapılması tercihimizdir" dedi.

"Devletle sadece bir kesim arasında yürütülen çalışmaları doğru bulmuyoruz"

Devletle sadece bir kesim arasında yürütülen çalışmaların aslında çok doğru olmadığı, esasında bu ülkedeki tüm ötekilerin, tüm ezilmişlerin içinde olduğu bir sürecin olmasından yana olduklarının altını çizen Erçe, şunları söyledi:

"Bu haliyle, özellikle Kürt hareketinin meseleyi toplumsallaştırma çabasına rağmen, hükümetin ısrarla bu işi gizli tutan, hatta tam olarak hükümet olarak arkasında durmak yerine “devlet projesidir” deyip es geçen, Meclis gündeminden kaçıran, diğer öteki kesimler açısından onları dışında tutan, bir taraftan barış söylemlerinin olduğu dönemde de antidemokratik uygulamaları hızla devam ettiren; seçilmişlerin yerine kayyum atamalarından tutun da aydınların, gazetecilerin, televizyoncuların, yazarların, çizerlerin her geçen gün, her söyleminin cezaevinde, mahkemelerde sonuçlandığı durumlara yavaşlanan uygulamaları bizi tedirgin ediyor. Biz barıştan yanayız ama barışın sadece iki kesim arasında değil, toplumun bütün kesimleri açısından ele alındığında daha anlamlı olacağını düşünüyoruz, söylüyoruz."

"Barışın yolu Dersim'den, Hacı Bektaş’tan, Soma’dan geçmeli"

Barışın en kötüsünün bile savaştan iyi olduğunu belirten Erçe, şunları kaydetti:

"Kürt halkının barış noktasındaki, bu her şeye rağmen böyle bir düzlemde yer alan yaklaşımını destekliyoruz. Aleviler olarak bunun yanında yer almaya devam edeceğiz. Ama dediğim gibi, barışın yolu sadece Diyarbakır'dan değil; her zaman söylediğimiz gibi, barışın yolu aynı zamanda Dersim'den, Hacı Bektaş’tan geçmeli. Aynı zamanda Soma’dan geçmeli. Yani işçilerin içinden geçmeli, kadınların, öğrencilerin, gençlerin yanından geçmeli diye düşünüyoruz.

Toplumsal kesimler açısından baktığımızda, Alevilerin içinde olmadığı bir barışın sakat kalacağını, eksik kalacağını, ayaklarından birinin olmayacağını düşünüyoruz. Bu haliyle, esas itibariyle meselenin çözümünün eşit yurttaşlıktan geçtiğini düşünerek, sadece bu sürecin içerisinde Aleviler başlığı altında konuşulmasından öte, eşit yurttaşlık ilkesinin bir devlet mekanizması, sistemsel bir mesele olduğunu düşünerek herkesin, her dilden, her dinden, her anlayıştan, herkesin kendisini eşit hissedeceği bir düzenin oluşmasından yana tavrımız var.

"Müzakere masalarında biz de olmak istiyoruz"

'Biz eşit yurttaşlık istiyoruz' söylemlerinin duymazlıktan gelindiği sürecin adına biz barış süreci demeyiz. Yani bir işin barış olması açısından bakıldığında, herkesi kapsayan yani şu günlerde, az önce bahsettiğim biçimiyle içeride cezaevinde yatan, haksız, hukuksuz biçimde içeride kalan, tutsak edilen binlerce gencimiz, binlerce arkadaşımız orada. Bunların geçmişiyle yüzleşilmeyen bir sürecin ve bu arkadaşlarımızın içeride kalmaya devam ettiği bir sürecin bir barış süreci olarak adlandırılması doğru olmaz. Zaten öyle de adlandırmıyorlar. Sıkıntı da biraz burada. Hükümetin kendisi de “barış süreci” demiyor, adını koymuyor.  Müzakere masalarında biz de olmak istiyoruz. Alevileri temsil eden olarak orada olmak istiyoruz. Ama sadece bizim olmamız yetmez. Bütün kesimlerin orada kendisini ifade edebilecekleri bir ortamın oluşmasını ve bunun adının düzgün, doğru konulması gerektiğini düşünüyoruz.''

Kaynak: ANKA