Haber: Mehmet Duran Özkan- Kamera: Erdal Akbuğa
(MALATYA)- İnsan Hakları Derneği (İHD) Malatya Şubesi 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle İnönü Caddesi üzerinde bulunan bir alışveriş merkezi önünde basın açıklaması yaptı. Avukat Berfin Polat, “Yaşadığımız coğrafyada ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller hâlâ devam etmektedir. İnsanlar, düşünceleri nedeniyle gözaltına alınmakta, tutuklanmakta ve uzun yıllar süren hapis cezalarına mahkûm edilmektedir.” ifadelerini kullandı
İHD Malatya Şubesi adına Avukat Berfin Polat’ın okuduğu basın açıklamasında sık sık; “Mahirlerden Deniz’e, Filistin’e özgürlük”, “Çocuklar ölüyor dünya susuyor”, “Savaşa hayır, barış hemen şimdi”, “Özgür ülke özgür gelecek” sloganları atıldı.
Filistin’e yönelik şiddet kabul edilemez
2025 yılına halen dünyanın birçok yerinde bölgesel ve yerel savaşların sürdüğüne vurgu yapan açıklamada Polat, “Özellikle İsrail'in Filistin'e yönelik uyguladığı şiddet politikaları dünya gündemini oluşturmaktadır. İsrail'in Filistin'e yönelik uyguladığı şiddet politikası, uluslararası sözleşmelerin ihlali anlamına gelmektedir. Ayrıca İsrail, Gazze'ye yönelik saldırılarını sürdürürken gıda yardımını da engelleyerek insanların açlıktan ölmesine neden olmaktadır. Özellikle gıda yardımının engellenmesi ve Gazze'ye sürekli olarak gerçekleştirilen saldırılarda birçok çocuk yaşamını yitirmektedir. Bu durum, insan hakları savunucuları açısından kabul edilemez bir durumdur. Birçok devletin, İsrail'in bu şiddet politikalarına karşı sessizliği de kabul edilebilecek bir nitelikte değildir.” ifadelerini kullandı.
“Bugün, birçok siyasi mahpus sadece düşünceleri nedeniyle hapishanededir”
“1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle bir kez daha hatırlatmak istiyoruz” diyen Polat, şunları söyledi:
“Yaşadığımız coğrafyada ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller hâlâ devam etmektedir. İnsanlar, düşünceleri nedeniyle gözaltına alınmakta, tutuklanmakta ve uzun yıllar süren hapis cezalarına mahkûm edilmektedir. Bugün, birçok siyasi mahpus sadece düşünceleri nedeniyle hapishanededir. Ayrıca hapishanelerde geçmişten bu yana kronik hale gelmiş sorunlardan biri de, hasta mahpusların tahliyeleri önündeki engellerdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ne yazık ki hasta mahpusların sağlık durumlarını tamamen resmi bilirkişi olan Adli Tıp Kurumu'nun tıbbın gereklerine aykırı kararlarına bırakmıştır. Bu nedenle de birçok hasta mahpus hapishanede çok zor koşullarda yaşamaya devam etmekte, hatta bazıları hapishanede yaşamını yitirmektedir.”
“İnsanların düşüncelerini özgürce dile getirebilecekleri ortam sağlanmalıdır”
LGBTİ+ bireylere yönelik kullanılan nefret dilinin son derece kaygı verici olduğunu belirten Polat, “Eğer barış sürecinin başarıya ulaşması isteniyorsa, insanların düşüncelerini özgürce dile getirebilecekleri ortamların sağlanması gerekmektedir. Bu nedenle her şeyden önce; hapishanedeki siyasi mahpusların serbest bırakılması, Terörle Mücadele Yasası’nın kaldırılması, ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılması, hasta mahpusların tahliye edilmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararlarının gereğinin yerine getirilmesi, Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmesi ve Türkiye'nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelerin eksiksiz bir şekilde uygulanması gerekmektedir.” ifadelerine yer verdi.