Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan, İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde süren greve ilişkin, "İzmir’deki grev, herhangi bir siyasi partiye destek sunmak ya da zarar vermek amacı taşımamaktadır. Grevimiz alın terinin, eşitliğin ve onurlu yaşamın grevidir. İşçilerin mücadelesini baskılamak adına, hak arama taleplerini, siyasal zemine çekmeye çalışmak ve gerçek dışı suçlamalara yönelmek her şeyden önce ortak demokrasi ve özgürlükler mücadelemize zarar verecektir" dedi.
Çalışkan, İzmir Büyükşehir Belediyesine bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde süren greve ilişkin olarak sendikanın genel merkezinde basın toplantısı düzenledi.
Açıklamayla işçilerin onurlu mücadelesini çarpıtma girişimlerine yanıt vermek istediklerini belirten Çalışkan, İzmir Büyükşehir Belediyesinde ''eşit işe eşit ücret'' talebiyle 29 Mayıs’ta başlayan grevin 6. gününe girdiğini anımsattı. Genel-İş Sendikasına üye on binlerce işçinin hakları için mücadele verdiğini söyleyen Çalışkan, "Bu grev eşitliğin, adaletin ve işçilerin onurunun grevidir. Bu grev, 'aynı işi yapanlar aynı ücreti almalıdır' diyen binlerce işçinin kararlılığıdır" dedi.
"İzmir’de yaşanan iyi niyetin suistimal edilmesidir"
DİSK/Genel-İş'in son süreçte imzaladığı tüm toplu iş sözleşmelerinde olduğu gibi İzmir’de de sorumlu ve yapıcı bir tutum sergilediğini ifade eden Çalışkan, şunları kaydetti:
"Sendikamız, üyelerimizin yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında insanca yaşayacağı bir ücreti talep ederken belediyelere uygulanan ekonomik baskıları ve mali darboğazı da görmezden gelmemiştir. Pek çok belediyede çözüm için elimizi taşın altına koyduk. Ancak İzmir’de yaşanan bu iyi niyetin suistimal edilmesidir.
"Grevimiz, eşitlik ilkesini ve adaleti savunma kararlılığıdır"
İzmir Büyükşehir Belediyesinde aynı işi yapan işçiler arasında, ücret farkları yaratılmıştır. Genel-İş üyesi işçilere, diğer şirketlerdeki işçilerden daha düşük teklifler sunulmuştur. Bizim kabul etmediğimiz tam da budur. Grevimiz bir ücret talebinden ibaret değildir. Grevimiz, eşitlik ilkesini ve adaleti savunma kararlılığıdır. Sendikamız, son ana kadar İzmir halkını mağdur etmemek, greve gitmemek, masada uzlaşma sağlanması için gayret etmiştir. Ancak işveren tarafı, toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sürecinde uzlaşma yerine çözümsüzlüğü tercih etmiş, önce kabul ettiği önemli bazı maddeleri geri çekerek süreci çıkmaza sokmuş ve grevi zorunlu hale getirmiştir.
Şu anda grevde olduğumuz üç belediye şirketinde toplu iş sözleşmesi görüşmeleri geçtiğimiz aralık ayında başladı. Yaklaşık 6 ay boyunca devam eden görüşmelerde sürecin grev aşamasına gelmeden çözülmesi çabasında olduk. Görüşmelerin tıkanmaması ve son günlere sıkışmaması için işveren tarafını sürekli müzakere masasına çağıran taraf olduk. İşveren tarafı ise ne yazık ki bu taleplerimizi öteleyerek zamana yaymayı tercih etti. Yasal grev uygulamasının başlamasına bir hafta kalmışken içlerinde idari maddelerin de olduğu yaklaşık 30 madde halen görüşülmeyi bekliyordu.
Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Cemil Tugay grevimizin başlamasına bir hafta kala sendikamızın İzmir Şubelerini ziyarete geldi. Kendisine uzun süredir toplu görüşmeler yapılmadığını, masada halen çokça madde bulunduğunu ve bu maddeleri azaltmamız gerektiğini ilettik. Kendisi de bize hak vererek ilgili bürokratlara toplu görüşmelerin yapılması talimatını vereceğini bildirdi. Bu görüşmeden sonra 4 gün boyunca uzun müzakereler yapıldı ve birçok maddede uzlaşı sağlandı, bir kısmı da tutanak altına alındı.
"İşveren tarafının teklifi artırmak yerine geri çekmesinin anlamı 'Greve çıkın' demektir"
İşveren yetkilileri, en önemli talebimiz olan ücret artışları konusunda ise daha önce verdikleri teklifi revize ederek birinci altı ay için yüzde 29,16; ikinci altı ay için ise 6 aylık enflasyon oranında ücret artışı tekliflerini iletmişlerdir. Sendika yetkililerimiz de işverenin bu teklifini değerlendireceklerini ve birinci altı aya ilişkin yüzde 60 olan teklifimizi revize edeceklerini belirterek ertesi gün görüşmelere devam etmek üzere oturumu tamamlamışlardır. Ertesi gün, yani grevimizin başlamasına 3 gün kala masaya gittiğimizde işveren yetkilileri aylardır teklif ettikleri ikinci altı ay için enflasyon oranında zam tekliflerini geri çektiklerini belirtmişlerdir. Daha önce birinci altı ay için önerdikleri yüzde 29,16 olan teklifi ise yıllık zam teklifi olarak önerdiklerini bildirdiler. Bu durum elbette kabul edilemez. Herkes çok iyi bilir ki, greve günler kala işveren tarafının teklifi artırmak yerine geri çekmesinin anlamı 'Greve çıkın' demektir. Grevden önceki 3 gün boyunca işverene yaptığımız tüm çağrılara rağmen sendikamızla bir görüşme yapılmamıştır. Greve çıkmamız beklenmiştir. Buradan açıkça ifade etmek isterim ki; İzmir’de greve çıkılmasının sorumlusu işçiler ve sendika değil, bizzat İzmir Büyükşehir Belediyesi işverenidir.
"İzmir halkını mağdur eden bu grevin sona ermesi için atılması gereken adımlar atılmadı"
Belediye yönetimi, grevimiz başladıktan sonra da aynı uzlaşmaz tutumunu sürdürmeye devam etmiş; İzmir halkını, işçileri ve belediyeyi mağdur eden bu grevin sona ermesi için atılması gereken adımlar ne yazık ki atılmamıştır. Aksine, işçileri ve sendikamızı hedef haline getiren halkla karşı karşıya getirmeye çalışan söylem ve eylemlere girişilmiştir. Bu aşamada, herkesi sorumluluğa, aklıselime, işçilerin haklı taleplerini dinlemeye, anlamaya ve adım atmaya davet ediyoruz. Bu grevimizin nedeni çok açık ve nettir. Sorunu rakamlara boğmadan ifade etmek daha doğru olur. En başından beri tek bir talebimiz var. Biz 'eşit işe eşit ücret' istiyoruz. 'Aynı işi yapan işçiler arasında ücret ayrımcılığı yapılmasın' diyoruz.
"Belediye Başkanı da 'eşit işe eşit ücret' talebinin haklılığını kabul etmiştir"
İzmir Büyükşehir Belediyesinin diğer iştirak şirketlerinde, imzalanmış toplu sözleşmeyle daha yüksek ücretler verilmişken Genel-İş üyesi işçilere bu haklar neden verilmemektedir? Talebimiz eşitliktir. Bu talep yalnızca bir ücret meselesi değil, aynı zamanda insani, hukuki ve vicdani bir taleptir. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı da yaptığı açıklamada 'eşit işe eşit ücret' talebinin haklılığını kabul etmiştir. Ancak geçmişte imzalanan bir toplu sözleşmeyi 'sorumsuzluk' olarak niteleyerek mevcut eşitsizliği meşrulaştırmaya çalışmak kabul edilemez. Kamu yönetiminde esas olan sürekliliktir. Bir belediye yönetimi, aynı işi yapan işçiler arasında ücret uçurumları yaratamaz, işçiler arasında ayrımcılık yapamaz."
"Demokratik toplumlarda grevler, hayatın bir parçasıdır"
Çalışkan, grevin anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış temel bir sosyal hak olduğunu belirterek, grevin etkilerinin ve rahatsızlık yaratmasının doğal olduğunu ifade etti. Tüm demokratik toplumlarda grevlerin hayatın bir parçası olduğunu söyleyen Çalışkan, şöyle devam etti:
"İşçilerin grev kararı alması ve bu hakkı kullanması onları hedef haline getirmemeli; aksine hak mücadelesine kulak verilmesini sağlamalıdır. Kamuoyunda asılsız iddialar ve söylemlerle işçiler suçlu ilan edilmemelidir. Bu tavır, grev hakkının meşruiyetine açık saldırıdır.
İzmir’deki grev herhangi bir siyasi partiye destek sunmak ya da zarar vermek amacı taşımamaktadır. Grevimiz; alın terinin, eşitliğin ve onurlu yaşamın grevidir. İşçilerin mücadelesini baskılamak adına, hak arama taleplerini, siyasal zemine çekmeye çalışmak ve gerçek dışı suçlamalara yönelmek her şeyden önce ortak demokrasi ve özgürlükler mücadelemize zarar verecektir.
Talebimiz nettir: Eşit işe eşit ücret. İzmir halkının vicdanına ve adalet duygusuna güveniyoruz. Gerçeklerin er ya da geç görüleceğini biliyoruz. Sayın Cemil Tugay’ı, İzmir’in emeğini, alın terini, geçmişte birlikte ödenen bedelleri unutmadan; bugünü birlikte çözmek, yarını birlikte kurmak için toplu görüşme masasına bekliyoruz.
Bir basın mensubunun "DİSK'in örgütlü olduğu MHP'li belediyedeki çalışanların bu sene sıfır zam aldığı" iddiasına ilişkin sorusu üzerine Çalışkan, "Bu ifade doğru değil. Bu iddia doğru değil. Bizim toplu sözleşmelerimizi şubelerimiz yürütür. Sorduk, sıfır zam alındığı iddiası doğru değil. Orada 6 aylık yüzde 17 zam alınmış. İkinci 6 ay ile birlikte ortalama yüzde 40 zam alınmış. Yüzde sıfır zam alındığı iddiası doğru değildir" dedi.
"Grev sonrasında o çöpleri toplayacak olan Genel İş Sendikasının üyeleridir"
Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay'ın, Genel-İş Sendikasını "grevi, insanların günlük hayatını alt üst etme ve sağlıklarını bozmayı da göze alarak devam ettirme çabası içinde olmakla itham ettiğini ve ilçe belediye başkanları ile birlikte İzmir sokaklarında çöp toplamaya başlamasını nasıl değerlendirdikleri" yönündeki soruya Çalışkan şu yanıtı verdi:
"Grev anayasal haktır. Belediye başkanlarımızın görevi orada çalışan, emek üreten arkadaşlarımızın hakkını vermektir. Toplu sözleşme masasında bu sorunu gidermektir. Tabii ki Cemil Başkan çöp toplama gayretine girebilir. İzmir halkına zarar vermemek adına bazı girişimleri olabilir. Bunu anlayabiliriz. Buna itirazımız yok. Cemil Başkan'ın esasen yapması gereken toplu sözleşmenin masada bağlanması ve bu grevin sona erdirilmesidir. Cemil Başkan bu grev sürecinde belki bu gayret içerisine girdi ama 365 gün o çöpleri toplayan bizim üyelerimizdir ve grev sonrasında o çöpleri toplayacak olan Genel-İş Sendikası'nın DİSK'in üyeleridir."
"Belediyelerin içerisinde bulunduğu zorluğu asla göz ardı etmiyoruz"
Çalışkan son olarak, "Belediyelerin içerisinde bulunduğu zorluğu asla göz ardı etmiyoruz. Birçok belediyede bu sorumluluk doğrultusunda davrandık. İzmir'de de aynı sorumluluk içerisindeyiz. Ancak belediyelerimizin bu zorluğunu da göz önünde bulundurarak davranıyoruz. Ama İzmir'deki durum iki işçi arasında ve iki şirket arasında aynı işi yapan arkadaşlarımızın ücret farklılığını gidermektir. Belediyenin de yapması gereken bu eşitsizliği gidermektir" dedi.