İstanbul Planlama Ajansı'na (İPA) göre, İstanbul’da dört kişilik bir ailenin yaşam maliyeti 96 bin 559 liraya çıktı. ANKA’nın Bakırköy’de mikrofon uzattığı bir yurttaş ekonomik kriz nedeniyle inim inim inlediklerini belirterek “Karanlıklarda pazarlara gidiyorum, çürük çarığı alıp, iyilerini seçip yemeye çalışıyoruz. Dışarıda bir bardak su alıp içmiyoruz” diye konuştu. Bir başka yurttaş, "Kira da ödemiyorum, ona rağmen çok zor. Oğlumu evlendireceğim, inanın kabuslar görüyorum. Nasıl evlenecek bu gençler?" diye sorarken, bir diğeri “Ülkede üretim, yatırım olmazsa, hukuk, yargı sistemi çökerse, herkes ben ekonomistim derse tabii ki sonuç bu olur" değerlendirmesini yaptı. Bir başka yurttaş da "İnsanlarla dalga geçmeyin, halkın içine girin" sözleriyle iktidara seslendi.
İstanbul Planlama Ajansı'nın (İPA) Yaşam Maliyeti Araştırması verilerine göre, İstanbul'da dört kişilik bir ailenin yaşam maliyeti 96 bin 559 liraya çıktı.
1 ayda 3 bin 134 lira arttı
Geçtiğimiz yılın Temmuz ayında bu maaliyet 66 bin 933 liraydı. Bu, İstanbul’un yaşam maaliyetinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 45,15’lik bir artışa denk geliyor. Araştırmaya göre, bu maaliyet Haziran ayında ise 93 bin 465 liraydı.
Bakırköy’deki vatandaşlar İstanbul’da yaşamanın maaliyetini ANKA’ya değerlendirdi. “Pazardan çürük çarığı alıp, iyilerini seçip yemeye çalışıyoruz. Suyumuzu bile evde içiyoruz, dışarıda bir bardak su alıp içmiyoruz” diyen 69 yaşındaki emekli vatandaş eşiyle birlikte, 2 kişilik aylık maaliyetlerinin 40 binin üzerinde olduğunu söyledi. Annesiyle yaşadığını belirten bir vatandaş da, “Toplam gelirimiz, 40 bin lira seviyesinde. Çok zorlanıyoruz. Yüzde 70 azalış var hayatımın yaşam kalitesinde” dedi. Bir diğer vatandaş ise 4 kişilik ailesinde 3 kişinin çalışmasına rağmen gelirlerinin 96 bin lirayı bulmadığını belirterek, “Eskiden 1 kişi çalışıyorduk, hepimiz geçiniyorduk. Şimdi, çocuklarla birlikte hepimiz bir araya geliyoruz, yetmiyor. Oğlumu evlendireceğim, inanın kabuslar görüyorum geceleri” diye konuştu. “63 yaşındayım, emekliyim, çalışıyorum. Çalışmassan olmuyor zaten. Eski günleri çok arıyorum. Eskiden 1 kişi, evin reisi rahatlıkla 5-6 çocuğuna bakabiliyordu. Şimdi 6-7 kişi de çalışsa evin içinde geçim derdi aynı. Yaşamak çok zor” diyen bir vatandaş ise ekonomik sıkıntılarının üretimsizlikten kaynaklandığı söyleyerek şöyle konuştu:
"Bizi yöneten kişilerin düzeltmesi lazım"
“Üretim varsa ucuzluk var, üretim yoksa her zaman pahalılık var. Satanlar kazanıyor, halk her zaman alt tabaka olduğu için hep 5-10 basamak geriden gidiyor... Bizi yöneten kişilerin düzeltmesi lazım. Biz onlara güvenerek yaşıyoruz. Ekonomimizi güçlendirmeleri lazım. Verdiğimiz oyun karşılığını vermiyorlar, vermedikleri sürece de bu pahalılık, bu sıkıntı her zaman yaşanacaktır”
Yurttaşların ANKA'ya yaptığı değerlendirmeler şöyle:
"Dışarıda bir bardak su alıp içmiyoruz"
Ahmet Ertekin (69): “40 senedir İstanbul’da yaşıyorum. 2 kişi, geçen sene masrafımız 15-20 bini geçmiyordu. Bu sene 40 binlerin üzerine çıktı. Daha da senenin 8’inci ayındayız, 4 ay var önümüzde, daha da artıracaklar, zamlar durmaz devam eder... Karanlıklarda pazarlara gidiyorum, yani Anadolu terimiyle çürük çarığı alıp, içlerinden iyilerini seçip yemeye çalışıyoruz. Suyumuzu bile evde içiyoruz, dışarıda bir bardak su alıp içmiyoruz. Kendimizi ayarlamaya çalışıyoruz. Emeklilik falan çare değil. Ek işler yapıyorum, örmecide, dokumacıda veya simitçide işler bulursam ara ara işlere giriyorum. Yani, el elde, başbaşta yetiştirmeye çalışıyoruz. Yetişmiyor da yaklaştırmaya çalışıyoruz. Sakalından kesip, bıyığına yamıyoruz, ekliyoruz. Az da harcıyorum, iktistat da bilirim ama fiyatlar roket hızıyla artıyor peşine kavuşmak imkansız. Mehmet Şimşek diyor ki, Türkiye’de enflasyon yüzde 35. Şurada Salı pazarı var, gel pazarı beraber gezelim, fiyatları görelim. Siz, pazara, çarşıya inmiyorsunuz, halkın içine inmiyorsunuz; yukarıdan söylüyorsunuz. Ben mutfağıma, evime girene, cebimden çıkana bakıyorum... Kendimizi çok zorlayıp günü kurtarmaya çalışıyoruz, kolay olmuyor. Bizi bırakın da, bizden sonra gelen jenerasyonlar ne olacak, onların tasasını çekiyorum. Bu böyle olmaz. Türkiye’nin aydınlar, sağcısı solcusu bir araya gelsinler, buna bir çözüm bulsunlar. İnim inim inlemek zorunda kalmayalım, hiç değilse millet bir parça nefes alsın”
"Nasıl evlenecek bu gençler?"
Oya Yılmaz: “3 kişi çalışıyoruz, (gelirimiz 96 bini) bulmuyor. Ben 16 bin lira alıyorum emekli maaşı, çocuklar da, biri 27 alıyor, biri 45 alıyor. Yapıyor mu o kadar? Yapmıyor. Eskiden 1 kişi çalışıyorduk, hepimiz geçiniyorduk. Şimdi, çocuklarla birlikte hepimiz bir araya geliyoruz, yetmiyor. Bir şey bozulunca evde, kitlenip kalıyoruz. Ekstra bir para çıkmaması lazım elimizden. Kira da ödemiyorum, ona rağmen çok zor. Oğlumu evlendireceğim, inanın kabuslar görüyorum geceleri. Bir bilezik 100 bin liraya yakın olmuş. Kara kara düşünüyoruz. 3 parça beyaz eşya 80 bin liraya falan mal oluyor. Nasıl evlenecek bu gençler? İnsanlar bir tatile çıkmak için bile masraf yapıyor, herkes orada birbirine giriyor. Eskiden mutluydular, tatildeydiler. Şimdi öyle değil artık. Ne zaman bu insanların yüzü güler, ben derim ki işte (enflasyon) düşmüş”
Ayşen Şenyiğit: “Ekonominin kötü olduğunu biliyoruz zaten de, ne zaman düzelecek onu bilmiyoruz. Çok zor İstanbul’da yaşamak. Sanki, her ar markete gittiğimde 500 veriyorsam bine çıkmış, bin veriyorsam bin 500’e çıkmış. Öyle hissediyoruz, öyle de oluyor”
İzzet Özden: “Ülkede üretim olmazsa, yatırım olmazsa, güvence olmazsa, hukuk yargı sistemi çökerse, herkes ben ekonomistim derse tabii ki sonuç bu olur. Nakliye işiyle uğraşıyorum. İstanbul ekonomisine en büyük zararlardan biri, 3’üncü köprüyü TIR’lara, kamyonlara, otobüslere zorunlu kullandırmak. Normalde Fatih Sultan Mehmet (köprüsünden gelsem) 30-40 litre az yakacağım, ücreti bin 200 lira ödemeyeceğim de 40-50 lira ödeyeceğim. Maalesef Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü kullandığımız zaman, hem 70-80 km yol uzatıyoruz, hem de otoyol ücreti, ister istemez nakliye (ücretlerine) yansıyor”
Betül Yeneroğlu: “Biz 2 kişiyiz, annemle ben yaşıyoruz. Ben emekliyim, annem de babamdan ötürü emekli. Toplam gelirimiz, 40 bin lira seviyesinde. Çok zorlanıyoruz. Açıktan çalışıyorum sürekli. Kesinlikle düşüş var alım gücümde. Yüzde 70 azalış var hayatımın yaşam kalitesinde”
"Eski günleri çok arıyorum"
Kenan Yorulmaz: “63 yaşındayım, emekliyim, çalışıyorum. Çalışmassan da olmuyor zaten. İstanbul’da yaşamak çok zor yani. Keşke eski şartlar geri dönse. O günleri çok arıyorum. Herşey şu anda çok farklı, herşey değişti. Keşke o günleri bana geri verseler, ben o zamanı yaşamak isterim. Herşeyden önce, sevgi, saygıyı kaybettik, dürüstlüğü, insanlığımızı kaybettik. Ekonomik de aynısı. Eskiden 1 kişi, evin reisi rahatlıkla 5-6 çocuğuna bakabiliyordu. Şimdi 6-7 kişi de çalışsa evin içinde geçim derdi aynı. Yaşamak çok zor. Özellikle torunlarımız, çocuklarımız için hayat çok zor. Sürekli geriden gidiyorlar. Eskiden öyle değildi, bunu benim yaşımdakiler çok iyi biliyor... Üretim yok, üretim olmadığından herkes şu anda hazırdan yiyor. Hazırdan yediğimiz için de hep pahalılık. Pahalılık üzerine pahalılık yaşadığımız için de üretim yok. Üretim varsa ucuzluk var, üretim yoksa her zaman pahalılık var. Satanlar kazanıyor, halk her zaman alt tabaka olduğu için hep 5-10 basamak geriden gidiyor... Bizi yöneten kişilerin düzeltmesi lazım. Biz onlara güvenerek yaşıyoruz. Ekonomimizi güçlendirmeleri lazım. Verdiğimiz oyun karşılığını vermiyorlar, vermedikleri sürece de bu pahalılık, bu sıkıntı her zaman yaşanacaktır”
"İnsanlarla dalga geçmeyin, bir halkın içine girin"
Özkan Seyran: “İnsanlara bakıyoruz, mutlu yüz yok ki. Hergün bir felaketle karşılaşıyoruz. Şimdi sahte diplomalar çıktı. Biz ne oluyoruz, nereye gidiyoruz böyle. Çocuklarımıza kötü bir gelecek bırakıyoruz. Sahte diploma nedir? Yazık günah değil mi bu evlatlarımıza. Çocuklara hırsızlık öğretiyorsunuz. Yazıktır, günahtır. İnsanlar umutsuz, gençler bu ülkeden gitmek istiyor artık... İnsanlarla dalga geçmeyin, bir halkın içine girin. Halk ne sıkıntılar çekiyor. Hiç uzağa gitme, askıda simit, ekmek var. Millet zor durumda”