İnşaat Mühendisleri Odası Samsun Şube Başkanı Hüseyin Talak, 17 Ağustos Gölcük Depremi'nin yıl dönümüne ilişkin, "17 Ağustos 1999'dan 6 Şubat 2023'e oradan günümüze uzanan süreç göstermiştir ki, ülkemiz depremler karşısında kırılgan bir yapı stokuna, yetersiz planlama anlayışına ve denetimsiz bir yapı üretim sürecine sahiptir. Buna karşılık bilimsel bilgi ve mühendislik birikimiyle bu sorunların üstesinden gelmek mümkündür. Bunun için ülkemizin hem yetişmiş insan gücü hem de maddi olanakları yeterlidir. Daha fazla geç kalmadan, bir tek insanımızı daha yitirmeden, bilim ve kamusal sorumluluğun rehberliğiyle harekete geçilmelidir" dedi.
İnşaat Mühendisleri Odası Samsun Şube Başkanı Hüseyin Talak, 17 Ağustos 1999 yılında yaşanan Gölcük Depremi'nin yıl dönümüne ilişkin basın açıklaması yaptı. Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu hatırlatan Talak, "Depremler kaçınılmaz ancak afetler önlenebilir. Bu gerçeği görmezden gelmek, binlerce yurttaşımızın hayatına mal olmuştur. Daha fazla geç kalmadan, bir tek insanımızı daha yitirmeden, bilimi ve kamusal sorumluluğun rehberliğiyle harekete geçilmelidir" ifadelerini kullandı.
"Aradan geçen 26 yıla rağmen, deprem tehlikesi bugün hâlâ İstanbul başta olmak üzere Marmara Bölgesi'nde yaşayan yurttaşlarımızın en büyük endişesidir" diyen Talak, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
"Nitekim bu endişe boşuna olmayıp, son derece haklı gerekçelere dayanmaktadır. İstanbul'un Silivri ilçesi açıklarında, Marmara Denizi'nde 23 Nisan 2025 tarihinde 6.1 büyüklüğünde meydana gelen deprem, endişeleri bir kez daha canlandırmış, kentin depreme karşı ne kadar hazır olduğu konusunda soru işaretleri oluşturmuştur. Topraklarımızın ve nüfusumuzun büyük çoğunluğunun deprem tehlikesi bulunan bölgelerde yer aldığı ve sıklıkla ülkemizin çeşitli noktalarında büyük depremlerin meydana geldiği açık bir gerçektir. Son yüzyılda Türkiye'de 85 yıkıcı deprem meydana gelmiş ve yaklaşık seksen beş bin civarında insanımız hayatını kaybetmiştir. Yani, ortalama her bir buçuk yılda bir yıkıcı deprem... Sonuç olarak, nüfusun yüzde doksan altısının deprem riski altında bulunan bölgelerde yaşadığı dikkate alındığında, yurttaşların öncelikli sorunu depremlere karşı güvenli yerleşim alanları ve güvenli yapılaşma ihtiyacıdır.
"Devlet Türkiye'de 6 milyon civarı yapının olası bir depremde ağır hasar alabileceğini tahmin etmekte"
Gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kurulan araştırma komisyonlarının raporlarında, gerekse Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın açıklamalarında 6 milyon civarı yapının riskli olduğu ifade edilmektedir. Bu sayı, toplam yapı stoku içerisinde yüzde 60'lara denk düşmektedir. Yani, yetkili kurumlar tarafından bile açıkça yapılarımızın çoğunun depreme karşı hazır olmadığı itiraf edilmektedir. Kaldı ki bu sayılar, hesaplamalara dayalı tahmini bir tespittir. Yani, devlet Türkiye'de 6 milyon civarı yapının olası bir depremde ağır hasar alabileceğini tahmin etmekte; ancak bu yapıların hangileri olduğunu bilememektedir. Hiç şüphesiz, şehirlerimizin deprem tehlikesine karşı güvenli hâle getirilmesi, kolay olmayan, çok yönlü ve maliyetli bir süreçtir. Ancak, planlı ve toplumun çıkarlarını önceleyen bir anlayışla, çok uzun zamana yayılmadan da gerçekleştirilmesi mümkündür. Bu da ancak, siyasi iradenin kaynakları doğru kullanarak, sorunların çözümünde bilimin ve mühendisliğin gösterdiği yolu izlemesiyle gerçekleşebilir.
"Samsun özelinde baktığımızda, maalesef durum pek iç açıcı değil"

2012 yılından bu yana tespit edilen riskli yapılardan yalnızca 238 bin civarında yapının dönüşümü tamamlanmıştır. Yani, en yetkili ağızlardan dile getirilen 6 milyon riskli yapının yalnızca yüzde 4'ü bugüne kadar dönüştürülmüştür. Samsun özelinde baktığımızda, maalesef durum pek iç açıcı değil. Samsun'da kentsel dönüşüm yapılması gereken çok sayıda mahallemiz var. Bu mahallelerin bir kısmında dönüşüm planlama aşamasında olup, henüz yapım sürecine başlanmamış durumdadır. Bu sürecin en kısa zamanda tamamlanıp, bu mahallelerde yaşayan vatandaşlarımıza güvenli konutlar teslim edilmelidir. Bölgesel dönüşümler, ilgili kurumların koordinasyonunda gerçekleşmekte olup; parsel bazında dönüşümler, müteahhitlerin tercihleri doğrultusunda gerçekleşmektedir. Ülkemizde olduğu gibi, Samsun ilimizde de parsel bazında dönüşümler sadece rantı yüksek olan bölgelerde sınırlı kalmış; çoğu riskli bölgelere çivi dahi çakılmamıştır. Samsun'da, özellikle 2001 yılından önce yapılmış olan yapı stokunun durumunu ortaya koyan herhangi bir veri maalesef elimizde mevcut değildir. Biz İnşaat Mühendisleri Odası Samsun Şubesi olarak yetişmiş, deneyimli katkılarımızla yapı stoku envanter çalışmalarında yerel yönetimlerle her türlü iş birliğine açığız.
"Yeter ki toplum yararını esas alan bir anlayışla hareket edilsin"
17 Ağustos 1999'dan 6 Şubat 2023'e oradan günümüze uzanan süreç göstermiştir ki, ülkemiz depremler karşısında kırılgan bir yapı stokuna, yetersiz planlama anlayışına ve denetimsiz bir yapı üretim sürecine sahiptir. Buna karşılık bilimsel bilgi ve mühendislik birikimiyle bu sorunların üstesinden gelmek mümkündür. Bunun için ülkemizin hem yetişmiş insan gücü hem de maddi olanakları yeterlidir. Yeter ki toplum yararını esas alan bir anlayışla hareket edilsin. Bilimsel verilerle şekillenen bir planlama yaklaşımı benimsenip kamusal devleti etkinleştirilsin."