CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, “Diploma skandalı bir eğitim meselesinden öte, milli güvenlik sorunudur. Siber Güvenlik Başkanlığı’nın, kendisine verilen kaynakları ve yetkiyi kullanarak bu tür tehditlere karşı etkili bir mücadele vermesi elzemdir. Devletimiz tüm kurumlarıyla bu skandalı şeffaf bir şekilde soruşturmalı, sorumlular adalet önüne çıkarılmalı ve benzer olayların önüne geçmek için dijital altyapımız güçlendirilmelidir. Kamuoyunun güvenini yeniden tesis etmek, hepimizin ortak sorumluluğudur” dedi.
CHP Milli Savunma Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bağcıoğlu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen sahte e-imza ve diploma soruşturmasına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Bağcıoğlu’nun açıklaması şöyle:
“Son günlerde ortaya çıkan dijital imzaların kötüye kullanılarak sahte diploma, akademik ünvan ve resmî belgeler üretildiğine dair iddialar, ülkemizin kritik sistemlerinin güvenilirliği konusunda ciddi endişeler doğurmuştur. Millî Eğitim Bakanlığı (MEB), Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ve Milli Emlak gibi sistemlere yetkisiz erişim sağlandığına işaret eden bu skandal yalnızca bir güven ihlali değil, aynı zamanda Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik ciddi bir tehdittir. Sahte elektronik imzalar (e-imzalar) kullanılarak YÖKSİS, e-Devlet gibi sistemlere sızılması, sınav sonuçlarının değiştirilmesi ve sahte akademik kayıtların oluşturulması dijital altyapımızdaki zafiyetleri gözler önüne sermektedir.
"Bu olay kamu güvenliği ve milli egemenlik açısından riskler oluşturmaktadır”
E-Devlet, MERNİS, YÖK, SGK, TSK, Emniyet ve Adalet yönetim sistemleri veri tabanlarından (içeriden veya dışarıdan) verilerin sızdırılabileceği ve bu verilerin dış ülkelerin istihbarat servislerince kullanılabileceği değerlendirilmektedir. Bu olay, eğitim ve idari kurumlarımızın güvenilirliğini zedelemekle kalmayıp kamu güvenliği ve milli egemenlik açısından da riskler oluşturmaktadır. Geçtiğimiz dönemde FETÖ militanlarının soruları elde ederek TSK ve kritik kurumlara sızmaları neticesinde yaşanan milli güvenlik sorunları hala aklımızdadır.”
"Sızan veriler bireyleri hedef alma, kurumları manipüle etme veya kamu güvenini sarsma amacıyla kullanılabilir”
Bağcıoğlu, milli güvenlik perspektifinden tehditleri şöyle sıraladı:
“Hassas verilere yetkisiz erişim, bu bilgilerin iç ve dış kötü niyetli aktörler tarafından istismar edilme riskini doğurmaktadır. Sızan veriler bireyleri hedef alma, kurumları manipüle etme veya kamu güvenini sarsma amacıyla kullanılabilir. Yakın bir örnek teşkil eden İsrail-İran Savaşı kapsamında 1 Ağustos 2025 tarihli Milli İstihbarat Başkanlığı’nın, ‘İsrail-İran 12 Gün Savaşı Raporu’, İsrail’in İran içinde faaliyet gösteren istihbarat ve operasyonel ağlarının savaşta belirleyici bir rol oynadığını belirtmektedir. İsrail’in, İran’ın stratejik tesislerini ve kritik personellerini (20’den fazla üst düzey komutanla 10’dan fazla bilim insanı) hedef alırken bu ağlardan faydalandığı ifade edilmiştir.
"Sızdırılan verilerin yabancı istihbarat servisleri için değerli olduğu açıktır”
Sahte belgelerle niteliksiz bireylerin kritik görevlere atanması, liyakat esaslı sistemleri baltalar ve stratejik sektörlerde güvenlik açıklarına yol açar. Geçmiş dönemde sınav sorularının sızdırılması, FETÖ militanlarının kritik kurumlara sızması ve nihayetinde yaşanan 15 Temmuz darbe girişimi ibret alınması gereken bir süreçtir. Sızdırılan verilerin yabancı istihbarat servisleri için değerli olduğu açıktır. Bu durum Türkiye’nin jeopolitik konumunu, ulusal çıkarlarını ve savunma sanayisindeki önemli kazanımlarını tehlikeye atabilir. Diploma skandalı yalnızca bir sahtekarlık olayı değil, kamuya ait dijital sistemlerinin ne denli denetimsiz, kırılgan ve müdahaleye açık olduğunu göstermiştir. E-Devlet, YÖK, MEB, ÖSYM, SGK ve personel yönetim sistemleri gibi kritik veri tabanlarının çok katmanlı güvenlik mimarisinden, çapraz veri doğrulamasından ve içeriden sızmalara karşı aktif savunmadan yoksun olduğunu göstermektedir.
"Skandal, Siber Güvenlik Başkanlığı’nın etkinliğini sorgulamayı gerektirmektedir”
Bu nedenle acilen bağımsız siber güvenlik denetimleri yapılmalı, tüm kamu sistemlerinde çok faktörlü kimlik doğrulama, değiştirilemez işlem kayıtları (immutable audit logs), yapay zekâ destekli anomali tespiti ve dış kaynaklardan gelen diploma/sertifika bilgilerinin merkezi çapraz kontrolü gibi önlemler hayata geçirilmelidir. Aksi takdirde bu tür zafiyetler sadece iç güvenlik değil, dış müdahale ve veri temelli operasyonlar açısından da ciddi bir millî güvenlik riski doğuracaktır. 10 Ocak 2025’te, 177 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulan Siber Güvenlik Başkanlığı, siber tehditlere karşı ülkemizi korumakla görevlidir. Ancak bu skandal başkanlığın etkinliğini sorgulamayı gerektirmektedir. Kritik altyapıları koruma, kurumlar arası koordinasyonu sağlama ve siber güvenlik politikalarını geliştirme sorumluluğu, bu tür zafiyetlerin önlenmesi için hayati önemdedir.”
Başkanlığın kamu kaynaklarıyla kurulduğunu hatırlatan Bağcıoğlu, şunları kaydetti:
“e-Devlet, YÖKSİS gibi sistemlerin korunması için proaktif önlemler alınmalıdır. Kurumlar arası veri güvenliği protokolleri güçlendirilmeli, zafiyetler hızla kapatılmalıdır. Kamu personeli ve vatandaşlar siber güvenlik konusunda bilinçlendirilmelidir. Yerli ve milli siber güvenlik teknolojilerinin geliştirilmesi hızlandırılmalıdır.
"Diploma skandalı milli güvenlik sorunudur”
Diploma skandalı bir eğitim meselesinden öte, milli güvenlik sorunudur. Siber Güvenlik Başkanlığının, kendisine verilen kaynakları ve yetkiyi kullanarak bu tür tehditlere karşı etkili bir mücadele vermesi elzemdir. Devletimiz tüm kurumlarıyla bu skandalı şeffaf bir şekilde soruşturmalı, sorumlular adalet önüne çıkarılmalı ve benzer olayların önüne geçmek için dijital altyapımız güçlendirilmelidir. Kamuoyunun güvenini yeniden tesis etmek, hepimizin ortak sorumluluğudur.”