İSTANBUL (AA) - İsrail'in Gazze Şeridi'ne 7 Ekim 2023'ten beri düzenlediği saldırılarda 52 bin 365 kişi yaşamını yitirdi, 117 bin 905 kişi de yaralandı.

Gazze Şeridi'ne yönelik 18 ayı aşkın süredir devam eden saldırılarda bölgede altyapı ve üstyapı tesisleri ile çok sayıda sivil yerleşim yeri ve bina kullanılamaz hale gelirken, İsrail'in yaklaşık 2 aydır ağır şekilde uyguladığı insani yardım ambargosu nedeniyle 2,4 milyondan fazla Filistinli açlıkla mücadele ediyor.

İngiltere merkezli Liberty Law Solicitors adlı hukuk firmasının direktörü ve ceza hukuku uzmanı avukat Atik Malik, AA'ya yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze'ye yönelik uyguladığı tam ablukayı ve insani yardımların engellenmesini "potansiyel savaş suçu" olarak değerlendirdi.

Roma Statüsü'nün 8. maddesine ve çeşitli insancıl hukuk kurallarına göre sivillerin yaşamsal ihtiyaçlardan kasıtlı mahrum bırakılmasının savaş suçu kapsamına girdiğini vurgulayan Malik, "İnsani yardımların kasıtlı olarak engellenmesi, özellikle yiyecek, su ve tıbbi malzemeler gibi hayati önem taşıyan ihtiyaçların sivillere ulaştırılmasının engellenmesinin savaş suçu olduğu açıkça belirtilmektedir." dedi.

Malik, İsrail'in yardım geçişlerini tamamen kapattığını, yetkililerinin açıklamalarıyla bu eylemlerin kasten yapıldığının anlaşıldığını belirterek, "Ortada açık bir niyet ve bağlam var. Bu, açlığın sivillere karşı bir silah olarak kullanılmasıdır." diye konuştu.

"Meşru müdafaa iddiası hukuki sınırlar içinde değerlendirilmeli"

İsrail'in "meşru müdafaa" iddialarını da eleştiren Malik, uluslararası insancıl hukukta ve yerel yasalarda meşru müdafaanın "orantılılık" ve "gereklilik" ilkeleriyle sınırlandırıldığını anlatarak, "Sivillerin doğrudan hedef alınması meşru müdafaa kapsamına girmez. Dolayısıyla İsrail'in bu gerekçesi hukuken geçersizdir." değerlendirmesinde bulundu.

Savaş suçları işlendiğinde bireylerin uluslararası hukuk kapsamında yargılanabileceğini hatırlatan Malik, siyasi liderler, ordu komutanları ve karar vericilerin, Uluslararası Ceza Mahkemesinde (UCM) şahsen sorumlu tutulabileceğini ifade etti.

Malik, "İngiltere'de de hükümet yetkililerinin bu süreci desteklediği yönünde iddialar var. Bu nedenle bazı politikacıların ilerleyen süreçte yargılanması veya tutuklanması sürpriz olmayacaktır." dedi.

"Gazze'deki durum, soykırım tanımına uyuyor"

İsrail'in Filistin'e yönelik kapsamlı blokajına karşı bireysel yaptırımların da gündeme gelebileceğini belirten Malik "Seyahat yasakları, mal varlıklarının dondurulması ve UCM'de yargılamalar mümkün. Ayrıca BM, yardım erişimi sağlanması için baskı kurabilir ve bağımsız soruşturmalar başlatabilir." şeklinde konuştu.

Malik, soykırımın "belirli etnik, ulusal, ırksal veya dini grubu yok etme kastıyla işlenen fiiller" olduğuna dikkati çekerek, "Eğer açlık, bu kastı gerçekleştirmek için kullanılan bir yöntemse, bu soykırım kapsamına girer." ifadesini kullandı.

Mevcut durumda İsrail'in Gazze'ye yönelik uygulamaları hakkında soruşturma açılabilmesi için gerekli tüm kanıtların bulunduğunu kaydeden Malik, "Resmi açıklamalar, insani yardım raporları, uydu görüntüleri ve tanık ifadeleri gibi deliller elimizde mevcut." ifadesiyle hukuki yolların açık olduğunu aktardı.

"UCM'nin İsrail'i yargılama yetkisi var"

İsrail'in UCM'ye üye olmamasına rağmen, Filistin'in 2015 yılında UCM'ye taraf olduğunu hatırlatan Malik, bu nedenle Gazze, Batı Şeria ve Doğu Kudüs gibi Filistin topraklarında işlenen suçların UCM tarafından soruşturulabileceğini söyledi.

Malik, İsrail'in UCM'ye üyeliği olmamasına rağmen Filistin topraklarındaki olaylar üzerinde Mahkemenin yargı yetkisi bulunduğunu dile getirdi.

"UCM'nin yetkisini bu şekilde kullanmamasından muzdaribiz"

Daha önce Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisinde bulunan ve İsrail'in saldırısı sonrasında mağdurların avukatlığını üstlenen Gülden Sönmez ise "Bir topluluğun yaşamını idame ettirmesi için gerekli su ve gıda gibi temel ihtiyaçlara erişimin engellenmesi, UCM'nin yetkisini oluşturan ve kurucu antlaşması olan Roma Statüsü'nün soykırım suçlarını tanımlayan 6. maddesi kapsamında soykırım suçunun bir parçası olarak değerlendiriliyor." dedi.

İnsanlık tarihi boyunca savaş suçlarının yargılanmasının, esasen İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra hukuki ve yargısal bir mekanizma haline geldiğine dikkati çeken Sönmez, pratikte ise açlığın savaş silahı olarak kullanılmasının, ciddi bir yaptırım ya da yargılamaya konu edilmediğini hatırlattı.

Sönmez, "Belki bu sefer tüm dünyada oluşan şu tepkiler, Amerika'dan tutun Afrika'nın köşelerine kadar, Asya'ya kadar her yerde, İsrail'in açıkça işlemiş olduğu bu savaş suçlarına yönelik tepkiler, belki uluslararası hukuk mekanizmalarını biraz daha güçlendirebilir. Belki yeni mekanizmalar kurulmasına vesile olabilir. Belki bundan sonra cezalarla caydırıcılık mümkün olabilir." değerlendirmesinde bulundu.

İnsan hakları savunucusu Sönmez, İsrail'in Gazze'de yaptıklarının cezasız kalması halinde, bunun gelecek nesillerin güvenliği hakkında ciddi tartışmalara yol açabileceğini vurguladı.

UCM'nin yargılama yetkisinin, Mahkeme Başsavcısı Kerim Han'ın resen başlatacağı soruşturmanın, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) veya taraf devletlerin başvurusu yoluyla devreye girebileceğini aktaran Sönmez, Filistin'in de gözlemci devlet statüsünü kazanmasının ardından 2015'te Roma Statüsü'ne taraf olduğunu anımsattı.

Sönmez, uluslararası hukuk belgelerinin, savaş suçlarını önleme, bunu gerçekleştirenleri yargılama ve caydırıcılık özelliğine sahip metinler olmasına rağmen, uluslararası toplulukların güç dengelerinin ve Birleşmiş Milletlerin (BM) girift ilişkilerinin etkili bir yargılama ve yaptırım kararı alınmasını engellediğini kaydetti.

UCM'nin başta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu olmak üzere emir komuta zincirinde sorumluluğu bulunan tüm yetkililer hakkında soruşturma açmasının hukuken mümkün olduğuna dikkati çeken Sönmez, "Bu konuda hepimiz, hem hukukçular olarak hem de dünya üzerindeki sivil halklar, sivil toplum kuruluşları hatta bazı parlamentolar olarak Uluslararası Ceza Mahkemesinin yetkisini bu şekilde kullanmamasından muzdaribiz." diye konuştu.

Keban'da okullarda "İklim Okuryazarlığı Eğitimi Programı" düzenlendi Keban'da okullarda "İklim Okuryazarlığı Eğitimi Programı" düzenlendi
"Anadolu Ajansının 'Kanıt' belgeseli eliyle de çok ciddi delil toplanmış durumda"

İsrailli yetkililerin cezalandırılması için hemen hemen bütün delillerin ortada oluğunu belirten Sönmez, "Dünya üzerinde Gazze'nin içinde veya Gazze'nin dışında, Gazze'deki basın mensupları eliyle de Anadolu Ajansının 'Kanıt' belgeseli eliyle de açık ve net şekilde çok ciddi delil toplanmış durumda." dedi.

Sönmez, toplanan bu delillerin soruşturmanın yapılması, yargılamanın yürütülmesi için "yeterli" olduğunu kaydetti.

UCM, 21 Kasım 2024'te açıkladığı kararda, Gazze'de işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan dolayı İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkardığını duyurmuştu.

Netanyahu, bu gelişmenin ardından, bazı Avrupa ülkelerinin UCM'nin hakkında verdiği tutuklama kararını uygulaması endişesiyle başka ülkelere seyahatlerinde bazı rota değişikliğine gitmişti.


Muhabir: Sercan İrkin,Nuri Aydın

Kaynak: AA