DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, hiç kimsenin dokunulmaz olmadığını söyleyerek, "Herkes hakkında soruşturma başlatılabilir fakat bunları bir kılıf haline getirerek ve bu şekilde bir siyasi operasyona dönüştürülmesini asla doğru bulmuyoruz, kabul etmiyoruz. Buradan bizim teklifimiz: bir komisyon oluşturulsun, bağımsız yargı bu şekilde devreye girsin ve sadece muhalefet partilerinin belediyeleri değil, iktidar partilerinin de belediyelerinin de soruşturulacağı, araştırılacağı bir çalışma yürütülsün. Aksi takdirde yapılan bu operasyonların gerekçesi ne gösterilirse gösterilsin, bunun bir siyasi operasyon olduğu gerçeğini başka şekilde kanıtlayamazlar" diye konuştu.

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve beraberindeki heyet, CHP Genel Merkezini ziyaret etti. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e, CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke ile Genel Başkan Yardımcıları Ensar Aytekin ve Gül Çiftci; Hatimoğulları'na ise Eş Genel Başkan Yardımcıları Özlem Gündüz ve Mahfuz Güleryüz ile MYK üyesi Emirali Türkmen eşlik etti.

Yaklaşık bir saat süren görüşmenin ardından Özel ve Hatimoğulları, görüşmeye dair basın açıklaması yaptı. Açıklamada, Hatimoğulları görüşmeye dair, şöyle konuştu:

"Bugün, bizler Cumhuriyet Halk Partisi'ni ziyaretimizi gerçekleştirmemizin amacı, dün sabah ne yazık ki yine bir şafak operasyonuyla halkın iradesine bir darbe vurulmasıdır. Bununla ilgili geçmiş olsun dileklerimizi, dayanışma duygularımızı belirtmek üzere bugün buradayız. Adana, Antalya, Adıyaman büyükşehir belediye başkanları ile beraber gözaltılar gerçekleşti. Bir tutuklama da oldu; Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı tutuklandı. Diğerleri ile ilgili hala hep birlikte izliyoruz ve ümit ediyoruz ki yargı bu yanlıştan, bu birkaç saat içinde geri döner, gözaltına alınan belediye başkanları serbest bırakılır. Bizler, dün bu haberle uyandığımızda dünkü programlarımızı gerçekleştirdik ama bu sabah için de olağanüstü MYK toplantısı çağrısı yaptık. Olağanüstü bir şekilde bugün MYK’mızı topladık; bu gözaltı süreçlerini, belediyelere yapılan bu operasyonları da değerlendirdik. Bizler, bu operasyonları kayyım anlayışının bir devamı olarak görüyoruz. Sanıyorum ki Türkiye'de bunu en iyi anlayabilecek siyasi parti biziz, çünkü üç dönem belediyelerine kayyım atanmış bir partiyiz ve kayyım zihniyetinin başka versiyonlarının şimdi devam ettiğini görebiliyoruz.

Bugün bu operasyonların bir siyasi operasyon olduğunun altını özellikle çizmek istiyorum. Şayet bir yolsuzluk iddiası varsa, şayet buna benzer ellerinde bir delil varsa elbette ki bazı soruşturmalar başlatılabilir. Hiç kimse dokunulmaz değildir; herkes hakkında soruşturma başlatılabilir. Fakat bunları bir kılıf haline getirerek ve bu şekilde bir siyasi operasyona dönüştürülmesini asla doğru bulmuyoruz, kabul etmiyoruz. Buradan bizim teklifimiz, bir komisyon oluşturulsun, bağımsız yargı bu şekilde devreye girsin ve sadece muhalefet partilerinin belediyeleri değil, iktidar partilerinin de belediyelerinin soruşturulacağı, araştırılacağı bir çalışma yürütülsün. Aksi takdirde yapılan bu operasyonların gerekçesi ne gösterilirse gösterilsin, bunun bir siyasi operasyon olduğu gerçeğini başka şekilde kanıtlayamazlar.

"Belediyelerin kayyım yönetiminin de araştırılmasını ısrarla öneriyoruz"

Şunu da eklemek isterim, bahsini ettiğim bu soruşturmalara ve araştırmalara ve ayrıca kayyım atanmış belediyelerin kayyım yönetiminin de araştırılmasını ısrarla öneriyoruz. Biz, geçmiş dönemde bu konuda epey deneyim kazandık. Geçmiş dönemdeki kayyımların yolsuzluklarının ne kadar aşikar ve açık bir biçimde yapıldığını o Sayıştay raporlarında pekala görebilirsiniz. Bakın, bugün barış ve demokratik toplum sürecinden bahsediyoruz. Kürt sorununun çözülmesinin arifesinden geçiyoruz ve böylesi bir süreçte, yani barışın konuşulduğu, silahsızlanmanın konuşulduğu bu günlerde bu meseleleri yaşamanın, bu operasyonlara tanıklık etmenin ne yazık ki Türkiye toplumuna iyi gelmediğini görüyoruz. Türkiye toplumu, 'Barış böyle mi sağlanır, demokrasi böyle mi kurulur, böyle mi demokratikleşme olacak?' şeklindeki soruların her yerden yükseldiğini görebiliyoruz.

Hele dünkü üç büyükşehir belediyesine dönük gerçekleşen bu operasyonla birlikte bu soruların dozunun ve tonunun çok daha yükseldiğine hep birlikte tanıklık ediyoruz. Birkaç gün içerisinde Federe Kürdistan Bölgesi’nde bir silah bırakma merasimi gerçekleşeceğini hepimiz biliyoruz; kamuoyu bu konuda bilgilendirildi. Böylesi bir süreci biz konuşmalıyken, 100 yıldır bu ülkede kronikleşmiş olarak devam eden bir sorunun çözümünü konuşurken, barışa bu kadar yaklaştığımızı hissettiğimiz bir anda bu operasyonları konuşuyor olmamız, barışa olan inancı ve demokrasiye olan inancı ne yazık ki zayıflatmaktadır. O yüzden biz buradan, bu operasyonları gerçekleştiren anlayışa bir kez daha seslenmek istiyoruz: Barış ve demokratik toplum sürecinin önüne geçilmemelidir. Bu operasyonlar, bu süreci baltalamaktadır. Bu operasyonlardan vazgeçilmelidir. Belediye başkanları, halkın seçilmiş iradesidir. Bu operasyonlar sadece bir belediye başkanını cezaevine koymak anlamına gelmiyor; aynı zamanda o kentin bütün seçmenlerini, o kentin bütün dinamiklerini yok saymak anlamına geliyor. Seçme ve seçilme hakkının ortadan kaldırılması anlamına geliyor. Seçimin artık formel bir şekilde olması, yani seçimin fiilen ortadan kaldırılması anlamına geliyor.

"Bir yandan belediyelere operasyon yapılırken, diğer yandan barışın sesi yükselemez; demokrasinin sesi yükselemez"

Bu bakımdan barışçı ve demokratik uygulamalardan bir an önce geri dönülmelidir. Bunları kabul etmek mümkün değildir. Türkiye'nin barışa, barışı sağlama ve tahkim etmeye son derece ihtiyacı olan bir dönemden geçiyoruz. Bugün, bölgenin kaynadığı, her yerden savaşların ve çatışmaların yükseldiği bir dönemde biz Türkiye'nin iç barışını konuşabiliyorsak bu bizim için çok önemlidir. Biz Türkiye'nin iç barışını, muhalefetle birlikte konuşmak zorundayız. Muhalefetin dışında tutulduğu bir barış ve demokratikleşme sürecinin gerçekleşmesinin zor olduğunu, imkânsız olduğunu defaatle her şekilde kürsülerden ifade ettik. Türkiye'nin bugün iç barışını sağlaması, demokratikleşme sürecinin sağlanmasının yolu, en geniş toplumsal mutabakatın sağlanmasından geçmektedir. Bir yandan belediyelere operasyon yapılırken, diğer yandan barışın sesi yükselemez; demokrasinin sesi yükselemez. En geniş toplumsal mutabakatın oluşmasının zorunluluğunu herkes farkına varmalıdır. O nedenle buradan çağrımızı yükseltiyoruz: Bugün bu operasyonları gerçekleştiren akıl, bunlardan vazgeçmelidir. Biz, bu ülkenin başta bütün siyasi çevrelerinin iç barışı sağlaması için ana aktör olması gerektiğine inanıyoruz. Öncelikle siyasetçiler... Farklı düşünebiliriz, birimiz muhalefette birimiz iktidarda olabiliriz. Ama hiç kimsenin ötekini dışlamadığı, ötekinin hakkını gasp etmediği ve yargıyı elinde bulunduran erkin yargıyı muhalefetin üzerinde demoklesin kılıcı gibi sallandırmadığı bir ortamın olması gerektiğinin altını çiziyoruz.

"Gelin, gerçek anlamda iç barışı sağlayalım"

Çağrımızı yineliyoruz, gelin, gerçek anlamda iç barışı sağlayalım. Gelin, bu operasyonlardan vazgeçin. Bu yargılama süreci devam ettiği süre içerisinde de bütün belediye başkanları ve seçilmişlerin tutuksuz bir şekilde yargılamaları devam etsin, hepsi serbest kalsın ve bugün şu anda ifadeleri alınmakta olan belediye başkanlarının da derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Biz buraya heyetimizle ziyaretimizi gerçekleştirirken Cumhuriyet Halk Partisi’ne, belediye başkanlarına, onların seçmenlerine, ailelerine ve bütün Türkiye halkına geçmiş olsun dileklerimizi bir kez daha belirtiyorum; dayanışma duygularımızı bir kez daha ifade ediyorum."

"Bugün hangi siyasi parti olursa olsun karşısında olduk ve olmaya devam edeceğiz"

Hatimoğulları, açıklamasının ardından bir gazetecinin, İmralı Heyeti'nin yarın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmesinde CHP belediyelerine yapılan operasyonun da gündeme gelip gelmeyeceğini sorması üzerine, şunları kaydetti:

"Yarın İmralı heyetimizin Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşmesi gerçekleşecek. Bugün de İmralı’ya gittiler. Kendileri İmralı'dan döndükten sonra bizler de kendileriyle görüşeceğiz. Hem barış ve demokratikleşme süreci hem de bu süreç içerisinde elbette bu gerçekleşen operasyonlar ve muhalefet partisine, ana muhalefet partisine dönük gerçekleşen bu operasyonu da detaylı bir şekilde kendileriyle değerlendireceğiz. Bu konuda bizim en baştan beri ilkesel bir tutumumuz vardı ve biz bu tutumu devam ettiriyoruz. Bugün hangi siyasi parti olursa olsun, ne şekilde saldırıya maruz kalırsak kalalım, biz karşısında olduk ve olmaya devam edeceğiz.

Ensar Aytekin: Gürsel 5 bin polisle buraya gelinir mi?
Ensar Aytekin: Gürsel 5 bin polisle buraya gelinir mi?
İçeriği Görüntüle

"Elbette ki yarınki görüşmemizde belediyelere dönük gerçekleşen bu operasyonların da gündem olmasını bekliyoruz"

Bakın, geçmiş dönemde başörtülü kadınlar baskı altındaydı. Bir kadın hareketi olarak o kadınların yanındaydık. Bugün başka bir kesim güçlenince, muhalefet partilerine dönük ve muhalefetin her kesimine dönük baskılar arttığı zaman, elbette biz onların yanında olacağız. Yani bugün bizim temel amacımız Türkiye’nin demokratikleşmesi. Türkiye’nin elinde tarihi bir fırsat geçmiş durumda. Biz bu sürecin heba edilmemesi için gece gündüz çalışan bir partiyiz. Türkiye, yüzyıllık sorununu çözebilecek bir evreye gelmiş durumda. Bu sürecin çözülmesinin, yani barışın ülkede tesis edilmesinin demokrasiden asla ayrılamayacağını baştan beri ifade ettik. Demokratik dönüşüm barışla, barış da demokratik dönüşümle mümkün olur. Bu iki kavramı ve anlayışı birbirinden ayırırsak, ne bu ülkede kalıcı barışı tesis edebiliriz ne de barışı dışarıda tutarsak demokratikleşmeyi bu ülkede tesis edebiliriz. Dolayısıyla, bizlerin kimlerle ne görüşürsek görüşelim, bu ilkesel tutumumuzu her fırsatta ifade ettik ve etmeye de devam edeceğiz. Bu anlamıyla elbette ki yarınki görüşmemizde muhalefete dönük olan bu baskıların, belediyelere dönük gerçekleşen bu operasyonların da gündem olmasını bekliyoruz."

Kaynak: ANKA