Anayasa Mahkemesi, kamuoyunda “katliam yasası” olarak bilinen düzenlemenin iptal talebini reddetti. Karşı oy yazan üyeler, ötanazi hükümlerinin hayvanları korumayı zayıflattığını, belirsizlik ve geniş takdir yetkisi nedeniyle “zalimane muamele” riskinin arttığını vurguladı.

AYM’nin tartışmalı kararının gerekçesi Resmi Gazete’de yayımlandı
Anayasa Mahkemesi, 7527 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılan değişikliklerin bazı hükümlerine yönelik iptal istemini reddeden kararının gerekçesini açıkladı. Kamuoyunda “katliam yasası” olarak adlandırılan düzenleme, özellikle sahipsiz hayvanlara ilişkin ötanazi hükümleri nedeniyle uzun süredir tartışılıyordu. Mahkemenin oy çokluğuyla aldığı karara bazı üyeler katılmadı ve kapsamlı karşı oy yazıları kaleme aldı.

“Hayvan yaşamına saygı ihlal ediliyor”
Başkanvekili Hasan Tahsin Gökcan, karşı oy gerekçesinde, düzenlemenin somut bir sağlık tehlikesi şartı olmaksızın idareye geniş yetkiler verdiğini belirtti. Gökcan, bu yetkilerin münferit veya toplu hayvan öldürmelerine yol açabileceğini ve bunun hem hayvan yaşamına saygıyı hem de çevre hakkını ihlal ettiğini ifade ederek kuralların iptal edilmesi gerektiğini savundu.

“Sayısal fazlalık gerekçesiyle öldürmek anayasal olarak açıklanamaz”
Başkanvekili Basri Bağcı ile Üye Yıldız Seferinoğlu’nun ortak karşı oyunda, kanunla birlikte yürürlükten kaldırılan “kısırlaştır ve alındığı yere bırak” uygulamasının yerine, kısırlaştırılan hayvanların barınaklarda tutulmasının ve ardından ötanaziye tabi tutulmalarının öngörüldüğü hatırlatıldı. Karşı oyda, hayvanların sayısal fazlalığının anayasal bir gerekçeye dayandırılamayacağı vurgulandı. Ayrıca düzenlemenin, Avrupa sözleşmelerine yapılan genel atıflara rağmen belirsiz kriterlere dayandığı ve Anayasa’nın 7. maddesi kapsamında açık olmadığı belirtildi.

Anahtar Parti: “Asgari ücret 2026’da en az 34 bin lira olmalı”
Anahtar Parti: “Asgari ücret 2026’da en az 34 bin lira olmalı”
İçeriği Görüntüle

“Hayvan asli özne değil, yeniden araç haline getiriliyor”
Üye Engin Yıldırım, hayvanların geçmişte uzun süre “mal” statüsünde görüldüğünü, 2021’de yapılan değişiklikle bu statünün kalktığını hatırlatarak, yeni düzenlemelerde hayvanın yeniden geri planda bırakıldığını söyledi. Devletin sahipsiz hayvanları koruma sorumluluğunu sahiplendirme gibi özelleştirilmiş ve belirsiz bir şarta bağlamasının anayasal yükümlülüklerle bağdaşmadığını ifade etti. Yıldırım, insan güvenliği ile hayvan yaşamı arasında makul bir dengenin kurulması gerektiğini vurguladı.

Osmanlı’dan örnek: “Hayvanlar şehir sakini kabul edilirdi”
Karşı oy yazan bir diğer üye Kenan Yaşar, tarihsel perspektife dikkat çekerek Osmanlı döneminde hayvanların hukuken korunan varlıklar olarak görüldüğünü, vakıfların kuş, kedi ve köpeklere özel yapılar inşa ettiğini hatırlattı. Yaşar, devletin yalnızca adalet dağıtan değil, aynı zamanda şefkati kurumsallaştıran bir yapı olduğunu belirtti ve düzenlemenin hayvanları “özne” olmaktan çıkararak insan faydasına indirgediğini ifade etti. Buna bağlı olarak, ötanazinin etik ve bilimsel kriterlerle sınırlandırılmadığı sürece anayasal güvenceleri aşındıracağını vurguladı.

“Merhamet değil tasfiye anlayışı hâkim”
Yaşar, düzenlemelerin merhameti değil işlevselliği, korumayı değil tasfiyeyi esas aldığını belirterek, ötanazi kapsamının genişletilmesinin hayvanların yaşam hakkını idarenin takdir yetkisine bıraktığını söyledi. Düzenlemenin öngörülebilirlikten uzak olduğunu, daha hafif araçlar mümkünken ağır sonuçlar doğurduğunu ifade eden Yaşar, bu nedenle demokratik toplum düzeninde gerekli görülemeyeceğini ileri sürdü.

“Zalimane muamele riski artıyor”
Üye Yusuf Şevki Hakyemez ise karşı oy yazısında, yerel yönetimlere verilen geniş takdir yetkisinin hayvan sayısının azaltılması amacıyla keyfi müdahalelere ve “zalimane muamelelere” yol açabileceğini belirtti. Hakyemez, düzenlemenin “insan, hayvan ve çevre” dengesi açısından hayvanlar aleyhine bir kırılma yarattığını ifade etti.

Kaynak: ANKA