(BALIKESİR)- Ünlü Yönetmen Jafar Panahi'nin Altın Palmiye Ödüllü filmi It Was Just an Accident, ilk kez Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nde Türkiye prömiyerini yapacak.
Türkiye’nin en özgün sinema etkinliklerinden biri haline gelen Ayvalık Uluslararası Film Festivali, bu yıl 16-21 Eylül 2025 tarihleri arasında dördüncü kez düzenlenecek. Seyir Derneği tarafından Ayvalık Belediyesi’nin katkılarıyla hayata geçirilen festival, yalnızca gösterim programıyla değil, söyleşiler, paneller ve atölyelerle de sinema dünyasına dair çok katmanlı bir tartışma ve paylaşım alanı yaratmayı hedefliyor.
Bu yılın festival programından açıklanan ilk beş film, uluslararası arenada büyük ses getiren ve Türkiye’de ilk kez gösterilecek yapımlardan oluşuyor. Cannes ve Berlin gibi prestijli festivallerden ödüllerle dönen filmler, sinema yazarları, sektör profesyonelleri ve seyirciler için yılın en merakla beklenen yapımları arasında yer alıyor.
Cannes’dan Ayvalık’a: Festivalin ilk 5 filmi açıklandı
Festivalin bu yılki seçkisinden açıklanan beş film, farklı coğrafyalardan, farklı anlatım biçimleriyle dikkat çeken yönetmenlerin imzasını taşıyor. İranlı yönetmen Cafer Panahi’nin Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye kazanan son filmi It Was Just an Accident, sessiz bir kasabada yaşanan sıradan bir kazanın ardından gelişen çarpıcı bir adalet ve yüzleşme hikâyesini konu alıyor. Panahi’nin yıllar süren yasakların ardından Cannes’a katılabildiği ilk yapım olan film, güçlü oyunculukları ve minimalist anlatımıyla öne çıkıyor.
Festivalde Cannes’da Jüri Ödülü’nü paylaşan iki film de Türkiye’deki ilk gösterimlerini yapacak. Oliver Laxe imzalı Sirât, Fas’ın Saghro Çölü’nde kayıp kızını arayan bir baba ile oğlunun rave partileri, sınır ötesi topluluklar ve modern göçebeler arasında geçen yolculuğunu konu alıyor. 16 mm ile çekilen uzun plan sekanslar ve Kangding Ray imzalı tekno-ambient müziklerle desteklenen film, izleyiciyi fiziksel ve duygusal sınırların ötesine taşıyor.
Jüri Ödülü’nü Sirât ile paylaşan Sound of Falling, yönetmen Mascha Schilinski tarafından dört farklı döneme yayılan dört genç kadının hikâyesini anlatıyor. Sessizlik, hafıza ve kuşaklar arası travmaları şiirsel bir sinema diliyle işleyen film, geleneksel anlatı biçimlerini zorlayan, ses ve görüntüyle kurulan etkileyici bir deneyim sunuyor.
Kelly Reichardt’ın Cannes’da ana yarışmaya katılan filmi The Mastermind, 1970’lerin Amerika’sında geçen bir sanat soygununu konu alıyor. Ancak film, Reichardt’ın karakter odaklı yaklaşımı sayesinde klasik bir soygun anlatısından sıyrılarak, birey ve toplum, geçmiş ve gelecek, gerçeklik ve hayal arasındaki sınırları tartışan zarif bir dönem filmine dönüşüyor.
Festivalde Türkiye prömiyerini yapacak bir diğer yapım ise Richard Linklater imzalı Blue Moon. Berlinale’de Altın Ayı için yarışan film, Broadway’in altın çağında geçen bir geceye odaklanıyor. Ünlü söz yazarı Lorenz Hart’ın yalnızlıkla ve geçmişle yüzleştiği geceyi anlatan yapım, Ethan Hawke, Andrew Scott ve Margaret Qualley gibi isimlerin performanslarıyla dikkat çekiyor. Linklater’ın en kişisel filmlerinden biri olarak gösterilen Blue Moon, yaratım süreci ile kırılganlık arasındaki hassas dengeyi sorguluyor.
Ayvalık yine sinemanın buluşma noktası olacak
Festival yalnızca film gösterimleriyle değil, zengin yan etkinlik programıyla da dikkat çekiyor. Gösterimlerin ardından yönetmenler ve yapım ekiplerinin katılımıyla düzenlenecek söyleşiler, farklı temalara odaklanan paneller ve özel konuklarla yapılacak buluşmalar, sinema tutkunlarına derinleşme ve etkileşim imkânı sunacak.
Ayvalık’ın tarihi taş sokaklarında, deniz kokan meydanlarında ve eşsiz atmosferinde gerçekleşecek festivalin tam programı önümüzdeki günlerde açıklanacak. Ayvalık, eylül ayında bir kez daha sinemanın yaratıcı, düşündürücü ve ilham verici gücüne ev sahipliği yapacak.
