Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, gündeme dair yaptığı değerlendirmede, Lozan’ın tartışmaya açılmasının doğrudan bir savaş riski doğurabileceği uyarısında bulunarak, "Son dönemde bu anlaşmaların değiştirilmeye çalışıldığı bir döneme girdik ve bunlar çok tehlikeli, bunlar savaşlar doğuruyor. Yani ülkelerin kendi sınırlarını değiştirmeye çalışmaları. Dolayısıyla 'Lozan bir zaferdir, Lozan'a dokundurtmayız' mesele bu değil ki. Mesele şu, Lozan tartışılmaya açıldığı andan itibaren bu bölgede savaş demektir" dedi.
Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Kemal Okuyan, "Ülkemizin uçurumdan yuvarlanmasına izin vermeyeceğiz" bildirisi ve ülke gündemine ilişkin Medyascope YouTube kanalında Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı. TKP "yeni çözüm sürecine" karşı olduğu için mi imza kampanyasının başlatıldığı sorusuna Kemal Okuyan, silahların susmasına kimsenin itirazının olmayacağı ancak sürecin içeriğinin önemli olduğuna dikkat çekerek şu yanıtı verdi:
"Kim hangi adı verirse versin bu sürecin biz doğrultusuna, içeriğine bakacağımızı söylemiştik, ama tam tahmin ettiğimiz oldu, içeriğe dair hiçbir şey söylenmedi. Bir süreç başlıyor, bir kere iktidar ne diyor, 'müzakere yok' zaten ilk soru işareti burada. Müzakeresiz böyle bir süreç olmaz, zaten bugün sürmekte olan komisyon toplantıları, bu da bir müzakere değil mi? Yani müzakere illa iki taraf arasında olmayabilir, değişik siyasi kesimler arasında oturuyorsunuz masaya, müzakere ediyorsunuz. Bir kere 'müzakere yok' dediğin anda bir şey gizleniyor aslında demektir bu. Sonra bazı şeyler ortaya çıkmaya başladı. Bildiride yer alan kavramlar, hiçbirisini biz uydurmadık, denebilir ki bu kavramları dile getirenleri niye ciddiye alıyorsunuz?
Bunlardan bir tanesi Türkiye İmparatorluğu lafının edilmesi, bir AKP'li bu lafı etti. O kadar çok şey söyleniyor ki şimdi bunu ciddiye alıp ciddiye almamaya nasıl karar veririz, buna uygun bir söylem, buna uygun bir retorik geliştiriliyor mu? İlla bu kavram da olması gerekmiyor, mesela Türkiye'yi büyütmek bunlar konuşuluyor mu? Konuşuluyor. Hatta bayağı bir yine iktidar cenahından bildiriye gelen salvo atışlarında 'Türkiye'nin genişlemesine de itiraz ediyor bunlar' türü eleştiriler geldi."
"Lozan’ı tartışmaya açmak, yalnızca tarih değil, sınır meselesidir"
Okuyan, son dönemde çeşitli çevrelerce Lozan Antlaşması’na yönelik yapılan tartışmalara da dikkat çekerek, bu tür söylemlerin savaş riski taşıdığını vurguladı. Okuyan, "Son dönemde bu anlaşmaların değiştirilmeye çalışıldığı bir döneme girdik ve bunlar çok tehlikeli, bunlar savaşlar doğuruyor. Yani ülkelerin kendi sınırlarını değiştirmeye çalışmaları. Dolayısıyla 'Lozan bir zaferdir, Lozan'a dokundurtmayız' mesele bu değil ki. Mesele şu, Lozan tartışılmaya açıldığı andan itibaren bu bölgede savaş demektir. Çok net söyleyeyim" diye konuştu.
"Yeni Osmanlıcılık, barış değil çatışma üretir"
Kemal Okuyan, TKP’nin cumhuriyet vurgusunu öne çıkarmasına ilişkin soruyu marksizm ve cumhuriyetçiliğin tarihsel ilişkisini hatırlatarak yanıtladı. Cumhuriyet'in kuruluşunun tarihsel bir ilerleme olmadığı yönündeki tezleri anımsatan Okuyan, karşı devrimci bir geriye gidişin olduğunu ve bu eleştirinin Türkçülük, Kürtçülük, İslamcılık ekseninde birleştiğini ifade ederek "Bunlara karşı tavır almak zorundayız" dedi.
"Cumhuriyet ancak laiklik ve halk egemenliğiyle savunulur"
Cumhuriyet’in geleceğinin yalnızca biçimsel değil, sınıfsal ve ideolojik temellerle savunulması gerektiğini vurgulayan Okuyan, Cumhuriyet değerlerinin sermaye düzeniyle, tarikatlarla ya da gerici unsurlarla bağdaştırılamayacağını dile getirdi. Kemal Okuyan, "Bugün Cumhuriyet’i sahiplenen birçok çevre aslında Cumhuriyet’in içini boşaltıyor. Laiklik olmadan, halk egemenliği olmadan, sınıf eşitliği olmadan Cumhuriyet savunulamaz. TKP olarak biz, Cumhuriyet’in gerçek temellerine dönülmesini, yani sosyalist bir Cumhuriyet anlayışını savunuyoruz" dedi.
"Kürt sorunu bir etnik sorun değil, siyasal ve sınıfsal bir meseledir"
Kemal Okuyan, Kürt sorununu değerlendirirken, bu konunun yalnızca etnik kimlik çerçevesinde tartışılmasının yanlış olduğunu belirtti. Okuyan, meselede ortada bir halk değil, örgütlü bir siyasi hareket olduğunu savundu. Okuyan, "Biz TKP olarak etnik kimlikler üzerinden konuşmayız. Karşımızda bir halk değil, talepleri ve hedefleri olan siyasi bir hareket var. Bu hareketle devlet arasında pazarlık yapılması değil, Türkiye’deki tüm halkların eşit yurttaşlık temelinde birlikte yaşaması hedeflenmelidir" diye konuştu.
"Türkiye'de sosyalist hareket ayağa kalkacaksa, CHP ve DEM, bu gölgeden kurtulmak zorunda"
Solun geleceği konusunda da değerlendirmelerde bulunan Okuyan, sosyalist hareketin CHP ya da DEM çizgisine entegre olarak güçlenemeyeceğini belirterek, "Biz çok denedik Türkiye'de solda güç birliği, cepheler, platformlar ve burada hep yapıcı davrandık. Ama dedik ki, bir kere Türkiye'nin solu, Türkiye'de sosyalist hareket ayağa kalkacaksa, Cumhuriyet Halk Partisi ve HDP ya da şimdi DEM, bu gölgeden kurtulmak zorunda. Bunların yanı başında Türkiye sosyalist hareketi gelişemez, bağımsız bir hatta olması lazım" şeklinde konuştu.
"Ne bölgede yaşayan Kürtlere ne de başka topluluklara yararı var"
TKP Genel Sekreteri Okuyan, Ruşen Çakır’ın İmralı tutanaklarında Abdullah Öcalan tarafından öne sürülen yaklaşımlara ilişkin "Bunları önemsiyor musunuz" sorusu üzerine, önemsemekle benimsemek arasında ciddi bir fark olduğunu belirterek "Çizgi itibarıyla buranın ne bölgede yaşayan Kürtlere ne de başka topluluklara yararı var" ifadelerini kullandı.
"Öcalan hareketinin AKP ile kurduğu ilişkinin bir ümmetçi perspektifte olması nasıl mümkün oluyor" sorusuna Kemal Okuyan, bölgesel dinamiklere dikkat çekerek ortada bir toplumsal proje olduğu ve Erdoğan'ın ümmetçilik lafını telaffuz etmesinin rastlantı olmadığı yanıtını verdi.
"Çok riskli bir evreye girdik"
Kemal Okuyan, çok riskli bir dönemden geçildiğini, kardeşliğin ancak ülkenin sınırları içerisinde cumhuriyetçi, laik, bağımsız, egemen ve eşitlikçi bir Türkiye’de sağlanabileceğini ifade etti. Okuyan sözlerini şöyle sonlandırdı:
"Bugün Türkiye'de tartışılan ya da bizim tartışmak istediğimiz barışmak mı, çatışmak mı değil. Bizim tartıştığımız Türkçülük, Kürtçülük kavgası değil. Türkiye çok riskli bir dönemde, çok riskli bir coğrafyada bir İsrail, ABD, İngiliz operasyonunda kendi bütün güvenlik kalkanı; güvenlikten anladığım devletin güvenliği değil, bu ülke ve halkın güvenliğinden söz ediyorum. Bunlar boşaldı. Çok riskli bir evreye girdik. Bu riskli evrede fantastik şeyler dile getiriliyor. Bir tanesini söyleyeyim, ABD ile iş birliği yapıp İsrail'in hakkından gelmek gibi laflar edilmeye başlandı iktidar cenahında. Şaka bunlar. Bunlar ne dediklerini bilmiyorlar. Kimlerle aşık attıklarını bilmiyorlar. Öyle Türkiye'yi yaymak, bölge gücü falan bunlar güzel laflar ama büyük riskler taşıyor. Biz iddia ediyoruz ki Türkiye'deki kardeşlik ve Türkiye'de Kürtlerin yaşadığı haksızlıklar ve eşitsizlikler bu ülkenin sınırları içerisinde cumhuriyetçi, laik, bağımsız, egemen ve eşitlikçi bir Türkiye'de çözülür. Ve çok kolay çözülür. Bunun karşısında başka tezler var. Yeni Osmanlıcılık olabilir, ümmetçilik olabilir, Türkiye İmparatorluğu olabilir, Türkiye'yi yaymak olabilir Suriye'ye, Irak'a dönük. Onun sonuçlarına hep birlikte katlanırız.”