Muğla’nın Menteşe ilçesinde düzenlenen ve ülkenin dört bir yanından gelen çevre savunucularının, köylülerin ve muhalefet temsilcilerinin yoğun katılımıyla gerçekleşen “Toprağımızı Vermiyoruz” mitingi, 7554 sayılı torba yasa ile getirilen düzenlemelere karşı güçlü bir itiraz niteliği taşıdı. DEM Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Yeni Yol Grup Başkanvekili Selçuk Özdağ ve TİP Sözcüsü Sera Kadıgil’in de aralarında bulunduğu konuşmacılar, maden yasası olarak nitelendirilen düzenlemeyi “yaşam alanlarına saldırı” olarak tanımladı ve Anayasa Mahkemesi’nden yürürlüğün durdurulması ve yasanın iptali yönünde karar beklediklerini vurguladı. Meydandan yükselen sloganlar, katılımcıların kararlı duruşunu açıkça gösterdi.
Hatimoğulları: “İktidar leblebi dağıtır gibi ruhsat veriyor”
DEM Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları mitingde yaptığı konuşmada, iktidarın ülke topraklarını parça parça şirketlere teslim ettiğini söyledi. Hatimoğulları, maden yasası kapsamındaki uygulamaların, özellikle Muğla başta olmak üzere yerel yaşam alanlarını ve köyleri derinden etkilediğini belirtti. Konuşmasında ÇED süreçlerinin ve yerel itiraz mekanizmalarının etkisizleştirildiğini savunan Hatimoğulları, “Bu iktidar adeta leblebi dağıtır gibi maden ruhsatı dağıtıyor” ifadelerini kullandı. Ayrıca Hatimoğulları, ülke genelinde yürütülen ekoloji mücadeleleri arasındaki dayanışmayı vurgulayarak Akbelen’den Besta’ya uzanan direniş köprüsünün önemine dikkat çekti. Sözlerini, “Doğamıza sahip çıkamazsak gerçek barış mümkün değildir” diyerek sürdürdü ve miting katılımcılarını mücadeleyi büyütme çağrısıyla selamladı.
Özdağ: “Millet iradesi er ya da geç tecelli edecek”
Yeni Yol Grup Başkanvekili Selçuk Özdağ konuşmasında, maden yasası tartışmalarının parlamento süreçleri ve Anayasa Mahkemesi kararları bağlamında takip edildiğini aktardı. Özdağ, muhalefetin yasaya karşı ortak hareket ederek Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğunu; ancak Meclis’teki düzenlemelerin, daha önce iptal edilen maddelerin yeniden şekillendirilerek geri geldiğini ifade etti. Özdağ, sözlerini “Anayasa Mahkemesi’nin verdiği adil kararların uygulanmaması kabul edilemez” diyerek sürdürdü; halkın iradesinin ve demokratik denetimin korunmasının önemine dikkat çekti. Ayrıca Muğla’da temiz enerjiye öncelik verilmesi gerektiğini vurgulayan Özdağ, bölgenin rüzgar ve güneş enerjisi kaynaklarına uygun olduğunu, kömür ya da yıkıcı madencilik faaliyetlerine yer olmadığını savundu. Konuşmasını, “O irade bir gün tecelli edecek” mesajıyla tamamlayarak miting alanındaki birleşik muhalefet duruşuna moral verdi.
Kadıgil: “Bu saldırı, toplumun tüm kesimlerine zarar verir”
TİP Sözcüsü Sera Kadıgil ise konuşmasında maden ruhsatlarının yaygınlaştırılmasının toplumsal sonuçlarına dikkat çekti. Kadıgil, son yıllarda verilen ruhsat sayılarındaki artışı sert sözlerle eleştirerek, gelinen noktada yalnızca doğanın değil, halkın geçim kaynaklarının da hedef alındığını söyledi. Muğla Büyükşehir Belediyesi raporuna atıf yapan Kadıgil, benzer düzenlemeler hayata geçerse yüzbinlerce zeytin ağacının yok olabileceği uyarısında bulundu ve bu tablonun gıda güvenliğini, su kaynaklarını ve bölgesel ekonomiyi derinden zedeleyeceğini ifade etti. Konuşmasında ayrıca hukuki, toplumsal ve uluslararası normlara aykırılık iddialarını yinelerek Anayasa Mahkemesi’ne ve yargı yoluna yapılan başvuruların takipçisi olacaklarını belirtti. Kadıgil, mitinge katılanları ve tüm çevre savunucularını kararlı bir direnişe çağırdı.
Mitingde ortak mesajlar: Yargı, doğa ve yerel haklar
Mitingde okunan ortak basın açıklaması, maden yasası olarak nitelenen 7554 sayılı düzenlemenin çevre, mera ve zeytinlik alanlarına etkisini ayrıntılı şekilde sıraladı. Açıklamada ÇED süreçlerinin işlevsizleştirildiği ve acele kamulaştırma yetkilerinin genişletildiği; bunun sonucunda köylerin, meraların ve ormanların şirketler lehine dönüştürüleceği iddia edildi. Katılımcılar, Anayasa Mahkemesi’nden öncelikle yürürlüğün durdurulmasını, ardından yasanın iptali yönünde adım atılmasını talep etti. Meydandaki ortak irade, “Havama, suyuma, toprağıma dokunma” gibi sloganlarla birleşerek hem hukuki hem de toplumsal bir tepkiyi simgeledi. Miting, farklı siyasi ve sivil bileşenlerin ortak metin ve “Mücadele andı” eşliğinde son buldu; katılımcılar süreci hukuki ve fiili yollarla takip edeceklerini açıkladı.