İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, ABD’li muhafazakar gazeteci Tucker Carlson’la yaptığı röportajda, ABD ile nükleer görüşmelerin yeniden başlayıp başlamayacağına ilişkin soruyu, “Müzakerelere yeniden başlamakta herhangi bir sorun görmüyoruz. Görüşmelerin yeniden başlaması için bir şart var: ABD'ye tekrar nasıl güveneceğiz? Müzakerelere yeniden başlarsak, görüşmelerin ortasında İsrail rejimine bize saldırması için yeniden izin verilmeyeceğinden nasıl emin olabiliriz” dedi.
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, ABD’li muhafazakar gazeteci Tucker Carlson’la yaptığı röportaj bugün yayınlandı.
Carlson’un, ABD-İsrail ve İran arasındaki bu çatışmanın nasıl sona ermesini istediğine ilişkin sorusuna Pezeşkiyan, “Bu savaşı biz başlatmadık ve bu savaşın devam etmesini de biz istemiyoruz. En başından beri, yönetimimin her zaman bağlı kaldığı slogan, ülke içinde ulusal birliği teşvik etmek ve aynı zamanda komşu ülkelerle ve dünyanın geri kalanıyla barış ve huzuru ve dostluğu teşvik etmekti” dedi.
“Nükleer bomba peşinde koşmak bizim için dinen yasaktır”
Tucker’ın “barış yapmak amacıyla İran’ın nükleer programından vazgeçmeyi” düşünüp düşünmediğini sorması üzerine Pezeşkiyan, şunları kaydetti:
“Size ne olduğunu anlatmak istiyorum; Netanyahu 1984'ten bu yana İran'ın nükleer bomba peşinde olduğuna dair yanlış bir zihniyet yarattı ve geçmişte, İran'ın nükleer bomba geliştirmeye çalıştığını ima etti. O zamandan bu yana, her ABD Başkanı’nın zihnine bunu yerleştirdi ve onları nükleer bombaya sahip olmak istediğimize inandırdı. Ancak gerçek şu ki ne geçmişte ne şu anda ne de gelecekte, hiçbir zaman nükleer bomba geliştirmenin peşinde olmadık çünkü bu yanlıştır. Bu, İran İslam Cumhuriyeti'nin yüce lideri tarafından yayınlanan dini kararname ya da fetva ile çelişmektedir. Dolayısıyla nükleer bomba peşinde koşmak bizim için dinen yasaktır. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile iş birliğimiz sayesinde bu her zaman doğrulanmıştır, çünkü onlar bunu doğrulamak ve hiçbir zaman nükleer bomba istemediğimizi kanıtlamak için her zaman oradaydılar. Ancak ne yazık ki bu iş birliği nükleer tesislerimize yönelik hukuk dışı saldırılar nedeniyle bozuldu.”
“UAEA’nın son raporunun sonucunda İranlıların ajansa yönelik güvensizliğe yol açtı”
İran hükümetinin, UAEA’nın İsrail’e ajanlık yaptığını iddia etmesine ilişkin bir soruya Pezeşkiyan, şu yanıtı verdi:
“UAEA'nın faaliyetleri konusunda bir şekilde evet bir dönem geçirdik, çünkü bir şekilde İsrail'in UAEA tarafından gerçekleştirilen denetimlerden bilgi aldığını fark ettik, ancak bu UAEA'nın İran içinde faaliyetlerini yürütmesini asla engellemedi ve nükleer tesislerimizi denetlemek ve gözetim altında tutmak için tam erişime sahip oldular. Ancak güven eksikliği vardı. UAEA'nın son raporunun sonucu olarak, raporun türü ve raporu hazırlama biçimleri bir şekilde İsrail rejimine bir bahane verdi ve nükleer tesislerimize yönelik hukuksuz ve izinsiz saldırılarına zemin hazırladı. Bundan sonra bile UAEA, bu saldırıları kınamakta ya da durdurmak için herhangi bir girişimde bulunmakta başarısız oldu. Bu da uluslararası hukuka aykırı bir durumdu ve İranlı yasa koyucular ve buradaki kamuoyu arasında geniş çaplı bir güvensizliğe yol açtı.”
"ABD ile anlaşmazlıklarımızı diyalog yoluyla çok kolay bir şekilde çözebileceğimize inanıyorum"
Pezeşkiyan, Tucker’ın, “ABD ile diplomasiyi yeniden başlatmaya istekli misiniz ve bize genel ama kesin terimlerle ne tür bir anlaşmayı kabul etmeye istekli olduğunuzu söyleyebilir misiniz?” sorusuna ilişkin şu ifadeleri kullandı:
“ABD ile olan farklılıklarımızı ve anlaşmazlıklarımızı diyalog ve görüşmeler yoluyla çok kolay bir şekilde çözebileceğimize inanıyorum. Biliyorsunuz, uluslararası hukuk, tüm ulusların, İran ulusunun yükselişine saygı duyulacak bir anlaşmanın çerçevesi ya da temeli olarak hizmet edebilir. Ancak ne yazık ki bu diplomasiyi ve bu çabaları yok eden Netanyahu oldu. Biz, her zaman haklarımıza, uluslararası hukukta yer alan haklı haklarımıza saygı duyulmasının ötesinde bir şey istemedik. Ancak dediğim gibi, bölgemize huzursuzluk getiren ve bölgede gerginliği körükleyen Netanyahu'ydu. Her zaman söylediğim gibi, biz her zaman barışın peşinde olduk. Bu benim sloganım olmuştur. Bu benim inancım olmuştur. Yüce Allah'ın bize bahşettiği bu kısa ve sınırlı süre zarfında barış ve uyum içinde yaşamamız, herkesle barış ve huzur içinde yaşamamız ve dünyadaki herkesin de böyle yaşaması gerektiğine yürekten inanıyorum.
Öte yandan, halkımızın her türlü saldırıya karşı kendini savunabilecek kapasitede olduğunu da yinelemek isterim. ABD Başkanı, bölgeyi ve dünyayı barış ve huzura ya da sonsuza dek sürecek savaşlara yönlendirebilir.”
“Müzakerelere yeniden başlarsak, İsrail'in bize saldırması için yeniden izin verilmeyeceğinden nasıl emin olabiliriz"
İran’ın, ABD ile nükleer müzakerelere yeniden başlama planına ilişkin Pezeşkiyan, müzakerelere yeniden başlamakta herhangi bir sorun görmediklerini belirterek, şöyle konuştu:
“Bundan önce, Siyonist rejim İsrail'in sadece ülkeme değil, tüm bölgeye yönelik zulmü nedeniyle şu anda bir krizle karşı karşıya olduğumuzu hatırlatmak isterim. Halkımız öyle bir krizle karşı karşıya ki bunu geride bırakmamız gerekiyor. Komutanlarımız görevde değildi. Geceyi evlerinde aileleriyle birlikte geçiriyorlardı ama öldürüldüler. uluslararası hukuka göre BU, bir savaş suçu olarak kabul ediliyor çünkü dediğim gibi görevde değillerdi ya da bilim adamlarımız da aileleri, eşleri ve çocuklarıyla birlikte öldürüldü ve suikasta uğradı. Hamile kadınlar, çocuklar da öldürüldü.
İsrail rejiminin vahşetinde, saldırılarında sadece tek bir kişiyi öldürmek istedikleri için aileler de öldürül. Bütün bir binayı yıkıp yok ettiler. Bunun sonucunda birçok masum insan öldürüldü. Geride bırakmamız gereken bir kriz var. Görüşmelerin yeniden başlaması için bir şart var: ABD'ye tekrar nasıl güveneceğiz?
Müzakerelere yeniden başlarsak, görüşmelerin ortasında İsrail rejimine bize saldırması için yeniden izin verilmeyeceğinden nasıl emin olabiliriz? İsrail hükümetinin size suikast düzenlemeye çalıştığına inanıyor musunuz? Denediler, evet. Buna göre hareket ettiler, ancak başarısız oldular ve gerçek bir inanan olarak, bir insanın ne zaman öleceğine ya da ölmeyeceğine karar vermenin Yüce Tanrı'nın elinde olduğuna inanıyorum.”