CHP Genel Başkanı Özgür Özel, tutuklu belediye başkanlarına yönelik devam eden soruşturmalar kapsamında henüz iddianame yazılmamış olmasına ilişkin, "Ellerinde iftiranameler var, birleştiremiyorlar; bu yüzden iddianame yazamıyorlar. Beş ayın sonunda her şeyi birbirine karıştırmış, suça bulaşmış bir 'Ak Toroslar Çetesi' var. Yol yakınken dönülsün, bu çete dağıtılsın. Makul insanlara dosya verilsin. O zaman olacak olan şudur: Gerçekten savcılık yapacak birisi bu dosyaya baktığında 'Kovuşturmaya gerek yok' diyecek. Ama diyelim ki bu çete bir şekilde iddianameyi yazdı. Gerçekten doğru bir heyetin önüne gittiğinde o iddianame reddedilecek, bunlar kovulacak. Buradan size söz veriyorum: Bu çete iddianameyi yazdığında Ekrem İmamoğlu değil, ona iftira atanları yargılayacağız. Karşımızda bir korku ittifakı var. Umudu örgütleyemeyen, onun yerine korkuyu örgütleyen bir ittifak… Gözaltılarla, tutuklamalarla, sürgünlerle korku yayarak güçlü kalmaya çalışıyorlar. Ama onların karşısında Türkiye tarihinin en büyük ittifakı var; Türkiye İttifakı" dedi.
CHP, Sinop'ta "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitingi düzenledi. Mitingde konuşan CHP lideri Özel, infaz koruma memurlarının yaşadığı sorunlara dikkat çekerek, "En zor işi yapan görevliler. Aldıkları maaşın yarısı kiraya gidiyor, buna rağmen dünyanın en zor işini yapıyorlar. Üç infaz koruma memurundan sadece birine lojman hakkı tanınıyor. Onları emniyet sınıfından saymıyorlar. Kıyafetlerinden ulaşımlarına kadar her şeyleri dert. Çocukları çok zor durumda. Türkiye’de cezaevlerini bu hale getirenler, dönüp de infaz koruma memurlarının hatırını bile sormuyorlar. Buradan söz veriyorum: Hem cezaevleri boşalacak hem de infaz koruma memurları hak ettikleri kanuna, özlük haklarına kavuşacak" ifadelerini kullandı.
Özel, konuşmasına şöyle devam etti:
"Söz veriyoruz, ne atanmayan öğretmen bırakacağız, ne boynu bükük bir meslek grubu… Ne emeklilikte adalet isteyenler bekleyecek, ne de hangi meslekten olursa olsun işsiz gençlerimiz ülkeyi terk etmeye çalışacak. Bu ülkeyi yaşanacak, mutlu olunacak ve vatandaşlığından gurur duyulacak bir ülke haline getireceğiz. Bunu 100 yıl önce başardık, 100 yıl sonra bir kez daha başaracağız.
Buradan şöyle bir çağrıda bulunmak istiyorum: Yapmaz ama bilsin ki biz yapacağız! Biz iktidarda olduğumuzda, Eylül ayında belli bir gelir seviyesinin altındaki bütün ailelere asgari ücret, hatta en düşük devlet memuru maaşının altında geliri olan tüm ailelere öğrenci başına bugünün parasıyla 10 bin lira 'okula dönüş' ya da 'okula başlama' yardımı her sene ağustos sonunda yatıracağız. Söz veriyoruz.
Bütün okul müdürlerine, Milli Eğitim müdürlerine, kaymakamlara ve valilere sesleniyorum: Geçen sene birçok yerde yaptık, çok talep aldık ama baskılarla birçoğuna engel oldular. Sessiz sedasız, en yakınınızdaki CHP’li belediyeye ulaşın. Okulunuz için su arıtma cihazı, okulun temizliği, temizlik malzemesi… Bununla ilgili hafta sonu öğrenciler yokken dip bucak temizlik; hafta içi sabah erkenden hijyen çalışması… Korkmayın onlardan, çocukları düşünün. Cumhuriyet Halk Partisi göreve hazır, belediyelerimiz göreve hazır.
"Tayyip Erdoğan cebinizden ne aldıysa onu geri getirmek boynumuzun borcudur"
Biraz önce üniversite öğrencilerinden bahsettim. Üniversite öğrencileri bu iktidar gelmeden önce… Tayyip Bey 'Ben gelmeden 45 liracık KYK bursu veriliyordu, elhamdülillah onu biz 2000 lira yaptık, bu sene 3000 lira yaptık.' dedi. Tayyip Erdoğan 'İki kere iki dört eder' dese kontrol ederim, kesin bir yanlışlık vardır diye bakarım. Gittim baktım, doğru mu? O gelmeden önce burs 45 lira, doğru. Peki çeyrek altın kaç liraydı? 27 lira. Yani rahmetli Ecevit’in ve ittifak ortağı Devlet Bahçeli’nin üçlü koalisyon döneminde verilen 45 liralık bursla bir buçuk çeyrek altın alınıyordu. Bugün çeyrek altın 7 bin lira; bir buçuk çeyrek altın 10 bin lira. 'Biz öğrenciye elhamdülillah 3 bin lira veriyoruz' diyor. Eskiden üç öğrenci birleşip bir ev tutabiliyordu o parayla. Şimdi bu verilen parayla 10 öğrenci birleşseler, Afganistanlı mülteciler gibi bir evde zor kalacaklar. O yüzden şunu söylüyoruz: Cumhuriyet Halk Partisi iktidara geldiğinde, asgari ücrette, emekli maaşında, öğrenci bursunda, memur maaşında Tayyip Erdoğan cebinizden ne aldıysa onu geri getirmek boynumuzun borcudur.
"Ortada hakaret var, iftira var ama kanıt yok"
Bütün hasta tutuklulara, gençlere, öğrencilere, siyasi tutsaklara, kader mahkumlarına en kısa sürede özgürlük diliyoruz. Maalesef 19 Mart’tan bugüne kadar Ekrem Başkan içeride, Rıza Başkanımız, Ahmet Özer Başkanımız çok daha uzun süredir; geçen sene 30 Ekim’den beri içerideler ve o günden bugüne hâlâ bir yargılama yok. Bırakın yargılamayı, ortada bir iddianame bile yok. Ortada hakaret var, iftira var ama kanıt yok. Bu konuda sürekli haysiyet cellatlığı yapılıyor. Buradan açıkça söylüyoruz: Bir 'Ak Toroslar Çetesi' Çağlayan Adliyesi’nde adalete de ekonomiye de siyasete de zarar veriyor. Bu çete, kendilerinden olmayan şerefli yargı mensuplarına da zarar veriyor. Zekeriya Öz gibi şımartılanlar, diğer savcılar mütevazı lojmanlarda otururken, 46 milyonluk yalıda oturuyorlar. Lüks araçlara biniyor, milleti eşiyle, çocuğuyla tehdit ediyorlar. Avukat tutmuşlar, içerdekilere yolluyorlar: 'Şuna şu iftirayı atarsan çıkarsın, yoksa içeride yatarsın' diyorlar. Kendilerine yanaşmayanın eşini, özel kalemini, çocuğunu, korumasını, akrabalarını içeri alıp 'Söyleyin iftira atsın, hepiniz çıkın' diye baskı yapıyorlar. Milletin şirketine el koyuyor, 'Geri almak istiyorsan iftira at' diyorlar.
Tam 165 gün önce bu operasyon başlatıldığında Tayyip Erdoğan çıktı ve dedi ki: 'Göreceksiniz, bir aya kalmaz birbirlerinin yüzüne bakamayacaklar. Eşlerinin bile gözüne bakamayacaklar, perişan olacaklar, sokağa çıkamayacaklar.' O sözün üzerinden 165 gün geçti, Sinop’tayım, meydandayım, birbirimizin yüzüne bakıyoruz. Türkiye’nin gözü önünde söylüyorum: Ekrem Başkan suçsuzdur, arkadaşlarımız suçsuzdur, onlar bizim onurumuzdur.
Bugün Sinop’ta, yazın ortasında, millet tatildeyken, hava sıcakken, günlerden pazar olmasına rağmen, burada dip dibe, kan ter içinde, 51’inci eylemi gerçekleştiriyoruz. Darbecilere, cuntacılara karşı direnenlere; masum arkadaşlarımızın arkasında duranlara, iradesine sahip çıkanlara, canım Sinoplulara selam olsun! Buradan Tayyip Erdoğan’a meydan okuyorum: Bu meydanı gördün. Cesaretin varsa, yüzün varsa, Sinopluların gözüne bakabileceksen gel haftaya bu meydana, hodri meydan sana! Ama gelip de ne diyecek? Bu saatten sonra Tayyip Erdoğan Sinop’a gelirse, gelemez de, ama gelirse ve size hatırınızı sorarsa, 'Benden bir isteğin var mı?' derse, Diyojen gibi deyin ki 'Gölge etme, başka ihsan istemez.'
"Ellerinde iftiranameler var, birleştiremiyorlar; bu yüzden iddianame yazamıyorlar"
Erdoğan’ın artık bu millete vereceği bir şey kalmadı. Yoruldu, yaşlandı ama maalesef o koltuğu bırakmak istemiyor ve o koltuğa yapışmak için iftiraya, saldırıya başladı. Bunun için zaman zaman bana, 'Ekrem’i bırak, Ankara’ya gel, Ankara merkezli siyaset yap' diyor. Ey Erdoğan, Ankara’da da oluruz, Sinop’ta da oluruz! Biz bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Sen beş ayda dokuz dalga operasyon yaptın; dokuz değil doksan dokuz yapsan da biz elli değil, beş yüz elli miting yapacağız. Eylem yapacağız, sana boyun eğmeyeceğiz!
Buradan açıkça söylüyoruz: Ellerinde iftiranameler var, birleştiremiyorlar; bu yüzden iddianame yazamıyorlar. Beş ayın sonunda her şeyi birbirine karıştırmış, suça bulaşmış bir 'Ak Toroslar Çetesi' var. Yol yakınken dönülsün, bu çete dağıtılsın. Makul insanlara dosya verilsin. O zaman olacak olan şudur: Gerçekten savcılık yapacak birisi bu dosyaya baktığında 'Kovuşturmaya gerek yok' diyecek. Ama diyelim ki bu çete bir şekilde iddianameyi yazdı. Gerçekten doğru bir heyetin önüne gittiğinde o iddianame reddedilecek, bunlar kovulacak. Buradan size söz veriyorum: Bu çete iddianameyi yazdığında, Ekrem İmamoğlu değil, ona iftira atanları yargılayacağız.
Karşımızda bir korku ittifakı var. Umudu örgütleyemeyen, onun yerine korkuyu örgütleyen bir ittifak… Gözaltılarla, tutuklamalarla, sürgünlerle korku yayarak güçlü kalmaya çalışıyorlar. Ama onların karşısında Türkiye tarihinin en büyük ittifakı var: Türkiye İttifakı. Türkiye İttifakı; sosyal demokratlardan, muhafazakar demokratlardan, milliyetçi demokratlardan, Kürt demokratlardan, sosyalist demokratlardan, liberal demokratlardan oluşuyor. Türkiye İttifakı rengini ay yıldızlı al bayraktan alıyor. Bayrakla derdi olmayan, Atatürk’e dil uzatmayan, ülkesini seven herkes bizim ittifak ortağımızdır.
"Biz adalet vaat ediyoruz, demokrasi vaat ediyoruz, zenginlik vaat ediyoruz"
Biz ülkemizi seviyoruz. Biz bu ülkeyi kuranların cesaretiyle yeniden kurtarmanın, onların inancı ve gayretiyle yeniden güçlendirmenin peşindeyiz. Bunun için bize 'Köylü milletin efendisidir' diyen bir anlayış lazım; köylüye 'Ananı da al git' diyen bir anlayış değil. Artık vatan evlatlarının dönemi başlamalı, bakan evlatlarının devri bitmeli. Bunun için bize Ekrem Başkan gibi bir Cumhurbaşkanı lazım. Ona sahip çıkmaya devam edecek miyiz? Evet! Onu Cumhurbaşkanı yapacak mıyız? Evet!
Ekrem Başkan’a sahip çıkmak, Cumhuriyet’e sahip çıkmak, Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkmak hepimizin görevidir. Biz adalet vaat ediyoruz, demokrasi vaat ediyoruz, zenginlik vaat ediyoruz. Kutuplaşma yerine kucaklaşma vaat ediyoruz. Şeytanlaştırma yerine kardeşlik, kavga yerine barış, gözyaşı yerine kahkaha vaat ediyoruz. Gençlere yasaksız bir Türkiye, vizesiz bir Avrupa vaat ediyoruz. Avrupa Birliği’ne tam üyelik vaat ediyoruz. Türkiye’yi yeniden ayağa kaldırmayı vaat ediyoruz."
(BİTTİ)