CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin CHP İstanbul Olağanüstü İl Kongresi’ne ilişkin aldığı tedbir kararına sert sözlerle tepki gösterdi. TELE1’de katıldığı programda mahkeme kararını “kamikaze dalışı” olarak tanımlayan Özel, kararın hem partinin örgütsel iradesini hedef aldığı hem de yargının kurumsal itibarına zarar verdiğini savundu. Özel, mahkemenin uygulaması sonucu icra memurlarının görevlendirilmesini “CHP’lilerin iradesinin haczedilmesi” biçiminde niteleyerek bu tür adımların demokratik sürece zarar vereceğini belirtti. Konuşmasında adli işlemlere, TELE1’e yönelik soruşturmalara ve partideki iç tartışmalara ilişkin değerlendirmeler de yer aldı.
Asliye 45 kararı ve Özel’in değerlendirmesi
Özgür Özel, Asliye 45’in verdiği tedbir kararını hukuk dışı ve siyasi amaçlı bir girişim olarak tanımladı. Özel’e göre, dava usulü gereği görevsizlik kararı verilip dosyanın Ankara’ya gönderilmesi gerekirken, nöbetçi mahkeme sıfatıyla Asliye 45’in müdahil olması usule aykırıydı. Bu usul hatasının ardından verilen tedbir kararı, Özel’in anlatımına göre parti içi iradeyi ve kongre sürecini akamete uğratmayı hedefliyor. “İcra memuru kanalıyla haciz” benzetmesiyle Özel, mahkeme kararının somut bir sonucunu değil, siyasetin temel organı olan parti iradesine yönelik sembolik ve pratik bir müdahale olduğunu vurguladı. Özel ayrıca, kararın YSK ve üst kurul mekanizmalarını devreye soktuğunu, bu yüzden kararın hukukî değil siyasi bir müdahale niteliği taşıdığını söyledi.
Yargı, siyaset ve seçim güvenliği vurgusu
Özel, konuyu daha geniş bir çerçeveye oturturken seçim hukukunun korunması gerektiğini belirtti. Ona göre, her asliye hukuk mahkemesi artık tek başına siyasal partilerin iç işlerine müdahale ederse, seçim mekanizmasının sağlıklı işlemesi tehlikeye girer. Bu noktada Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) açıklamalarını hatırlatan Özel, YSK’nın tarafların yetkilerinin sınırını çizmesinin önemine dikkat çekti. Ayrıca, partilere ve seçim süreçlerine yönelik farklı mahkemelerin verebileceği çelişkili kararların demokratik istikrarı zedeleyebileceği uyarısında bulundu. Özel’in ifadesiyle, “her siyasi görüş kendi mahkemesini bulursa” demokratik düzenin temeli sarsılmış olur; bu yüzden hukukun tarafsızlığının ve kurumların görev yetkilerinin net olması gerektiği üzerinde durdu.
TELE1, basın özgürlüğü ve “fırsatçılık” iddiası
Özel, TELE1 kanalı üzerinden yürütülen soruşturmalar ve ekran karartmalarına da tepki gösterdi. CANLI yayında kısa süre kalan bir KJ gerekçesiyle muhabir ve yöneticilerin gözaltına alınmasını, Özel “fırsatçılık” olarak nitelendirdi; amaçlarının muhalefeti sindirmek olduğunu savundu. TELE1’in yayın politikasına dair açıklamalarını bilen Özel, kanalın hatasını kabul edip özürlediğini, buna rağmen uygulanan baskının amacının ötesinde olduğunu belirtti. Bu bölümde Özel ayrıca TÜSİAD, sanatçılar ve mitinglerde yaşanan gözaltılar üzerinden geniş bir tablo çizerek, basın ve ifade özgürlüğüne yönelik müdahalelerin seçim atmosferinde daha tehlikeli hale geldiğini ifade etti.
Parti içi tartışmalar ve Özgür Özel’in yaklaşımı
Özel, partideki eski yöneticiler ve il başkanları etrafında şekillenen tartışmalara da değindi. Berhan Şimşek ve Gürsel Tekin gibi isimlerin süreç içindeki tutumlarını değerlendirirken, geçmişe dönük sabır ve vazgeçişleri hatırlattı; bazı isimlerin partiden uzaklaştırılmasının zorunlu olduğunu düşündüğünü belirtti. Özel, kişisel ilişkilere yer verdiği sözlerinde, ilkesel duruşun partinin bütünlüğü açısından öncelikli olduğunu vurguladı. Ayrıca, parti içinde kişisel kırgınlıkların yakın zamanda unutulabileceğini, ancak yargının meşruiyetini sağlamlaştırmaya yönelik adımların kabul edilemeyeceğini söyledi.