Prof.Dr. Halil Çivi
Köşe Yazarı
Prof.Dr. Halil Çivi
 

Türkiye' de 14 ve 28 Mayıs 2022 Seçimlerinden Sonra Yarattığı Sosyo- Psikolojik Sonuçlar

14 ve 28 Mayıs 2023  tarihli seçimlerden sonra, Meclisteki milletvekilliği çoğunluğunun yine Cumhur ittifakında kalması  ve ikinci turda da olsa Cumhurbaşkanlığı makamının değişmemesi üzerine seçimi kazanan ittifak aşırı bir zafer sevinci, Millet ittifakı ise derin bir hayal kırıklığı yaşadı. Kanımca ne bu kadar aşırı sevince ve ne de  bu kadar geniş, yaygın ve derin hayal kırıklığına gerek vardı. Her neyse...   Siyasi iktidarla muhalefet arasındaki tüm fırsat eşitsizlikleri, hukukun zorlanması, adaletsizlik ve siyasi ahlakı ihlal eden kuraldışı propoganda yollarına başvurmalara karşın, belki de bu seçimler için söylenecek en önemli tespit, tüm önyargı ve spekülatif yorumlara karşılık, seçimlerin yapılabilir ve sonuçlarının muhalefetce de  kabullenilir olmasıdır. Bu  seçim sonuçları yine de demokrasimiz için bir kazançtır ve başarıdır.   Bu durum, her şeye karşın, açık toplumlarda, ihtilal yapmaya ve kan dökmeye gerek olmadan iktidarların halktan seçimle yetki aldıkları ve iktidarların yine seçimle değişebileceğine bir kanıt ve umuttur. Kapalı, totaliter, despot  toplumlarda iktidarlarlar çok zor ve ancak kanlı askeri ihtilalallerle değişebilir.   CHP' nin durumuna gelince: CHP altılı masanın amiral gemisiydi. Bu açıdan seçimlerdeki başarısızlığın ve topyekun sorumluluğun CHP ve liderine yüklenmesi işin doğası gereğiydi ve olağandı. Belkide işin en yanlış olanı, parti kendi içinde bir değerlendirmeye gitmeden ve seçim sonuçlarını da bilimsel bir analize tabi tutmadan kurum içinde bir güvensizlik ve  bir liderlik arayışlarının çok acele olarak hemen başlatılmış olmasıydı. Keşke içerikleri de pek net, inanılır ve anlaşılır olmayan bu değişim, dönüşüm, yenilenme ya da lider dahil yeniden yapılanma istekleri gerçek bir bilimsel analiz ve parti içi samimi bir özeleştiriden sonra olsaydı.   Artık olan oldu, şimdi  CHP'de herkes kararan umutları yeniden yeşertme ve büyütme derdinde. Bu olumlu ve sağduyulu bir gidiş...   CHP sadece altılı masa ve millet ittifakının değil, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan  Türkiye Cumhuriyetinin, Atatürk ilke ve devrimlerinin, ülkenin birlik ve bütünlüğünün, laik ve karma eğitimin, devlet nimet ve külfetlerine adil katılımın, tüm yurtaşların insan onuruna yaraşır  bir maddi refah üretimi ve adil paylaşımının, liyakata göre istihdamın, çağdaşlaşmanın, adaletin, birlikte yaşamanın, insan haklarının,  kardeşliğin, çoğulculuk ve laikliğe bağlı olarak din ve vicdan özgürlüğünün, yurtta ve dünyada barışın..da koşulsuz amiral gemisi olmak gibi tarihsel, sosyolojik ve asla vazgeçilemez bir görevi vardır. Bu bakımdan CHP,  başka hiç bir partide olmayan, hukuki, ekonomik, sosyal, kültürel, demokratik ve yaşatıcı bir misyon ve sorumluluk taşımak zorundadır.   Bu açıdan bakılınca,  CHP, yeniden erozyona uğrayan halkın güvenini acilen yeniden kazanmak ve geleceğe yönelik umutlarını ikna edici ve inandırıcı şekilde tekrardan yeşertmek, büyütmek ve iktidarın en önemli adayı olmak, amiral gemisini yeniden engin sularda ve esenlik içinde yüzdürmek zorundadır.   Bu bağlamda sorulmasi gereken temel soru şudur. Değişim, dönüşüm, yenilenme ve yeniden yapılanma hareketleri CHP yi hangi politikalar ve politika araçlari ile birinci iktidar adayı olma konumuna yükseltebilecektir? Yoksa bu söylemler bir koltuk kapma yarışından mı ibaret kalacaktır? Umarım öyle değildir.    Şimdi de, belki yararı dokunabilir diye, siyasetin sosyo- psikolojik ve kültürel zihniyetini deşifre etmek için bazı bazı hatırlatmalar yapmaya gerek vardır.(×).   - Birleşmek, siyasi partnerlerle güçbirliği yapmak, geçmişte öğrenilen çaresizlik ve yetersizliklerin sonucudur. Fakat kesin sonuç yoktur. Bir atalar sözü " çatal kazık yere batmaz"  şeklindedir.   - Savaşlar, krizler, seller, depremler ve benzeri büyük afetler halkı çözümsüzlük ve çaresizliklere iter. Böyle durumlarda insanlar kesin inanacak ve koşulsuz itaat edecek liderler ararlar.   - Hitler, Mussolini ve benzeri ırkçı, faşist liderler ile dini siyasete alet eden teokratik otoriter liderler seçmenlerinin aklına ve bilincine değil inançlarına ve duygularına seslenirler. Çünkü duygular her zaman akıldan daha güçlüdür.   -Cahil, yoksul ve inançlı kimseler kendi inancı ve idelojisi ve liderine   o kadar derin bir şekilde bağlılık gösterir ve inanır ki; adeta militanlaşır ve kendinden başka herkesi hain ve düşman olarak algılamaya yatkınlık gösterir.   - İnanç ve ideoloji temelli siyaser yapan liderler, devlet ve iktidar aygıtlarını yönettikleri toplumların ihtiyaçlarından çok, devlet yönetimini kendi ideoloji ve egolarına uygun hale getirmek için çaba harcalar.   - İnançlı yoksullar ve işsizlerin siyasi tutumlarını değiştirmek çok zordur. Çünkü bunların belleklerinde, inançlarına göre, yoksul ve işsiz olmaları ilahi bir yazgıdır, yani kaderdir. Onlar için parti değiştirmek, kendi eliyle başını belaya sokmak gibidir.   - İktidar partileri, kendi sadık seçmenlerini ve geniş halk kitlelerini, eğer seçim kaybedilirse bu günü mumla arayacaklarına inandırır. Seçim propagandasını bu olgu üzerine bina ederler.   - İktidara gelmek isteyen muhalefet partileri ise, kendi seçmenlerini ve kendi seçmen havuzuna katmak istedikleri yeni seçmen adaylarını geleceğin bu günden çok daha iyi, adalet ve refah getireceğine  kesin olarak inandırmaları gerekir. Ancak vaatler sadece umuttur, bu nedenle  işleri çok daha zordur.   -  Genel olarak seçmenlerin siyasi tercihlerini değiştirebilmeleri için söylemlerden çok kendilerine umut aşılamak isteyen liderlerin kesin güvenilir olmalarına bakarlar. Güven veremeyen liderler umut aşılayamazlar.   - Entellektüellerin çoğunluğunun ve  kamuoyu oluşturan  basın ve sivil toplum örgütlerinin desteğini alamayan siyasi partiler iktidara gelemezler ve  gelseler bile uzun süre iktidarda kalamazlar.   Son söz: iktidara talip olmak çok ciddi bir iştir. Toplumsal olgular tek nedenli değil çok nedenlidir. Bir çok disiplini birden ilgilendirir. Toplumunu iyi tanımak lazımdır. Bilgili, yurtsever ve idealist insanlarla falışmak lazımdır. Hiç bir seçim için hazır reçete yoktur. Güven vermeden ve ikna etmeden umut doğmaz. Umut vermeden ve geleceğin kesinlikle bu günden daha iyi olacağına inandırmadan da seçim kazanılamaz. Değişim, dönüşüm ve yenileşme isteyenlere de dostane olarak duyurulur.   Not. Ayrıca CHP açısından yerel yönetim seçimlerinde  belediye kaybetmek, mevcut siyasi iktidara yeni siyasi ve ekonomik egemenlik alanları vermek demektir. Halbuki iktidar olmaya  umut tazelemek için bunun tersine gerek vardır Dost acı söyler. --------------- - (×) Buradaki önerilerin geniş yorumları için bakınız. -  ERIC  HOFFER, Kesin İnançlılar, Olvido Yayınları,18. Baskı, 2023.
Ekleme Tarihi: 11 Ağustos 2023 - Cuma

Türkiye' de 14 ve 28 Mayıs 2022 Seçimlerinden Sonra Yarattığı Sosyo- Psikolojik Sonuçlar

14 ve 28 Mayıs 2023  tarihli seçimlerden sonra, Meclisteki milletvekilliği çoğunluğunun yine Cumhur ittifakında kalması  ve ikinci turda da olsa Cumhurbaşkanlığı makamının değişmemesi üzerine seçimi kazanan ittifak aşırı bir zafer sevinci, Millet ittifakı ise derin bir hayal kırıklığı yaşadı. Kanımca ne bu kadar aşırı sevince ve ne de  bu kadar geniş, yaygın ve derin hayal kırıklığına gerek vardı. Her neyse...

 

Siyasi iktidarla muhalefet arasındaki tüm fırsat eşitsizlikleri, hukukun zorlanması, adaletsizlik ve siyasi ahlakı ihlal eden kuraldışı propoganda yollarına başvurmalara karşın, belki de bu seçimler için söylenecek en önemli tespit, tüm önyargı ve spekülatif yorumlara karşılık, seçimlerin yapılabilir ve sonuçlarının muhalefetce de  kabullenilir olmasıdır. Bu  seçim sonuçları yine de demokrasimiz için bir kazançtır ve başarıdır.

 

Bu durum, her şeye karşın, açık toplumlarda, ihtilal yapmaya ve kan dökmeye gerek olmadan iktidarların halktan seçimle yetki aldıkları ve iktidarların yine seçimle değişebileceğine bir kanıt ve umuttur. Kapalı, totaliter, despot  toplumlarda iktidarlarlar çok zor ve ancak kanlı askeri ihtilalallerle değişebilir.

 

CHP' nin durumuna gelince:

CHP altılı masanın amiral gemisiydi. Bu açıdan seçimlerdeki başarısızlığın ve topyekun sorumluluğun CHP ve liderine yüklenmesi işin doğası gereğiydi ve olağandı. Belkide işin en yanlış olanı, parti kendi içinde bir değerlendirmeye gitmeden ve seçim sonuçlarını da bilimsel bir analize tabi tutmadan kurum içinde bir güvensizlik ve  bir liderlik arayışlarının çok acele olarak hemen başlatılmış olmasıydı. Keşke içerikleri de pek net, inanılır ve anlaşılır olmayan bu değişim, dönüşüm, yenilenme ya da lider dahil yeniden yapılanma istekleri gerçek bir bilimsel analiz ve parti içi samimi bir özeleştiriden sonra olsaydı.

 

Artık olan oldu, şimdi  CHP'de herkes kararan umutları yeniden yeşertme ve büyütme derdinde. Bu olumlu ve sağduyulu bir gidiş...

 

CHP sadece altılı masa ve millet ittifakının değil, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan  Türkiye Cumhuriyetinin, Atatürk ilke ve devrimlerinin, ülkenin birlik ve bütünlüğünün, laik ve karma eğitimin, devlet nimet ve külfetlerine adil katılımın, tüm yurtaşların insan onuruna yaraşır  bir maddi refah üretimi ve adil paylaşımının, liyakata göre istihdamın, çağdaşlaşmanın, adaletin, birlikte yaşamanın, insan haklarının,  kardeşliğin, çoğulculuk ve laikliğe bağlı olarak din ve vicdan özgürlüğünün, yurtta ve dünyada barışın..da koşulsuz amiral gemisi olmak gibi tarihsel, sosyolojik ve asla vazgeçilemez bir görevi vardır. Bu bakımdan CHP,  başka hiç bir partide olmayan, hukuki, ekonomik, sosyal, kültürel, demokratik ve yaşatıcı bir misyon ve sorumluluk taşımak zorundadır.

 

Bu açıdan bakılınca,  CHP, yeniden erozyona uğrayan halkın güvenini acilen yeniden kazanmak ve geleceğe yönelik umutlarını ikna edici ve inandırıcı şekilde tekrardan yeşertmek, büyütmek ve iktidarın en önemli adayı olmak, amiral gemisini yeniden engin sularda ve esenlik içinde yüzdürmek zorundadır.

 

Bu bağlamda sorulmasi gereken temel soru şudur. Değişim, dönüşüm, yenilenme ve yeniden yapılanma hareketleri CHP yi hangi politikalar ve politika araçlari ile birinci iktidar adayı olma konumuna yükseltebilecektir? Yoksa bu söylemler bir koltuk kapma yarışından mı ibaret kalacaktır? Umarım öyle değildir.

 

 Şimdi de, belki yararı dokunabilir diye, siyasetin sosyo- psikolojik ve kültürel zihniyetini deşifre etmek için bazı bazı hatırlatmalar yapmaya gerek vardır.(×).

 

- Birleşmek, siyasi partnerlerle güçbirliği yapmak, geçmişte öğrenilen çaresizlik ve yetersizliklerin sonucudur. Fakat kesin sonuç yoktur. Bir atalar sözü " çatal kazık yere batmaz"  şeklindedir.

 

- Savaşlar, krizler, seller, depremler ve benzeri büyük afetler halkı çözümsüzlük ve çaresizliklere iter. Böyle durumlarda insanlar kesin inanacak ve koşulsuz itaat edecek liderler ararlar.

 

- Hitler, Mussolini ve benzeri ırkçı, faşist liderler ile dini siyasete alet eden teokratik otoriter liderler seçmenlerinin aklına ve bilincine değil inançlarına ve duygularına seslenirler. Çünkü duygular her zaman akıldan daha güçlüdür.

 

-Cahil, yoksul ve inançlı kimseler kendi inancı ve idelojisi ve liderine   o kadar derin bir şekilde bağlılık gösterir ve inanır ki; adeta militanlaşır ve kendinden başka herkesi hain ve düşman olarak algılamaya yatkınlık gösterir.

 

- İnanç ve ideoloji temelli siyaser yapan liderler, devlet ve iktidar aygıtlarını yönettikleri toplumların ihtiyaçlarından çok, devlet yönetimini kendi ideoloji ve egolarına uygun hale getirmek için çaba harcalar.

 

- İnançlı yoksullar ve işsizlerin siyasi tutumlarını değiştirmek çok zordur. Çünkü bunların belleklerinde, inançlarına göre, yoksul ve işsiz olmaları ilahi bir yazgıdır, yani kaderdir. Onlar için parti değiştirmek, kendi eliyle başını belaya sokmak gibidir.

 

- İktidar partileri, kendi sadık seçmenlerini ve geniş halk kitlelerini, eğer seçim kaybedilirse bu günü mumla arayacaklarına inandırır. Seçim propagandasını bu olgu üzerine bina ederler.

 

- İktidara gelmek isteyen muhalefet partileri ise,

kendi seçmenlerini ve kendi seçmen havuzuna katmak istedikleri yeni seçmen adaylarını geleceğin bu günden çok daha iyi, adalet ve refah getireceğine  kesin olarak inandırmaları gerekir. Ancak vaatler sadece umuttur, bu nedenle  işleri çok daha zordur.

 

-  Genel olarak seçmenlerin siyasi tercihlerini değiştirebilmeleri için söylemlerden çok kendilerine umut aşılamak isteyen liderlerin kesin güvenilir olmalarına bakarlar. Güven veremeyen liderler umut aşılayamazlar.

 

- Entellektüellerin çoğunluğunun ve  kamuoyu oluşturan  basın ve sivil toplum örgütlerinin desteğini alamayan siyasi partiler iktidara gelemezler ve  gelseler bile uzun süre iktidarda kalamazlar.

 

Son söz: iktidara talip olmak çok ciddi bir iştir. Toplumsal olgular tek nedenli değil çok nedenlidir. Bir çok disiplini birden ilgilendirir. Toplumunu iyi tanımak lazımdır. Bilgili, yurtsever ve idealist insanlarla falışmak lazımdır. Hiç bir seçim için hazır reçete yoktur. Güven vermeden ve ikna etmeden umut doğmaz. Umut vermeden ve geleceğin kesinlikle bu günden daha iyi olacağına inandırmadan da seçim kazanılamaz. Değişim, dönüşüm ve yenileşme isteyenlere de dostane olarak duyurulur.

 

Not. Ayrıca CHP açısından yerel yönetim seçimlerinde  belediye kaybetmek, mevcut siyasi iktidara yeni siyasi ve ekonomik egemenlik alanları vermek demektir. Halbuki iktidar olmaya  umut tazelemek için bunun tersine gerek vardır

Dost acı söyler.

---------------

- (×) Buradaki önerilerin geniş yorumları için bakınız.

-  ERIC  HOFFER, Kesin İnançlılar, Olvido Yayınları,18. Baskı, 2023.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri