Prof.Dr. Halil Çivi
Köşe Yazarı
Prof.Dr. Halil Çivi
 

Mutlakiyetçi Otoriter Ve Totaliter Rejimler Üzerıne

Mutlakiyetçilik  ya da Mutlakiyet Rejimi Nedir? Mutlakiyetcilik, rakipsiz, tartışmasız ve sınırsız güç kullanan mutlak monarşilerin, yönetme biçimine verilen isimdir. Bu tür yönetimlerde egemenlik hakkı ve  iktidar gücü sadece kral, padişah, sultan, han...ve benzeri monarklara aiittir. Monarkın  siyasi açıdan yetkileri sınırsız; buyrukları, emirleri, ya da fermanları kesindir. Örneğin Klasik dönemdeki Osmanlı yönetimi tam bir mutlakiyetçilik gösterir.Monark isterse kardeşini bile öldürebilir. Mutlakiyetçi  siyasi yönetimlerin temelinde, o yönetim altında yaşayan her türlü etnik, azınlık, dini ve feodal grupların siyasetten dışlanması söz konudur. Sultan ya da kralın egemenliğindeki halkların tamamına siyaset yasağı vardır. Yani mutlakiyetçi  rejimlerde halk siyasetten tamamen dışlanır(1). Bu tür rejimlerde siyasetle uğraşmak isyandır. Monarka yani kral ya da sultana karşı gelmek olarak algılanır. Cezası da idamdır. Geleneksel ve tarihsel olarak, mutlakiyetçi yönetim gücünün temelinde " İLAHİ ADALET DOKTRİNİ " vardır.  Bu doktrin çoğu zaman monarkın güdümündeki ruhpan - ulema sınıflarınca halka,Tanrı otoritesinin dünyadaki ete kemiğe bürünmüş şekli olarak yansıtılır. Monarka karşı gelmek, Tanrıya ve kutsal kitaplara karşı gelmek gibi algılanır. Ya da halka öyle öğretimiştir. Ancak kutsal metinlerde,  monarklar için böyle bir hakkın mevcut olup olmadığı doktrinde  tartışmalıdır. Fakat  tarihsel ve ideolojik olarak halk buna inandırılmıştır.  Otorite ve  Otoriter Rejimler Otorite genel olarak   özünde üç ana  kaynaktan  beslenir. 1- Tarihsel alışkanļıklar, töreler, feodal ( derebeyi, ağa, şeyh...) geleneklerden kaynaklanan otorite. 2- Karizmatik  kişiliği güçlendıren siyasi, askeri ve kültürel başarılardan beslenen otorite. 3- Meşruiyetini, makamını ve  yetkilerini anayasal hukuk düzenden alan ve hukuk düzeni  dışına  taşmayan  otorite. Bazı toplumlarda üç otorite kaynağı  iç içe geçebilir. Ancak tarih göstermiştir ki, toplumsal güvenlik, adalet, huzur sağlama  ihtiyacı sınırını aşan  otorite daima  tiranlığa tırmanma eğilimine girer. En geniş  anlamı ile otorite bir güç kullanma biçimidir. Bir kişinin, diğer kişilerin ya da halk kitlelerinin davranışlarını meşru olarak  kendi istediği yönde etkileme ve yõnlendirme şekli olarak da tanımlanabilir. Ancak bu etkileme ve yönlendirmelerin mutlaka  meşru yolla olması gerekir. Meşruiyetin kaynağı da  halk iradesi, yani dürüst ve meşru  seçimlerle iktidar olma ve kurulu anayasal düzen sınırları içinde kalmakla mümkün olur. Eğer otorite kullananın halkı etkileme ve yönlendirme şekli basķı, korkutma, tehdit, şiddet...ve benzeri ahlak ve hukuk dışı şekiller almaya başlarsa otorite kaynağı meşruiyetini kaybetmiş olacaktır. Otoriter rejimlerin mutlak monarşilerden çok önemli bir farkı vardır. O fark da siyasete bakış açıları ile ilgilidir. Mutlakiyetçi rejimler halka siyaseti yasakladıkları halde, otoriter rejimler kitleleri peşlerinden sürükleyebilmek için siyaseti halk ve devlet yaşamının her alanına ve her katmanına yaymak isterler. İnanç, din, mezhep,  sağlık,aile,  üreme, ırk, etnik farklılıklar, ideoloji, kültür, eğitim, ordu, güvenlik, çalışma, bürokrasi, hukuk, yargı...siyaset için de değerlendirilir. Her konuda  tek  tipleştirme esastır. Tek ırk, tek din, tek mezhep, tek ideoloji...v.b. Otoriter rejimlerde, siyaset alanı genişledikçe, toplumun her katmanını denetleyebilmek için otoriterleşme dozu da artar. Güvenlik güçlerine ve yargıya daha fazla görev düşmeye başlar. Bu nedenle yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılığı ve özerkliği otoriter rejimlerin özüne ters  düşer. Öyleyse yasama ve yargı gücünün de yürürütmenin denetimine geçmesi  istenir. Böylece  otoriter rejim giderek totaliter bir yapıya bürünmeye başlar.  Peki Totalitarizmin Belirtileri Nelerdir? Siyasi iktidarların toplumu topyekun denetleyebilmek, aykırı sesleri, karşı fikirleri ve muhalefeti susturabilmek ve istenilen kıvama getirebilmek için tarihsel ( Hitler, Mosolini, Stalin...) olarak şu üç seçeneği kulladıkları görülmüştür(2). Bu üç araç genellikle birlikte yani   eş anlı olarak uygulanmaktadır. 1- Muhalifleri ve aykırı sesleri devletin yargı güvencesinsen yoksun bırakmak. Güvenlik ve yargı güçlerini bir siyasi silah olarak kullanmak. Böylece muhalefet üzerindeki baskı ve  korku kültürünü yaygınlaştırmak. 2- Muhalefet liderlerini, aykırı görüş belirten aydınları, otoriter ya da totaliterliğe karşı olan sivil toplum kuruluşlarının...yöneticilerini toplum gözünde değersizleştirmek. Onları, din, vatan ve  bayrak düşmanı, anarşist, terörist, düşmanla işbirlikçi, bölücü,  hatta yabancı   ülke ajanları  olarak  suçlamak ve  toplumu buna inandırmaya çalışmak. Çünkü toplumun gözünde hain ve kötü olarak  yaftalanırlarsa her türlü  idari ve adli  cezaları da çoktan  haketmiş olurlar...etraflarındaki  destekçileri kalmaz. 3-  İnsanların özgür birey olma özelliklerini yok etmek. Her bireyi birer kişilik öznesi olmaktan soyutlayıp  otoritenin  sadık  nesnelerine dönüştürmek. Özgü iradeyi yok etmek. Bireysel düşünme ve  karar vermeyi ortadan kaldırmak.Yani halkı  SÜRÜLEŞTİRMEK. Son söz. Yaşasın hukukun üstünlüğü,  yaşasın adalet. Yaşasın gerçek ve çoğulcu demokrasi. Yaşasın kuvvetler ayrılığı, yaşasın yargı bağımsızlığı ve yargıç  güvencesi. Yaşasın  yurttaşların  eşitliğini ve özgürlüğünü güvenceye alan çağdaş ve laik hukuk devleti. Yaşasın özgür aklın ve çağdaş bilimin yolu.Yaşasın Mustafa Kemal Atatürk. Halil Çivi. (1)- Andrew Heywood, Siyaset  Teorisine  Giriş, Çev. Hızır Murat Köse, Küre Yayınları, 2. Bas.Istanbul, 2012.ss. 158-200. (2)-  Catherine Mills, Biyoiktidar, Çev. Mert Karbay, Notabene Yayınları, İstanbul  2021.ss 97-98.
Ekleme Tarihi: 25 Aralık 2021 - Cumartesi

Mutlakiyetçi Otoriter Ve Totaliter Rejimler Üzerıne

Mutlakiyetçilik  ya da Mutlakiyet Rejimi Nedir?

Mutlakiyetcilik, rakipsiz, tartışmasız ve sınırsız güç kullanan mutlak monarşilerin, yönetme biçimine verilen isimdir. Bu tür yönetimlerde egemenlik hakkı ve  iktidar gücü sadece kral, padişah, sultan, han...ve benzeri monarklara aiittir. Monarkın  siyasi açıdan yetkileri sınırsız; buyrukları, emirleri, ya da fermanları kesindir. Örneğin Klasik dönemdeki Osmanlı yönetimi tam bir mutlakiyetçilik gösterir.Monark isterse kardeşini bile öldürebilir.

Mutlakiyetçi  siyasi yönetimlerin temelinde, o yönetim altında yaşayan her türlü etnik, azınlık, dini ve feodal grupların siyasetten dışlanması söz konudur. Sultan ya da kralın egemenliğindeki halkların tamamına siyaset yasağı vardır. Yani mutlakiyetçi  rejimlerde halk siyasetten tamamen dışlanır(1). Bu tür rejimlerde siyasetle uğraşmak isyandır. Monarka yani kral ya da sultana karşı gelmek olarak algılanır. Cezası da idamdır.

Geleneksel ve tarihsel olarak, mutlakiyetçi yönetim gücünün temelinde " İLAHİ ADALET DOKTRİNİ " vardır.  Bu doktrin çoğu zaman monarkın güdümündeki ruhpan - ulema sınıflarınca halka,Tanrı otoritesinin dünyadaki ete kemiğe bürünmüş şekli olarak yansıtılır. Monarka karşı gelmek, Tanrıya ve kutsal kitaplara karşı gelmek gibi algılanır. Ya da halka öyle öğretimiştir. Ancak kutsal metinlerde,  monarklar için böyle bir hakkın mevcut olup olmadığı doktrinde  tartışmalıdır. Fakat  tarihsel ve ideolojik olarak halk buna inandırılmıştır.

 Otorite ve  Otoriter Rejimler

Otorite genel olarak   özünde üç ana  kaynaktan  beslenir.

1- Tarihsel alışkanļıklar, töreler, feodal ( derebeyi, ağa, şeyh...) geleneklerden kaynaklanan otorite.

2- Karizmatik  kişiliği güçlendıren siyasi, askeri ve kültürel başarılardan beslenen otorite.

3- Meşruiyetini, makamını ve  yetkilerini anayasal hukuk düzenden alan ve hukuk düzeni  dışına  taşmayan  otorite.

Bazı toplumlarda üç otorite kaynağı  iç içe geçebilir. Ancak tarih göstermiştir ki, toplumsal güvenlik, adalet, huzur sağlama  ihtiyacı sınırını aşan  otorite daima  tiranlığa tırmanma eğilimine girer.

En geniş  anlamı ile otorite bir güç kullanma biçimidir. Bir kişinin, diğer kişilerin ya da halk kitlelerinin davranışlarını meşru olarak  kendi istediği yönde etkileme ve yõnlendirme şekli olarak da tanımlanabilir. Ancak bu etkileme ve yönlendirmelerin mutlaka  meşru yolla olması gerekir. Meşruiyetin kaynağı da  halk iradesi, yani dürüst ve meşru  seçimlerle iktidar olma ve kurulu anayasal düzen sınırları içinde kalmakla mümkün olur.

Eğer otorite kullananın halkı etkileme ve yönlendirme şekli basķı, korkutma, tehdit, şiddet...ve benzeri ahlak ve hukuk dışı şekiller almaya başlarsa otorite kaynağı meşruiyetini kaybetmiş olacaktır.

Otoriter rejimlerin mutlak monarşilerden çok önemli bir farkı vardır. O fark da siyasete bakış açıları ile ilgilidir. Mutlakiyetçi rejimler halka siyaseti yasakladıkları halde, otoriter rejimler kitleleri peşlerinden sürükleyebilmek için siyaseti halk ve devlet yaşamının her alanına ve her katmanına yaymak isterler. İnanç, din, mezhep,  sağlık,aile,  üreme, ırk, etnik farklılıklar, ideoloji, kültür, eğitim, ordu, güvenlik, çalışma, bürokrasi, hukuk, yargı...siyaset için de değerlendirilir. Her konuda  tek

 tipleştirme esastır. Tek ırk, tek din, tek mezhep, tek ideoloji...v.b.

Otoriter rejimlerde, siyaset alanı genişledikçe, toplumun her katmanını denetleyebilmek için otoriterleşme dozu da artar. Güvenlik güçlerine ve yargıya daha fazla görev düşmeye başlar. Bu nedenle yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrılığı ve özerkliği otoriter rejimlerin özüne ters  düşer. Öyleyse yasama ve yargı gücünün de yürürütmenin denetimine geçmesi  istenir. Böylece  otoriter rejim giderek totaliter bir yapıya bürünmeye başlar.

 Peki Totalitarizmin Belirtileri Nelerdir?

Siyasi iktidarların toplumu topyekun denetleyebilmek, aykırı sesleri, karşı fikirleri ve muhalefeti susturabilmek ve istenilen kıvama getirebilmek için tarihsel ( Hitler, Mosolini, Stalin...) olarak şu üç seçeneği kulladıkları görülmüştür(2). Bu üç araç genellikle birlikte yani   eş anlı olarak uygulanmaktadır.

1- Muhalifleri ve aykırı sesleri devletin yargı güvencesinsen yoksun bırakmak. Güvenlik ve yargı güçlerini bir siyasi silah olarak kullanmak.

Böylece muhalefet üzerindeki baskı ve  korku kültürünü yaygınlaştırmak.

2- Muhalefet liderlerini, aykırı görüş belirten aydınları, otoriter ya da totaliterliğe karşı olan sivil toplum kuruluşlarının...yöneticilerini toplum gözünde değersizleştirmek. Onları, din, vatan ve  bayrak düşmanı, anarşist, terörist, düşmanla işbirlikçi, bölücü,  hatta yabancı   ülke ajanları  olarak  suçlamak ve  toplumu buna inandırmaya çalışmak. Çünkü toplumun gözünde hain ve kötü olarak  yaftalanırlarsa her türlü  idari ve adli  cezaları da çoktan  haketmiş olurlar...etraflarındaki  destekçileri kalmaz.

3-  İnsanların özgür birey olma özelliklerini yok etmek. Her bireyi birer kişilik öznesi olmaktan soyutlayıp  otoritenin  sadık  nesnelerine dönüştürmek. Özgü iradeyi yok etmek. Bireysel düşünme ve  karar vermeyi ortadan kaldırmak.Yani halkı  SÜRÜLEŞTİRMEK.

Son söz.

Yaşasın hukukun üstünlüğü,  yaşasın adalet. Yaşasın gerçek ve çoğulcu demokrasi.

Yaşasın kuvvetler ayrılığı, yaşasın yargı bağımsızlığı ve yargıç  güvencesi. Yaşasın  yurttaşların  eşitliğini ve özgürlüğünü güvenceye alan çağdaş ve laik hukuk devleti. Yaşasın özgür aklın ve çağdaş bilimin yolu.Yaşasın Mustafa Kemal Atatürk.

Halil Çivi.

(1)- Andrew Heywood, Siyaset  Teorisine  Giriş, Çev. Hızır Murat Köse, Küre Yayınları, 2. Bas.Istanbul, 2012.ss. 158-200.

(2)-  Catherine Mills, Biyoiktidar, Çev. Mert Karbay, Notabene Yayınları, İstanbul  2021.ss 97-98.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri