Prof.Dr. Halil Çivi
Köşe Yazarı
Prof.Dr. Halil Çivi
 

İslamda Halifelik Kurumunun Doğuşu Uygulamaları ve Kaldırılması

İslamda Halifelik Kurumunun Doğuşu Uygulamaları ve Kaldırılması Bugün 3 Mart; Halifeliğin 1924 yılında kaldırılmış olmasının üzerinden tam 98 yıl geçti. Fakat bu konudaki tartışmalar hala hem akademik, hem dinsel ve hem de siyasal çevrelerce devam ediyor. Hatta dinin siyasete alet edilmesinin bir bir argümanı olarak kullanılabiliyor. Halife, Arap dilinde, halef olan, yerine bakan, kendinden öncekinin vekâletini üstlenen demektir. Ancak  halifelik ya da vekâlet olayında temel sorun  halifenin kimin vekili olduğu ya da kime  vekâlet ettiği ile ilgilidir. Acaba  Halife Allahın vekili mı? Hz. Peygamberin vekili mı? Yoksa kendisinden görevi devraldığı halifenin vekili mı? Kimin vekili  olmalıydı? Allah vardı ve hep  var  olacaktı. Hz.Muhammed son peygamberdi. Gelecekte peygamber ve  peygamberlik kurumu olmayacaktı. Yani vekalet konusu sorunlu ve tartışmalıydı. O devrin Müslümanları, İslam'ın ilk Halifesi Ebubekir'e " Siz Allaha mı, yoksa Hz.Muhammed'emi halife oldunuz" diye sorduklarında, " Ancak hazır olmayana halef olunur" yanıtını vermiştir(1). Yani Allah vardır, bakidir. Allaha vekâlet edilmez denilmiştir. Bu sözün anlamı, "Halifetullah"  kavramı kökten yanlıştır demektir.Çünkü Allah hep bakidir. Il.Halife Ömer'e de sahabeler ;"  Halife Ebubekir Hz. Muhammad'in  halifesiydi, sana Ebubekir'in halifesi mi, yoksa Hz.Muhamad'in halifesi mi diyelim " diye sorduklarında Halife Ömer sahabelere, " Halifenin, halifesinin halifesi olmaz;  siz bana Emirül Müminin deyin(2)" cevabını vermişti.Kendisi ve  kendisinden sonraki diğer iki halife, artık  halifelik unvanını kullanmadılar. Ayrıca suikast sonucu ölüm döşeğinde olan İslam'ın 2.Halifesi  Ömer'e , kendisinden sonra oğlunu yerine halife olarak ataması  önerildiği zaman, " Bir ailede bir kurban yeter, ayrıca siz saltanat mı getirmek istiyorsunuz. İslam da her şey meşveret ( danışma ) iledir." cevabını vermiştir(3). İslam Devleti yöneticilerinin " Halifetullah " unvanını kullanarak din ve saltanat otoritesini güçlendirip dokunulmaz hale getirmeleri ilk Emevi Halifesi Muaviye ile başlamıştır. Bu yeni " HALİFETULLAH" tanımı, yani Allahın vekili ve temsilcisi  yaklaşımı ile birlik Mülk yani İslam toprağı halifenin malı, Allahın kulları da saltanat ve hilâfet tekelini elinde bulunduran siyasi otoritenin kullarına dönüşmüştür. Halbuki bir Müslüman'ın sadece Allahın kulu olabileceği, Allahtan başkasına kulluk etmeyeceği,başta Fatiha suresi olmak üzere, muhkem ayetler ve İslamın Amentüsü  ile kesindir. Genel olarak Emevi yöneticileri Halifelik kurumununu daha çok bir otorite kaynağı olarak olarak toplumu sindirmek için kullandılar.Işin saltanat, zenginlik ve şatafat tarafı ile ilgilendiler. Genişleme ve zenginleşme yolunu seçtiler. Emevi saltanatı hem kabile kültürünün izlerini taşıdı, hem de hilafeti saltanata çevirmenin yolu oldu . Saltanatın( Devlet yönetme yetkisinin kan bağı ile babadan oğula devri) hilafetle bütünleşmesi kurumlaştı. Abbasi yönetimleri ise, genelde, ulema ( din adamları) sınıfının halk üzerindeki baskın otoritesinden yararlanabilmek için bu sınıfı iktidarın ortağı ve fetvacısı konumuna getirdiler. Bu yolla geniş bir İslam fıkhı ( şerat hukuku ) doğdu.Ulema sınıfından bazıları giderek iktidarların beslemesi ve dolaylı  paydaşı olmaya başladı. Ayrıca Abbasi iktidarının son zamanlarında hilâfet ve saltanat birbirinden ayrılmaya başlandı. İslam dünyasında aynı zaman diliminde bir den çok halife ve iki ya da çok  başlılık  doğdu. Selçuklular devrinde, özellikle de Anadolu Selçuklu Devleti yönetiminde Halifelik makamı fazla bir önem kazanmadı. Göreceli olarak daha geniş bir inanç ve din anlayışı egemen oldu. Değişik Hıristiyan ve İslam  mezhep ve tarikatları birlikte yaşayabildiler.Tarikat ,tekke ve zaviyeler  yaygınlaştı. Çok kültürlülük varlığını  sürdürdü... Osmanlı Devletinin başlangıcından  Yavuz Sultan Selim zamanına( 1517 ye ) kadar olan sürede dini ve kültürel anlamda  Anadolu  Selçuklu devlet ve  toplum kültürü devam etti.Ancak Yavuz Sultan Selimin Mısır'ın fethinden sonra Kahire'den Anadoluya  çok sayıda Sünnî din adamını getirmesi devlet ve din işlerinin Sünni din anlayışına göre yeniden yapılandırılması  Selçuklular ve Osmanlı'nın ilk dönemindeki devlet ve  toplum  dengesini sarstı. Osmanlı kimliği giderek  daha din ağırlıklı bir toplumsal yapı kazanmaya başladı. Osmanlı Devleti'nin, Batıya göre giderek geriye düşmesi dinin devlet yönetimindeki ağırlığını giderek artırdı. Padişah II. Abdülhamit zamanında ise Halifelik kurumuna daha büyük önem verildi. Devletin  birliği dirliği ve kurtuluşu dinle özdeşleştirildi. Fakat bu hareket, yani dine ve halifeliğe sarılarak devleti  kurtarma ideolojisi, Osmanlıyı çöküşten kurtaramadı. Devleti vatanı ve milleti, hatta halkın namus ve onurunu,  emperyalist işgalcilerin zalim  pençesinden aklın, bilimin , teknolojinin ve yaşadığı çağın başta laik eğitim ve çağdaş  hukukun  gereklerine ve çağının değerler sistemine yürekten İnanan  Mustafa Kemal ve kendisi gibi yurtsever olan silah arkadaşları ve onlara gönülden inanan Anadolu halkı kurtardı. Kurtuluştan sonra yeniden yapılanan  ve halk  egemenliğine dayanan  devlet modelinde saltanat ve hilâfet makamının yeri olamazdı. İnsanların artık kul, köle ya da  cariye olarak yaşamaları mümkün değildi. Herkes demokratik, laik ve sosyal  bir devlet  olan Türkiye Cumhuriyeti 'nin eşit bireyi olmalıydı.  Nitekim Öyle de oldu. Çünkü Halifelik Kurumunun hem İslami olup olmadığı tartışmalıydı, hem de   bu kurum artık miadını çoktan doldurmuştu. Türkiye'nin yeni devlet ve toplum yapılanmasında saltanata da, Hilafete  de artık yer olamazdı.   KAYNAKÇA (1)- İlber Ortaylı, Türkiye Teşkilat ve  İdare Yapısı,s.46-47. Kronik Kitaplar 2021. (2)- Bernar  Lewis, İslam, s.22,Akılçelen Kitapları 2020. (3)-Cihan Dura, Ataname,  s.320, Doğu Kitabevi 2019.
Ekleme Tarihi: 03 Mart 2022 - Perşembe

İslamda Halifelik Kurumunun Doğuşu Uygulamaları ve Kaldırılması

İslamda Halifelik Kurumunun Doğuşu Uygulamaları ve Kaldırılması

Bugün 3 Mart; Halifeliğin 1924 yılında kaldırılmış olmasının üzerinden tam 98 yıl geçti. Fakat bu konudaki tartışmalar hala hem akademik, hem dinsel ve hem de siyasal çevrelerce devam ediyor. Hatta dinin siyasete alet edilmesinin bir bir argümanı olarak kullanılabiliyor.

Halife, Arap dilinde, halef olan, yerine bakan, kendinden öncekinin vekâletini üstlenen demektir. Ancak  halifelik ya da vekâlet olayında temel sorun  halifenin kimin vekili olduğu ya da kime  vekâlet ettiği ile ilgilidir. Acaba  Halife Allahın vekili mı? Hz. Peygamberin vekili mı? Yoksa kendisinden görevi devraldığı halifenin vekili mı? Kimin vekili  olmalıydı? Allah vardı ve hep  var  olacaktı. Hz.Muhammed son peygamberdi. Gelecekte peygamber ve  peygamberlik kurumu olmayacaktı. Yani vekalet konusu sorunlu ve tartışmalıydı.

O devrin Müslümanları, İslam'ın ilk Halifesi Ebubekir'e " Siz Allaha mı, yoksa Hz.Muhammed'emi halife oldunuz" diye sorduklarında, " Ancak hazır olmayana halef olunur" yanıtını vermiştir(1). Yani Allah vardır, bakidir. Allaha vekâlet edilmez denilmiştir. Bu sözün anlamı, "Halifetullah"  kavramı kökten yanlıştır demektir.Çünkü Allah hep bakidir.

Il.Halife Ömer'e de sahabeler ;"  Halife Ebubekir Hz. Muhammad'in  halifesiydi, sana Ebubekir'in halifesi mi, yoksa Hz.Muhamad'in halifesi mi diyelim " diye sorduklarında Halife Ömer sahabelere, " Halifenin, halifesinin halifesi olmaz;  siz bana Emirül Müminin deyin(2)" cevabını vermişti.Kendisi ve  kendisinden sonraki diğer iki halife, artık  halifelik unvanını kullanmadılar.

Ayrıca suikast sonucu ölüm döşeğinde olan İslam'ın 2.Halifesi  Ömer'e , kendisinden sonra oğlunu yerine halife olarak ataması  önerildiği zaman, " Bir ailede bir kurban yeter, ayrıca siz saltanat mı getirmek istiyorsunuz. İslam da her şey meşveret ( danışma ) iledir." cevabını vermiştir(3).

İslam Devleti yöneticilerinin " Halifetullah " unvanını kullanarak din ve saltanat otoritesini güçlendirip dokunulmaz hale getirmeleri ilk Emevi Halifesi Muaviye ile başlamıştır. Bu yeni " HALİFETULLAH" tanımı, yani Allahın vekili ve temsilcisi  yaklaşımı ile birlik Mülk yani İslam toprağı halifenin malı, Allahın kulları da saltanat ve hilâfet tekelini elinde bulunduran siyasi otoritenin kullarına dönüşmüştür.

Halbuki bir Müslüman'ın sadece Allahın kulu olabileceği, Allahtan başkasına kulluk etmeyeceği,başta Fatiha suresi olmak üzere, muhkem ayetler ve İslamın Amentüsü  ile kesindir.

Genel olarak Emevi yöneticileri Halifelik kurumununu daha çok bir otorite kaynağı olarak olarak toplumu sindirmek için kullandılar.Işin saltanat, zenginlik ve şatafat tarafı ile ilgilendiler. Genişleme ve zenginleşme yolunu seçtiler. Emevi saltanatı hem kabile kültürünün izlerini taşıdı, hem de hilafeti saltanata çevirmenin yolu oldu . Saltanatın( Devlet yönetme yetkisinin kan bağı ile babadan oğula devri) hilafetle bütünleşmesi kurumlaştı.

Abbasi yönetimleri ise, genelde, ulema ( din adamları) sınıfının halk üzerindeki baskın otoritesinden yararlanabilmek için bu sınıfı iktidarın ortağı ve fetvacısı konumuna getirdiler. Bu yolla geniş bir İslam fıkhı ( şerat hukuku ) doğdu.Ulema sınıfından bazıları giderek iktidarların beslemesi ve dolaylı  paydaşı olmaya başladı. Ayrıca Abbasi iktidarının son zamanlarında hilâfet ve saltanat birbirinden ayrılmaya başlandı. İslam dünyasında aynı zaman diliminde bir den çok halife ve iki ya da çok  başlılık  doğdu.

Selçuklular devrinde, özellikle de Anadolu Selçuklu Devleti yönetiminde Halifelik makamı fazla bir önem kazanmadı. Göreceli olarak daha geniş bir inanç ve din anlayışı egemen oldu. Değişik Hıristiyan ve İslam  mezhep ve tarikatları birlikte yaşayabildiler.Tarikat ,tekke ve zaviyeler  yaygınlaştı. Çok kültürlülük varlığını  sürdürdü...

Osmanlı Devletinin başlangıcından  Yavuz Sultan Selim zamanına( 1517 ye ) kadar olan sürede dini ve kültürel anlamda  Anadolu  Selçuklu devlet ve  toplum kültürü devam etti.Ancak Yavuz Sultan Selimin Mısır'ın fethinden sonra Kahire'den Anadoluya  çok sayıda Sünnî din adamını getirmesi devlet ve din işlerinin Sünni din anlayışına göre yeniden yapılandırılması  Selçuklular ve Osmanlı'nın ilk dönemindeki devlet ve  toplum  dengesini sarstı. Osmanlı kimliği giderek  daha din ağırlıklı bir toplumsal yapı kazanmaya başladı.

Osmanlı Devleti'nin, Batıya göre giderek geriye düşmesi dinin devlet yönetimindeki ağırlığını giderek artırdı. Padişah II. Abdülhamit zamanında ise Halifelik kurumuna daha büyük önem verildi. Devletin  birliği dirliği ve kurtuluşu dinle özdeşleştirildi. Fakat bu hareket, yani dine ve halifeliğe sarılarak devleti  kurtarma ideolojisi, Osmanlıyı çöküşten kurtaramadı.

Devleti vatanı ve milleti, hatta halkın namus ve onurunu,  emperyalist işgalcilerin zalim  pençesinden aklın, bilimin , teknolojinin ve yaşadığı çağın başta laik eğitim ve çağdaş  hukukun  gereklerine ve çağının değerler sistemine yürekten İnanan  Mustafa Kemal ve kendisi gibi yurtsever olan silah arkadaşları ve onlara gönülden inanan Anadolu halkı kurtardı.

Kurtuluştan sonra yeniden yapılanan  ve halk  egemenliğine dayanan  devlet modelinde saltanat ve hilâfet makamının yeri olamazdı.

İnsanların artık kul, köle ya da  cariye olarak yaşamaları mümkün değildi. Herkes demokratik, laik ve sosyal  bir devlet  olan Türkiye Cumhuriyeti 'nin eşit bireyi olmalıydı.

 Nitekim Öyle de oldu. Çünkü Halifelik Kurumunun hem İslami olup olmadığı tartışmalıydı, hem de   bu kurum artık miadını çoktan doldurmuştu. Türkiye'nin yeni devlet ve toplum yapılanmasında saltanata da, Hilafete  de artık yer olamazdı.

 

KAYNAKÇA

(1)- İlber Ortaylı, Türkiye Teşkilat ve  İdare Yapısı,s.46-47. Kronik Kitaplar 2021.

(2)- Bernar  Lewis, İslam, s.22,Akılçelen Kitapları 2020.

(3)-Cihan Dura, Ataname,  s.320, Doğu Kitabevi 2019.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri