Prof.Dr. Halil Çivi
Köşe Yazarı
Prof.Dr. Halil Çivi
 

Enflasyonun Topluma Etkileri

Türkiye Ekonomisin  2022 Yılı Ocak Ayı enflasyon göstergeleri Resmi  istatistiklere göre % 50 civarındadır; ekonomistlerin farklı ağırlıkla hesapladıkları enflasyon ölçümüne göre ise %100 oranını  aşmıştır. Bu oranlardan hangisi daha gerçekçi  kabul edilirse edilsin; gelişmiş ülkelerin ortalama enflasyon oranlarının %4-6 civarında olduğuna göre,  hem Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından hesaplanan hem de ekonomistlerce (ENAG) hesaplanan %100  ya da %50 enflasyon oranları ekonominin ve halkın  katlanma sınırlarının  çok üstündedir. Memur, işçi ve emekli gibi sabit ücretle geçinen kesimlerin ücret ve maaşlarına yapılan zamların %25 ile %35 aralığında kalmıştır. Ancak fiyat artışları bu oranların çok ütünde olduğu için toplumun tüm sabit gelirlilerinin gerçek (reel) gelir ve refah kaybına uğradıklarını kabullenmek gerekir. Ekonomistlerin  klasik şöyle bir benzetmeleri vardır. Fiyatlar asansörle, ücretler ise merdivenle yükselir. Eğer ülkelerin siyasi iktidarları sermaye sınıfı yanlısı olurlarsa ücretlerle fiyatlar arasındaki makas işçi, memur, emekli... Gibi sabit gelirliler zararına daha da açılır. Yoksullaşma hızlanır. Başka bir söylemle de enflasyon sermaye sınıfını daha zengin sabit gelirliler ise daha da yoksullaştırarak gelir dağılımının bozar ve yaşam koşullarını zorlaştırır. Enflasyon, yani fiyatların yükselmesi, kamu ve özel mal ve hizmetlerin fiyatlarına eklenmiş olaylı vergiler gibidir. Halkın gelirinde azalma etkisi yaratır ve satın alma gücünü düşürür. Bilindiği gibi dolaylı vergiler en adaletsiz vergilerdir. Çünkü dolaylı vergiler gelirden ya da kazançtan değil mal ve hizmet fiyatlarına bindirilerek tahsil edilir. Aynı malı alan ya da aynı hizmetten yararlanan kişi, milyarder de ya da emekli ve asgari ücretli de olsa yine aynı miktar vergi ödemek zorunda kalır. Türkiye deki vergi sistemi zaten adaletten uzaktır. Yaklaşık olarak kamu gelirlerinin %73 kadarı dolaylı vergilerden, % 27 kadarı ise sermaye sınıfından alınan gelir ve kurumlar vergisinden oluşur. Özellikle , aşırı enflasyon yükü ile birlikte, temel gıda,  elektrik, doğal gaz, su v.b.  zorunlu mal ve hizmetler üzerine eklenmiş olan dolaylı vergiler ve yapılan aşırı zamlar dar gelirli halkın daha da yoksullaşması ve geçim sıkıntısı çekmesine neden olur. Enflasyonun reel ve parasal olmak üzere iki ana nedeni vardır. Reel nedenler,  üretim artışını, mal ve hizmet üretimini kısıtlayan  etkenleri yeterince dikkate almayan plansız, programsız ve çoğu tutarsız ekonomi politikaları; parasal nedenler ise emisyon, borçlanma ve kredi genişlemesi gibi finansal yanlış politikalardan oluşur. Eğer bir ülkede sürekli olarak yüksek  enflasyon varsa o ülkedeki toplam arz ya da piyasaya sürülen mal ve hizmet miktarı ekonomideki  toplam talebi karşılayamıyor  demektir. Eğer toplam mal ve  hizmet  arzındaki eksiklik , gıda, enerji, sağlık gibi sektörlerde daha fazla ise halkın enflasyondan olumsuz etkilenmesi daha çok olur. Yoksulluk dar gelirlilerce  daha derinden duyumsanır. Peki eğer özetlemek gerekirse,  enflasyonun şimdiye kadar gözlenmiş ölçülmüş ya da toplumca duyumsanan başlıca sonuçları neler olabilir? - Enflasyonda ulusal paranın değeri düşer;  yabancı dövizlerin ulusal para cinsinden  fiyatları da yükselir. Kamu ve özel sektörün yabancı para cinsindeki borç yükü ise artar. - Enflasyon gelir dağılımını bozar. Enflasyon sürecinde dar gelirliler fakirleşmiş, sermaye sınıfı daha da zenginleşmiş olur. - Enflasyon iç fiyatları artırdığı için ihracatı azaltır, ithalatı artırır. Turizmi pahalılaştırır. Döviz kıtlığını  çoğaltır. - Enflasyon tasarrufları ve dolayısıyla da yatırım kaynaklarını azaltır. Üretim  ve mal arzı  azalır.. İşsizlik artar. Geçim zorlaşır. Gelecek kuşkusu yaygınlaşır. Umutsuzluk genelleşebilir. -Enflasyon milli gelirin yapısını  bozar. Mevcut yatırımlar ülkenin temel gereksinimi olan alanlardan kısa vadeli spekülatif alanlara kayar. Temel ekonomik girdilere, mesleki ve teknik eğitime,  bilime, teknolojiye  aktarılacak kaynak kalmaz. - Enflasyonda ticaret ahlakı dejenere olur. Zora düşen esnaf borcunu ödeyemez duruma düşerken, kimi kuruluşlar da finansal olanakları olduğu halde borçlarını ödemekten kaçınırlar. Protestoya giden senetler hızla çoğalır. İşletmelerin borç ödemekten  kaçınmalarının ana nedeni, gelecekte borcunu değeri daha düşük  bir para ile ödeyerek  firmasının borç yükünü hafifletmektir. - Enflasyon toplumu görece yoksullaştırdığı için   halkın sağlığa, eğitime, kültüre ve sanata yapacağı harcamalar azalır. Toplumsal refah ve gelişme düzeyi bundan zarar görür. - Sürekli ve kronikleşmiş enflasyon, yarattığı işsizlik ve yoksullaşmaya  bağlı olarak  toplumsal ahlakı ve aile içi  barışı bozar. Ailevi geçimsizlikler ve boşanmalar artar. - Enflasyon,  sonuçta, ekonominin  ve ülkenin  gidişatından rahatsızlık duyan ve umutsuzluğa kapılan  nüfus oranını yükseltir. Bu durum toplumsal huzursuzlukları,  siyasi gerilimleri, grevleri, uyuşmazlıkları ve sokak  gösterilerini artırır. Peki Çözüm nedir? Halkın yaşadığı bu olumsuz sosyo ekonomik  sorunların çözümü aciliyet kazanmıştır. Üretime, yatırıma, istihdama, döviz kazanmaya, verim ve üretim artışı sağlayacak teknolojilere yatırım yapan, topluma ve  ekonomik üretim ve tüketim  birimlerine yani halkın tamamına yeniden güven ve   özgüven sağlayan, sosyal adalete, hukukun üstünlüğüne ve  demokrasinin erdemine yürekten inanan bir paradigma ve  politika değişimine şiddetle  gereksinme vardır. Ya  mevcut siyasi iktidar, bu ve benzeri paradigma ve politika  değişikliğine gidecek ya da  halk demokrasi yoluyla bunları başaramayanları iktidardan indirecek ve  başarabileceğine halkı inandıracak  yeni bir  iktidar arayışına gidecektir.
Ekleme Tarihi: 11 Şubat 2022 - Cuma

Enflasyonun Topluma Etkileri

Türkiye Ekonomisin  2022 Yılı Ocak Ayı enflasyon göstergeleri Resmi  istatistiklere göre % 50 civarındadır; ekonomistlerin farklı ağırlıkla hesapladıkları enflasyon ölçümüne göre ise %100 oranını  aşmıştır. Bu oranlardan hangisi daha gerçekçi  kabul edilirse edilsin; gelişmiş ülkelerin ortalama enflasyon oranlarının %4-6 civarında olduğuna göre,  hem Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından hesaplanan hem de ekonomistlerce (ENAG) hesaplanan %100  ya da %50 enflasyon oranları ekonominin ve halkın  katlanma sınırlarının  çok üstündedir.

Memur, işçi ve emekli gibi sabit ücretle geçinen kesimlerin ücret ve maaşlarına yapılan zamların %25 ile %35 aralığında kalmıştır. Ancak fiyat artışları bu oranların çok ütünde olduğu için toplumun tüm sabit gelirlilerinin gerçek (reel) gelir ve refah kaybına uğradıklarını kabullenmek gerekir.

Ekonomistlerin  klasik şöyle bir benzetmeleri vardır. Fiyatlar asansörle, ücretler ise merdivenle yükselir. Eğer ülkelerin siyasi iktidarları sermaye sınıfı yanlısı olurlarsa ücretlerle fiyatlar arasındaki makas işçi, memur, emekli... Gibi sabit gelirliler zararına daha da açılır. Yoksullaşma hızlanır. Başka bir söylemle de enflasyon sermaye sınıfını daha zengin sabit gelirliler ise daha da yoksullaştırarak gelir dağılımının bozar ve yaşam koşullarını zorlaştırır.

Enflasyon, yani fiyatların yükselmesi, kamu ve özel mal ve hizmetlerin fiyatlarına eklenmiş olaylı vergiler gibidir. Halkın gelirinde azalma etkisi yaratır ve satın alma gücünü düşürür.

Bilindiği gibi dolaylı vergiler en adaletsiz vergilerdir. Çünkü dolaylı vergiler gelirden ya da kazançtan değil mal ve hizmet fiyatlarına bindirilerek tahsil edilir. Aynı malı alan ya da aynı hizmetten yararlanan kişi, milyarder de ya da emekli ve asgari ücretli de olsa yine aynı miktar vergi ödemek zorunda kalır.

Türkiye deki vergi sistemi zaten adaletten uzaktır. Yaklaşık olarak kamu gelirlerinin %73 kadarı dolaylı vergilerden, % 27 kadarı ise sermaye sınıfından alınan gelir ve kurumlar vergisinden oluşur. Özellikle , aşırı enflasyon yükü ile birlikte, temel gıda,  elektrik, doğal gaz, su v.b.  zorunlu mal ve hizmetler üzerine eklenmiş olan dolaylı vergiler ve yapılan aşırı zamlar dar gelirli halkın daha da yoksullaşması ve geçim sıkıntısı çekmesine neden olur.

Enflasyonun reel ve parasal olmak üzere iki ana nedeni vardır. Reel nedenler,  üretim artışını, mal ve hizmet üretimini kısıtlayan  etkenleri yeterince dikkate almayan plansız, programsız ve çoğu tutarsız ekonomi politikaları; parasal nedenler ise emisyon, borçlanma ve kredi genişlemesi gibi finansal yanlış politikalardan oluşur. Eğer bir ülkede sürekli olarak yüksek  enflasyon varsa o ülkedeki toplam arz ya da piyasaya sürülen mal ve hizmet miktarı ekonomideki  toplam talebi karşılayamıyor  demektir. Eğer toplam mal ve  hizmet  arzındaki eksiklik , gıda, enerji, sağlık gibi sektörlerde daha fazla ise halkın enflasyondan olumsuz etkilenmesi daha çok olur. Yoksulluk dar gelirlilerce  daha derinden duyumsanır.

Peki eğer özetlemek gerekirse,  enflasyonun şimdiye kadar gözlenmiş ölçülmüş ya da toplumca duyumsanan başlıca sonuçları neler olabilir?

- Enflasyonda ulusal paranın değeri düşer;  yabancı dövizlerin ulusal para cinsinden  fiyatları da yükselir. Kamu ve özel sektörün yabancı para cinsindeki borç yükü ise artar.

- Enflasyon gelir dağılımını bozar. Enflasyon sürecinde dar gelirliler fakirleşmiş, sermaye sınıfı daha da zenginleşmiş olur.

- Enflasyon iç fiyatları artırdığı için ihracatı azaltır, ithalatı artırır. Turizmi pahalılaştırır. Döviz kıtlığını  çoğaltır.

- Enflasyon tasarrufları ve dolayısıyla da yatırım kaynaklarını azaltır. Üretim  ve mal arzı  azalır.. İşsizlik artar. Geçim zorlaşır. Gelecek kuşkusu yaygınlaşır. Umutsuzluk genelleşebilir.

-Enflasyon milli gelirin yapısını  bozar. Mevcut yatırımlar ülkenin temel gereksinimi olan alanlardan kısa vadeli spekülatif alanlara kayar. Temel ekonomik girdilere, mesleki ve teknik eğitime,  bilime, teknolojiye  aktarılacak kaynak kalmaz.

- Enflasyonda ticaret ahlakı dejenere olur. Zora düşen esnaf borcunu ödeyemez duruma düşerken, kimi kuruluşlar da finansal olanakları olduğu halde borçlarını ödemekten kaçınırlar. Protestoya giden senetler hızla çoğalır. İşletmelerin borç ödemekten  kaçınmalarının ana nedeni, gelecekte borcunu değeri daha düşük  bir para ile ödeyerek  firmasının borç yükünü hafifletmektir.

- Enflasyon toplumu görece yoksullaştırdığı için   halkın sağlığa, eğitime, kültüre ve sanata yapacağı harcamalar azalır. Toplumsal refah ve gelişme düzeyi bundan zarar görür.

- Sürekli ve kronikleşmiş enflasyon, yarattığı işsizlik ve yoksullaşmaya  bağlı olarak  toplumsal ahlakı ve aile içi  barışı bozar. Ailevi geçimsizlikler ve boşanmalar artar.

- Enflasyon,  sonuçta, ekonominin  ve ülkenin  gidişatından rahatsızlık duyan ve umutsuzluğa kapılan  nüfus oranını yükseltir. Bu durum toplumsal huzursuzlukları,  siyasi gerilimleri, grevleri, uyuşmazlıkları ve sokak  gösterilerini artırır.

Peki Çözüm nedir?

Halkın yaşadığı bu olumsuz sosyo ekonomik  sorunların çözümü aciliyet kazanmıştır.

Üretime, yatırıma, istihdama, döviz kazanmaya, verim ve üretim artışı sağlayacak teknolojilere yatırım yapan, topluma ve  ekonomik üretim ve tüketim  birimlerine yani halkın tamamına yeniden güven ve   özgüven sağlayan, sosyal adalete, hukukun üstünlüğüne ve  demokrasinin erdemine yürekten inanan bir paradigma ve  politika değişimine şiddetle  gereksinme vardır.

Ya  mevcut siyasi iktidar, bu ve benzeri paradigma ve politika  değişikliğine gidecek ya da  halk demokrasi yoluyla bunları başaramayanları iktidardan indirecek ve  başarabileceğine halkı inandıracak  yeni bir  iktidar arayışına gidecektir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri