Gündem

Fevzi Çiçek: "Su kaynakları alarm veriyor, barajlar dolmuyor, çiftçi ürün kaybı yaşıyor”

Malatya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Fevzi Çiçek, Anadolu’da değişen yağış rejimleri ve ani sıcaklık artışlarının su kaynaklarını ciddi biçimde etkilediğini belirterek, “Eğer önümüzdeki süreçte yeterli ve doğru zamanda yağış olmazsa, kritik seviyedeki barajların kış döneminde dolmama riski var” dedi.

Abone Ol

Malatya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Fevzi Çiçek, Anadolu’da değişen yağış rejimleri ve ani sıcaklık artışlarının su kaynaklarını ciddi biçimde etkilediğini belirterek, ''Eğer önümüzdeki süreçte yeterli ve doğru zamanda yağış olmazsa, kritik seviyedeki barajların kış döneminde dolmama riski var'' dedi.

Malatya’nın en büyük tarımsal sulama kaynağı Çat Barajı’ndaki doluluk oranı DSİ rakamlarına göre yüzde 3,06 seviyelerine düştü. Su seviyesinin mevsim normallerinin çok altına inmesi, Derme Sulama Birliği’nin çiftçinin ihtiyaç duyduğu suyu karşılayamaması ile sonuçlandı. Bu durum bölgede kuraklık tehlikesini artırarak tarımsal üretimde ciddi gerilemelere yol açtı. 12 Nisan’da yaşanan zirai don felaketi ile meyve üretiminin tamamını kaybeden bölgede buğday ve arpa üretiminde de yüzde 30-40 verim kaybı oluştu.

''Su rezervlerinde ciddi düşüşler yaşanıyor''

Malatya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Fevzi Çiçek, Anadolu’da sıcaklık ve yağış rejiminin değişmesine bağlı olarak su kayıpları veya yeterli yağış almama durumunun söz konusu olduğunu, 2023 depremi ile su kaynaklarının değişime uğradığını belirterek, şunları söyledi:

''Bölgemizde yaklaşık 10'a yakın tarımsal amaçlı kullanılan baraj ve gölet var. Bunların iletim kanalları mevcut. Ancak bu bölgelerde, içinde bulunduğumuz dönem itibarıyla su rezervlerinde ciddi düşüşler yaşanıyor. Bu da önümüzdeki süreçte yine bir endişeyle karşı karşıya olacağımızı gösteriyor. Su kaynaklarının bir başka özelliği de şu: Özellikle tarımsal amaçlı kullanılan su kaynaklarının iletim kanallarında kayıp-kaçaklar söz konusu. Geçmişten bugüne tahribatların ve bakım-onarım eksikliklerinin giderilmemesi nedeniyle bu sorun büyüdü. Bu da su kullanımını artırıyor, normal ihtiyacın üzerinde bir su tüketimi ortaya çıkıyor. Kuraklığın yanında bu kayıp-kaçaklar da ayrı bir tetikleyici sebep olarak karşımızda duruyor.''

''Çat Barajı ölü seviyeye indi''

Malatya’nın en büyük tarımsal sulama kaynağı olan Çat Barajı’nda su seviyesinin alarm verici düzeye düştüğünü vurgulayan Çiçek, ''Dönemsel olarak Çat Barajı, Malatya’da tarımsal sulamada kullanılan en büyük barajdır. Buradaki seviye çok düşük. Şu an rezerv bölgesi, neredeyse ölü bölge seviyesine inmiş durumda. Diğer bölgelerde de sezon sonuna gelmiş olmamızla birlikte sulama için kullanılan sular azalmış durumda. Ancak esas endişe verici olan, bu baraj ve göletleri besleyen kaynakların da azalmasıdır. Eğer önümüzdeki süreçte yeterli ve doğru zamanda yağış olmazsa, kritik seviyedeki barajların kış döneminde dolmama riski var'' dedi.

''Su yönetimine iki açıdan bakmak gerekir''

Suyun doğru yönetilmesi konusunda, suyu yöneten, suyu kullanan olmak üzere iki parametreden bakmak gerektiğini ifade eden Çiçek, sözlerine şöyle devam etti:

''Bir, suyu yönetenler açısından; iki, suyu kullananlar açısından. Su yöneticileri açısından bakıldığında; bu kaynaklar yenilenebilir değil, depolanabilir kaynaklardır. Doğaya bağlıdır, insan eliyle üretilemez. Bu yüzden kontrollü bir planlama dâhilinde kullanılmaları gerekiyor. Tesislerin kayıp-kaçakları önleyecek şekilde modernize edilmesi, güncellenmesi şart. Ancak bu konuda ciddi bir eksiklik söz konusu. 1960’lardan, 70’lerden kalma sulama kanallarının bulunması hem tarımsal kullanımda hem de evsel kullanımda ciddi kayıplara yol açıyor. Denetimlerin de yetersiz olması, su krizinin boyutunu artırıyor.

İkinci bölüm ise suyu kullananlar açısından: Biz her zaman söylüyoruz, tarımda çok su çok verim değildir. Artık bütün dünyada modern sistemler, kapalı devre sistemler yatırımları yapılıyor. Türkiye’de zaman zaman bu konuda hibe ve destek programları uygulanıyor ama çiftçilerimizin adaptasyonu uzun vadede oluyor. Bu nedenle kayıp-kaçakları önlemek, doğru zamanda doğru miktarda su verebilmek için kullanıcıların da bilinçlenmesi gerekiyor.

Bölgemizde tarım arazilerinin yaklaşık yarısı dikili tarım arazisi. Bu da aynı dönemde çok miktarda ve çok sayıda üreticinin suya ihtiyaç duymasına yol açıyor. Bu da su krizini tetikliyor. Dolayısıyla hem su planlamacısı ve yöneticisinin hem de su kullanıcısının birlikte hareket etmesi kaçınılmazdır."

''Su kullanım kültürü değişmezse, yakın bir zamanda su kriziyle karşı karşıya kalacağız''

Anadolu coğrafyasının su kısıtı yaşayan bir bölge olduğuna vurgu yapan Çiçek, su kullanım kültürü değişmezse öngörülenden daha yakın bir zamanda su krizi ile karşı karşıya kalacağımızı belirterek, şunları söyledi:

''Yağış rejimlerindeki değişiklikler, iklim değişikliği, sıcaklıkların artması, su kullanımındaki artış ve tasarrufun sağlanamaması bizi ciddi bir krizle karşı karşıya bırakıyor. İklim bilimcilerin ortak açıklamalarında da vurguladığı gibi; önümüzdeki süreçte kullanılabilir, sağlıklı ve temiz suya erişim daha da zorlaşacak. Bugün Anadolu coğrafyası zaten su kısıtı yaşayan bir bölge. Eğer mevcut yağış rejimi ve su kullanım kültürü değişmezse, öngörülenden daha yakın bir zamanda ciddi bir su kriziyle karşı karşıya kalacağız. Bu hem tarımsal kuraklık hem meteorolojik kuraklık hem de hidrolojik kuraklık olarak kendini gösterecek. Bunların bir arada yaşanması da toplumsal ve sosyoekonomik kuraklık anlamına gelecek. O yüzden bugünden doğru planlama, doğru kullanım kültürü geliştirmek şart. Mevcut kaynaklarımızı israf etmeden, kriz üretmeden gelecek nesillere aktarmamız gerekiyor.''

''Zirai don, aşırı sıcaklar ve su ihtiyacı, verim ve kalite kaybını beraberinde getirdi”

Nisan ayında yaşanan don olayları ve yazın uzun süreli 40-45 derecelik sıcaklıkların üretimi vurduğunu kaydeden Malatya Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Fevzi Çiçek, sözlerini şöyle tatamladı:

“Bu yıl olağanüstü bir durum yaşandı. Özellikle 11, 12, 13 Nisan’da meydana gelen don olayları meyvelerde büyük kayıplara yol açtı. Meyve türlerinde verim tespit etmek mümkün olmadı. Tarla bitkileri ve sebzelerde ise iki ekstrem durumla karşılaştık: Tarımsal kuraklık ve su kısıtı ile birlikte uzun süreli yüksek sıcaklıklar. İkisi bir araya gelince hem kalite hem verim kaybı yaşandı. Bitkiler 30 derecenin üzerinde yaşam faaliyetlerini yavaşlatır; 30-35 derecenin üzerinde çiçek gözlerini kapatır. Bu yıl yaklaşık bir ay boyunca 40-45 derecelere yakın sıcaklıklar yaşandı. Böyle olunca hem bitkilerin su ihtiyacı arttı, hem de sıcaklıklar nedeniyle fizyolojik gelişimleri durdu. Bu da verim ve kalite kaybını beraberinde getirdi. Biz yıllardır söylüyoruz: Bu kaynaklar insan eliyle üretilebilecek kaynaklar değil. İnsanoğluna düşen, bunları doğru ve planlı bir şekilde gelecek nesillere aktaracak şekilde kullanmaktır. İsraf etmeden, tasarruflu ve bilinçli bir kullanım kültürü şart. Bugün kullanılan suların yaklaşık yüzde 72’si tarımsal sulamada harcanıyor. Bu nedenle tarımsal sulamada kullanılan suların daha dikkatli kullanılması çok büyük önem taşıyor.''