Malatya Ranta Kurban Gitti

Depremin ilk haftasından Malatya’da bulunan İzmir Güzelbahçe Belediyesi Meclis Üyesi Yüksek Mimar Aras Kaynarca “Afet büyük bir afet. Bunu kabul edelim, ama ülke siyasetinin gündeminde 11 il olarak söylendi. Diğer bazı illerimizde de vefatlar kayıplar var. Ama oransal olarak bakarsak depremin ağırlığı 4 büyük ilimizde Hatay Antakya, Maraş, Adıyaman ve Malatya.” dedi. Yüksek Mimar Aras Kaynarca’nın açıklamaları şu şekilde; “Malatya Halkının Yüzde 85’i Şu Anda Malatya'da Oturmuyor” Malatya merkezde geceleyin sokağa çıktığınız zaman yepyeni bulvarlar, yepyeni apartmanlar sadece açık unutulmuş ışıkları görüyorsunuz. Şu anda Malatya halkının yüzde 85’i Malatya'da oturmuyor. Burada kalanlar ya bir sebepten kalmak zorunda olanlar ya da hiçbir imkânı olmadığı için burada kalanlar. Malatya'da sorun imar planlarından başlıyor. İmar planlarına esas jeolojik etütler rantın önünde tam doğru yapılmamasından kaynaklanıyor. Burada Bostanbaşı dediğimiz muhitte 10 katlı, 12 katlı, 14 katlı binalar yapmaya ne gerek vardı? Bostanbaşı’nın hemen yukarısı Tecde kayalık bir zemin, sağlam, çok güzel. Zaten bakıyorsunuz Tecde’nin önündeki bulvardan aşağı doğru bakıyorsunuz binaların hepsi zarar görmüş durumda. Tecde’nin yukarısına hepsi aynı depremi yaşadı. Fakat daha sağlam zeminde yapılmış binalar çok daha iyi durumda. Hiç hasar görmemiş binaları ama şehir öyle bir duruma gelmiş ki bu yaşanan bir deprem değil. 99 depremi, iki ayrı deprem de aralarında 3 ay var. 2004 İzmir'de Seferihisar'da deprem yaşandı unutuldu. Şu anda Seferihisar en popüler coğrafyalardan ülke çapında 3 sene önce 30 Ekim 2020’de Samos Adası açıklarında deprem oldu. İzmir'de Bayraklı'yı zemin sıvılaşması olan bölgeyi vurdu ama o deprem bile unutuldu. Fakat korkum şu ki bu coğrafyada bu deprem unutulmayacak. Çünkü bu bir deprem değil. Arka arkaya çok büyük depremler oldu bu coğrafyada. Bunun için yani şu anki barınma, gıda ve sağlık ihtiyaçlarının çözülmesinin hemen arkasından çok başka sorun, daha büyük sorunlarla mücadele etmemiz lazım.” “Ülkedeki Sorun Düşünceye ve Akla Planlamaya Yeterince Vakit Ayırmamamız” “Umarım yeni oluşacak olan kentler eskisine göre daha nitelikli daha mutlu daha huzurlu kentler olur. Herkesi yapılacak faydayı en kısa sürede, en doğru şekilde yapmayı planlamaya davet ediyorum. Bizdeki ülkedeki sorun düşünceye ve akla planlamaya yeterince vakit ayırmamamız. Buradaki ilk sorunu imar planlarının jeolojik etütlerinden başlayan bir sorun olarak söylemiştim, öngörmüştüm. Çevre Şehircilik’ten meslektaşlar geldi. Onlarla da konuştum. Tüm coğrafyayı dolaşmışlar. İkinci sorun parsel bazında inşaat yapılırken, parsel bazındaki jeolojik etütler. Üçüncü sorun, rant, istek, iştah daha fazlası olsun. Kayısıları keselim. Müteahhitle apartmanı verelim sekiz dairemiz olsun, kayısıdan bir ömür kazanamayacağımız parayı iki daire parasıyla halletmiş olalım ama doğa bu. Bir gün diyor ki beni dikkate almamız lazım. Sonuçta maalesef yüzyılın bence birkaç yüzyılın en büyük felaketi ülkemiz coğrafyasındaki bunca can kaybı yaşadık. Can kaybı resmi rakamlarda 50 binin altında açıklanıyor. Ve fakat bunun mümkün olması azıcık matematik beceriniz varsa bu rakamın 100 binin çok üzerinde olduğunu söylemek zorundasınız.” Siyasetten Arınmış Olarak Tamamen Halkımıza Hizmet İçin Buradayız “Bir seçim yaklaşıyor. Bu il dışına çıkan vatandaşlar nasıl oy kullanacaklar? Burada seçim güvenliği nasıl sağlanacak? Bu da işin siyasi kısmı burada da yapılması gereken çok şey var. Oranın işini gündemi siyaset olanlara bırakalım. Biz şimdi biz burada Malatya halkına, başka insanlar da, diğer illerde Adıyaman halkına, Maraş halkına fiziken gördüm. Üçte biri tamamen yok. Üçte biri tamamen çökmüş. Kalan kısmıda yan duruyor. Kalanı da gerçekten tekrar oturulamayacak durumda olan Elbistan için söylüyorum. Hatay için söylüyorum. Oralarda yardıma el uzatan tüm belediyelerimize özellikle burada siyaset yapmak zorundayım. Cumhuriyet Halk Partili Belediyelerimize teşekkür ediyorum. Çok büyük bir dayanışma içerisinde bu işin altından kalkmaya çalışıyoruz. Siyasetten arınmış olarak tamamen halkımıza hizmet için buradayız. Size de çok teşekkür ediyorum.” “Demir Projelerinin Sahada Uygulanmasının Çok İyi Yapılması Lazım” “İmar planı bazındaki zemine etütleri, parsel bazındaki zemine etütleri statik projenin gerçekten doğru olup olmadığı buraya kadar olan kısımdan sonra da sahada statik inşaat projesinin yeterince ehil usta şekilde uygulanıp uygulanmadığının denetlenmesi lazım. Şunu söylüyoruz. İsmi ekip, kalfa veya taşeron alan firmalara bir inşaatımızı teslim ediyoruz. Doğru yapıp yapmadıklarında, beton dökümünde doğru vibratör, vibrasyon yapıp yapmadıklarından çok emin olmadan inşaat onların bu işi doğru yaptığını düşünerek fakat ben profesyonel olarak sahada da imalat yapan birisi olarak özellikle demir projelerinin denetiminin daha iyi yapılması, demir projelerinin denetiminin daha iyi yapıldıktan sonra bu demir projelerinin sahada uygulanmasının çok iyi yapılması lazım. Yapı denetim sistemi var, doğru var. Fakat bunların yani yüzdesel gelir oranını çok düşürdüler. O firmalarda ya yeni mezun iş bulamamış meslek insanlarının ya da ikinci emekliliklerini doldurmak üzere olan meslek insanlarını kullanıyor. Onlar da sahadaki bu denetimi hakkıyla yapmakta açıkçası zorlanıyorlar. Bir de yeter demesini bilmek lazım. Yani Bostanbaşı denilen zemini 5 metre 10 metre kazsam bile hatta hala mil gibi çıkan toprak gibi çıkan yerde radyal temelli de yapsanız bina kendi ağırlığıyla zaten zeminde yüzebiliyor. Bunlara çok dikkat etmek lazım. Daha sağlam zeminli yerleri siyasi ideolojiden vesaireden arınmış olarak rant getirisinden, rant kötü bir şey değildir. Rant halk için eşit şekilde kullanılacaksa herkese fayda sağlayacaksa rant iyi bir şeydir. Ama rant sadece birilerinin cebine girecekse bu çok büyük adaletsizlikler ve dengesizlikler yaratıyor. Toplumda da piramidin dengesini çok bozuyorsunuz en tepede varsa çok küçük bir kesim. Tabanda da yoksul çok büyük bir kesim oluşuyor. Bu adaletsizlik de bir gün toplumda daha büyük sosyolojik travmalara yol açıyor. Biz kendi özümüze bu kadim toprakların, Anadolu'nun özündeki hoşgörüye, toleransa, çalışkanlığa, birliğe dönmek zorundayız.”