Günaydın: ‘Türkiye’nin Bu İnsanlardan Ve Bu İlişkilerden Kurtulmaya İhtiyacı Vardır’

Siyaset (Anka) - Anka Haber Ajansı | 14.09.2023 - 16:37, Güncelleme: 14.09.2023 - 16:37 18774+ kez okundu.
 

Günaydın: ‘Türkiye’nin Bu İnsanlardan Ve Bu İlişkilerden Kurtulmaya İhtiyacı Vardır’

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, “Ankara’da gece hayatının neredeyse sahibi olmuş, mafya düzeni içerisinde bir suç makinesinin aynı ortamda, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı'yla, Yargıtay Üyesi'yle, İçişleri Bakanı’yla ile nasıl bir durumu olabilir? Türkiye’nin bu insanlardan ve bu ilişkilerden kurtulmaya ihtiyacı vardır” dedi.

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, “Ankara’da gece hayatının neredeyse sahibi olmuş, mafya düzeni içerisinde insanları kaçıran, büyük AVM’lerin, rezidansların 20’nci katlarında insanlara işkence eden adeta dişlerini çeken sonra da ‘eğer dişlerini yaptırmadıysan iban gönder de sana para göndereyim’ diye dalga geçen bir suç makinesinin aynı ortamda, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı'yla, Yargıtay Üyesi'yle, İçişleri Bakanı’yla ile nasıl bir durumu olabilir? Yani Türkiye’de suçlular Cumhuriyet başsavcılarıyla birlikte aynı ortamda olabiliyorlar mı? Biz onlara mekan sahipleri mi diyoruz? Onlar kaleşnikoflar, otomatik silahlar ile Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasisini korumak üzere Süleyman Soylu ile kuzeni Sadık Soylu ile beraber TRT’de Türkiye’yi kurtaracak insanlar mıdır? Türkiye’nin bu insanlardan ve bu ilişkilerden kurtulmaya ihtiyacı vardır” dedi. CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, bugün, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Günaydın, şunları söyledi: “AYHAN BORA KAPLAN’IN SAYILAN 14 FARKLI SUÇ KAYDI, KENDİSİNİN ADETA BİR SUÇ MAKİNESİ OLDUĞUNU GÖSTERİYOR” “Ayhan Bora Kaplan adında bir kişiye, Ankara Esenboğa Havaalanı’nda yapılan operasyonun görüntüleri Türkiye’de bir başka tartışmayı başlattı. Ayhan Bora Kaplan kimdir? 14 farklı suç kaydı var bu kişinin, sayması zor, gayret edelim; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, uyuşturucu madde imal ve ticareti, ateşli silahlar ve diğer aletler hakkında kanun kapsamında işlenen suçlar, dolandırıcılık, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, iş yerinden ve kurumdan hırsızlık, kasten öldürme, kasten yaralama, tehdit ve hakaret, kişilerin huzur ve sükununu bozma, kullanmak için uyuşturucu satın alma, bulundurma, mala zarar verme, oto hırsızlığı, otodan hırsızlık, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi bozmak, yok etmek ve gizlemek. Gördüğünüz gibi Ayhan Bora Kaplan’ın sayılan 14 farklı suç kaydı, kendisinin adeta bir suç makinesi olduğunu gösteriyor. “NEREDEYSE İŞLEMEDİĞİ SUÇ OLMAYAN BİR KİŞİYE YILLARCA TEKNİK TAKİP YAPIYORSUNUZ VE ARKASINDAN NASIL TAKİPSİZLİK KARARI VERİYORSUNUZ” Türk Ceza Kanunu’nun suça ve suçluya yaklaşımı açıktır. Ancak Ayhan Bora Kaplan’ın kimlerle kesiştiğine baktığımızda, karşımızda eski Adalet Bakanı Yardımcısı, eski Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve şimdi Yargıtay Üyesi, eski İçişleri Bakanı ve şimdi milletvekillerinin kendisiyle ilişkide olduğu ve networkünde bulunduğu ortaya konuluyor. Peki, böylesine bir suç makinesiyle ilgili acaba emniyet bir işlem yapmış mı? 2019’da kendisi teknik takibe alınmış, izlenmiş, dinlenmiş ve görüşme kayıtları not edilmiş. Ve 2019 yılında, böylesine bir suç makinesine karşı yapılan teknik takibe karşı savcılık, Yüksel Kocaman’ın Ankara Cumhuriyet Başsavcısı olduğu döneminde, kovuşturma yapmaya yer olmadığına yönelik takipsizlik kararı vermiş. Şimdi soralım: 14 ayrı suçtan, neredeyse işlemediği suç olmayan bir kişiye yıllarca teknik takip yapıyorsunuz ve arkasından nasıl takipsizlik, kovuşturma yapılmasına yer olmadığına yönelik karar veriyorsunuz? “KİMSE BİZİM AKLIMIZLA ALAY ETMESİN. ‘EMNİYETTEN YAZI GELMEDİ’ DİYEREK HERHANGİ BİR SUÇ MAKİNESİNE KOVUŞTURMA YAPMAMAK CUMHURİYET SAVCISININ BİR SAVUNMA MEKANİZMASI OLABİLİR Mİ?” Yüksel Kocaman geçmişte görev yaptığı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı dönemine ilişkin bugün, ‘Yargıtay üyesi’ sıfatıyla diyor ki ‘Emniyete yazdık cevap gelmedi.’ Kimse bizim aklımızla alay etmesin. Emniyetin amiri cumhuriyet savcısıdır. ‘Emniyetten yazı gelmedi’ diyerek herhangi bir suç makinesine kovuşturma yapmamak cumhuriyet savcısının bir savunma mekanizması olabilir mi? Olsa olsa bu, verilen bir siyasi kararın sonucu olabilir. O halde soralım: O günün Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Başkanı olan Mahmut Çorumlu, bugün Emniyet Genel Müdürü Yardımcısı oldu. O günün Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet Aktaş, bugün İşçişleri Bakanı Yardımcısı oldu. Ve nihayet Süleyman Soylu... Bu ilişkiler, Ayhan Bora Kaplan konusunda, 2019 yılında, bir soruşturma yapılabilmesine imkan vermemiş görünüyor. “İÇİŞLERİ BAKANININ DEĞİŞMESİ, SUÇA VE SUÇLUYA YÖNELİK MUAMELENİN DEĞİŞMESİ ANLAMINA MI GELİYOR?” Aradan zaman geçti, 2023’ün Eylül’ünde, Ayhan Bora Kaplan, sırtına basılarak Ankara Esenboğa Havaalanı’nda gözaltına alındı. ‘Sırtıma basma’ diye bir polise sesleniyor ve polis diyor ki ‘Daha senin nerelerine basacağız.’ Ayhan Bora Kaplan’ın geçmişte ne olduğu belli de bugün ‘Daha senin nerelerine basacağız’ diye gözaltına alınması nasıl yorumlanıyor? Deniyor ki ‘Değişen konjonktür çerçevesinde bağlantılarını kaybeden ve yurt dışına kaçma hazırlığında bulunan.’ Değişen konjonktür neymiş; Süleyman Soylu gitmiş, yerine Ali Yerlikaya gelmiş. İktidarda elbette bir bakan değişebilir, 20 yıllık AKP iktidarı elbette İçişleri Bakanı’nı değiştirebilir. İçişleri Bakanı’nın değişmesi, suça ve suçluya yönelik muamelenin değişmesi anlamına mı geliyor? Geçmişte korunan bir suçlu konjonktür değişince, bağlantıları kaybolunca korunamaz hale geliyor ve yurt dışına mı kaçmaya çalışıyor? Bunu da Emniyet, İçişleri Bakanlığı adeta basın bildirisi ile ifade mi ediyor, bu gerçeği itiraf mı ediyor? Bütün bunlar kabul edilebilir şeyler değildir. “AYHAN BORA KAPLAN İÇİN MÜLAKAT UYGULAMASI HUKUK DIŞIYSA, YÜKSEL KOCAMAN, BİNLERCE İNSANIN BU MÜLAKAT İLE MUHATAP OLMASINA YÖNELİK NE YAPMIŞTIR?” Peki Ayhan Bora Kaplan gözaltına alındıktan sonra neye uğramış? Bir mülakat aşamasına tutulmuş. Yüksel Kocaman diyor ki ‘Bu mülakat aşaması, FETÖ’cülerin onu itirafa zorlamak için yaptığı bir işlemdir ve hukuki değildir.’ Bu mülakat uygulaması ilk kez Ayhan Bora Kaplan’a mı uygulanmış. Mülakat, gözaltına alınan kişinin yanında avukatı olmadan polisler tarafından ifadeye çekilmesi demek, adeta yanında avukatı olmadan hukuk dışı yöntemlerle zorlanması. Eğer Ayhan Bora Kaplan için bu mülakat uygulaması hukuk dışıysa, 2017-2020 yıllarında, 3 yıl , Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yaparken Yüksel Kocaman, binlerce insanın bu mülakat ile hukuk dışı zorlama süreçleriyle muhatap olmasına yönelik ne yapmıştır? Peki, Yüksel Kocaman’ın mülakatı eleştirmesinin amacı ne? Çünkü Ayhan Bora Kaplan, diyor ki ‘Ben, bir yüksek yargı mensubuna rüşvet olarak villa aldım. Ayrıca ben, onlara araba aldım.’ Peki, mülakattaki bu ifade neden soruşturma sırasında kayda geçirilmiyor? Demek ki birileri buraya da müdahale ediyorlar. “SUÇLULARIN SUÇLARI, ORTAYA ÇIKTIĞI ZAMAN KRİPTO FETÖ’CÜLERİ SUÇLAMA DUYGUSU DAHA NE KADAR SÜRECEK?” Sonra avukatı aracılığıyla gerçek bir soruşturma ve ifade alma süreci başlıyor. 9 saat sürüyor, 137 sayfalık bir ifade ortaya çıkıyor. Ve Ayhan Bora Kaplan, burada açıkça emniyet görevlilerine rüşvet verdiğini, 2017 yılında kendisinden 250 bin dolar talep edildiğini, haftada 30 bin TL’lik rüşvet paralarının kendisinden istendiğini söylüyor. Peki bu duruma ilişkin Yüksel Kocaman ne söylüyor? Aslında Ayhan Bora Kaplan ve Yüksel Kocaman, aynı şeyi söylüyorlar. ‘Eminyette kripto FETÖ’cüler var. Bu kripto FETÖ’cüler Ayhan Bora Kaplan’ı gözaltına almış, mülakatı sırasında Yüksel Kocaman’ın aleyhine ifade vermeye bunu zorlamışlar.’ Türkiye’de bu suçluların suçları, buna ilişkin kanıtlar, ifadeler ortaya çıktığı zaman kripto FETÖ’cüleri suçlama duygusu daha ne kadar sürecek? Daha ne kadar suçluyu ve suçu örtmek için kullanılan bir mazeret niteliğine dönüşecek. Ayhan Bora Kaplan ile birlikte 29 gözaltı var, bunlardan 14’üne yönelik de bir tutuklama durumu ortaya çıkmış. Yüksel Kocaman, 2014-2017 yıllarında Adalet Bakanlığı’nda Müsteşar Yardımcısı. 19 Ocak 2017 tarihinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı olarak atanıyor. 19 Eylül 2020’de evleniyor, nikah şahitleri Süleyman Soylu, Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler, Türkiye Barolar Birliği’nin o dönemki başkanı Metin Feyzioğlu. Ve kendisi balayına helikopterle gidiyor. Geçmişte Adalet Bakanlığı’nda Müsteşar Yardımcılığı yapmış, maaşı belli. Cumhuriyet Başsavcılığı yapmış, maaşı belli. Geçmişte mutlaka mal varlığına ilişkin kayıtlarının da ortada olması lazım. Bu kişinin hemen nikahtan sonra saraya gidip cumhurbaşkanından icazet alması ve arkasından da balayına helikopter ile gitmesi, o gün itibarıyla Türkiye’nin en pahalı otellerinde balayı yapmasını nasıl açıklıyoruz? Bu düğünden yalnızca iki ay sonra, 27 Kasım 2020 tarihinde de Yargıtay Üyesi olarak atanıyor. “MAFYA DÜZENİ İÇERİSİNDE İNSANLARI KAÇIRAN, REZİDANSLARIN 20’NCİ KATLARINDA İNSANLARA İŞKENCE EDEN BİR SUÇ MAKİNESİNİN ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCISI, YARGITAY ÜYESİ, İÇİŞLERİ BAKANI İLE AYNI ORTAMDA NASIL BİR DURUMU OLABİLİR?” Peki, Yüksel Kocaman ve Ayhan Bora birlikteliği, aynı ortamda bulunmaya dönüşmüş mü? Evet, Ayhan Bora Kaplan bunun defalarca olduğunu söylüyor. Ama Yüksel Kocaman, ‘Biz bir yerde oturuyorduk. Geldiler bana. Bir kişinin mekan sahibi olduğunu ve kendisinden zorla rüşvet istendiğini söylediler. Benimle görüşmek istediğini söylediler. Ben de o zaman gelsin dedim. Kendisi bana durumu anlattı ve ben de ona hukuk devletinde böyle şeyler olmaz dedim’ dedi. Ankara’da gece hayatının neredeyse sahibi olmuş, mafya düzeni içerisinde insanları kaçıran, büyük AVM’lerin, rezidansların 20’nci katlarında insanlara işkence eden adeta dişlerini çeken sonra da eğer diş ücretleri gelmediyse, dişlerini yaptırmadıysan iban gönder de sana para göndereyim diye dalga geçen bir suç makinesinin aynı ortamda, Ankara Cumhuriyet Başsavcısıyla, Yargıtay Üyesiyle, İçişleri Bakanı’yla ile nasıl bir durumu olabilir? Yani Türkiye’de suçlular Cumhuriyet başsavcılarıyla birlikte aynı ortamda olabiliyorlar mı? Biz onlara mekan sahipleri mi diyoruz? Onlar otomatik silahlar ile Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasisini korumak üzere Süleyman Soylu ile, kuzeni Sadık Soylu ile beraber TRT’de Türkiye’yi kurtaracak insanlar mıdır? Türkiye’nin bu insanlardan ve bu ilişkilerden kurtulmaya ihtiyacı vardır. “SOYLU, YERLİKAYA’YI KENDİSİNE OPERASYON ÇEKMEKLE VE BU İNTİKAM SÜRECİNİ YÖNETMEKLE Mİ SUÇLUYOR?” Süleyman Soylu diyor ki ‘Bu bana yapılmış bir operasyondur. Operasyon çocukları devrede.’ Süleyman Soylu İçişleri Bakanıyken İstanbul Valisi olan Ali Yerlikaya, bugün İçişleri Bakanı olmuş; Ayhan Bora Kaplan’a operasyon yaptırıyor ve operasyon sonrasında da diyor ki ‘Bu ülkeyi mafyadan temizleteceğiz.’ Yani Soylu, Yerlikaya’yı kendisine operasyon çekmekle ve bu intikam sürecini yönetmekle mi suçluyor? Ayhan Bora Kaplan ve onun gibiler, Türkiye’de özgürce dolaşmaya devam mı etsinler? Türkiye bugün itibarıyla tam da bu pislik tablonun içine düşürülmüş durumdadır. Türkiye’nin emniyetini, adaletini ve güvenliğini tüm bu süreçlerden temizlemek; çağdaş, demokratik, adalete inanan bir hukuk devletine yeniden dönme zorunluğumuz vardır. Israrla bu sürecin takipçisi olacağımızı da ifade edelim. Hakkında bu kadar iddia olan Süleyman Soylu hakkında acaba dokunulmazlığının kaldırılması ve bu çerçevede hakkında bir soruşturma yürütülmesine yönelik herhangi bir işlem yapılacak mıdır? Adı geçen eski Cumhuriyet Başsavcısı hakkında, herhangi bir işlem yapılacak mıdır? Ayhan Bora Kaplan’ın beraber tutuklu bulunuğu 14 kişiden ibaret mi olacaktır, yoksa izleri çok yukarılara doğru giden bu operasyonun sonucu nereye kadar varırsa oraya kadar takip edilecek midir?” “CHP DEMOKRASİ AMACININ OLMADIĞI AÇIK OLAN AKP İLE BİRLİKTE BİR ANAYASA ÇALIŞMASININ MÜMKÜN OLMADIĞINI ANLAYACAK BİLİNCE SAHİPTİR” Günaydın, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir anayasa çağrısı oldu, CHP bu konuda ne der” sorusuna şu yanıtı verdi: “Meclis açıkken 6 ay sonra yerel seçimlere gideceğiz. 6 Şubat depremlerinden evvel AKP, hem ailenin korunmasını hem de başörtü serbestiyesini ele alan bir anayasa değişikliği taslağını getirmişti. Şimdi daha kapsamlı bir anayasa değişikliği niyetinde oldukları görülüyor. Türkiye’nin 1982 anayasası yerine gerçekten demokratik, sivil, özgürlükçü bir anayasayı getirme niyetimiz var ise biz bunu nerede hazırlayacağız? Bunun bir siyasal partinin mutfağında mı hazırlayacağız, sadece Meslis komisyonlarında mı hazırlayacağız? Barolar, demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları gibi toplumun tamamının katkı koyacağı bir süreci mi başlatacağız? Bu süreci başlatmış mı AKP, buna yönelik herhangi bir hazırlık var mı? Yok. O halde, yerel seçimlerden hemen önce ortaya yerde, mümkünse Meclis aritmetiğini değiştirecek, bunun siyasetini etiklerini arayan, başörtüsü oyuncağını yeniden ele geçirmeye çalışan tipik bir Erdoğan taktiği gibi görmekte yarar var. CHP’nin tutumunu çok açık ifade edelim: CHP hem Anayasa’nın hem de anayasa bağlı yasaların, genel düzenleyici işlemlerin demokratikleşmesini, sivil ve askeri vesayetten tümüyle soyutlanmasını istemektedir. Ancak demokrasi amacının olmadığı açık olan AKP ile birlikte bir anayasa çalışmasının da mümkün olmadığını anlayacak bilince sahiptir. Getirsinler taslaklarını tasarılarını, niyetlerini görelim. O çerçevede biz hep beraber bir değerlendirme yaparız.” “1982 ANAYASASININ SİVİL VE ASKERİ VESAYETİNE İLİŞKİN HANGİ ALANI AKP ORTADAN KALDIRMIŞTIR YOKSA ELE GEÇİRDİĞİ O ALANLAR ÜZERİNDE TEPİNMEYİ Mİ SEÇMİŞTİR” “Türkiye’nin çeşitliliği ülkenin zenginliğidir. Ama siz bunu bir ayrışma ya da politikaya araç yapma vesilesi sayarsanız bu Türkiye’nin yararına sonuçlar elbette doğurmaz. Her zaman olduğu gibi yerel seçimler öncesi çeşitliliği ortaya koyarak karşısında demokrasi bloğunu dağıtmaya yönelik bir çabadır. Bu çok açık bir çabadır. Ama TBMM’de de halkta da bu konuda yeterli deneyim vardır. AKP’nin bu çabası boşa çıkacaktır. Biz nitelikli, çağdaş, demokratik bir anayasa istiyoruz. Ama bunu halkımızla beraber yaparız demokrasi karnesi belli olan AKP ile birlikte yapamayız. 1982 anayasasının sivil ve askeri vesayetine ilişkin hangi alanı AKP ortadan kaldırmıştır yoksa ele geçirdiği o alanlar üzerinde tepinmeyi mi seçmiştir.” “CHP GENEL BAŞKANI, ADI NE OLURSA OLSUN, SİZİN PİS OYUNLARINIZA ALET OLABİLECEK BİR SİYASİ AKTÖR DEĞİLDİR VE HİÇBİR ZAMAN OLMAYACAKTIR” “Türkiye’de bu kadar suça bulaşmış insanlar varken CHP Genel Başkanı’nın 2014 yılında çok haklı olarak söylediği, ‘TBMM’de hırsızlar mı korunacak’ lafı üzerinden kendisine bir fezleke ve dolayısıyla bir ceza davası açıldığı ve İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nden kendisine bir davet kağıdı geldiğini gördük. CHP Genel Başkanı, adı ne olursa olsun, sizin pis oyunlarınıza alet olabilecek bir siyasi aktör değildir ve hiçbir zaman olmayacaktır. Biz bunu bir şans olarak görüyoruz. Açsınlar davalarını. İnanıyor ve diliyorum ki bu dava süreci, kovuşturulamamış bir düzenin de ipliğini pazara çıkartabilir.” “ÖZGÜR ÖZEL’İN DIŞINDA ADAYLIKLARINI AÇIKLAMAK İSTEYEN BAŞKA ARKADAŞLARIMIZ DA VAR. ONLARIN TAMAMI İÇİN DE GENEL MERKEZ’İN KONFERANS SALONLARI AÇIK OLACAKTIR” “Özgür Özel, yarın bir tutum belgesi açıklayacak ve muhtemelen peşinden de CHP Genel Başkanlığına aday olacağını açıklayacak. Bunu CHP Genel Merkezi’nde yapacak, herhangi bir otelin salonunda yapmayacak. Özgür Özel’in dışında bu sürece dahil olmak isteyen, adaylıklarını açıklamak isteyen başka arkadaşlarımız da var. Onların tamamı için de Genel Merkez’in konferans salonları açık olacaktır. Çünkü bu bir demokratik yarıştır. Tüm bu süreçlere açık olabilen Türkiye’de bu nitelik ve nicelikte başka bir siyasi parti yoktur. Bunu CHP açısından bir şans ama Türkiye’nin genel siyaseti açısından büyük bir şanssızlık olarak tanımlamak isterim.”  
CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, “Ankara’da gece hayatının neredeyse sahibi olmuş, mafya düzeni içerisinde bir suç makinesinin aynı ortamda, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı'yla, Yargıtay Üyesi'yle, İçişleri Bakanı’yla ile nasıl bir durumu olabilir? Türkiye’nin bu insanlardan ve bu ilişkilerden kurtulmaya ihtiyacı vardır” dedi.

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, “Ankara’da gece hayatının neredeyse sahibi olmuş, mafya düzeni içerisinde insanları kaçıran, büyük AVM’lerin, rezidansların 20’nci katlarında insanlara işkence eden adeta dişlerini çeken sonra da ‘eğer dişlerini yaptırmadıysan iban gönder de sana para göndereyim’ diye dalga geçen bir suç makinesinin aynı ortamda, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı'yla, Yargıtay Üyesi'yle, İçişleri Bakanı’yla ile nasıl bir durumu olabilir? Yani Türkiye’de suçlular Cumhuriyet başsavcılarıyla birlikte aynı ortamda olabiliyorlar mı? Biz onlara mekan sahipleri mi diyoruz? Onlar kaleşnikoflar, otomatik silahlar ile Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasisini korumak üzere Süleyman Soylu ile kuzeni Sadık Soylu ile beraber TRT’de Türkiye’yi kurtaracak insanlar mıdır? Türkiye’nin bu insanlardan ve bu ilişkilerden kurtulmaya ihtiyacı vardır” dedi.

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, bugün, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Günaydın, şunları söyledi:

AYHAN BORA KAPLAN’IN SAYILAN 14 FARKLI SUÇ KAYDI, KENDİSİNİN ADETA BİR SUÇ MAKİNESİ OLDUĞUNU GÖSTERİYOR”

“Ayhan Bora Kaplan adında bir kişiye, Ankara Esenboğa Havaalanı’nda yapılan operasyonun görüntüleri Türkiye’de bir başka tartışmayı başlattı. Ayhan Bora Kaplan kimdir? 14 farklı suç kaydı var bu kişinin, sayması zor, gayret edelim; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, uyuşturucu madde imal ve ticareti, ateşli silahlar ve diğer aletler hakkında kanun kapsamında işlenen suçlar, dolandırıcılık, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması, iş yerinden ve kurumdan hırsızlık, kasten öldürme, kasten yaralama, tehdit ve hakaret, kişilerin huzur ve sükununu bozma, kullanmak için uyuşturucu satın alma, bulundurma, mala zarar verme, oto hırsızlığı, otodan hırsızlık, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi bozmak, yok etmek ve gizlemek. Gördüğünüz gibi Ayhan Bora Kaplan’ın sayılan 14 farklı suç kaydı, kendisinin adeta bir suç makinesi olduğunu gösteriyor.

NEREDEYSE İŞLEMEDİĞİ SUÇ OLMAYAN BİR KİŞİYE YILLARCA TEKNİK TAKİP YAPIYORSUNUZ VE ARKASINDAN NASIL TAKİPSİZLİK KARARI VERİYORSUNUZ”

Türk Ceza Kanunu’nun suça ve suçluya yaklaşımı açıktır. Ancak Ayhan Bora Kaplan’ın kimlerle kesiştiğine baktığımızda, karşımızda eski Adalet Bakanı Yardımcısı, eski Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve şimdi Yargıtay Üyesi, eski İçişleri Bakanı ve şimdi milletvekillerinin kendisiyle ilişkide olduğu ve networkünde bulunduğu ortaya konuluyor. Peki, böylesine bir suç makinesiyle ilgili acaba emniyet bir işlem yapmış mı? 2019’da kendisi teknik takibe alınmış, izlenmiş, dinlenmiş ve görüşme kayıtları not edilmiş. Ve 2019 yılında, böylesine bir suç makinesine karşı yapılan teknik takibe karşı savcılık, Yüksel Kocaman’ın Ankara Cumhuriyet Başsavcısı olduğu döneminde, kovuşturma yapmaya yer olmadığına yönelik takipsizlik kararı vermiş. Şimdi soralım: 14 ayrı suçtan, neredeyse işlemediği suç olmayan bir kişiye yıllarca teknik takip yapıyorsunuz ve arkasından nasıl takipsizlik, kovuşturma yapılmasına yer olmadığına yönelik karar veriyorsunuz?

KİMSE BİZİM AKLIMIZLA ALAY ETMESİN. ‘EMNİYETTEN YAZI GELMEDİ’ DİYEREK HERHANGİ BİR SUÇ MAKİNESİNE KOVUŞTURMA YAPMAMAK CUMHURİYET SAVCISININ BİR SAVUNMA MEKANİZMASI OLABİLİR Mİ?”

Yüksel Kocaman geçmişte görev yaptığı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı dönemine ilişkin bugün, ‘ Yargıtay üyesi’ sıfatıyla diyor ki ‘Emniyete yazdık cevap gelmedi.’ Kimse bizim aklımızla alay etmesin. Emniyetin amiri cumhuriyet savcısıdır. ‘Emniyetten yazı gelmedi’ diyerek herhangi bir suç makinesine kovuşturma yapmamak cumhuriyet savcısının bir savunma mekanizması olabilir mi? Olsa olsa bu, verilen bir siyasi kararın sonucu olabilir. O halde soralım: O günün Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Başkanı olan Mahmut Çorumlu, bugün Emniyet Genel Müdürü Yardımcısı oldu. O günün Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet Aktaş, bugün İşçişleri Bakanı Yardımcısı oldu. Ve nihayet Süleyman Soylu... Bu ilişkiler, Ayhan Bora Kaplan konusunda, 2019 yılında, bir soruşturma yapılabilmesine imkan vermemiş görünüyor.

İÇİŞLERİ BAKANININ DEĞİŞMESİ, SUÇA VE SUÇLUYA YÖNELİK MUAMELENİN DEĞİŞMESİ ANLAMINA MI GELİYOR?”

Aradan zaman geçti, 2023’ün Eylül’ünde, Ayhan Bora Kaplan, sırtına basılarak Ankara Esenboğa Havaalanı’nda gözaltına alındı. ‘Sırtıma basma’ diye bir polise sesleniyor ve polis diyor ki ‘Daha senin nerelerine basacağız.’ Ayhan Bora Kaplan’ın geçmişte ne olduğu belli de bugün ‘Daha senin nerelerine basacağız’ diye gözaltına alınması nasıl yorumlanıyor? Deniyor ki ‘Değişen konjonktür çerçevesinde bağlantılarını kaybeden ve yurt dışına kaçma hazırlığında bulunan.’ Değişen konjonktür neymiş; Süleyman Soylu gitmiş, yerine Ali Yerlikaya gelmiş. İktidarda elbette bir bakan değişebilir, 20 yıllık AKP iktidarı elbette İçişleri Bakanı’nı değiştirebilir. İçişleri Bakanı’nın değişmesi, suça ve suçluya yönelik muamelenin değişmesi anlamına mı geliyor? Geçmişte korunan bir suçlu konjonktür değişince, bağlantıları kaybolunca korunamaz hale geliyor ve yurt dışına mı kaçmaya çalışıyor? Bunu da Emniyet, İçişleri Bakanlığı adeta basın bildirisi ile ifade mi ediyor, bu gerçeği itiraf mı ediyor? Bütün bunlar kabul edilebilir şeyler değildir.

AYHAN BORA KAPLAN İÇİN MÜLAKAT UYGULAMASI HUKUK DIŞIYSA, YÜKSEL KOCAMAN, BİNLERCE İNSANIN BU MÜLAKAT İLE MUHATAP OLMASINA YÖNELİK NE YAPMIŞTIR?”

Peki Ayhan Bora Kaplan gözaltına alındıktan sonra neye uğramış? Bir mülakat aşamasına tutulmuş. Yüksel Kocaman diyor ki ‘Bu mülakat aşaması, FETÖ’cülerin onu itirafa zorlamak için yaptığı bir işlemdir ve hukuki değildir.’ Bu mülakat uygulaması ilk kez Ayhan Bora Kaplan’a mı uygulanmış. Mülakat, gözaltına alınan kişinin yanında avukatı olmadan polisler tarafından ifadeye çekilmesi demek, adeta yanında avukatı olmadan hukuk dışı yöntemlerle zorlanması. Eğer Ayhan Bora Kaplan için bu mülakat uygulaması hukuk dışıysa, 2017-2020 yıllarında, 3 yıl , Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yaparken Yüksel Kocaman, binlerce insanın bu mülakat ile hukuk dışı zorlama süreçleriyle muhatap olmasına yönelik ne yapmıştır? Peki, Yüksel Kocaman’ın mülakatı eleştirmesinin amacı ne? Çünkü Ayhan Bora Kaplan, diyor ki ‘Ben, bir yüksek yargı mensubuna rüşvet olarak villa aldım. Ayrıca ben, onlara araba aldım.’ Peki, mülakattaki bu ifade neden soruşturma sırasında kayda geçirilmiyor? Demek ki birileri buraya da müdahale ediyorlar.

SUÇLULARIN SUÇLARI, ORTAYA ÇIKTIĞI ZAMAN KRİPTO FETÖ’CÜLERİ SUÇLAMA DUYGUSU DAHA NE KADAR SÜRECEK?”

Sonra avukatı aracılığıyla gerçek bir soruşturma ve ifade alma süreci başlıyor. 9 saat sürüyor, 137 sayfalık bir ifade ortaya çıkıyor. Ve Ayhan Bora Kaplan, burada açıkça emniyet görevlilerine rüşvet verdiğini, 2017 yılında kendisinden 250 bin dolar talep edildiğini, haftada 30 bin TL’lik rüşvet paralarının kendisinden istendiğini söylüyor. Peki bu duruma ilişkin Yüksel Kocaman ne söylüyor? Aslında Ayhan Bora Kaplan ve Yüksel Kocaman, aynı şeyi söylüyorlar. ‘Eminyette kripto FETÖ’cüler var. Bu kripto FETÖ’cüler Ayhan Bora Kaplan’ı gözaltına almış, mülakatı sırasında Yüksel Kocaman’ın aleyhine ifade vermeye bunu zorlamışlar.’ Türkiye’de bu suçluların suçları, buna ilişkin kanıtlar, ifadeler ortaya çıktığı zaman kripto FETÖ’cüleri suçlama duygusu daha ne kadar sürecek? Daha ne kadar suçluyu ve suçu örtmek için kullanılan bir mazeret niteliğine dönüşecek. Ayhan Bora Kaplan ile birlikte 29 gözaltı var, bunlardan 14’üne yönelik de bir tutuklama durumu ortaya çıkmış. Yüksel Kocaman, 2014-2017 yıllarında Adalet Bakanlığı’nda Müsteşar Yardımcısı. 19 Ocak 2017 tarihinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı olarak atanıyor. 19 Eylül 2020’de evleniyor, nikah şahitleri Süleyman Soylu, Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler, Türkiye Barolar Birliği’nin o dönemki başkanı Metin Feyzioğlu. Ve kendisi balayına helikopterle gidiyor. Geçmişte Adalet Bakanlığı’nda Müsteşar Yardımcılığı yapmış, maaşı belli. Cumhuriyet Başsavcılığı yapmış, maaşı belli. Geçmişte mutlaka mal varlığına ilişkin kayıtlarının da ortada olması lazım. Bu kişinin hemen nikahtan sonra saraya gidip cumhurbaşkanından icazet alması ve arkasından da balayına helikopter ile gitmesi, o gün itibarıyla Türkiye’nin en pahalı otellerinde balayı yapmasını nasıl açıklıyoruz? Bu düğünden yalnızca iki ay sonra, 27 Kasım 2020 tarihinde de Yargıtay Üyesi olarak atanıyor.

MAFYA DÜZENİ İÇERİSİNDE İNSANLARI KAÇIRAN, REZİDANSLARIN 20’NCİ KATLARINDA İNSANLARA İŞKENCE EDEN BİR SUÇ MAKİNESİNİN ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCISI, YARGITAY ÜYESİ, İÇİŞLERİ BAKANI İLE AYNI ORTAMDA NASIL BİR DURUMU OLABİLİR?”

Peki, Yüksel Kocaman ve Ayhan Bora birlikteliği, aynı ortamda bulunmaya dönüşmüş mü? Evet, Ayhan Bora Kaplan bunun defalarca olduğunu söylüyor. Ama Yüksel Kocaman, ‘Biz bir yerde oturuyorduk. Geldiler bana. Bir kişinin mekan sahibi olduğunu ve kendisinden zorla rüşvet istendiğini söylediler. Benimle görüşmek istediğini söylediler. Ben de o zaman gelsin dedim. Kendisi bana durumu anlattı ve ben de ona hukuk devletinde böyle şeyler olmaz dedim’ dedi. Ankara’da gece hayatının neredeyse sahibi olmuş, mafya düzeni içerisinde insanları kaçıran, büyük AVM’lerin, rezidansların 20’nci katlarında insanlara işkence eden adeta dişlerini çeken sonra da eğer diş ücretleri gelmediyse, dişlerini yaptırmadıysan iban gönder de sana para göndereyim diye dalga geçen bir suç makinesinin aynı ortamda, Ankara Cumhuriyet Başsavcısıyla, Yargıtay Üyesiyle, İçişleri Bakanı’yla ile nasıl bir durumu olabilir? Yani Türkiye’de suçlular Cumhuriyet başsavcılarıyla birlikte aynı ortamda olabiliyorlar mı? Biz onlara mekan sahipleri mi diyoruz? Onlar otomatik silahlar ile Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasisini korumak üzere Süleyman Soylu ile, kuzeni Sadık Soylu ile beraber TRT’de Türkiye’yi kurtaracak insanlar mıdır? Türkiye’nin bu insanlardan ve bu ilişkilerden kurtulmaya ihtiyacı vardır.

SOYLU, YERLİKAYA’YI KENDİSİNE OPERASYON ÇEKMEKLE VE BU İNTİKAM SÜRECİNİ YÖNETMEKLE Mİ SUÇLUYOR?”

Süleyman Soylu diyor ki ‘Bu bana yapılmış bir operasyondur. Operasyon çocukları devrede.’ Süleyman Soylu İçişleri Bakanıyken İstanbul Valisi olan Ali Yerlikaya, bugün İçişleri Bakanı olmuş; Ayhan Bora Kaplan’a operasyon yaptırıyor ve operasyon sonrasında da diyor ki ‘Bu ülkeyi mafyadan temizleteceğiz.’ Yani Soylu, Yerlikaya’yı kendisine operasyon çekmekle ve bu intikam sürecini yönetmekle mi suçluyor? Ayhan Bora Kaplan ve onun gibiler, Türkiye’de özgürce dolaşmaya devam mı etsinler? Türkiye bugün itibarıyla tam da bu pislik tablonun içine düşürülmüş durumdadır. Türkiye’nin emniyetini, adaletini ve güvenliğini tüm bu süreçlerden temizlemek; çağdaş, demokratik, adalete inanan bir hukuk devletine yeniden dönme zorunluğumuz vardır. Israrla bu sürecin takipçisi olacağımızı da ifade edelim. Hakkında bu kadar iddia olan Süleyman Soylu hakkında acaba dokunulmazlığının kaldırılması ve bu çerçevede hakkında bir soruşturma yürütülmesine yönelik herhangi bir işlem yapılacak mıdır? Adı geçen eski Cumhuriyet Başsavcısı hakkında, herhangi bir işlem yapılacak mıdır? Ayhan Bora Kaplan’ın beraber tutuklu bulunuğu 14 kişiden ibaret mi olacaktır, yoksa izleri çok yukarılara doğru giden bu operasyonun sonucu nereye kadar varırsa oraya kadar takip edilecek midir?”

CHP DEMOKRASİ AMACININ OLMADIĞI AÇIK OLAN AKP İLE BİRLİKTE BİR ANAYASA ÇALIŞMASININ MÜMKÜN OLMADIĞINI ANLAYACAK BİLİNCE SAHİPTİR”

Günaydın, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir anayasa çağrısı oldu, CHP bu konuda ne der” sorusuna şu yanıtı verdi:

“Meclis açıkken 6 ay sonra yerel seçimlere gideceğiz. 6 Şubat depremlerinden evvel AKP, hem ailenin korunmasını hem de başörtü serbestiyesini ele alan bir anayasa değişikliği taslağını getirmişti. Şimdi daha kapsamlı bir anayasa değişikliği niyetinde oldukları görülüyor. Türkiye’nin 1982 anayasası yerine gerçekten demokratik, sivil, özgürlükçü bir anayasayı getirme niyetimiz var ise biz bunu nerede hazırlayacağız? Bunun bir siyasal partinin mutfağında mı hazırlayacağız, sadece Meslis komisyonlarında mı hazırlayacağız? Barolar, demokratik kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları gibi toplumun tamamının katkı koyacağı bir süreci mi başlatacağız? Bu süreci başlatmış mı AKP, buna yönelik herhangi bir hazırlık var mı? Yok. O halde, yerel seçimlerden hemen önce ortaya yerde, mümkünse Meclis aritmetiğini değiştirecek, bunun siyasetini etiklerini arayan, başörtüsü oyuncağını yeniden ele geçirmeye çalışan tipik bir Erdoğan taktiği gibi görmekte yarar var. CHP’nin tutumunu çok açık ifade edelim: CHP hem Anayasa’nın hem de anayasa bağlı yasaların, genel düzenleyici işlemlerin demokratikleşmesini, sivil ve askeri vesayetten tümüyle soyutlanmasını istemektedir. Ancak demokrasi amacının olmadığı açık olan AKP ile birlikte bir anayasa çalışmasının da mümkün olmadığını anlayacak bilince sahiptir. Getirsinler taslaklarını tasarılarını, niyetlerini görelim. O çerçevede biz hep beraber bir değerlendirme yaparız.”

1982 ANAYASASININ SİVİL VE ASKERİ VESAYETİNE İLİŞKİN HANGİ ALANI AKP ORTADAN KALDIRMIŞTIR YOKSA ELE GEÇİRDİĞİ O ALANLAR ÜZERİNDE TEPİNMEYİ Mİ SEÇMİŞTİR”

“Türkiye’nin çeşitliliği ülkenin zenginliğidir. Ama siz bunu bir ayrışma ya da politikaya araç yapma vesilesi sayarsanız bu Türkiye’nin yararına sonuçlar elbette doğurmaz. Her zaman olduğu gibi yerel seçimler öncesi çeşitliliği ortaya koyarak karşısında demokrasi bloğunu dağıtmaya yönelik bir çabadır. Bu çok açık bir çabadır. Ama TBMM’de de halkta da bu konuda yeterli deneyim vardır. AKP’nin bu çabası boşa çıkacaktır. Biz nitelikli, çağdaş, demokratik bir anayasa istiyoruz. Ama bunu halkımızla beraber yaparız demokrasi karnesi belli olan AKP ile birlikte yapamayız. 1982 anayasasının sivil ve askeri vesayetine ilişkin hangi alanı AKP ortadan kaldırmıştır yoksa ele geçirdiği o alanlar üzerinde tepinmeyi mi seçmiştir.”

CHP GENEL BAŞKANI, ADI NE OLURSA OLSUN, SİZİN PİS OYUNLARINIZA ALET OLABİLECEK BİR SİYASİ AKTÖR DEĞİLDİR VE HİÇBİR ZAMAN OLMAYACAKTIR”

“Türkiye’de bu kadar suça bulaşmış insanlar varken CHP Genel Başkanı’nın 2014 yılında çok haklı olarak söylediği, ‘TBMM’de hırsızlar mı korunacak’ lafı üzerinden kendisine bir fezleke ve dolayısıyla bir ceza davası açıldığı ve İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nden kendisine bir davet kağıdı geldiğini gördük. CHP Genel Başkanı, adı ne olursa olsun, sizin pis oyunlarınıza alet olabilecek bir siyasi aktör değildir ve hiçbir zaman olmayacaktır. Biz bunu bir şans olarak görüyoruz. Açsınlar davalarını. İnanıyor ve diliyorum ki bu dava süreci, kovuşturulamamış bir düzenin de ipliğini pazara çıkartabilir.”

ÖZGÜR ÖZEL’İN DIŞINDA ADAYLIKLARINI AÇIKLAMAK İSTEYEN BAŞKA ARKADAŞLARIMIZ DA VAR. ONLARIN TAMAMI İÇİN DE GENEL MERKEZ’İN KONFERANS SALONLARI AÇIK OLACAKTIR”

“Özgür Özel, yarın bir tutum belgesi açıklayacak ve muhtemelen peşinden de CHP Genel Başkanlığına aday olacağını açıklayacak. Bunu CHP Genel Merkezi’nde yapacak, herhangi bir otelin salonunda yapmayacak. Özgür Özel’in dışında bu sürece dahil olmak isteyen, adaylıklarını açıklamak isteyen başka arkadaşlarımız da var. Onların tamamı için de Genel Merkez’in konferans salonları açık olacaktır. Çünkü bu bir demokratik yarıştır. Tüm bu süreçlere açık olabilen Türkiye’de bu nitelik ve nicelikte başka bir siyasi parti yoktur. Bunu CHP açısından bir şans ama Türkiye’nin genel siyaseti açısından büyük bir şanssızlık olarak tanımlamak isterim.”

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri