GEÇİNEMİYORUZ!!

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 02.07.2022 - 15:26, Güncelleme: 02.07.2022 - 15:26 3915+ kez okundu.
 

GEÇİNEMİYORUZ!!

Malatya Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Şube Sekreteri Hüseyin İspir, “Tarihimizin en karanlık, en zorlu süreçlerinden birisini yaşıyoruz. Akaryakıt ürünlerinden gıdaya, doğalgazdan elektriğe, ekmekten suya devam eden zam sağanağında bir gün aldığımızı ertesi gün aynı fiyattan alamaz hale geldik. Her güne yeni bir zam haberi ile başlıyoruz” dedi.

Sendika binasında, yönetim kurulu üyelerinin katılımıyla gazeteciler açıklamada bulunan İspir, son dönemlerde üst üste gelen zamlara tepki gösterdi.   İspir, TÜİK vasıtası ile enflasyon rakamlarının düşük gösterildiğini iddia ederek, “Sanal rakamlara rağmen resmi enflasyon yüzde 73,5, gıda enflasyonu yüzde 91, ulaştırma enflasyonu yüzde 108 ile son 24 yılın en yüksek noktasına çıkmış bulunuyor. Siyasal iktidar ısrarla sürdürdüğü yanlış ekonomi politikalarının sorumluluğunu almıyor. “Enflasyon tüm dünyada rekor kırıyor” diyor ancak ‘rekor kırıyor’ dedikleri ülkelerde enflasyon bizdekinin sekizde biri civarında seyrediyor. Enflasyonda OECD üyesi 36 ülke içinde en yakın rakibimize dört kat fark atarak açık ara lider konumuma yerleştik. Bizim her gün çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız gerçek enflasyon ise TÜİK resmi enflasyonun en az iki katına ulaştı. Gittikçe ağırlaşan koşullarda sadece 6 milyon kamu emekçisi ve emeklisi olarak bizler değil, adeta tüm ülke “geçinemiyoruz” diye feryat ediyor” dedi.   “Yüzde 1’lik kesimin yani patronların, sermayedarların, zenginlerin çıkarlarını korumak, onların servetlerini artırmak pahasına fatura yıllardır bizlere, yüzde 99’a kesildi” diyen İspir, açıklamalarını şöyle sürdürdü:   “Birbirinin kopyası, ülkenin kaynaklarının, bizlerden alınan vergilerin sermayeye rantiyeye, faizden beslenenlere,  savunma ve güvenlik adı altında silahlanmaya ayrıldığı bütçelerle fatura hep bize kesildi.  Zenginden daha az, yoksuldan daha çok almaya dayalı adaletsiz vergi düzeni ile fatura hep bize kesildi.  Bizden alınan vergilerin bize değil patronların, sermayenin kasasına teşvik, vergi, affı, vergi indirimi olarak aktarılmasına dayalı bu düzende fatura hep bize kesildi. Kamu Özel İşbirliği projeleri olan şehir hastanelerinin, hava limanlarının, köprülerin, yolların müteahhitlerine dolar üzerinden aktarılan garanti ödemeleriyle fatura hep bize kesildi.  Bin bir türlü Ali Cengiz oyunu ile düşük gösterilen resmi enflasyona göre artırılan maaşlarımızla, ücretlerimizle fatura hep bize kesildi.   Yandaş konfederasyonların, sendikaların “toplu sözleşmelerde” sanal rakamlardan ibaret TÜİK enflasyonuna göre yapılan maaş artışlarına attıkları imzalarla fatura yine bize kesildi. Sonuçta bu ülkenin emeği ile geçinen yüzde 99’u olarak bizler her geçen gün daha fazla yoksullaştık.  Yüzde 1 ise servetine servet kattı. Kamu emekçileri olarak 20 yıl önce asgari ücretin 3,5 katına denk gelen ortalama maaşımız bugün asgari ücretin 1,5 katına indi. Peki, Asgari ücret mi arttı? Hayır. Asgari ücret 20 yıl önce de açlık sınırının altındaydı. Bugün de altında. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 6 bin 400 yoksulluk sınırı 20 bin 500 TL’yi aştı.” İspir, önlerine yeni faturaların konulduğunu ifade ederek, “Altı ay önce dolar 18 TL’yi aşınca Kur Korumalı Mevduat Sistemine geçtiler.  “Maliyeti 12 Milyar TL’yi geçmez” dediler. Ama bizim cebimizden alıp bankada mevduatı olan zenginlere aktarılan tutar 150 milyarı aştı. Üstelik dolar birkaç ay içinde hızla yükseldi, bugün 17 TL’ye dayandı. Bu da yetmedi. Şimdide Gelire Endeksli Senet (GES) adı altında ülkenin en önemli Kamu İktisadi Teşebbüslerinin bütçeye aktarılan hâsılat paylarına göz koyuyorlar. Fatura kabardıkça kabarıyor. Önümüze konulan son fatura ise ek bütçe faturası. Bakmayın adının ek bütçe olduğuna.  İktidar mevcut bütçeye tam bir trilyon 85 milyarlık ek ödenek istiyor. Bununla bütçe giderlerinde yüzde 61.7,  bütçe gelirlerinde ise yüzde 73.4 artış hedefleniyor. Yani söz konusu olan bir ek bütçe değil, adeta duble bütçe. Peki, yılın bitmesine yedi ay varken, üstelik bizzat Maliye ve Hazine Bakanı daha on gün önce bütçenin 125 Milyar TL fazla verdiğini açıklamışken nerden çıktı bu duble bütçe? TBMM’de görüşülmekte olan yasa teklifinin gerekçesine, iktidar temsilcilerinin açıklamalarına baktığınızda gözlerimiz yaşarıyor!  Çünkü özet olarak şöyle deniyor ‘Kasamızdaki parayı memurun, emeklinin, kamu işçilerinin maaş zamlarına,  sosyal güvenliği olmayan vatandaşlara harcadık. Bu gidişle kasada para kalmayacak.  Maaşlarınıza enflasyon farkı yansıtmak başta olmak üzere yine sizin ihtiyaçlarınızı karşılamak için bütçeye bir trilyon 80 milyar TL ödenek eklememiz “zaruri” hale gelmiştir” görüşlerini ileri sürdü. “Ek ödeneğin tamamı vergilerden yani yüzde 99 olarak bizlerin sırtına yüklenen vergilerin katmerli hale getirilmesinden oluşuyor” diyen İspir, şu iddialarda bulundu: “Toplam vergi gelirleri 1 trilyon 80 milyar artışla 2 Trilyon 338 Milyara çıkarılıyor. Yani başlangıç bütçesindeki vergiler yüzde 86 artırılıyor. Bu bir önceki yılın vergi gelirine göre yüzde 101’lik bir atış demek. Gelir ve kazanç üzerinden alınan vergiler ise yani gelir vergisi ve kurumlar vergisi toplamı tam 370 milyar artırılıyor. Bu bir önceki bütçeye göre yine yüzde 101 artış demek. Kurumlar Vergisi ek ödenekle 172 artırılıyor. Ancak sermaye kesimine bu yıl için vergi indirimi, muafiyeti, istisnası adı altında toplam 336 milyar TL’lik teşvik getirildiği için yük yine bordrolulara, halka yıkılıyor. Dâhilde Alınan KDV 163 milyar daha artırılarak 338 milyara çıkarılıyor. Buna göre söz konusu vergi 2021 yılına göre yüzde 175 attırılıyor. İthalde Alınan KDV 284 milyar artırılıyor. Buna göre söz konusu vergi 2021 yılı bütçesine göre yüzde 120 artırılıyor. ÖTV ise 157 milyar artışla 377 milyara çıkarılıyor. Böylece ÖTV bir önceki yıla göre yüzde 83,5 artırılıyor.  Ama geçen yıl uygulanan eşel mobilin acısı bu yıl fazlası ile çıkarılıyor. Petrol ve doğalgaz ürünleri üzerinden alınan ÖTV 47 milyar artırılıyor. Böylece söz konusu ürünler üzerinden alınan ÖTV geçen yıla göre yüzde 155 artırılıyor. Motorlu taşıtlar üzerinden alınan ÖTV,  70 milyar ek ile geçen yıla göre yüzde 117 artırılıyor.” İspir, milyonlara müjde için yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı: “Tüm kamu emekçilerinin, emeklilerin kümülatif maaşı-ücreti 2022 yılı için en az vergi oranı artışı oranı yani yüzde 101 oranında artırılmalıdır. Bunun 7,5 puanlık kısmı Ocak- Haziran maaşlarımıza zaten yansımıştır. Buna önce yüzde 75 oranında gerçek enflasyon farkı eklenmelidir.  Ardından yüzde 7 olan “toplu sözleşme”  artışı eklenmelidir. Mevcut durumdaki gelir vergisi tarifesinde, dilim tavan-tabanlarında veya vergi oranlarında ek bütçeye paralel artış yapılmalıdır. Aksi durumda maaş artışları cebimize girmeden gelir vergisine gidecektir.  Son olarak önce iktidarın bütçeyi tek başına belirleyip ardından toplu sözleşme masasında “bütçe imkânlarımız el vermiyor” diyerek bizleri hedeflenen çarpık enflasyon rakamlarına mahkûm bırakma politikasına artık son verilmelidir.  Emekçilerin, sendikaların, halkın bütçeye katılma hakkı önündeki engeller kaldırılmalıdır. 2023 bütçesi hazırlıklarına başlanacak olan önümüzdeki Ekim ayında toplu sözleşme masası kurulmalıdır. En düşük kamu emekçisinin geliri maaşında ve eş yardımı, çocuk yardımı, kira yardımı, ulaşım yardımı gibi sosyal ödemelerde yapılacak artışlarla yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmalıdır.”
Malatya Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Şube Sekreteri Hüseyin İspir, “Tarihimizin en karanlık, en zorlu süreçlerinden birisini yaşıyoruz. Akaryakıt ürünlerinden gıdaya, doğalgazdan elektriğe, ekmekten suya devam eden zam sağanağında bir gün aldığımızı ertesi gün aynı fiyattan alamaz hale geldik. Her güne yeni bir zam haberi ile başlıyoruz” dedi.

Sendika binasında, yönetim kurulu üyelerinin katılımıyla gazeteciler açıklamada bulunan İspir, son dönemlerde üst üste gelen zamlara tepki gösterdi.

 

İspir, TÜİK vasıtası ile enflasyon rakamlarının düşük gösterildiğini iddia ederek, “Sanal rakamlara rağmen resmi enflasyon yüzde 73,5, gıda enflasyonu yüzde 91, ulaştırma enflasyonu yüzde 108 ile son 24 yılın en yüksek noktasına çıkmış bulunuyor. Siyasal iktidar ısrarla sürdürdüğü yanlış ekonomi politikalarının sorumluluğunu almıyor. “Enflasyon tüm dünyada rekor kırıyor” diyor ancak ‘rekor kırıyor’ dedikleri ülkelerde enflasyon bizdekinin sekizde biri civarında seyrediyor. Enflasyonda OECD üyesi 36 ülke içinde en yakın rakibimize dört kat fark atarak açık ara lider konumuma yerleştik. Bizim her gün çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız gerçek enflasyon ise TÜİK resmi enflasyonun en az iki katına ulaştı. Gittikçe ağırlaşan koşullarda sadece 6 milyon kamu emekçisi ve emeklisi olarak bizler değil, adeta tüm ülke “geçinemiyoruz” diye feryat ediyor” dedi.

 

“Yüzde 1’lik kesimin yani patronların, sermayedarların, zenginlerin çıkarlarını korumak, onların servetlerini artırmak pahasına fatura yıllardır bizlere, yüzde 99’a kesildi” diyen İspir, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

 

“Birbirinin kopyası, ülkenin kaynaklarının, bizlerden alınan vergilerin sermayeye rantiyeye, faizden beslenenlere,  savunma ve güvenlik adı altında silahlanmaya ayrıldığı bütçelerle fatura hep bize kesildi.  Zenginden daha az, yoksuldan daha çok almaya dayalı adaletsiz vergi düzeni ile fatura hep bize kesildi.  Bizden alınan vergilerin bize değil patronların, sermayenin kasasına teşvik, vergi, affı, vergi indirimi olarak aktarılmasına dayalı bu düzende fatura hep bize kesildi. Kamu Özel İşbirliği projeleri olan şehir hastanelerinin, hava limanlarının, köprülerin, yolların müteahhitlerine dolar üzerinden aktarılan garanti ödemeleriyle fatura hep bize kesildi.  Bin bir türlü Ali Cengiz oyunu ile düşük gösterilen resmi enflasyona göre artırılan maaşlarımızla, ücretlerimizle fatura hep bize kesildi.   Yandaş konfederasyonların, sendikaların “toplu sözleşmelerde” sanal rakamlardan ibaret TÜİK enflasyonuna göre yapılan maaş artışlarına attıkları imzalarla fatura yine bize kesildi. Sonuçta bu ülkenin emeği ile geçinen yüzde 99’u olarak bizler her geçen gün daha fazla yoksullaştık.  Yüzde 1 ise servetine servet kattı. Kamu emekçileri olarak 20 yıl önce asgari ücretin 3,5 katına denk gelen ortalama maaşımız bugün asgari ücretin 1,5 katına indi. Peki, Asgari ücret mi arttı? Hayır. Asgari ücret 20 yıl önce de açlık sınırının altındaydı. Bugün de altında. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 6 bin 400 yoksulluk sınırı 20 bin 500 TL’yi aştı.”

İspir, önlerine yeni faturaların konulduğunu ifade ederek, “Altı ay önce dolar 18 TL’yi aşınca Kur Korumalı Mevduat Sistemine geçtiler.  “Maliyeti 12 Milyar TL’yi geçmez” dediler. Ama bizim cebimizden alıp bankada mevduatı olan zenginlere aktarılan tutar 150 milyarı aştı. Üstelik dolar birkaç ay içinde hızla yükseldi, bugün 17 TL’ye dayandı. Bu da yetmedi. Şimdide Gelire Endeksli Senet (GES) adı altında ülkenin en önemli Kamu İktisadi Teşebbüslerinin bütçeye aktarılan hâsılat paylarına göz koyuyorlar. Fatura kabardıkça kabarıyor. Önümüze konulan son fatura ise ek bütçe faturası. Bakmayın adının ek bütçe olduğuna.  İktidar mevcut bütçeye tam bir trilyon 85 milyarlık ek ödenek istiyor. Bununla bütçe giderlerinde yüzde 61.7,  bütçe gelirlerinde ise yüzde 73.4 artış hedefleniyor. Yani söz konusu olan bir ek bütçe değil, adeta duble bütçe. Peki, yılın bitmesine yedi ay varken, üstelik bizzat Maliye ve Hazine Bakanı daha on gün önce bütçenin 125 Milyar TL fazla verdiğini açıklamışken nerden çıktı bu duble bütçe? TBMM’de görüşülmekte olan yasa teklifinin gerekçesine, iktidar temsilcilerinin açıklamalarına baktığınızda gözlerimiz yaşarıyor!  Çünkü özet olarak şöyle deniyor ‘Kasamızdaki parayı memurun, emeklinin, kamu işçilerinin maaş zamlarına,  sosyal güvenliği olmayan vatandaşlara harcadık. Bu gidişle kasada para kalmayacak.  Maaşlarınıza enflasyon farkı yansıtmak başta olmak üzere yine sizin ihtiyaçlarınızı karşılamak için bütçeye bir trilyon 80 milyar TL ödenek eklememiz “zaruri” hale gelmiştir” görüşlerini ileri sürdü.

Ek ödeneğin tamamı vergilerden yani yüzde 99 olarak bizlerin sırtına yüklenen vergilerin katmerli hale getirilmesinden oluşuyor” diyen İspir, şu iddialarda bulundu:

Toplam vergi gelirleri 1 trilyon 80 milyar artışla 2 Trilyon 338 Milyara çıkarılıyor. Yani başlangıç bütçesindeki vergiler yüzde 86 artırılıyor. Bu bir önceki yılın vergi gelirine göre yüzde 101’lik bir atış demek. Gelir ve kazanç üzerinden alınan vergiler ise yani gelir vergisi ve kurumlar vergisi toplamı tam 370 milyar artırılıyor. Bu bir önceki bütçeye göre yine yüzde 101 artış demek. Kurumlar Vergisi ek ödenekle 172 artırılıyor. Ancak sermaye kesimine bu yıl için vergi indirimi, muafiyeti, istisnası adı altında toplam 336 milyar TL’lik teşvik getirildiği için yük yine bordrolulara, halka yıkılıyor. Dâhilde Alınan KDV 163 milyar daha artırılarak 338 milyara çıkarılıyor. Buna göre söz konusu vergi 2021 yılına göre yüzde 175 attırılıyor. İthalde Alınan KDV 284 milyar artırılıyor. Buna göre söz konusu vergi 2021 yılı bütçesine göre yüzde 120 artırılıyor. ÖTV ise 157 milyar artışla 377 milyara çıkarılıyor. Böylece ÖTV bir önceki yıla göre yüzde 83,5 artırılıyor.  Ama geçen yıl uygulanan eşel mobilin acısı bu yıl fazlası ile çıkarılıyor. Petrol ve doğalgaz ürünleri üzerinden alınan ÖTV 47 milyar artırılıyor. Böylece söz konusu ürünler üzerinden alınan ÖTV geçen yıla göre yüzde 155 artırılıyor. Motorlu taşıtlar üzerinden alınan ÖTV,  70 milyar ek ile geçen yıla göre yüzde 117 artırılıyor.”

İspir, milyonlara müjde için yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı:

“Tüm kamu emekçilerinin, emeklilerin kümülatif maaşı-ücreti 2022 yılı için en az vergi oranı artışı oranı yani yüzde 101 oranında artırılmalıdır. Bunun 7,5 puanlık kısmı Ocak- Haziran maaşlarımıza zaten yansımıştır. Buna önce yüzde 75 oranında gerçek enflasyon farkı eklenmelidir.  Ardından yüzde 7 olan “toplu sözleşme”  artışı eklenmelidir. Mevcut durumdaki gelir vergisi tarifesinde, dilim tavan-tabanlarında veya vergi oranlarında ek bütçeye paralel artış yapılmalıdır. Aksi durumda maaş artışları cebimize girmeden gelir vergisine gidecektir.  Son olarak önce iktidarın bütçeyi tek başına belirleyip ardından toplu sözleşme masasında “bütçe imkânlarımız el vermiyor” diyerek bizleri hedeflenen çarpık enflasyon rakamlarına mahkûm bırakma politikasına artık son verilmelidir.  Emekçilerin, sendikaların, halkın bütçeye katılma hakkı önündeki engeller kaldırılmalıdır. 2023 bütçesi hazırlıklarına başlanacak olan önümüzdeki Ekim ayında toplu sözleşme masası kurulmalıdır. En düşük kamu emekçisinin geliri maaşında ve eş yardımı, çocuk yardımı, kira yardımı, ulaşım yardımı gibi sosyal ödemelerde yapılacak artışlarla yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmalıdır.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri