Avukatlar, 121’inci Adalet Nöbeti’ni Depremde Hayatını Kaybedenler İçin Tuttu

Gündem (Anka) - Anka Haber Ajansı | 23.02.2023 - 16:17, Güncelleme: 23.02.2023 - 16:17 48590+ kez okundu.
 

Avukatlar, 121’inci Adalet Nöbeti’ni Depremde Hayatını Kaybedenler İçin Tuttu

İstanbul’da avukatlar, 121’inci Adalet Nöbeti’ni, Kahramanmaraşlı depremlerde yaşamını yitirenler için tuttu. İstanbul Barosu Avukat Hakları Grubu adına konuşan Mehmet Can Seyhan, “Biz avukatlar, er veya geç, imar affı başta olmak üzere idari veya fiili ihmallerle depremde yıkılan binalardaki kayıplarımız arasında nedensellik bağı bulunup bulunmadığı, kayıplarımızın ölüm sebebinin deprem sonrası müdahalenin gecikmesinden kaynaklı olup olmadığını araştıracak, bu konuları açıklığa kavuşturacak ve sorumluların yargılanmasını sağlayacağız” dedi.

İstanbul Adliyesi’nde bugün bir araya gelen avukatlar, “Depremi afete dönüştüren, bilimi dışlayan sorumsuzluktur” ve “Adalet” yazılı pankartlar açarak, ‘Deprem için Adalet Nöbeti’ tuttu. Adliye’nin atrium alanından toplanan avukatlar, buradan alkışlarla adliyenin önüne çıktı. 121’incisi yapılan Adalet Nöbeti’ne, Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu, İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen ile çok sayıda avukat katıldı.  Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen, şöyle konuştu: “YETKİ VE SORUMLULUK VERİLENLERİN LİYAKATSİZLİĞİ, ON BİNLERCE YURTTAŞIMIZIN HAYATINI KAYBETMESİNE NEDEN OLMUŞTUR: Coğrafyamızın çok büyük bir kısmının deprem riski içermesi ve bilim, meslek insanlarının tüm uyarılarına rağmen ne yazık ki hiçbir önlem alınmadığını da hep birlikte yaşayarak görmüş olduk. Yetki ve sorumluluk verilenlerin liyakatsizliği, imar barışı adı altında kaçak ve güvensiz yapılara getirilen aflar, inşaat sektöründeki yolsuzluklar, denetimsizlik ve rant hırsları, on binlerce yurttaşımızın hayatını kaybetmesine neden olmuştur.  AFET SÜRECİ YÖNETİLEMEDİ: Afet sürecinin yönetilememesi, arama-kurtarma çalışmalarında geç ve yetersiz kalınması, can kayıplarının artmasının önemli bir sebebidir. Tüm bunlara rağmen, yetkililerin sorumluluk olarak afeti yönetmek bir yana, depremzedelerin çığlıklarını duymazdan gelen, parmak sallayarak ve tehditkâr tavırlarla halkı suçlayan, en temel hak olan doğru haber alma hakkına yasaklar getiren girişimleri gördük. Ancak Gezi direnişinden bu yana itibarsızlaştırılmaya çalışılan emek, meslek örgütleri, demokratik kitle kuruluşları ve gönüllüler, depremde dayanışmaya ilk koşanlar oldu.  İKTİDARIN TÜM ENGELLEMELERİNE RAĞMEN, GEZİ GÜNLERİNDE OLDUĞU GİBİ HALKIN DAYANIŞMASI EN ÖNDEYDİ: İktidarın tüm olumsuz tavırlarına ve engellemelerine rağmen, Gezi günlerinde olduğu gibi halkın dayanışması, yaraları sarmak için yine en öndeydi. Ve yaşanılan, bu süreçte haksız ve hukuksuz bir biçimde Gezi Davası’nda tutuklanan arkadaşlarımız Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman, mesleki bilgi ve birikimlerini içeriden halkımızla paylaşmaya devam ediyorlar.  ON BİNLERCE YURTTAŞIMIZIN HAYATINI KAYBETMESİNE NEDEN OLANLARDAN HESAP SORMAK HEPİMİZİN GÖREVİ: Bugün artık önümüzde yeni bir mücadele alanı daha, hayati bir gereklilik olarak durmaktadır. Yaşadığımız depremi afete dönüştüren, zamanında önlem almayan, bilim ve meslek insanlarının raporlarına gözlerini kapatan, sözlerine kulaklarını tıkayan ve on binlerce yurttaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan yetkililerden ve rant hırsına kurban edilerek sağlıksız, güvencesiz yaşam alanları oluşmasında katkısı olanlardan hesap sormak hepimizin görevidir.”  “DEVLETİN BÖLGEDEKİ ACİZLİĞİNİ ÇOK ACI BİR TECRÜBEYLE ÖĞRENDİK”  İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, “Birileri, hâlâ bu faciadan ders çıkarmadan bizlere, barolara, avukatlara, STK’lara parmak sallamaya devam ediyor. Şöyle bir anlayışı görüyoruz; maden cinayetlerine ‘Bu, işin fıtratında zaten bu var’, ‘Deprem zaten kaderdir’ diyen bir anlayışla mücadele etmeye devam ediyoruz. Devletin bölgedeki acizliğini, koordinasyon yetersizliğini, oryantasyonunun olmadığını çok acı bir tecrübeyle öğrendik” diye konuştu.  “BİZLER BU DEPREMLE ENKAZ ALTINDA KALMADIK. BU DEPREM BİZE, UZUN ZAMANDIR BİR ENKAZ ALTINDA YAŞADIĞIMIZI GÖSTERDİ”  Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu da şunları söyledi:  “Depremin ertesi günü Hatay’da olmuş birisi olarak, benim için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bizler, bu depremle enkaz altında kalmadık. Aslında bu deprem bize, uzun zamandır bir enkaz altında yaşadığımızı gösterdi. Kurallar toplumu olmadığımızı, hukukun üstünlüğü değil üstünlerin hukukunda nasıl bir enkazın altında kaldığımızı gösterdi. O yüzden şimdi yeni bir başlangıç yapmak zorundayız. O yüzden şimdi, tam da tarihin bu döneminde bir karar vermek zorundayız. Yapılacak seçim açık ve net. Ya sefaleti tercih edeceksiniz ya adaleti. Adalet deyince ne anlıyorsunuz? Ben, liyakati anlıyorum. Liyakatli insanların o kurumların başında olmasını, o süreçlerin yönetilmesini anlıyorum. Var mıydı? Hayır. Biz, bu depremle şunu da gördük; aslında kurumlarımız da yokmuş. O kurumlarımızın tamamen içi boşaltılmış. Liyakatsiz insanlar tarafından yönetiliyor.”  YIKILAN BİNADAN MESLEKTAŞI İÇİN MOLOZ ÖRNEĞİ ALMIŞ Köroğlu, bir avukatın kendisini arayarak, kardeşinin cenazesini defnettiğini söyleyip kardeşinin hiçbir eşyasını alamadığını, kendisinden enkazdan taş, moloz gibi bir şey almasını istediğini söyleyerek, “Binayı zor bulduk, yıkılmıştı ama o binadan bunu aldım ve o meslektaşıma teslim edeceğim. Bir baro başkanı olarak benden istenmesi gereken, bir avukatın beklentisi bu değildi. Bunu da yaptım. Ama bize bunu yapmak zorunda bırakanlar artık bunun hesabını versin istiyorum” dedi. Depremde Hatay Barosu’na kayıtlı olan annesi Hatice Can ile babası Mithat Can’ı Hatay’da yıkılan evlerinde kaybeden avukat Eren Can ise şöyle konuştu:   “ÖFKEMİZİ, ACIMIZLA YOĞURARAK DOĞRU YERE YÖNELTMELİYİZ: Bugün burada benim için konuşma yapmak oldukça güç. Hem acılıyım hem öfkeliyim. Ama bu öfkemizi, en azından acımızla yoğurarak doğru yere yöneltmeliyiz diye düşünüyorum. Biz, 6 Şubat sabahı bir kabusa uyandık. Hem annemi hem babamı ne yazık ki aynı gün depremle beraber kaybettik. Arkadaşlarımızı, komşularımızı kaybettik. Şehrimiz yerle bir oldu. Ben İstanbul’dan yola çıkarak doğrudan Hatay’a gittiğimde, daha depremin üzerinden 24 saat geçmeden oraya vardığımda hiçbir arama-kurtarma çalışması yoktu, hiçbir yardım faaliyeti yoktu. Tamamen bir şehir kaderine terk edilmişti. Orada sadece gönüllüleri gördük biz, 3-4 gün boyunca. O yüzden onlara da aslında bir teşekkür etmek gerekiyor. Arama-kurtarma çalışmalarında canla başla, el yordamıyla insanları kurtarmaya çalışan sadece gönüllüler ve sivil yurttaşlar vardı.  BUNA ‘FELAKET’ DENİYOR, BEN BU SÖZÜ KABUL EDEMİYORUM. BUNA ‘CİNAYET’ DEMEK GEREKİYOR: Babam, bundan 4 sene önce barış istediği için haksız bir şekilde gözaltına alınmıştı. 4 gün gözaltında tutulup tutuklamaya sevk edildikten sonra serbest bırakılmıştı. Ve o zaman verdiği bir röportajda şunu söylemişti; ‘Mücadeleden emekli olunmaz. Ömrümün son gününe kadar mücadele edeceğim’. Evet, ne yazık ki babamın kaybı, annemin kaybı bile bir mücadele konusu oldu. Onların son anına kadar biz, onları enkazdan kurtarma mücadelesini verdik. Buna ‘’felaket deniyor, ben bu sözü kabul edemiyorum. Buna ‘cinayet’ demek gerekiyor. Onlarca insan kurtarılabilirdi. Onlarca enkazdan ses geliyordu. Ama bu konuda hiçbir şey yapılmadı. Yapılamadı ve insanlar kaderine ve ölüme terk edildi.  YALNIZ BIRAKILARAK ORADA KADERİMİZE TERK EDİLDİK: Öfkemiz çok büyük. Biz, orada en büyük çaresizliği yaşadık. Annemle babamın olduğu enkazda 15 yaşında bir kız çocuğundan ses aldık. Ona ulaşıldı, su verildi, üzerinde bir beton blok vardı. Ama bir hilti bulunamadı, basit bir hilti. Gözümüzün önünde insanlar can verdi. Onların ölümüne tanıklık ettik. Depremin ardından ikinci gün, üçüncü gün, dördüncü gün; günler ardı ardına geçti ancak hiçbir profesyonel arama-kurtarma faaliyeti yapılamadan yalnız bırakılarak orada kaderimize terk edildik.  TWİTTER’DAN VİNÇ ÇAĞRISI YAPTIĞIMIZ GÜN BANT DARALTILMASI YAPILDI: Deprem bölgesinde yaşadığımız en büyük problemlerden biri iletişim konusuydu. Telefonlar çekmiyordu, oraya getirmek istediğimiz kepçeler, vinçler, iş makinaları, arama-kurtarma ekipleri, yıkık enkazları bulamıyordu. Ve biz orada ne yaşadık? Cumhurbaşkanı’nın Antakya’ya geldiği gün, bir de üstüne Twitter’da bant daraltması yapıldı. Biz aynı gün Twitter’dan vinç çağrısı yapıyorduk. Biz, bir de bununla karşılaştık. Bu şekilde de arama-kurtarma çabalarımız sekteye uğratıldı. Bugün halen Antakya’da, Defne’de, Samandağ’da insanlar en basit bir çadıra dahi erişemedi.  SİYASAL İKTİDAR, TÜM KADROLARIYLA BİR ZAFİYET İÇİNDE: Siyasal iktidar, tüm kadrolarıyla bir zafiyet içinde. Deprem, doğanın bir olgusu. Çözümü ve alınacak tedbirler belliyken 20 yıldır bu önlemler alınmadı. Hem orada hem İstanbul’da rant için dolgu alanları imara açılıp gökdelenler dikilirken halk için depreme karşı rantı odaklamayan bir kentsel dönüşüm asla konuşulmadı. Öfkemiz çok büyük. Ve bunun üstüne, Cumhurbaşkanı’nın ‘Not ediyoruz’ söylemiyle karşılaştık. 5 Şubat ile 6 Şubat ile neyimiz kaldı kaybedecek. Artık biz korkmuyoruz. Ve ben, buradaki meslektaşlarımın da ve burayı izleyen yurttaşların da korkmadığını biliyorum.  BİZE REVA GÖRÜLEN ÖLÜMÜ NOT EDİYORUZ: Asıl biz not ediyoruz. Bize reva görülen ölümü, yapılmayan denetimleri, gelmeyen yardımları not. Ve söz veriyoruz. Ben, burada önce kendi kaybettiğim anneme, babama söz veriyorum. Komşularımıza, Antakya halkına, Hatay halkına ve depremde hayatını kaybeden bütün yurttaşların yakınlarına söz veriyoruz. Bu katliam hesapsız kalmayacak, ihmalleri olanların hepsinden hesap sorulması için elimizden geleni yapacağız. Hesapsız bırakmayacağız.” “BU TOPLUM ONURUYLA YAŞAMAYI HAK EDİYOR VE YAŞAYACAKTIR” Katılımcı avukatlar adına konuşan Eren Çoban, “Bu toplum tehdide, hakarete, küfre maruz kaldı. Şuna inanın; bu toplum küfrü, hakareti, tehdidi, terbiyesizliği, namussuzluğu, ahlaksızlığı ve adiliği hak etmiyor. Onuruyla, refahıyla yaşamayı hak ediyor ve yaşayacaktır” dedi.  “BUGÜN ÜZÜNTÜMÜZÜ İFADE ETMEYE DEĞİL, HESAP SORACAĞIMIZI HAYKIRMAYA GELDİK”  İstanbul Barosu Avukat Hakları Grubu adına konuşan Mehmet Can Seyhan ise şunları söyledi:  “Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında 11 ilimizdeki insanlarımız canlılarını kaybetmişlerdir. Hâlâ kayıplarımızda, kimler olduğu, kaç can yitirdiğimiz tam olarak belirli değildir. Acımızın tarifi yoktur. Ama bugün, üzüntümüzü ifade etmeye değil, hesap soracağımızı haykırmaya geldik. BİZ AVUKATLAR, SORUMLULARIN YARGILANMASINI SAĞLAYACAĞIZ: Biz avukatlar, er veya geç, imar affı başta olmak üzere idari veya fiili ihmallerle depremde yıkılan binalardaki kayıplarımız arasında nedensellik bağı bulunup bulunmadığı, kayıplarımızın ölüm sebebinin deprem sonrası müdahalenin gecikmesinden kaynaklı olup olmadığını, ilk depremden tam 15 gün sonra, 21 Şubat 2023 akşamı Hatay Defne merkezinde yaşanan depremde, çadır bulamadığı için ya da binasına az hasarlı raporu verilmesine güvenerek hasarlı binasına tekrar girip göçük altında kalan insanlarımızın olup olmadığını, özellikle ilk günlerde yardımların ulaştırılmasında yaşanan güvenlik problemlerinde idarenin kusur veya ihmalinin bulunup bulunmadığını araştıracak; bu konuları açıklığa kavuşturacak ve sorumluların yargılanmasını sağlayacağız. Biz avukatlar, depremzede çocuklar ile evlenmeyi meşrulaştırma gayretindeki kişi ve kurumlara da fırsat vermeyecek, çocuklarımızı onlardan koruyacağız.”
İstanbul’da avukatlar, 121’inci Adalet Nöbeti’ni, Kahramanmaraşlı depremlerde yaşamını yitirenler için tuttu. İstanbul Barosu Avukat Hakları Grubu adına konuşan Mehmet Can Seyhan, “Biz avukatlar, er veya geç, imar affı başta olmak üzere idari veya fiili ihmallerle depremde yıkılan binalardaki kayıplarımız arasında nedensellik bağı bulunup bulunmadığı, kayıplarımızın ölüm sebebinin deprem sonrası müdahalenin gecikmesinden kaynaklı olup olmadığını araştıracak, bu konuları açıklığa kavuşturacak ve sorumluların yargılanmasını sağlayacağız” dedi.

İstanbul Adliyesi’nde bugün bir araya gelen avukatlar, “Depremi afete dönüştüren, bilimi dışlayan sorumsuzluktur” ve “Adalet” yazılı pankartlar açarak, ‘ Deprem için Adalet Nöbeti’ tuttu. Adliye’nin atrium alanından toplanan avukatlar, buradan alkışlarla adliyenin önüne çıktı. 121’incisi yapılan Adalet Nöbeti’ne, Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu, İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen ile çok sayıda avukat katıldı. 

Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen, şöyle konuştu:

“YETKİ VE SORUMLULUK VERİLENLERİN LİYAKATSİZLİĞİ, ON BİNLERCE YURTTAŞIMIZIN HAYATINI KAYBETMESİNE NEDEN OLMUŞTUR: Coğrafyamızın çok büyük bir kısmının deprem riski içermesi ve bilim, meslek insanlarının tüm uyarılarına rağmen ne yazık ki hiçbir önlem alınmadığını da hep birlikte yaşayarak görmüş olduk. Yetki ve sorumluluk verilenlerin liyakatsizliği, imar barışı adı altında kaçak ve güvensiz yapılara getirilen aflar, inşaat sektöründeki yolsuzluklar, denetimsizlik ve rant hırsları, on binlerce yurttaşımızın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. 

AFET SÜRECİ YÖNETİLEMEDİ: Afet sürecinin yönetilememesi, arama-kurtarma çalışmalarında geç ve yetersiz kalınması, can kayıplarının artmasının önemli bir sebebidir. Tüm bunlara rağmen, yetkililerin sorumluluk olarak afeti yönetmek bir yana, depremzedelerin çığlıklarını duymazdan gelen, parmak sallayarak ve tehditkâr tavırlarla halkı suçlayan, en temel hak olan doğru haber alma hakkına yasaklar getiren girişimleri gördük. Ancak Gezi direnişinden bu yana itibarsızlaştırılmaya çalışılan emek, meslek örgütleri, demokratik kitle kuruluşları ve gönüllüler, depremde dayanışmaya ilk koşanlar oldu. 

İKTİDARIN TÜM ENGELLEMELERİNE RAĞMEN, GEZİ GÜNLERİNDE OLDUĞU GİBİ HALKIN DAYANIŞMASI EN ÖNDEYDİ: İktidarın tüm olumsuz tavırlarına ve engellemelerine rağmen, Gezi günlerinde olduğu gibi halkın dayanışması, yaraları sarmak için yine en öndeydi. Ve yaşanılan, bu süreçte haksız ve hukuksuz bir biçimde Gezi Davası’nda tutuklanan arkadaşlarımız Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman, mesleki bilgi ve birikimlerini içeriden halkımızla paylaşmaya devam ediyorlar. 

ON BİNLERCE YURTTAŞIMIZIN HAYATINI KAYBETMESİNE NEDEN OLANLARDAN HESAP SORMAK HEPİMİZİN GÖREVİ: Bugün artık önümüzde yeni bir mücadele alanı daha, hayati bir gereklilik olarak durmaktadır. Yaşadığımız depremi afete dönüştüren, zamanında önlem almayan, bilim ve meslek insanlarının raporlarına gözlerini kapatan, sözlerine kulaklarını tıkayan ve on binlerce yurttaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan yetkililerden ve rant hırsına kurban edilerek sağlıksız, güvencesiz yaşam alanları oluşmasında katkısı olanlardan hesap sormak hepimizin görevidir.” 

“DEVLETİN BÖLGEDEKİ ACİZLİĞİNİ ÇOK ACI BİR TECRÜBEYLE ÖĞRENDİK” 

İzmir Barosu Başkanı Sefa Yılmaz, “Birileri, hâlâ bu faciadan ders çıkarmadan bizlere, barolara, avukatlara, STK’lara parmak sallamaya devam ediyor. Şöyle bir anlayışı görüyoruz; maden cinayetlerine ‘Bu, işin fıtratında zaten bu var’, ‘ Deprem zaten kaderdir’ diyen bir anlayışla mücadele etmeye devam ediyoruz. Devletin bölgedeki acizliğini, koordinasyon yetersizliğini, oryantasyonunun olmadığını çok acı bir tecrübeyle öğrendik” diye konuştu. 

“BİZLER BU DEPREMLE ENKAZ ALTINDA KALMADIK. BU DEPREM BİZE, UZUN ZAMANDIR BİR ENKAZ ALTINDA YAŞADIĞIMIZI GÖSTERDİ” 

Ankara Barosu Başkanı Mustafa Köroğlu da şunları söyledi: 

“Depremin ertesi günü Hatay’da olmuş birisi olarak, benim için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bizler, bu depremle enkaz altında kalmadık. Aslında bu deprem bize, uzun zamandır bir enkaz altında yaşadığımızı gösterdi. Kurallar toplumu olmadığımızı, hukukun üstünlüğü değil üstünlerin hukukunda nasıl bir enkazın altında kaldığımızı gösterdi. O yüzden şimdi yeni bir başlangıç yapmak zorundayız. O yüzden şimdi, tam da tarihin bu döneminde bir karar vermek zorundayız. Yapılacak seçim açık ve net. Ya sefaleti tercih edeceksiniz ya adaleti. Adalet deyince ne anlıyorsunuz? Ben, liyakati anlıyorum. Liyakatli insanların o kurumların başında olmasını, o süreçlerin yönetilmesini anlıyorum. Var mıydı? Hayır. Biz, bu depremle şunu da gördük; aslında kurumlarımız da yokmuş. O kurumlarımızın tamamen içi boşaltılmış. Liyakatsiz insanlar tarafından yönetiliyor.” 

YIKILAN BİNADAN MESLEKTAŞI İÇİN MOLOZ ÖRNEĞİ ALMIŞ

Köroğlu, bir avukatın kendisini arayarak, kardeşinin cenazesini defnettiğini söyleyip kardeşinin hiçbir eşyasını alamadığını, kendisinden enkazdan taş, moloz gibi bir şey almasını istediğini söyleyerek, “Binayı zor bulduk, yıkılmıştı ama o binadan bunu aldım ve o meslektaşıma teslim edeceğim. Bir baro başkanı olarak benden istenmesi gereken, bir avukatın beklentisi bu değildi. Bunu da yaptım. Ama bize bunu yapmak zorunda bırakanlar artık bunun hesabını versin istiyorum” dedi.

Depremde Hatay Barosu’na kayıtlı olan annesi Hatice Can ile babası Mithat Can’ı Hatay’da yıkılan evlerinde kaybeden avukat Eren Can ise şöyle konuştu:  

“ÖFKEMİZİ, ACIMIZLA YOĞURARAK DOĞRU YERE YÖNELTMELİYİZ: Bugün burada benim için konuşma yapmak oldukça güç. Hem acılıyım hem öfkeliyim. Ama bu öfkemizi, en azından acımızla yoğurarak doğru yere yöneltmeliyiz diye düşünüyorum. Biz, 6 Şubat sabahı bir kabusa uyandık. Hem annemi hem babamı ne yazık ki aynı gün depremle beraber kaybettik. Arkadaşlarımızı, komşularımızı kaybettik. Şehrimiz yerle bir oldu. Ben İstanbul’dan yola çıkarak doğrudan Hatay’a gittiğimde, daha depremin üzerinden 24 saat geçmeden oraya vardığımda hiçbir arama-kurtarma çalışması yoktu, hiçbir yardım faaliyeti yoktu. Tamamen bir şehir kaderine terk edilmişti. Orada sadece gönüllüleri gördük biz, 3-4 gün boyunca. O yüzden onlara da aslında bir teşekkür etmek gerekiyor. Arama-kurtarma çalışmalarında canla başla, el yordamıyla insanları kurtarmaya çalışan sadece gönüllüler ve sivil yurttaşlar vardı. 

BUNA ‘FELAKET’ DENİYOR, BEN BU SÖZÜ KABUL EDEMİYORUM. BUNA ‘CİNAYET’ DEMEK GEREKİYOR: Babam, bundan 4 sene önce barış istediği için haksız bir şekilde gözaltına alınmıştı. 4 gün gözaltında tutulup tutuklamaya sevk edildikten sonra serbest bırakılmıştı. Ve o zaman verdiği bir röportajda şunu söylemişti; ‘Mücadeleden emekli olunmaz. Ömrümün son gününe kadar mücadele edeceğim’. Evet, ne yazık ki babamın kaybı, annemin kaybı bile bir mücadele konusu oldu. Onların son anına kadar biz, onları enkazdan kurtarma mücadelesini verdik. Buna ‘’felaket deniyor, ben bu sözü kabul edemiyorum. Buna ‘cinayet’ demek gerekiyor. Onlarca insan kurtarılabilirdi. Onlarca enkazdan ses geliyordu. Ama bu konuda hiçbir şey yapılmadı. Yapılamadı ve insanlar kaderine ve ölüme terk edildi. 

YALNIZ BIRAKILARAK ORADA KADERİMİZE TERK EDİLDİK: Öfkemiz çok büyük. Biz, orada en büyük çaresizliği yaşadık. Annemle babamın olduğu enkazda 15 yaşında bir kız çocuğundan ses aldık. Ona ulaşıldı, su verildi, üzerinde bir beton blok vardı. Ama bir hilti bulunamadı, basit bir hilti. Gözümüzün önünde insanlar can verdi. Onların ölümüne tanıklık ettik. Depremin ardından ikinci gün, üçüncü gün, dördüncü gün; günler ardı ardına geçti ancak hiçbir profesyonel arama-kurtarma faaliyeti yapılamadan yalnız bırakılarak orada kaderimize terk edildik. 

TWİTTER’DAN VİNÇ ÇAĞRISI YAPTIĞIMIZ GÜN BANT DARALTILMASI YAPILDI:  Deprem bölgesinde yaşadığımız en büyük problemlerden biri iletişim konusuydu. Telefonlar çekmiyordu, oraya getirmek istediğimiz kepçeler, vinçler, iş makinaları, arama-kurtarma ekipleri, yıkık enkazları bulamıyordu. Ve biz orada ne yaşadık? Cumhurbaşkanı’nın Antakya’ya geldiği gün, bir de üstüne Twitter’da bant daraltması yapıldı. Biz aynı gün Twitter’dan vinç çağrısı yapıyorduk. Biz, bir de bununla karşılaştık. Bu şekilde de arama-kurtarma çabalarımız sekteye uğratıldı. Bugün halen Antakya’da, Defne’de, Samandağ’da insanlar en basit bir çadıra dahi erişemedi. 

SİYASAL İKTİDAR, TÜM KADROLARIYLA BİR ZAFİYET İÇİNDE: Siyasal iktidar, tüm kadrolarıyla bir zafiyet içinde. Deprem, doğanın bir olgusu. Çözümü ve alınacak tedbirler belliyken 20 yıldır bu önlemler alınmadı. Hem orada hem İstanbul’da rant için dolgu alanları imara açılıp gökdelenler dikilirken halk için depreme karşı rantı odaklamayan bir kentsel dönüşüm asla konuşulmadı. Öfkemiz çok büyük. Ve bunun üstüne, Cumhurbaşkanı’nın ‘Not ediyoruz’ söylemiyle karşılaştık. 5 Şubat ile 6 Şubat ile neyimiz kaldı kaybedecek. Artık biz korkmuyoruz. Ve ben, buradaki meslektaşlarımın da ve burayı izleyen yurttaşların da korkmadığını biliyorum. 

BİZE REVA GÖRÜLEN ÖLÜMÜ NOT EDİYORUZ: Asıl biz not ediyoruz. Bize reva görülen ölümü, yapılmayan denetimleri, gelmeyen yardımları not. Ve söz veriyoruz. Ben, burada önce kendi kaybettiğim anneme, babama söz veriyorum. Komşularımıza, Antakya halkına, Hatay halkına ve depremde hayatını kaybeden bütün yurttaşların yakınlarına söz veriyoruz. Bu katliam hesapsız kalmayacak, ihmalleri olanların hepsinden hesap sorulması için elimizden geleni yapacağız. Hesapsız bırakmayacağız.”

“BU TOPLUM ONURUYLA YAŞAMAYI HAK EDİYOR VE YAŞAYACAKTIR”

Katılımcı avukatlar adına konuşan Eren Çoban, “Bu toplum tehdide, hakarete, küfre maruz kaldı. Şuna inanın; bu toplum küfrü, hakareti, tehdidi, terbiyesizliği, namussuzluğu, ahlaksızlığı ve adiliği hak etmiyor. Onuruyla, refahıyla yaşamayı hak ediyor ve yaşayacaktır” dedi. 

“BUGÜN ÜZÜNTÜMÜZÜ İFADE ETMEYE DEĞİL, HESAP SORACAĞIMIZI HAYKIRMAYA GELDİK” 

İstanbul Barosu Avukat Hakları Grubu adına konuşan Mehmet Can Seyhan ise şunları söyledi: 

“Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında 11 ilimizdeki insanlarımız canlılarını kaybetmişlerdir. Hâlâ kayıplarımızda, kimler olduğu, kaç can yitirdiğimiz tam olarak belirli değildir. Acımızın tarifi yoktur. Ama bugün, üzüntümüzü ifade etmeye değil, hesap soracağımızı haykırmaya geldik.

BİZ AVUKATLAR, SORUMLULARIN YARGILANMASINI SAĞLAYACAĞIZ: Biz avukatlar, er veya geç, imar affı başta olmak üzere idari veya fiili ihmallerle depremde yıkılan binalardaki kayıplarımız arasında nedensellik bağı bulunup bulunmadığı, kayıplarımızın ölüm sebebinin deprem sonrası müdahalenin gecikmesinden kaynaklı olup olmadığını, ilk depremden tam 15 gün sonra, 21 Şubat 2023 akşamı Hatay Defne merkezinde yaşanan depremde, çadır bulamadığı için ya da binasına az hasarlı raporu verilmesine güvenerek hasarlı binasına tekrar girip göçük altında kalan insanlarımızın olup olmadığını, özellikle ilk günlerde yardımların ulaştırılmasında yaşanan güvenlik problemlerinde idarenin kusur veya ihmalinin bulunup bulunmadığını araştıracak; bu konuları açıklığa kavuşturacak ve sorumluların yargılanmasını sağlayacağız. Biz avukatlar, depremzede çocuklar ile evlenmeyi meşrulaştırma gayretindeki kişi ve kurumlara da fırsat vermeyecek, çocuklarımızı onlardan koruyacağız.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri