Ağbaba: Sendikalaşmanın Devlet Tarafından Teşvik Edilmesi Gerekiyor

Gündem (Anka) - Anka Haber Ajansı | 25.11.2022 - 16:37, Güncelleme: 25.11.2022 - 16:37 1315+ kez okundu.
 

Ağbaba: Sendikalaşmanın Devlet Tarafından Teşvik Edilmesi Gerekiyor

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Türkiye Enerji, Su ve Gaz İşçileri Sendikası (TES-İŞ) Genel Başkanlığı’na yeni seçilen İrfan Kabaloğlu’nu ziyaret etti. Ağbaba, “Sendikanın partisi olmaz, partinin de sendikası olmaz. Biz hiçbir kurumda sendikaların, işverenlerin sendika tercihi yapmasını doğru bulmuyoruz. Eğer böyle bir çaba varsa, buna müdahale edeceğimizi söylemek isterim. Aslında TÜRK-İŞ Türkiye’nin en köklü sendikası. TÜRK-İŞ’in yaşamış olduğu sorunları biliyoruz, ancak keşke bunları devletin kurumlarında, ülkeyi yönetenlerin yapmış olduğu konularda da hükümete sesiniz yükselmiş olsa. Biz de biraz size laf söylemiş olalım" diye konuştu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, CHP PM Üyesi Umut Akdoğan ile birlikte TES-İŞ’in 12’inci Olağan Genel Kurulu’nda Genel Başkanlığa seçilen İrfan Kabaoğlu’nu bugün ziyaret etti. Kabaloğlu, Ağbaba’ya; “Türkiye’nin her bölgesinden, her tarafı kucaklayan bir yapı oluşturduk. Türk-İş’e bağlı sendikayız. Biz de bütün Türkiye’yi kucaklayan bir yapı olduğumuz için sendikamızın da içinde mozaik bir yapı var. Önemli bir iş kolu. Ben ziyaretinizden dolayı teşekkür ediyorum. Bizi de onurlandırdınız. Hem tanışırız hem bizim neler düşündüğümüzü paylaşarak gelecek ile ilgili plan yapma noktasında yardımcı olursanız bizi sevindirirsiniz” dedi.   Ağbaba ise çalışma yaşamının gündemine ilişkin bazı konularda şu değerlendirmeyi yaptı: “SENDİKALAŞMANIN DEVLET TARAFINDAN TEŞVİK EDİLMESİ GEREKİYOR” “Şimdi EYT tartışılıyor. Malum aktif, pasif dediğimiz oranın düşmesi yani bunun artık sendikaların sürdürülebilir olması gibi sorunlar var. Kayıt dışı gibi çok önemli bir problem var. Şimdi bunların tek çözümü, örgütlenme olduğunu düşünüyoruz parti olarak. Dünyada kayıt dışılık ile mücadelede tek formül örgütlenme yani sendikalaşma. Devlet için de hem prim toplama noktasında hem vergi toplama konusunda eli rahatlayacak bir şey. Maalesef bunu yıllardan beri hem geçmişteki hem şimdiki hükümet bunu görmedi. Hem altılı masa hem de partimiz kayıt dışılığının zorlanması, SGK’nın sürdürülebilir olmasını sağlamak için tek yolun sendikalaşma olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca sizin de malumunuz maalesef devlet dışında çalışan işçi kesiminin örgütlenmediğini biliyoruz. Bunun da formülü de aslında burada geçiyor. Ayrıca yine partimiz, bazı iş kollarında iş yerlerinde sendika var, diğer rakip firmada sendika yok, bunun da haksız rekabete yol açtığını düşünüyoruz. Dolayısıyla sendikalaşmanın devlet tarafından teşvik edilmesi gerekiyor. Gerekirse devletin sendikal örgütlenme sağlayan iş yerlerine destek olması gerekiyor. “HEPİMİZE DÜŞEN GÖREV DE ASGARİ ÜCRETİN ALIM GÜCÜNÜ YÜKSELTMEK” Hala asgari ücretin üzerinde büyük bir vergi yükü olduğunu söylemeliyim. Bizim asgari ücret konusunda parti olarak düşüncemiz şu, asgari ücrette ne verdiğiniz değil, asgari ücrette ne alabildiğin önemli. Siz 2825 iken; asgari ücretin alım gücü bugünden daha yüksekse asgari ücreti artırmanın bir anlamı, faydası yok. Dolayısıyla enflasyonu düşürmediğin sürece asgari ücretli çalışanların üzerinde vergi yükü devam ettiği sürece bu kesimin rahatlaması mümkün değildir. Zaman zaman iktidar partisi yetkilileri bir söylemde bulunuyor, ‘Avrupa bizi kıskanıyor, Fransa bizi kıskanıyor…’ Kıskanıp kıskanmadığını bakmak için de insanların alım gücüne bakmak lazım. Maalesef bizim alım gücümüz, Avrupa ülkelerinin yarısına yakın. Yani Almanya’daki asgari ücretlinin almış olduğu yumurta ile biz üçte biri kadar alıyoruz ya da asgari ücretli Almanya’da almış olduğu etin üçte birini alabiliyor bizim asgari ücretli. Dolayısıyla asgari ücret önemli değil, asgari ücretin ne olduğu önemli. Hepimize düşen görev de asgari ücretin alım gücünü yükseltmek. Bunu nasıl yapacağız? Türkiye’de enflasyonun düşmesi gerekiyor, maalesef geçtiğimiz yıl bu aylarda yüzde 30 seviyesinde olan enflasyon şu anda TÜİK’in açıklamış olduğu rakamlara göre bile yüzde 85 seviyesinde. Siz asgari ücrete ne yaparsanız yapın eğer bu asgari ücret bu enflasyon olduğu sürece, asgari ücretin alım gücünü yükseltmeniz mümkün değil. Vergi dilimleri ile ilgili sendikalarımızın söylemiş olduğu önemli bir mesele var, vergi dilimlerini açıklıyorsunuz, üç ay dört sonra maalesef vergi dilimine girmeye başlıyor. Asgari ücretli de aynı sorunu yaşıyor, Özel fabrikada çalışan bir asgari ücretli üç beş ay sonra asgari ücretin vergi dilimi de düşünüyor. Vergi dilimleri ile ilgili çalışmalarımıza da sizinle paylaşmak isteri. “EYT MESELESİNİ ÇÖZECEKSENİZ, DEVLET DE ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYACAK” Bir EYT meselesi gündemde. Türkiye’nin kanayan yaralarından. Sayın Bakan’ın açıklamasına göre, hükümetin EYT konusunda işverene destek vermeyeceği söyleniyor. Bunu kendi aranızda çözün diyor. Kendi aralarında çözün ne demek? EYT’li emekli olduğu gün, paran yoksa bunu işçiye taksitlendir diyor. Bu enflasyon ortamında zaten eline geçen para çok sınırlı, bunu da taksitlendirirseniz EYT meselesini çözmüş olamazsınız. EYT meselesini çözecekseniz, devlet de elini taşın altına koyacak. Mümkün olabilirse faizsiz kredi vermesi lazım. Mümkün olabilirse devletin, EYT konusunda işverene kredi vererek bu işi çözmesi lazım. Yine EYT çözülürken, bedeli EYT’den faydalanan işçi bedel ödememeli. “SGK ARTIK BUGÜN SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMAKTAN ÇIKMIŞ DURUMDA” Zaman zaman hükümet hep çıktığı ortamda SGK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’nun SGK’yı bitirdiğini söylüyor, rakamlara baktığımız zaman Kemal Kılıçdaroğlu’nun o dönemki açıkla, bu dönemki açığı karşılaştırdığımız zaman 106 kat fark var. Yani 106 kat daha kötü yönetilmiş. Ayrıca Kemal Kılıçdaroğlu döneminde, bağlama oranı yüksek, emeklilik yaşı düşük, emeklilik prim yaşı düşük. Ona rağmen SGK artık bugün sürdürülebilir olmaktan çıkmış durumda. Burada yapılması gereken hem örgütlenmeyi artırmak hem de işçinin çalışan üzerine vergi yükünü azaltmak hem de istihdamı artırmak. Maalesef yıllardan beri istihdam TÜİK rakamları ile düşürülmeye çalışılıyor, Türkiye’nin önündeki en büyük engellerden birisi de genç işsizlik olduğunu hep beraber görüyoruz. Hem bizim muhalefet olarak hem herkesin en çok problemi işsizlik. En çok da genç işsizlik… “TÜRKİYE’DE ARTAN BİR ŞEY DE ÜLKEYİ YÖNETEN SİYASETİNİN YÜZSÜZLEŞMESİ” Türkiye maalesef ekonomik olarak kötü durumda, yoksulluk artmış durumda ama Türkiye’de artan bir şey de ülkeyi yöneten siyasetinin yüzsüzleşmesi. Maalesef artık yolsuzluktan, rüşvetten kimse utanmıyor. Türkiye’ye bu duygunun tekrar kazandırılması lazım. Düşünün ki, 2,5 milyon dolar boşanma sebebinden dolayı siyasetçinin ismi geçiyor ya da ülkeyi yönetenlerin hatta bakanların Türkiye’deki uyuşturucu baronları ya da dolandırıcılar ile resmi çıkıyor ama bu konuda maalesef ülke utanma duygusunu kaybetmiş. Geldiğimiz zaman yapacağımız işlerden birisi de siyasetçinin mafya ile uyuşturucu baronları ile işlerinde göz önüne çıkararak bunlara son vermek. Seçimlerden sonra yoksulluğun son bulduğu, Türkiye’de temel meselenin çözüldüğü bir dönemi yaşarız. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği meselelerin zaman zaman yapılıyor. Taşeron meselesini de çözmek bizim boynumuzun borcu.” KABALOĞLU: PROMOSYONLAR KONUSUNDA DESTEK BEKLİYORUZ Kabaloğlu da şöyle konuştu: “Bazı arkadaşlarımız, 30 bine varan promosyonları vermiyorlar. Biz de bunlarla ilgili sözlü ve yazılı müracaatlarımızı yaptık ama yasal olarak düzenleme olmadığı için karşılık bulmamasında tereddütlerimiz var.  Onlarla ilgili de destek bekliyoruz esasında. Bunu hükümet yetkililerine de söylüyoruz. Cumhurbaşkanı’na varana kadar yazdık. “BİZİM İŞ KOLUMUZDA NEREDEYSE HER AY BİR ARKADAŞIMIZ İŞ KAZASINDAN ÖLÜYOR” Dağıtım şirketleri özelleşti, esasında özelleşmiş falan değil. 30 yıllığına kiraya verilmiş, EPDK tarafından kontrol ediliyor. Elektrik fiyatların tamamını EPDK kontrol ediyor. Türkiye’nin enerjisi kendine yetmediği gibi süspanseye ediyoruz. 21 tane dağıtım şirketi var, bunların 18’inde örgütüyüz. İki tanesinde başka bir sendikamız örgütlü. Dicle’de hiç örgütlü değiliz. Özelleşmeden sonra tamamen kaybetmiştik, 8-10 yılda örgütleyerek belli bir yere geldik ama bu örgütlenme tabandan çok beceremedik, daha çok tavanda oldu. Bizim bu dağıtım şirketlerinin statüsü aynı ama ücretleri aynı değil. Ücretleri asgari ücret seviyesinde. Buradaki arkadaşlar tehlikeli işlerde çalışıyorlar Veli Bey. Şimdi bizim grev hakkımız yok, enerji iş kolu olduğu için. Yaptığımız iş gereği iş bırakma gibi bir lüksümüz yok. Bunlarla ilgili de bir düzenleme rahatsız ediyor. Buradaki arkadaşlar da bundan rahatsızlık duyuyorlar. Bizim EPDK ve ilgili bakanlıkla ilgili görüşmemiz var. Çünkü bu hizmet sektöründeki arkadaşlarımızın kafaları rahat olmazsa zaten sıkıntı oluyor. Bizim iş kolumuzda neredeyse her ay bir arkadaşımız iş kazasından ölüyor. Biz elektriği vermeden dinlenemeyiz, yarın gelelim yapalım deme gibi bir lüksümüz yok. Bu iş kolunda çalışan arkadaşların da hem grev hakkı yok hem de bir şey yok ama ücretlerin de nasılsa işsizlik var diye baskı kurulmasını kabul edemiyoruz. “BİZDE HER GÖRÜŞTEN İNSAN VAR” İstanbul’da İGDAŞ ve İSKİ bize bağlı. Belediyelerde özellikle siyasi yerlerde hepimizin bir siyasi düşüncesi var. Belediyelerde genelde kendilerine yakın sendikaya üye yapması gibi şey oldu. Şunu diyebilirim, Türk-İş’ten hiçbir siyasetin çekinmesine gerek yok. Bütün unsurları içimizde bulunduruyoruz. Ön yargılı falan da değiliz, bizim yapımızda aynı Türkiye gibi. Her türlü görüşten insan var, bizim tek amacımız da çalıştığımız kesimin haklarını, menfaatlerini savunmak. Biz böyle bir yapıdayken İstanbul’da yeni görev aldık ve diyorlar ki, ‘orada baskı oluşabilir, şuraya yollayabilirler, buraya yollayabilirler’ gibi ben sizin geleceğinizi söyledim, biz işçinin kendi kaderini kendilerinin belirlemesinden yanayız. Bizde illa kalsınlar falan değil, işçi kendi karar versin. Baskı falan olduğu zaman baskıdan şikâyet yaparsa o zaman yanlışı yanlışla düzeltmeyi çalışmış gibi oluruz. O yüzden, size bunu söylemek istiyorum, diğer belediyelerde yaşanan şeyleri de biliyorum. Biz burada yaşansın istemiyoruz. Orada İSKİ ve İGDAŞ belediyelerin en önemli kuruluşlarından biri, İstanbul halkına hizmet ediyor. Son toplu sözleşmede yeni giren arkadaşların oradaki sözleşmede birtakım düzenlemeler yaptırtmışlar. Son dönemdeki yönetimdeki arkadaşla. Yüzde 25 daha düşük ücretle işe alındı. 600 tane İGDAŞ’tan imzalı dilekçe geldi. Bunu görüşeceğimizi, Ekrem Başkan’a da gidip anlatacağımızı söyledik. Burada da desteğinizi bekliyorum. Size anlatamadıktan sonra kime anlatacağız? Birbirimize düşman olarak bakmayacağız. Aynı ülkenin insanlarıyız, bizde her görüşten insan var. Bir partinin üyesi aidat ödemiyor bize, her partiden insan aidat ödüyor.” “KEŞKE ÜLKEYİ YÖNETENLERİN YAPMIŞ OLDUĞU KONULARDA DA HÜKÜMETE SESİNİZ YÜKSELMİŞ OLSA” Bunun üzerine Ağbaba şunları söyledi: “Sendikanın partisi olmaz, partinin de sendikası olmaz. Biz hiçbir kurumda sendikaların, işverenlerin sendika tercihi yapmasını doğru bulmuyoruz. Eğer böyle bir çaba varsa, buna müdahale edeceğimizi söylemek isterim. Aslında Türk-İş Türkiye’nin en köklü sendikası. Türk-İş’in yaşamış olduğu sorunları biliyoruz, ancak keşke bunları devletin kurumlarında, ülkeyi yönetenlerin yapmış olduğu konularda da hükümete sesiniz yükselmiş olsa. Çünkü siz, sadece CHP’li belediyelerde mağdur olmuyorsunuz, siz bütün kurumlarda mağdur ediliyorsunuz. Biz de biraz size laf söylemiş olalım. Örneğin 6096 saylı KHK’dan kadroya geçenlerden kimlerin hangi sendikaya yüklendiğini çok iyi biliyorsunuz. Burada da sizin biraz ses çıkarmanız gerektiğini de burada ifade etmek istiyorum.” “SİZ TERÖR OLMASINI İSTEMİYORSANIZ İSTİKLAL CADDESİ’NDE TEDBİR ALMAYACAKSINIZ, SİZ SINIRLARDAN TEDBİR ALACAKSINIZ” Ağbaba, İstanbul Valiliği'nin İstiklal Caddesi hakkında aldığı yeni kararlar için de şunları söyledi: “Sokakta çalışan insanlar var, Türkiye’de yaklaşık 6 milyon insan sokakta geçinimini sağlıyor. Ne örgütleri var ne sosyal hakları var ne sağlıktan faydalanılıyor. Bunları da gündeme getirmek lazım; çöp toplayan var, simitçi var, kağıtçı var, çiçekçisi var, sokak müzisyeni var… Aslında yaşamda varlar ama devletin kaydında yoklar. Bugün İstanbul Valiliği açıklamış, bundan sonra İstiklal Caddesi’nde sokak müzisyenleri çalamayacak, midye satılamayacak… Alınan tedbirlere bakar mısınız? Siz terör olmasını istemiyorsanız İstiklal Caddesi’nde tedbir almayacaksınız, siz sınırlardan tedbir alacaksınız. Biz astık ‘sınır namustur’ diye, senin sınırların yol geçen hanına dönmüş. Hala bugün ne idüğü belirsiz, hangi kaynaktan geldiği insanlar Suriye’den Afganistan’dan sızıyorsa senin güvenliğin İstiklal Caddesi’nden başlamaz, senin güvenliğin sınırlardan başlar. Yani alınan tedbir sokak müzisyenlerini, sokak satıcılarını İstiklal Caddesi’ne sokmayarak terörü önlemeye çalışıyorlar. Allah akıl versin. Terör önlenecekse -hepimizin yüreğini yaktı- kendi sınırlarımızı tekrar eski hale getirmek lazım. Yol geçen hanına dönmemesi lazım.”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, Türkiye Enerji, Su ve Gaz İşçileri Sendikası (TES-İŞ) Genel Başkanlığı’na yeni seçilen İrfan Kabaloğlu’nu ziyaret etti. Ağbaba, “Sendikanın partisi olmaz, partinin de sendikası olmaz. Biz hiçbir kurumda sendikaların, işverenlerin sendika tercihi yapmasını doğru bulmuyoruz. Eğer böyle bir çaba varsa, buna müdahale edeceğimizi söylemek isterim. Aslında TÜRK-İŞ Türkiye’nin en köklü sendikası. TÜRK-İŞ’in yaşamış olduğu sorunları biliyoruz, ancak keşke bunları devletin kurumlarında, ülkeyi yönetenlerin yapmış olduğu konularda da hükümete sesiniz yükselmiş olsa. Biz de biraz size laf söylemiş olalım" diye konuştu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, CHP PM Üyesi Umut Akdoğan ile birlikte TES-İŞ’in 12’inci Olağan Genel Kurulu’nda Genel Başkanlığa seçilen İrfan Kabaoğlu’nu bugün ziyaret etti. Kabaloğlu, Ağbaba’ya; “Türkiye’nin her bölgesinden, her tarafı kucaklayan bir yapı oluşturduk. Türk-İş’e bağlı sendikayız. Biz de bütün Türkiye’yi kucaklayan bir yapı olduğumuz için sendikamızın da içinde mozaik bir yapı var. Önemli bir iş kolu. Ben ziyaretinizden dolayı teşekkür ediyorum. Bizi de onurlandırdınız. Hem tanışırız hem bizim neler düşündüğümüzü paylaşarak gelecek ile ilgili plan yapma noktasında yardımcı olursanız bizi sevindirirsiniz” dedi.  

Ağbaba ise çalışma yaşamının gündemine ilişkin bazı konularda şu değerlendirmeyi yaptı:

“SENDİKALAŞMANIN DEVLET TARAFINDAN TEŞVİK EDİLMESİ GEREKİYOR”

“Şimdi EYT tartışılıyor. Malum aktif, pasif dediğimiz oranın düşmesi yani bunun artık sendikaların sürdürülebilir olması gibi sorunlar var. Kayıt dışı gibi çok önemli bir problem var. Şimdi bunların tek çözümü, örgütlenme olduğunu düşünüyoruz parti olarak. Dünyada kayıt dışılık ile mücadelede tek formül örgütlenme yani sendikalaşma. Devlet için de hem prim toplama noktasında hem vergi toplama konusunda eli rahatlayacak bir şey. Maalesef bunu yıllardan beri hem geçmişteki hem şimdiki hükümet bunu görmedi. Hem altılı masa hem de partimiz kayıt dışılığının zorlanması, SGK’nın sürdürülebilir olmasını sağlamak için tek yolun sendikalaşma olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca sizin de malumunuz maalesef devlet dışında çalışan işçi kesiminin örgütlenmediğini biliyoruz. Bunun da formülü de aslında burada geçiyor. Ayrıca yine partimiz, bazı iş kollarında iş yerlerinde sendika var, diğer rakip firmada sendika yok, bunun da haksız rekabete yol açtığını düşünüyoruz. Dolayısıyla sendikalaşmanın devlet tarafından teşvik edilmesi gerekiyor. Gerekirse devletin sendikal örgütlenme sağlayan iş yerlerine destek olması gerekiyor.

“HEPİMİZE DÜŞEN GÖREV DE ASGARİ ÜCRETİN ALIM GÜCÜNÜ YÜKSELTMEK”

Hala asgari ücretin üzerinde büyük bir vergi yükü olduğunu söylemeliyim. Bizim asgari ücret konusunda parti olarak düşüncemiz şu, asgari ücrette ne verdiğiniz değil, asgari ücrette ne alabildiğin önemli. Siz 2825 iken; asgari ücretin alım gücü bugünden daha yüksekse asgari ücreti artırmanın bir anlamı, faydası yok. Dolayısıyla enflasyonu düşürmediğin sürece asgari ücretli çalışanların üzerinde vergi yükü devam ettiği sürece bu kesimin rahatlaması mümkün değildir. Zaman zaman iktidar partisi yetkilileri bir söylemde bulunuyor, ‘Avrupa bizi kıskanıyor, Fransa bizi kıskanıyor…’ Kıskanıp kıskanmadığını bakmak için de insanların alım gücüne bakmak lazım. Maalesef bizim alım gücümüz, Avrupa ülkelerinin yarısına yakın. Yani Almanya’daki asgari ücretlinin almış olduğu yumurta ile biz üçte biri kadar alıyoruz ya da asgari ücretli Almanya’da almış olduğu etin üçte birini alabiliyor bizim asgari ücretli. Dolayısıyla asgari ücret önemli değil, asgari ücretin ne olduğu önemli. Hepimize düşen görev de asgari ücretin alım gücünü yükseltmek. Bunu nasıl yapacağız? Türkiye’de enflasyonun düşmesi gerekiyor, maalesef geçtiğimiz yıl bu aylarda yüzde 30 seviyesinde olan enflasyon şu anda TÜİK’in açıklamış olduğu rakamlara göre bile yüzde 85 seviyesinde. Siz asgari ücrete ne yaparsanız yapın eğer bu asgari ücret bu enflasyon olduğu sürece, asgari ücretin alım gücünü yükseltmeniz mümkün değil.

Vergi dilimleri ile ilgili sendikalarımızın söylemiş olduğu önemli bir mesele var, vergi dilimlerini açıklıyorsunuz, üç ay dört sonra maalesef vergi dilimine girmeye başlıyor. Asgari ücretli de aynı sorunu yaşıyor, Özel fabrikada çalışan bir asgari ücretli üç beş ay sonra asgari ücretin vergi dilimi de düşünüyor. Vergi dilimleri ile ilgili çalışmalarımıza da sizinle paylaşmak isteri.

“EYT MESELESİNİ ÇÖZECEKSENİZ, DEVLET DE ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYACAK”

Bir EYT meselesi gündemde. Türkiye’nin kanayan yaralarından. Sayın Bakan’ın açıklamasına göre, hükümetin EYT konusunda işverene destek vermeyeceği söyleniyor. Bunu kendi aranızda çözün diyor. Kendi aralarında çözün ne demek? EYT’li emekli olduğu gün, paran yoksa bunu işçiye taksitlendir diyor. Bu enflasyon ortamında zaten eline geçen para çok sınırlı, bunu da taksitlendirirseniz EYT meselesini çözmüş olamazsınız. EYT meselesini çözecekseniz, devlet de elini taşın altına koyacak. Mümkün olabilirse faizsiz kredi vermesi lazım. Mümkün olabilirse devletin, EYT konusunda işverene kredi vererek bu işi çözmesi lazım. Yine EYT çözülürken, bedeli EYT’den faydalanan işçi bedel ödememeli.

“SGK ARTIK BUGÜN SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMAKTAN ÇIKMIŞ DURUMDA”

Zaman zaman hükümet hep çıktığı ortamda SGK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’nun SGK’yı bitirdiğini söylüyor, rakamlara baktığımız zaman Kemal Kılıçdaroğlu’nun o dönemki açıkla, bu dönemki açığı karşılaştırdığımız zaman 106 kat fark var. Yani 106 kat daha kötü yönetilmiş. Ayrıca Kemal Kılıçdaroğlu döneminde, bağlama oranı yüksek, emeklilik yaşı düşük, emeklilik prim yaşı düşük. Ona rağmen SGK artık bugün sürdürülebilir olmaktan çıkmış durumda. Burada yapılması gereken hem örgütlenmeyi artırmak hem de işçinin çalışan üzerine vergi yükünü azaltmak hem de istihdamı artırmak. Maalesef yıllardan beri istihdam TÜİK rakamları ile düşürülmeye çalışılıyor, Türkiye’nin önündeki en büyük engellerden birisi de genç işsizlik olduğunu hep beraber görüyoruz. Hem bizim muhalefet olarak hem herkesin en çok problemi işsizlik. En çok da genç işsizlik…

“TÜRKİYE’DE ARTAN BİR ŞEY DE ÜLKEYİ YÖNETEN SİYASETİNİN YÜZSÜZLEŞMESİ”

Türkiye maalesef ekonomik olarak kötü durumda, yoksulluk artmış durumda ama Türkiye’de artan bir şey de ülkeyi yöneten siyasetinin yüzsüzleşmesi. Maalesef artık yolsuzluktan, rüşvetten kimse utanmıyor. Türkiye’ye bu duygunun tekrar kazandırılması lazım. Düşünün ki, 2,5 milyon dolar boşanma sebebinden dolayı siyasetçinin ismi geçiyor ya da ülkeyi yönetenlerin hatta bakanların Türkiye’deki uyuşturucu baronları ya da dolandırıcılar ile resmi çıkıyor ama bu konuda maalesef ülke utanma duygusunu kaybetmiş. Geldiğimiz zaman yapacağımız işlerden birisi de siyasetçinin mafya ile uyuşturucu baronları ile işlerinde göz önüne çıkararak bunlara son vermek.

Seçimlerden sonra yoksulluğun son bulduğu, Türkiye’de temel meselenin çözüldüğü bir dönemi yaşarız. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği meselelerin zaman zaman yapılıyor. Taşeron meselesini de çözmek bizim boynumuzun borcu.”

KABALOĞLU: PROMOSYONLAR KONUSUNDA DESTEK BEKLİYORUZ

Kabaloğlu da şöyle konuştu:

“Bazı arkadaşlarımız, 30 bine varan promosyonları vermiyorlar. Biz de bunlarla ilgili sözlü ve yazılı müracaatlarımızı yaptık ama yasal olarak düzenleme olmadığı için karşılık bulmamasında tereddütlerimiz var.  Onlarla ilgili de destek bekliyoruz esasında. Bunu hükümet yetkililerine de söylüyoruz. Cumhurbaşkanı’na varana kadar yazdık.

“BİZİM İŞ KOLUMUZDA NEREDEYSE HER AY BİR ARKADAŞIMIZ İŞ KAZASINDAN ÖLÜYOR”

Dağıtım şirketleri özelleşti, esasında özelleşmiş falan değil. 30 yıllığına kiraya verilmiş, EPDK tarafından kontrol ediliyor. Elektrik fiyatların tamamını EPDK kontrol ediyor. Türkiye’nin enerjisi kendine yetmediği gibi süspanseye ediyoruz. 21 tane dağıtım şirketi var, bunların 18’inde örgütüyüz. İki tanesinde başka bir sendikamız örgütlü. Dicle’de hiç örgütlü değiliz. Özelleşmeden sonra tamamen kaybetmiştik, 8-10 yılda örgütleyerek belli bir yere geldik ama bu örgütlenme tabandan çok beceremedik, daha çok tavanda oldu. Bizim bu dağıtım şirketlerinin statüsü aynı ama ücretleri aynı değil. Ücretleri asgari ücret seviyesinde. Buradaki arkadaşlar tehlikeli işlerde çalışıyorlar Veli Bey. Şimdi bizim grev hakkımız yok, enerji iş kolu olduğu için. Yaptığımız iş gereği iş bırakma gibi bir lüksümüz yok. Bunlarla ilgili de bir düzenleme rahatsız ediyor. Buradaki arkadaşlar da bundan rahatsızlık duyuyorlar. Bizim EPDK ve ilgili bakanlıkla ilgili görüşmemiz var. Çünkü bu hizmet sektöründeki arkadaşlarımızın kafaları rahat olmazsa zaten sıkıntı oluyor. Bizim iş kolumuzda neredeyse her ay bir arkadaşımız iş kazasından ölüyor. Biz elektriği vermeden dinlenemeyiz, yarın gelelim yapalım deme gibi bir lüksümüz yok. Bu iş kolunda çalışan arkadaşların da hem grev hakkı yok hem de bir şey yok ama ücretlerin de nasılsa işsizlik var diye baskı kurulmasını kabul edemiyoruz.

“BİZDE HER GÖRÜŞTEN İNSAN VAR”

İstanbul’da İGDAŞ ve İSKİ bize bağlı. Belediyelerde özellikle siyasi yerlerde hepimizin bir siyasi düşüncesi var. Belediyelerde genelde kendilerine yakın sendikaya üye yapması gibi şey oldu. Şunu diyebilirim, Türk-İş’ten hiçbir siyasetin çekinmesine gerek yok. Bütün unsurları içimizde bulunduruyoruz. Ön yargılı falan da değiliz, bizim yapımızda aynı Türkiye gibi. Her türlü görüşten insan var, bizim tek amacımız da çalıştığımız kesimin haklarını, menfaatlerini savunmak. Biz böyle bir yapıdayken İstanbul’da yeni görev aldık ve diyorlar ki, ‘orada baskı oluşabilir, şuraya yollayabilirler, buraya yollayabilirler’ gibi ben sizin geleceğinizi söyledim, biz işçinin kendi kaderini kendilerinin belirlemesinden yanayız. Bizde illa kalsınlar falan değil, işçi kendi karar versin. Baskı falan olduğu zaman baskıdan şikâyet yaparsa o zaman yanlışı yanlışla düzeltmeyi çalışmış gibi oluruz. O yüzden, size bunu söylemek istiyorum, diğer belediyelerde yaşanan şeyleri de biliyorum. Biz burada yaşansın istemiyoruz. Orada İSKİ ve İGDAŞ belediyelerin en önemli kuruluşlarından biri, İstanbul halkına hizmet ediyor. Son toplu sözleşmede yeni giren arkadaşların oradaki sözleşmede birtakım düzenlemeler yaptırtmışlar. Son dönemdeki yönetimdeki arkadaşla. Yüzde 25 daha düşük ücretle işe alındı. 600 tane İGDAŞ’tan imzalı dilekçe geldi. Bunu görüşeceğimizi, Ekrem Başkan’a da gidip anlatacağımızı söyledik. Burada da desteğinizi bekliyorum. Size anlatamadıktan sonra kime anlatacağız? Birbirimize düşman olarak bakmayacağız. Aynı ülkenin insanlarıyız, bizde her görüşten insan var. Bir partinin üyesi aidat ödemiyor bize, her partiden insan aidat ödüyor.”

“KEŞKE ÜLKEYİ YÖNETENLERİN YAPMIŞ OLDUĞU KONULARDA DA HÜKÜMETE SESİNİZ YÜKSELMİŞ OLSA”

Bunun üzerine Ağbaba şunları söyledi:

“Sendikanın partisi olmaz, partinin de sendikası olmaz. Biz hiçbir kurumda sendikaların, işverenlerin sendika tercihi yapmasını doğru bulmuyoruz. Eğer böyle bir çaba varsa, buna müdahale edeceğimizi söylemek isterim. Aslında Türk-İş Türkiye’nin en köklü sendikası. Türk-İş’in yaşamış olduğu sorunları biliyoruz, ancak keşke bunları devletin kurumlarında, ülkeyi yönetenlerin yapmış olduğu konularda da hükümete sesiniz yükselmiş olsa. Çünkü siz, sadece CHP’li belediyelerde mağdur olmuyorsunuz, siz bütün kurumlarda mağdur ediliyorsunuz. Biz de biraz size laf söylemiş olalım. Örneğin 6096 saylı KHK’dan kadroya geçenlerden kimlerin hangi sendikaya yüklendiğini çok iyi biliyorsunuz. Burada da sizin biraz ses çıkarmanız gerektiğini de burada ifade etmek istiyorum.”

“SİZ TERÖR OLMASINI İSTEMİYORSANIZ İSTİKLAL CADDESİ’NDE TEDBİR ALMAYACAKSINIZ, SİZ SINIRLARDAN TEDBİR ALACAKSINIZ”

Ağbaba, İstanbul Valiliği'nin İstiklal Caddesi hakkında aldığı yeni kararlar için de şunları söyledi:

“Sokakta çalışan insanlar var, Türkiye’de yaklaşık 6 milyon insan sokakta geçinimini sağlıyor. Ne örgütleri var ne sosyal hakları var ne sağlıktan faydalanılıyor. Bunları da gündeme getirmek lazım; çöp toplayan var, simitçi var, kağıtçı var, çiçekçisi var, sokak müzisyeni var… Aslında yaşamda varlar ama devletin kaydında yoklar. Bugün İstanbul Valiliği açıklamış, bundan sonra İstiklal Caddesi’nde sokak müzisyenleri çalamayacak, midye satılamayacak… Alınan tedbirlere bakar mısınız? Siz terör olmasını istemiyorsanız İstiklal Caddesi’nde tedbir almayacaksınız, siz sınırlardan tedbir alacaksınız. Biz astık ‘sınır namustur’ diye, senin sınırların yol geçen hanına dönmüş. Hala bugün ne idüğü belirsiz, hangi kaynaktan geldiği insanlar Suriye’den Afganistan’dan sızıyorsa senin güvenliğin İstiklal Caddesi’nden başlamaz, senin güvenliğin sınırlardan başlar. Yani alınan tedbir sokak müzisyenlerini, sokak satıcılarını İstiklal Caddesi’ne sokmayarak terörü önlemeye çalışıyorlar. Allah akıl versin. Terör önlenecekse -hepimizin yüreğini yaktı- kendi sınırlarımızı tekrar eski hale getirmek lazım. Yol geçen hanına dönmemesi lazım.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri