Tarık Kaya
Köşe Yazarı
Tarık Kaya
 

Futbolun Siyaseti (1)

''DÜNYA KUPASI'' Bu çalışmayı bir yazı dizisi şeklinde siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istedim. Bir çok kaynak taramasıyla beraber, yapılan haber ve yazıları inceledim. Yaşanmışlıklarla ilgili anlatılanları ve bunların perde arkalarını araştırmaya çalıştım. Bu yazıyı giriş olarak kabul edebilirsiniz. Dilerim en sonunda doğru sonuçlara hep birlikte ulaşabiliriz. Milliyetçilik kendini çağlara, siyasal rejimlere, ekonomik ve toplumsal yapılara uyarlayabilen ve bu nedenle de yer ve zamana göre farklılaşabilen oldukça dayanıklı bir ideolojidir. Elbette milliyetçilik ile ilgili literatür daha geniş tanımlamalar yapar, fakat benim muradım; Milliyetçilik ile ilgili bir tartışma başlatmak değil. Yazının ilerleyen aşamalarında, neden böyle başlamam gerektiği sanırım daha anlaşılır olacaktır. Bir kültürel biçim olarak spor beraberinde, çeşitli koşullar altında başvurulabilecek bir mitler demeti taşır. Sporun simgesel, duygusal ve ideolojik ağırlığı, etkin bir şekilde işe koşulduğunda, eşitlik ve toplumsal adalet uğrunda veya bunlara karşı olarak girişilen mücadelelerde devasa bir silahtır. Sporun oynadığı ideolojik rol, hiçbir yerde milli duyarlılığın yaratılmasında olduğu kadar bariz ve başarılı değildir. Takımlar, oyuncular, atletler, renkler vb. hayali bir topluluk olarak milletin kurulduğu, temsil edildiği ve maddileştiği söylemsel oluşumların bizim ülkemizde ne kadar yaygın olduğunu hepiniz tanıklık etmişsinizdir. Bu sadece bizim ülkemize ait bir duygu değil. Yakın zamanda başlayacak Dünya Kupasında bu durumu hepimiz göreceğiz. Vatandaşlık kavramının yerini "taraftarlık" alıyor. "Vatandaşlık", farklı kimlikten, etnik gruptan, dini inançtan insanları eşit haklarla donatıyordu. "Taraftarlık" da milli takımı destekleyenleri, hangi kulüpten, milletten, ırktan, dinden olduğuna bakmaksızın "bizden" sayıyor. Gönüllülük esasına dayalı bu sadakatin, daha demokratik olduğu da savunuluyor. Çünkü burada kimse kimliğinizi sorgulayan bir test uygulamıyor olması, işin içine girildiğinde, perdenin ardına bakıldığında politik iklimin ve siyasetin tüm organizasyonları nasıl ilizyonlaştırıldığını görmek pek imkanlı olmuyor. Onun için Dünya Kupasını sadece seyirlik, hoşça vakit geçirmek veya ülkenizin futbol takımı turnuvada yoksa size daha yakın takımı desteklemek istemesi (Mesela Almanya'da yaşayan Türkiyelilerin, Alman Milli takımını desteklemesi gibi) anlaşılır ve basit bir durum mu? Yukarıdaki paragrafta iki kavramdan söz etmiştim; Vatandaşlık, Taraftarlık. Nijerya‟da spor, siyasi bir silah olarak kullanılmaktadır. Spor bu ülkede muhtelif topluluklar arasında milli birliğin inşasında bir enstrüman olarak görülmektedir. Arap ulusunu birleştirme hayallerinin 'Kutup yıldızı' olarak söylenen General Nasır rejimi, Mısırlılara güçlü bir ulusal gurur olarak telkin ettiği şey, spor arenasında ki büyük başarılardır. Avrupa 2008 Futbol şampiyonası için yapılan, Türkiye-Hırvatistan maçından sonra, Hırvat ve Bosnalıların arasında yaşananlar çok söylenmez. Mao devrimi öncesi Çin yönetimi bazı bölgelerde Japonlar, bazılarında milliyetçiler ve bazılarında ise komünistler tarafından kontrol edilmekteydi. Kültür devrimi sonrası Çin‟de beden eğitimi ve sportif faaliyetlere katılım sadece halkın sağlığını, milli savunmayı teşvik etmek için kullanılmıyor, aynı zamanda da Milli yapıya bir ön şart olarak görülen milli birlik için gerekli çalışma ruhu uyandıran bir olgu olarak görülüyordu. Bunu başarmak için herkes beden eğitimine katılmak zorundaydı. Küba rejimi, sporun elitizm ve kolektivizm karşıtı fikirleri güçlendirdiğine dair neomarksist tezi reddediyordu. Kübalıların görüşüne göre, spor, sadece sağlık ve disiplin için değildi. Aynı zamanda, yeni "Komünist insan" formasyonuna katkı sağlayan bir faaliyet olarak görülüyordu. Dün, bugün ve yarın birbirine bağlanır. Böylece bireylerin zihinlerinde milletin sürekli, devamlı ve ebed müddet olduğu yönünde bir inanış oluşması sağlanır. Yeniden üretim süreci millete olan inancı pekiştirdiği için milliyetçiliğe meşruiyet kazandırır. Bu meşruluk özellikle ideolojik alt yapılı krizlerin patlak verdiği dönemlerde bu krize karşı birleşmenin harcını oluşturur. Farklı etnik guruplardan da olsa bir ülkede millet yaratmada en etkili yöntemlerden birinin spor olduğu söylenebilir. Çünkü “Sporun oynadığı ideolojik rol, hiçbir yerde milli duyarlılığın yaratılmasında olduğu kadar bariz ve başarılı değildir” İşte tamda bu yüzden futbol sadece bir oyun değil, bir yönetme durumudur.
Ekleme Tarihi: 06 Eylül 2022 - Salı

Futbolun Siyaseti (1)

''DÜNYA KUPASI''

Bu çalışmayı bir yazı dizisi şeklinde siz değerli okuyucularımızla paylaşmak istedim. Bir çok kaynak taramasıyla beraber, yapılan haber ve yazıları inceledim. Yaşanmışlıklarla ilgili anlatılanları ve bunların perde arkalarını araştırmaya çalıştım. Bu yazıyı giriş olarak kabul edebilirsiniz. Dilerim en sonunda doğru sonuçlara hep birlikte ulaşabiliriz.

Milliyetçilik kendini çağlara, siyasal rejimlere, ekonomik ve toplumsal yapılara uyarlayabilen ve bu nedenle de yer ve zamana göre farklılaşabilen oldukça dayanıklı bir ideolojidir. Elbette milliyetçilik ile ilgili literatür daha geniş tanımlamalar yapar, fakat benim muradım; Milliyetçilik ile ilgili bir tartışma başlatmak değil. Yazının ilerleyen aşamalarında, neden böyle başlamam gerektiği sanırım daha anlaşılır olacaktır.

Bir kültürel biçim olarak spor beraberinde, çeşitli koşullar altında başvurulabilecek bir mitler demeti taşır. Sporun simgesel, duygusal ve ideolojik ağırlığı, etkin bir şekilde işe koşulduğunda, eşitlik ve toplumsal adalet uğrunda veya bunlara karşı olarak girişilen mücadelelerde devasa bir silahtır.

Sporun oynadığı ideolojik rol, hiçbir yerde milli duyarlılığın yaratılmasında olduğu kadar bariz ve başarılı değildir. Takımlar, oyuncular, atletler, renkler vb. hayali bir topluluk olarak milletin kurulduğu, temsil edildiği ve maddileştiği söylemsel oluşumların bizim ülkemizde ne kadar yaygın olduğunu hepiniz tanıklık etmişsinizdir. Bu sadece bizim ülkemize ait bir duygu değil. Yakın zamanda başlayacak Dünya Kupasında bu durumu hepimiz göreceğiz.

Vatandaşlık kavramının yerini "taraftarlık" alıyor. "Vatandaşlık", farklı kimlikten, etnik gruptan, dini inançtan insanları eşit haklarla donatıyordu. "Taraftarlık" da milli takımı destekleyenleri, hangi kulüpten, milletten, ırktan, dinden olduğuna bakmaksızın "bizden" sayıyor. Gönüllülük esasına dayalı bu sadakatin, daha demokratik olduğu da savunuluyor. Çünkü burada kimse kimliğinizi sorgulayan bir test uygulamıyor olması, işin içine girildiğinde, perdenin ardına bakıldığında politik iklimin ve siyasetin tüm organizasyonları nasıl ilizyonlaştırıldığını görmek pek imkanlı olmuyor.

Onun için Dünya Kupasını sadece seyirlik, hoşça vakit geçirmek veya ülkenizin futbol takımı turnuvada yoksa size daha yakın takımı desteklemek istemesi (Mesela Almanya'da yaşayan Türkiyelilerin, Alman Milli takımını desteklemesi gibi) anlaşılır ve basit bir durum mu? Yukarıdaki paragrafta iki kavramdan söz etmiştim; Vatandaşlık, Taraftarlık.

Nijerya‟da spor, siyasi bir silah olarak kullanılmaktadır. Spor bu ülkede muhtelif topluluklar arasında milli birliğin inşasında bir enstrüman olarak görülmektedir.

Arap ulusunu birleştirme hayallerinin 'Kutup yıldızı' olarak söylenen General Nasır rejimi, Mısırlılara güçlü bir ulusal gurur olarak telkin ettiği şey, spor arenasında ki büyük başarılardır.

Avrupa 2008 Futbol şampiyonası için yapılan, Türkiye-Hırvatistan maçından sonra, Hırvat ve Bosnalıların arasında yaşananlar çok söylenmez.

Mao devrimi öncesi Çin yönetimi bazı bölgelerde Japonlar, bazılarında milliyetçiler ve bazılarında ise komünistler tarafından kontrol edilmekteydi. Kültür devrimi sonrası Çin‟de beden eğitimi ve sportif faaliyetlere katılım sadece halkın sağlığını, milli savunmayı teşvik etmek için kullanılmıyor, aynı zamanda da Milli yapıya bir ön şart olarak görülen milli birlik için gerekli çalışma ruhu uyandıran bir olgu olarak görülüyordu. Bunu başarmak için herkes beden eğitimine katılmak zorundaydı.

Küba rejimi, sporun elitizm ve kolektivizm karşıtı fikirleri güçlendirdiğine dair neomarksist tezi reddediyordu. Kübalıların görüşüne göre, spor, sadece sağlık ve disiplin için değildi. Aynı zamanda, yeni "Komünist insan" formasyonuna katkı sağlayan bir faaliyet olarak görülüyordu.

Dün, bugün ve yarın birbirine bağlanır. Böylece bireylerin zihinlerinde milletin sürekli, devamlı ve ebed müddet olduğu yönünde bir inanış oluşması sağlanır. Yeniden üretim süreci millete olan inancı pekiştirdiği için milliyetçiliğe meşruiyet kazandırır. Bu meşruluk özellikle ideolojik alt yapılı krizlerin patlak verdiği dönemlerde bu krize karşı birleşmenin harcını oluşturur.

Farklı etnik guruplardan da olsa bir ülkede millet yaratmada en etkili yöntemlerden birinin spor olduğu söylenebilir. Çünkü “Sporun oynadığı ideolojik rol, hiçbir yerde milli duyarlılığın yaratılmasında olduğu kadar bariz ve başarılı değildir” İşte tamda bu yüzden futbol sadece bir oyun değil, bir yönetme durumudur.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri