Prof.Dr. Halil Çivi
Köşe Yazarı
Prof.Dr. Halil Çivi
 

Ulusal Ahlak ve Ulusal Beka Krizi Nedir?

Ulusal  ahlak ve beka krizi; bir insanın kendi ailesini, kendi vatanını, kendi toplumunu, kendi devletini, kendi kültürünü, kendi dilini, kendi  tarihsel öğretilerini, kendi soydaşlarını ve   kendi   yurttaşlarını terk edip başka toplumlar, ülkeler ve devletlerin ideallerine göre programlanıp başkaları için çalışması, çaba göstermesi ve hatta savaşmasıdır. Tarih bunun örnekleri ile doludur Bu anlamda, biz Türkler olarak, bin yılı aşkındır Arap Dili ve Arap milliyetçiliği için, 1950 Yılından bu güne de büyük oranda Amerika Birleşik Devletlerinin idealleri ve ABD'nin emperyalist hedefleri ve çıkarları için çalışıyoruz. Dinler evrenseldir. Ayrıca dinler ve inançlar hiç bir ulusun tekelinde değildir. Uygarlık da evrenseldir. Ahlaklı, vicdanlı, adil, kul hakkı yemeyen iyi bir Müslüman olmak için Arap milliyetçisi olmaya ya da uygar bir insan olmak için emperyalistlerin çıkarlarına girmeye gerek yoktur. Müslüman olmak Araplaşmayı, Arp milliyetçiliğine bilerek ya da bilmeyerek, hizmet etmeyi gerektirmez. Ne yazık ki içimizde hâla Arap alfabesini ve Arap dilini kutsal sayan insanımız hiç de az değildir. Ancak Araplara ve Arap kültürüne düşman olmaya da gerek yoktur. Türk Dili ve kültürü ne ise Arap Dili  ve kültürü de  odur. Diller ve kültürler arasında bir alt ya da üst hiyerarşisi kurulamaz. Aynı şekilde Batı, ABD hayranı, Batı taklitçisi ve gözü kapalı olarak Batıcı olmak da gerekmez.  Sadece BATILI OLMAK yeter.  Batılı olmak, Batının çıkarları ve emperyalist emellerinin yanında olmak değildir. Batıda tarih ve toplum sahnesine çıkan çağdaş, aydınlanmacı evrensel zihniyet ve uygarlıktan yana olmaktır. Bu uygarlıktan türeyen değerler sistemini benimsemektir. Yurt sevgisinde, ülke ve toplum kalkınmasında Batılı gibi, akıl ve bilimle eğitilmek, düşünmek ve davranmaktır.  Her ulusun kimliği kendisi için önemli ve değerlidir. Saygı duyulmalıdır. Ancak ulusların; bilerek ya da bilmeyerek  kendi ulusal kimliklerinden vazgeçmeleri  doğru değildir. Hatta büyük bir sorumsuzluk ve vebal olur. Bu anlamda M. K. ATATÜRK asla Batıcı değil Batılı oldu. Kurtuluş Savaşını Batıyı yenerek kazandı. Türkiye Cumhuriyetini Batıya rağmen  kendi ulus kimliğine dayanarak kurdu. Batılı emperyalistleri yurdumuzdan kovan Lozan Antlaşması Batıya rağmen imzalandı. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'nu bu nedenle kuruldu. Ümmet kimliği ve ümmetçilik ise aynı dinin farklı kültürlerine sahip bir çok farklı ulusu tek bir dini kimlikte birleştirme amacına yöneliktir. Arap halkları bile aralarında birlik kuramıyorlar. Çünkü ümmetçilik ütopiktir ve olanaksızdır. Ulusların sadece din ve ahiret için çalıştıkları varsayımı gerçekçi değildir. Ayrıca toplumları aklın, bilimin ve teknolojinin yardımı olmadan sadece dinsel ahlak öğretileri ile kalkındırma ve geliştirme olanakları da yoktur. Bu nedenle,  uygar dünya artık teokratik feodal kültür ve dogmatik değerlerle yaşama dönemini kapatmıştır. Orta Çağ çok gerilerde kalmıştır. Toplumlar ve bireyler için din, inanç ve vicdan özgürlüğü ve ulus kimliği ön plana çıkmıştır.  Çoğunlukçu olmayan fakat  temelde çoğulcu, sözde değil özde demokratik toplumsal yapılanmalara, hukukun üstünlüğüne ve yurttaşların eşitliğine dayalı bir siyasal zihniyet bilinci oluşmuştur. Yeni Dünya ve siyaset düzeni bunu gerektirmektedir. Artık ümmetçiliğin yeni dünya düzeninde ve dünyanın geleceğinde yeri kalmamıştır. Tarihimizin genel akışı içinde, bu yeni dünyanın ekonomik, sosyal, kültürel, bilimsel  ve siyasi düzenini en doğru ve en iyi kavrayan ve uygulamaya aktaran siyasi lider de Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'tür.  O'nun ve ulusumuzun kendi özgür iradeleri ile kurdukları laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bu cumhuriyetin kuruluş felsefesidir. Kuruluş ilkeleridir. Ayrıca özgür akıl ve bilim destekli engin yurt ve ulus sevgisidir. Günümüzde bile, tüm küreselci, emperyalist yoğun telkinlere karşın,  ulus devlet ve ulus kimliğinin önemi ortadadır. Putin Hristiyanlık için savaşmıyor. Rus halkının ulus kimliği için savaşıyor. Aynı şekilde, Ukrayna halkı  da kendi ulusu,  kendi dil ve ulus kimliğini korumak için  direniyor... Sonuç olarak, Araplaşmak, Acemleşmek... yada Batıcılaşmak aynı sonucu doğurur. Ulus bilincinin yitimi ulusal bekanın da yitirilmesi demektir  Kendi ulusal kimliğini ve ulus  bilincini koruyarak, nedensiz şekilde, hiç bir ulusu düşman olarak etiketlemeden yurtta ve dünyada barış ilkeri içinde  yaşamanın  yollarını aramak en doğru rotadır.  
Ekleme Tarihi: 23 Mart 2022 - Çarşamba

Ulusal Ahlak ve Ulusal Beka Krizi Nedir?

Ulusal  ahlak ve beka krizi; bir insanın kendi ailesini, kendi vatanını, kendi toplumunu, kendi devletini, kendi kültürünü, kendi dilini, kendi  tarihsel öğretilerini, kendi soydaşlarını ve   kendi   yurttaşlarını terk edip başka toplumlar, ülkeler ve devletlerin ideallerine göre programlanıp başkaları için çalışması, çaba göstermesi ve hatta savaşmasıdır. Tarih bunun örnekleri ile doludur

Bu anlamda, biz Türkler olarak, bin yılı aşkındır Arap Dili ve Arap milliyetçiliği için, 1950 Yılından bu güne de büyük oranda Amerika Birleşik Devletlerinin idealleri ve ABD'nin emperyalist hedefleri ve çıkarları için çalışıyoruz.

Dinler evrenseldir. Ayrıca dinler ve inançlar hiç bir ulusun tekelinde değildir. Uygarlık da evrenseldir. Ahlaklı, vicdanlı, adil, kul hakkı yemeyen iyi bir Müslüman olmak için Arap milliyetçisi olmaya ya da uygar bir insan olmak için emperyalistlerin çıkarlarına girmeye gerek yoktur.

Müslüman olmak Araplaşmayı, Arp milliyetçiliğine bilerek ya da bilmeyerek, hizmet etmeyi gerektirmez. Ne yazık ki içimizde hâla Arap alfabesini ve Arap dilini kutsal sayan insanımız hiç de az değildir. Ancak Araplara ve Arap kültürüne düşman olmaya da gerek yoktur. Türk Dili ve kültürü ne ise Arap Dili  ve kültürü de  odur. Diller ve kültürler arasında bir alt ya da üst hiyerarşisi kurulamaz. Aynı şekilde Batı, ABD hayranı, Batı taklitçisi ve gözü kapalı olarak Batıcı olmak da gerekmez.  Sadece BATILI OLMAK yeter.

 Batılı olmak, Batının çıkarları ve emperyalist emellerinin yanında olmak değildir.

Batıda tarih ve toplum sahnesine çıkan çağdaş, aydınlanmacı evrensel zihniyet ve uygarlıktan yana olmaktır. Bu uygarlıktan türeyen değerler sistemini benimsemektir. Yurt sevgisinde, ülke ve toplum kalkınmasında Batılı gibi, akıl ve bilimle eğitilmek, düşünmek ve davranmaktır.

 Her ulusun kimliği kendisi için önemli ve değerlidir. Saygı duyulmalıdır. Ancak ulusların; bilerek ya da bilmeyerek  kendi ulusal kimliklerinden vazgeçmeleri  doğru değildir. Hatta büyük bir sorumsuzluk ve vebal olur.

Bu anlamda M. K. ATATÜRK asla Batıcı değil Batılı oldu. Kurtuluş Savaşını Batıyı yenerek kazandı. Türkiye Cumhuriyetini Batıya rağmen  kendi ulus kimliğine dayanarak kurdu. Batılı emperyalistleri yurdumuzdan kovan Lozan Antlaşması Batıya rağmen imzalandı. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'nu bu nedenle kuruldu.

Ümmet kimliği ve ümmetçilik ise aynı dinin farklı kültürlerine sahip bir çok farklı ulusu tek bir dini kimlikte birleştirme amacına yöneliktir. Arap halkları bile aralarında birlik kuramıyorlar. Çünkü ümmetçilik ütopiktir ve olanaksızdır. Ulusların sadece din ve ahiret için çalıştıkları varsayımı gerçekçi değildir. Ayrıca toplumları aklın, bilimin ve teknolojinin yardımı olmadan sadece dinsel ahlak öğretileri ile kalkındırma ve geliştirme olanakları da yoktur. Bu nedenle,  uygar dünya artık teokratik feodal kültür ve dogmatik değerlerle yaşama dönemini kapatmıştır. Orta Çağ çok gerilerde kalmıştır. Toplumlar ve bireyler için din, inanç ve vicdan özgürlüğü ve ulus kimliği ön plana çıkmıştır.

 Çoğunlukçu olmayan fakat  temelde çoğulcu, sözde değil özde demokratik toplumsal yapılanmalara, hukukun üstünlüğüne ve yurttaşların eşitliğine dayalı bir siyasal zihniyet bilinci oluşmuştur. Yeni Dünya ve siyaset düzeni bunu gerektirmektedir. Artık ümmetçiliğin yeni dünya düzeninde ve dünyanın geleceğinde yeri kalmamıştır.

Tarihimizin genel akışı içinde, bu yeni dünyanın ekonomik, sosyal, kültürel, bilimsel  ve siyasi düzenini en doğru ve en iyi kavrayan ve uygulamaya aktaran siyasi lider de Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'tür.  O'nun ve ulusumuzun kendi özgür iradeleri ile kurdukları laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bu cumhuriyetin kuruluş felsefesidir. Kuruluş ilkeleridir. Ayrıca özgür akıl ve bilim destekli engin yurt ve ulus sevgisidir.

Günümüzde bile, tüm küreselci, emperyalist yoğun telkinlere karşın,  ulus devlet ve ulus kimliğinin önemi ortadadır. Putin Hristiyanlık için savaşmıyor. Rus halkının ulus kimliği için savaşıyor. Aynı şekilde, Ukrayna halkı  da kendi ulusu,  kendi dil ve ulus kimliğini korumak için  direniyor...

Sonuç olarak, Araplaşmak, Acemleşmek... yada Batıcılaşmak aynı sonucu doğurur. Ulus bilincinin yitimi ulusal bekanın da yitirilmesi demektir  Kendi ulusal kimliğini ve ulus  bilincini koruyarak, nedensiz şekilde, hiç bir ulusu düşman olarak etiketlemeden yurtta ve dünyada barış ilkeri içinde  yaşamanın  yollarını aramak en doğru rotadır.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri