Prof.Dr. Halil Çivi
Köşe Yazarı
Prof.Dr. Halil Çivi
 

Karşı Devrimcilik Nedir ve Neden Doğar?

Vatandaş soruyor " Hocam karşı devrimcilik nedir ve temelleri nelerdir. Kısaca anlatabilir misiniz?" Anlatmaya çalışayım. Ancak karşı devrimi ve karşı devrimciliği iyi anlayabilmek için değişim, evrim ve devrim kavramlarını da iyi bilmek gerekir. DEĞİŞİM? Bizim konumuz biyolojik evrim değil toplumsal-sosyolojik evrimdir. Ancak bir evrimden söz etmek, mutlaka bir değişimden söz etmek demektir. Evrende canlı, cansız her şey bir değişim içindedir. Maddeler biçimden biçime girer. Hatta aynı madde katı, sıvı, gaz haline gelebilir.  Canlılar, doğar, büyür yaşlanır ve ölür. İnsanlar da öyledir. İstisnalar hariç, doğar, çocukluk, gençlik, yaşlılık çağından sonra yerini yeni nesillere bırakarak yaşamdan ayrılır.  Kısaca hiçbir nesne, hiçbir canlı hiçbir insan ve hiçbir toplum tarihsel zaman boyutu içinde aynı kalmaz. Mutlaka değişime uğrar. Bir nehrin suyunda iki kez yıkanma olanağı yoktur. Değişim siyaset, devlet, ekonomi, teknoloji, hukuk, inanç, aile,  sanat...  Her türlü, maddi ve manevi kültür ürünlerini de değişime uğratır. Tıpkı, diğer canlılar gibi, tarihsel bir zaman süreci içinde, insan toplumlarıda değişime uğrarlar. İlkel topluluk yapısından köleci topluma, köleci toplumsal yapıdan teokratik feodal topluma, feodal toplumdan sanayi toplumuna, oradan da bilgi toplumuna doğru bir toplumsal değişim vardır. Ancak farklı toplumların, çeşitli nedenlerle, değişim hızları, değişim yönleri ve hatta değişme biçimleri birbirlerinden farklı olabilir.   EVRİM NEDİR? Bir toplumdaki ekonomik kurumlar, kullanılan üretim teknolojileri, aile yapıları, din ve inanç kurumları, ahlak ve hukuk örgüleri, töreleri, gelenekleri, düşünme- fikir ve davranış biçimleri... Tarihsel zaman boyutu içinde çatı, bünye- yapı değişimine uğrar. Dışarıdan herhangi bir baskı ya da içerden bir zorlama olmadan toplum yeni bir yapı kazanır. Toplum a’dan z’ye zamanla yeniden yapılanır.  İşte toplumsal “EVRİM” toplumun kendi doğal zihniyet değişimine bağlı olarak,  bir dış ya da iç baskılara uğramadan kendiliğinden oluşan değişim, dönüşüm ve yeniden yapılanmanın adıdır. Yavaştır, fakat her şey geri dönülmez olarak değişir. PEKİ, DEVRİM NEDİR? İnsanların ve ait oldukları toplumların içinde hep daha yüksek bir maddi refah, daha güvenli, sağlıklı, huzurlu, mutlu ve hukuk güvencesinde daha özgür bir devlet ve toplumsal yapı içinde yaşama özlemi ve isteği vardır. Eğer ülkeler arasında, İnsanları ve toplumu daha mutlu edecek ekonomik, siyasi, hukuki, kültürel, insani... Farklılıklar doğar ve ülkelerin bir kısmı geri kalmışlık çemberinden çıkabilme umudunu kaybederse o zaman geri kalmış toplum aydınları bu geri kalmışlık çemberini bir an önce kırabilme arayışları arayışı içinde olmaya başlarlar. Örneğin, eğer özenilen toplumsal yapı sanayi toplumu,  özenilen siyasi yapı ulus egemenliği ve özenilen iktidar modeli cumhuriyet ve demokrasi ise o zaman toplumsal gelişme evrimini beklemeden güce ve zora dayalı olarak siyasi iktidara el koyma olayı DEVRİM olarak tanımlanır. Devrimci düşüncede, toplumun ortak çıkarları, amacın büyüklüğü ve yüceliği araçları meşru duruma getirir. Devrimci yeniden yapılanma ile birlikte, devrim yapılan ülkedeki siyasi, hukuki, ekonomik, sosyal, eğitsel, kültürel, sanatsal, dinsel, töresel ve geleneksel... Yapılar ve hatta gündelik yaşamda büyük bir değişim gözlenir. ÖYLEYSE KARŞI DEVRİM NEDİR? Bir toplumda devrim yoluyla gelen bütünsel çatı ve bünye değişmeleri, eski kurumsal yapıların yıkılıp yerine yenilerinin kurulması, yani ortadan kaldırılan eski kurumlar yerine yeni kurulan devrimci kurumlar deyim yerindeyse toplumdaki tüm taşları yeniden oynatır. Başka bir söyleyişle de oyundaki tüm kartlar toplanıp karılır ve yeniden dağıtılmış olur.  Fakat bu yeni dağıtımlar çok insanın pozisyonunu, makamını ortadan kaldırır, karizmasını bozar. Eski kadrolar devre dışı kalır ve onların yerini devrimci kadrolar alır. Zaten her değişim kaçınılmaz olarak bir dirençle karşılaşır. Fakat devrimlerin oluşturduğu değişimler hem daha derin ve hem de çok geniş boyutlu olduğu için karşı çıkış ve direnişler de bir o kadar yaygınlık kazanır. Eğer bir toplumdaki devrim ihtiyacı ne kadar yaygın ve devrim önderlerinin toplumu devrime hazırlama psikolojileri ve yetenekleri ne kadar etkili ise devrime direniş daha cılızdır. Buna karşın böyle bir hazırlık yapılmamış ya da yeterince yapılamamışsa karşı devrimci direnişler bir o kadar güçlü olacaktır. Devrimcilik, devrim ideolojisini benimsemiş ve bu uğurda çaba harcayanların ortak sıfatıdır. Karşı devrimcilik ise, devrimin bozduğu eski sistem ya da düzeni yeniden geri getirmeye çalışanları tanımlamada kullanılır. KARŞI DEVRİMCİLİĞİN DİRENÇ NEDENLERİ NELERDİR? Bu konu başlı başına bir araştırma gerektirir. Ancak ben bazılarını satırbaşları ile belirtmeye çalışayım. Ancak yapılan sıralama önemlerine göre değildir. 1- Devrimler çoğu zaman siyasi iktidarların ve siyasi iktidar paydaşlarının değişimi demektir. Eski iktidar sahipleri iktidarların geri alabilmek için en güçlü karşı devrimci olur ve mağduriyet kozu oynarlar. 2- Devrimlerle birlikte bazı eski seçkin ve bürokratların rolleri, pozisyonları, makamları, statüleri ve iktidar güçleri kaybolur. Kazanç kapıları kapanabilir. Bunlar çıkarları için devrime direnirler. Ancak devrimi eleştirirken kendi çıkarlarını gizleyip genelde din ve kültür gerekçelerine sığınırlar. 3- Devrimcilik aynı zamanda olgunlaşmış ve etkili bir devrimci zihniyet oluşturabilmeyi gerektirir. Bu konuda eğitim sistemi kilit bir rol oynar. Karşı devrimcilik ögeleri ile örtünülenmiş dogmatik, aklı ve bilimi dışlayan bir eğitim sistemi karşı devrimi güçlendirir. 4- Toplumdaki konformizm bir yaşam tarzının varlığı, cahillik, eski alışkanlıklarından vaz geçmemek, yeniliklere karşı kapalılık, yeni rejimin getirdiği değişime direnç kazandırır. Çünkü alışkanlıklar insanın ikinci doğası gibidir. Bırakılması, terkedilmesi zordur.   5- Çoğu dinle ilişkisi olmayan, ancak sanki din sosu ile şerbetlenmiş görüntüsü verilen eski töreler, gelenek ve göreneklerin toplum ve birey yaşamı üzerindeki ağırlığı." Muhafazakârlık"  adı altında bu ve benzeri konuların siyasete malzeme yapılması ve iktidar değirmenine su taşımaya elverişli olması. 6- Toplumdaki feodal ve cemaatçi toplulukların varlığı ve egemenliği,  cemiyetin ve sorumluluğu bilen özgür bireye dayalı bir toplumsal yapının tam anlamı ile egemen olamaması. 7- Devrimcilerin kendi aralarında, devrimdeki öncelikle konusunda anlaşmazlık yaşamaları, devrimci kadro yetersizlikleri ve uygulamalarda görülen bazı yanlışlık ve aşırılıklar karşı devrimcilerin ekmeğine yağ sürmek anlamına gelir. 8- Küresel ve Batıcı emperyalistlerin toplumsal yapıya müdahaleleri ve karşı devrimci güçlerle Çoğu kez ittifak içinde olmaları. Kıssadan Hisse: Ne yazık ki yüz yıl sonra bile olsa hâlâ karşı devrimcilik devam etmektedir. Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'mize ve tüm devrimlerine yapıcı ve devrimci bir ruhla ve çağın gereklerine göre, hukuk devlet ve demokrasi ile taçlandırarak, yürekten sahip çıkmak herkesin yani yediden yetmişe tüm gençlerimizin boyun borcu olmalıdır.  Umutlarımız ve hayallerimiz, geçmişin geçerliliğini yitirmiş boş özlemleri ve ham hayallerine değil,  aklın bilimin ve teknolojinin kılavuzluğunda, gelecekte yüksek refah, adalet, hukukun üstünlüğü, gerçek demokrasi, kardeşlik, sevgi barış ve mutluluk içinde yaşamamamıza odaklanmayı gerektiriyor.
Ekleme Tarihi: 23 Haziran 2022 - Perşembe

Karşı Devrimcilik Nedir ve Neden Doğar?

Vatandaş soruyor " Hocam karşı devrimcilik nedir ve temelleri nelerdir. Kısaca anlatabilir misiniz?" Anlatmaya çalışayım. Ancak karşı devrimi ve karşı devrimciliği iyi anlayabilmek için değişim, evrim ve devrim kavramlarını da iyi bilmek gerekir.

DEĞİŞİM?

Bizim konumuz biyolojik evrim değil toplumsal-sosyolojik evrimdir. Ancak bir evrimden söz etmek, mutlaka bir değişimden söz etmek demektir. Evrende canlı, cansız her şey bir değişim içindedir. Maddeler biçimden biçime girer. Hatta aynı madde katı, sıvı, gaz haline gelebilir.

 Canlılar, doğar, büyür yaşlanır ve ölür. İnsanlar da öyledir. İstisnalar hariç, doğar, çocukluk, gençlik, yaşlılık çağından sonra yerini yeni nesillere bırakarak yaşamdan ayrılır.  Kısaca hiçbir nesne, hiçbir canlı hiçbir insan ve hiçbir toplum tarihsel zaman boyutu içinde aynı kalmaz. Mutlaka değişime uğrar. Bir nehrin suyunda iki kez yıkanma olanağı yoktur. Değişim siyaset, devlet, ekonomi, teknoloji, hukuk, inanç, aile,  sanat...  Her türlü, maddi ve manevi kültür ürünlerini de değişime uğratır.

Tıpkı, diğer canlılar gibi, tarihsel bir zaman süreci içinde, insan toplumlarıda değişime uğrarlar. İlkel topluluk yapısından köleci topluma, köleci toplumsal yapıdan teokratik feodal topluma, feodal toplumdan sanayi toplumuna, oradan da bilgi toplumuna doğru bir toplumsal değişim vardır. Ancak farklı toplumların, çeşitli nedenlerle, değişim hızları, değişim yönleri ve hatta değişme biçimleri birbirlerinden farklı olabilir.

  EVRİM NEDİR?

Bir toplumdaki ekonomik kurumlar, kullanılan üretim teknolojileri, aile yapıları, din ve inanç kurumları, ahlak ve hukuk örgüleri, töreleri, gelenekleri, düşünme- fikir ve davranış biçimleri... Tarihsel zaman boyutu içinde çatı, bünye- yapı değişimine uğrar. Dışarıdan herhangi bir baskı ya da içerden bir zorlama olmadan toplum yeni bir yapı kazanır. Toplum a’dan z’ye zamanla yeniden yapılanır.  İşte toplumsal “EVRİM” toplumun kendi doğal zihniyet değişimine bağlı olarak,  bir dış ya da iç baskılara uğramadan kendiliğinden oluşan değişim, dönüşüm ve yeniden yapılanmanın adıdır. Yavaştır, fakat her şey geri dönülmez olarak değişir.

PEKİ, DEVRİM NEDİR?

İnsanların ve ait oldukları toplumların içinde hep daha yüksek bir maddi refah, daha güvenli, sağlıklı, huzurlu, mutlu ve hukuk güvencesinde daha özgür bir devlet ve toplumsal yapı içinde yaşama özlemi ve isteği vardır.

Eğer ülkeler arasında, İnsanları ve toplumu daha mutlu edecek ekonomik, siyasi, hukuki, kültürel, insani... Farklılıklar doğar ve ülkelerin bir kısmı geri kalmışlık çemberinden çıkabilme umudunu kaybederse o zaman geri kalmış toplum aydınları bu geri kalmışlık çemberini bir an önce kırabilme arayışları arayışı içinde olmaya başlarlar.

Örneğin, eğer özenilen toplumsal yapı sanayi toplumu,  özenilen siyasi yapı ulus egemenliği ve özenilen iktidar modeli cumhuriyet ve demokrasi ise o zaman toplumsal gelişme evrimini beklemeden güce ve zora dayalı olarak siyasi iktidara el koyma olayı DEVRİM olarak tanımlanır.

Devrimci düşüncede, toplumun ortak çıkarları, amacın büyüklüğü ve yüceliği araçları meşru duruma getirir.

Devrimci yeniden yapılanma ile birlikte, devrim yapılan ülkedeki siyasi, hukuki, ekonomik, sosyal, eğitsel, kültürel, sanatsal, dinsel, töresel ve geleneksel... Yapılar ve hatta gündelik yaşamda büyük bir değişim gözlenir.

ÖYLEYSE KARŞI DEVRİM NEDİR?

Bir toplumda devrim yoluyla gelen bütünsel çatı ve bünye değişmeleri, eski kurumsal yapıların yıkılıp yerine yenilerinin kurulması, yani ortadan kaldırılan eski kurumlar yerine yeni kurulan devrimci kurumlar deyim yerindeyse toplumdaki tüm taşları yeniden oynatır. Başka bir söyleyişle de oyundaki tüm kartlar toplanıp karılır ve yeniden dağıtılmış olur.

 Fakat bu yeni dağıtımlar çok insanın pozisyonunu, makamını ortadan kaldırır, karizmasını bozar. Eski kadrolar devre dışı kalır ve onların yerini devrimci kadrolar alır.

Zaten her değişim kaçınılmaz olarak bir dirençle karşılaşır. Fakat devrimlerin oluşturduğu değişimler hem daha derin ve hem de çok geniş boyutlu olduğu için karşı çıkış ve direnişler de bir o kadar yaygınlık kazanır.

Eğer bir toplumdaki devrim ihtiyacı ne kadar yaygın ve devrim önderlerinin toplumu devrime hazırlama psikolojileri ve yetenekleri ne kadar etkili ise devrime direniş daha cılızdır. Buna karşın böyle bir hazırlık yapılmamış ya da yeterince yapılamamışsa karşı devrimci direnişler bir o kadar güçlü olacaktır.

Devrimcilik, devrim ideolojisini benimsemiş ve bu uğurda çaba harcayanların ortak sıfatıdır.

Karşı devrimcilik ise, devrimin bozduğu eski sistem ya da düzeni yeniden geri getirmeye çalışanları tanımlamada kullanılır.

KARŞI DEVRİMCİLİĞİN DİRENÇ NEDENLERİ NELERDİR?

Bu konu başlı başına bir araştırma gerektirir. Ancak ben bazılarını satırbaşları ile belirtmeye çalışayım.

Ancak yapılan sıralama önemlerine göre değildir.

1- Devrimler çoğu zaman siyasi iktidarların ve siyasi iktidar paydaşlarının değişimi demektir. Eski iktidar sahipleri iktidarların geri alabilmek için en güçlü karşı devrimci olur ve mağduriyet kozu oynarlar.

2- Devrimlerle birlikte bazı eski seçkin ve bürokratların rolleri, pozisyonları, makamları, statüleri ve iktidar güçleri kaybolur. Kazanç kapıları kapanabilir. Bunlar çıkarları için devrime direnirler. Ancak devrimi eleştirirken kendi çıkarlarını gizleyip genelde din ve kültür gerekçelerine sığınırlar.

3- Devrimcilik aynı zamanda olgunlaşmış ve etkili bir devrimci zihniyet oluşturabilmeyi gerektirir. Bu konuda eğitim sistemi kilit bir rol oynar. Karşı devrimcilik ögeleri ile örtünülenmiş dogmatik, aklı ve bilimi dışlayan bir eğitim sistemi karşı devrimi güçlendirir.

4- Toplumdaki konformizm bir yaşam tarzının varlığı, cahillik, eski alışkanlıklarından vaz geçmemek, yeniliklere karşı kapalılık, yeni rejimin getirdiği değişime direnç kazandırır. Çünkü alışkanlıklar insanın ikinci doğası gibidir. Bırakılması, terkedilmesi zordur.

 

5- Çoğu dinle ilişkisi olmayan, ancak sanki din sosu ile şerbetlenmiş görüntüsü verilen eski töreler, gelenek ve göreneklerin toplum ve birey yaşamı üzerindeki ağırlığı." Muhafazakârlık"  adı altında bu ve benzeri konuların siyasete malzeme yapılması ve iktidar değirmenine su taşımaya elverişli olması.

6- Toplumdaki feodal ve cemaatçi toplulukların varlığı ve egemenliği,  cemiyetin ve sorumluluğu bilen özgür bireye dayalı bir toplumsal yapının tam anlamı ile egemen olamaması.

7- Devrimcilerin kendi aralarında, devrimdeki öncelikle konusunda anlaşmazlık yaşamaları, devrimci kadro yetersizlikleri ve uygulamalarda görülen bazı yanlışlık ve aşırılıklar karşı devrimcilerin ekmeğine yağ sürmek anlamına gelir.

8- Küresel ve Batıcı emperyalistlerin toplumsal yapıya müdahaleleri ve karşı devrimci güçlerle Çoğu kez ittifak içinde olmaları.

Kıssadan Hisse:

Ne yazık ki yüz yıl sonra bile olsa hâlâ karşı devrimcilik devam etmektedir.

Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'mize ve tüm devrimlerine yapıcı ve devrimci bir ruhla ve çağın gereklerine göre, hukuk devlet ve demokrasi ile taçlandırarak, yürekten sahip çıkmak herkesin yani yediden yetmişe tüm gençlerimizin boyun borcu olmalıdır.  Umutlarımız ve hayallerimiz, geçmişin geçerliliğini yitirmiş boş özlemleri ve ham hayallerine değil,  aklın bilimin ve teknolojinin kılavuzluğunda, gelecekte yüksek refah, adalet, hukukun üstünlüğü, gerçek demokrasi, kardeşlik, sevgi barış ve mutluluk içinde yaşamamamıza odaklanmayı gerektiriyor.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri