Prof.Dr. Halil Çivi
Köşe Yazarı
Prof.Dr. Halil Çivi
 

Başlıca Temel Korku Öbeklerimiz ve İnsan Yaşamı Üzerine Oluşturdukları

Korku sosyo-psikolojik olarak tamamen insani bir savunma ve var olma duygusudur. Korkular belli bir noktaya kadar yararlı, belli bir noktadan sonra da zararlı ve patolojik bir hal alabilirler. Sosyal, ekonomik, psikolojik, siyasal ve kültürel açılardan dört ana korku öbeği vardır.  1- Ölüm Korkusu. Ölüm korkusu insan soyunun en temel ve endişe verici korkularının başında gelir. Yaşlanma duygusu ve tedavisi zor hastalıklar ölüm korkusunun daha da çok artmasına neden olur. Dinlerin temel telkinlerinden biri de ahiret ya da öbür dünyada tekrar yeni bir yaşama kavuşma inancı yaratarak, ya da ruh göçü yoluyla insanları bir başka bedende yeniden dirilterek bir anlamda ölüme çare bulmaktır. İnançlı insanlara düşen görev de henüz sağken. Ölümden sonraki dönemde dirilip mutlu yaşamaya çalışmak için gerekli çabaları gösterebilmektir. Bu nedenle, tüm inançlar ve dinlerde ilahların gazabından korkulur. İlahların hoşlarına gidecek ritüeller ve davranışlara yönelmek ve yasakladıkları davranışlardan kaçınmak esastır. İlahların emrini dinleyip hemcinsleri ile adalet ve barış içinde olmak onlarla iyi geçirmektir. Aynı durum tek tanrılı inançlar için de geçerlidir. Ölüm korkusunun bir diğer kaynağı da çağına göre akıl, sır erdirilemeyen deprem, yıldırım, sel baskını, kuraklık v.b. doğa olaylarıdır. Ancak aklın ve bilimin çapı genişleyip doğa yasaları daha iyi anlaşıldıktan  sonra doğa korkusu yerini doğaya egemen olma anlayışına bırakmıştır. 2- Özgürlük Korkusu. Özgürlük, her özgür olunmak istenen alanda sorumluluk gerektiren bir tutum ve davranış gerektirir. Özgürlük başta maddi alan olmak üzere birçok konuda başkalarına bağımlı olmanın tersidir. Bağımlılıktan kurtulmaktır. Bağımsız yaşayabilmektir. İnsanlık tarihine bakıldığında bireylerin özgürleşmeleri hiç de kolay olamamıştır. Örneğin eski çağlarda bir köle ya da cariyenin efendisinden kaçıp kurtulması olanaksız gibidir.. Mekân, mülk, güvenlik ve para gerektirir. Ailesine ve kendisine bakabilecek ve kendini koruyacak olanaklardan yoksun olanlar özgür kalmayı göze alamayabilir. Aynı durum bir ağaya ailece sığınmış bir yanaşma- çoban için de geçerlidir. Eğer çoban kendisi ve ailesini geçindirebilecek olanaklardan yoksunsa ağanın sömürüsünden ve vesayetinden kurtulamaz. Sosyal, ekonomik, psikolojik kültürel ve bilimsel yetersizlikler insanı kendinden daha güçlülere bağımlı yapar. Günümüzde, belli bir yaştan, örneğin 18 yaşından sonra ailesinden ayrılıp bağımsız bir konutta yaşama isteği, yeterli ve sürekli bir gelir güvencesi olmadan fazla anlam taşımaz. Ekonomik, bilimsel yeterlilik ve psiko-sosyal bağımsızlık olmadan özgürleşmek zordur. 3- Yalnızlık Korkusu. İki kişiden ibaret olsa bile, istisnalar hariç, İnsanlar genelde aile içinde yaşarlar. Atasözlerimizden birisi " Yalnızlık Allaha mahsustur " şeklinde söylenmiştir. Her insan, bir anlamda, başka birinin ya da birilerinin varlığına muhtaçtır. Batı kültüründe insan insanın kurdudur. Doğu kültüründe İnsan insanın ağısını (zehrini) da alır. Annesiz kalma, babasız olma ya da her ikisini birden kaybetme, sevgilisinden ayrılma, evli eşlerden birinin ölümü, depremler, hastalıklar, trafik kazaları, terkedilmiştik, siyasal ve hukuki dışlanmışlık, sosyal güvenceden yetersizlik, yatalak kalma, özellikle de ileri yaşlardaki yalnızlıklar... İnsanlarda kötümserlik, çaresizlik ve umutsuzluklara neden olur. Eğer kişide özgüven eksikliği, gerçeklerle yüzleşmekten korkma ve yeni koşullara uyum yeteneği yoksa yalnızlık duygusu çok daha yıpratıcı olabilir. Böyle durumlarda, olanaklar çerçevesinde yeni ve doğru insanlarla iletişim ve etkileşim içinde olarak mevcut zorlukları aşma yoluna gidilebilir. 4- Gelecek Korkusu. Gelecek, yaşamın henüz deneyimlenmemiş ve yaşanması umut edilen kısmıdır. En önemli gelecek korkusu ise can ve mal güvenliği, işsizlik, yaşlılıkta dışlanma, muhtaçlık, çaresizlik ve gelirden yoksun kalmakla ilgilidir. Gelecek, belirsizlikler, olumlu ya da olumsuz çeşitli risk ve sürprizlerle doludur. Geçmişte, çok eski çağlardan beri, krallar, padişahlar, sultanlar, prensler, prensesler dahil, öğrenciler, gençler, evliler, bekârlar, ev kadınları... ve herkes hep geleceklerinin ne olacağı, iyi mi yoksa kötümü sonlanacağı konusunda merak içinde olmuşlar ve gelecekte olacakları önceden bilmek istemişlerdir. Yıldızlara bakarak, gaipbiliciler(!) peşinde koşarak, muskacılara, büyücülere giderek, kum, kahve, bakla, iskambil, fallarına baktırarak, medyumlara koşarak ... Gelecekleri hakkında şimdiden bilgi sahibi olmak istemişlerdir. Yaşam boyu karşılaştıkları yanlış ve kötü şeylerin nedenlerini kendi akıl, bilgi ve davranış yetersizliklerinden arama yerine kendi alınyazılarına bağlamayı yeğlemişlerdir. Kıssadan hisse: Yukarıda sıralanan dört korku öbeğinin hepsiyle kolayca baş edebilmek, bunlar ve benzeri korku ve endişeleri yok etmek ya da hiç olmazsa azaltabilmenin iki ana yolu vardır. Birincisi, aklı ve bilimi önceleyen doğru, yaygın ve örgün eğitimi toplumun her katmanına olabildiğince yaymak, yani aydınlanmış ve bilinçlenmiş zihniyet devrimidir. İkincisi de insan odaklı, demokratik, laik ve hukukun üstünlüğüne dayalı sosyal devleti, her alanda, beşikten mezara kadar herkesin imdadına gecikmesizin ayrımsız ve etkince yetişebilen bir donanım ve yapıya kavuşturmaktır. Başta hukuk güvencesindeki can ve mal güvenliği ve temel insan hakları olmak üzere, her şeyin sosyal devlet zihniyetine göre örgütlenmesini gerektirir.
Ekleme Tarihi: 11 Mayıs 2022 - Çarşamba

Başlıca Temel Korku Öbeklerimiz ve İnsan Yaşamı Üzerine Oluşturdukları

Korku sosyo-psikolojik olarak tamamen insani bir savunma ve var olma duygusudur. Korkular belli bir noktaya kadar yararlı, belli bir noktadan sonra da zararlı ve patolojik bir hal alabilirler. Sosyal, ekonomik, psikolojik, siyasal ve kültürel açılardan dört ana korku öbeği vardır.

 1- Ölüm Korkusu.

Ölüm korkusu insan soyunun en temel ve endişe verici korkularının başında gelir. Yaşlanma duygusu ve tedavisi zor hastalıklar ölüm korkusunun daha da çok artmasına neden olur.

Dinlerin temel telkinlerinden biri de ahiret ya da öbür dünyada tekrar yeni bir yaşama kavuşma inancı yaratarak, ya da ruh göçü yoluyla insanları bir başka bedende yeniden dirilterek bir anlamda ölüme çare bulmaktır. İnançlı insanlara düşen görev de henüz sağken. Ölümden sonraki dönemde dirilip mutlu yaşamaya çalışmak için gerekli çabaları gösterebilmektir.

Bu nedenle, tüm inançlar ve dinlerde ilahların gazabından korkulur. İlahların hoşlarına gidecek ritüeller ve davranışlara yönelmek ve yasakladıkları davranışlardan kaçınmak esastır. İlahların emrini dinleyip hemcinsleri ile adalet ve barış içinde olmak onlarla iyi geçirmektir. Aynı durum tek tanrılı inançlar için de geçerlidir.

Ölüm korkusunun bir diğer kaynağı da çağına göre akıl, sır erdirilemeyen deprem, yıldırım, sel baskını, kuraklık v.b. doğa olaylarıdır. Ancak aklın ve bilimin çapı genişleyip doğa yasaları daha iyi anlaşıldıktan  sonra doğa korkusu yerini doğaya egemen olma anlayışına bırakmıştır.

2- Özgürlük Korkusu.

Özgürlük, her özgür olunmak istenen alanda sorumluluk gerektiren bir tutum ve davranış gerektirir. Özgürlük başta maddi alan olmak üzere birçok konuda başkalarına bağımlı olmanın tersidir. Bağımlılıktan kurtulmaktır. Bağımsız yaşayabilmektir.

İnsanlık tarihine bakıldığında bireylerin özgürleşmeleri hiç de kolay olamamıştır.

Örneğin eski çağlarda bir köle ya da cariyenin efendisinden kaçıp kurtulması olanaksız gibidir.. Mekân, mülk, güvenlik ve para gerektirir. Ailesine ve kendisine bakabilecek ve kendini koruyacak olanaklardan yoksun olanlar özgür kalmayı göze alamayabilir.

Aynı durum bir ağaya ailece sığınmış bir yanaşma- çoban için de geçerlidir. Eğer çoban kendisi ve ailesini geçindirebilecek olanaklardan yoksunsa ağanın sömürüsünden ve vesayetinden kurtulamaz. Sosyal, ekonomik, psikolojik kültürel ve bilimsel yetersizlikler insanı kendinden daha güçlülere bağımlı yapar.

Günümüzde, belli bir yaştan, örneğin 18 yaşından sonra ailesinden ayrılıp bağımsız bir konutta yaşama isteği, yeterli ve sürekli bir gelir güvencesi olmadan fazla anlam taşımaz.

Ekonomik, bilimsel yeterlilik ve psiko-sosyal bağımsızlık olmadan özgürleşmek zordur.

3- Yalnızlık Korkusu.

İki kişiden ibaret olsa bile, istisnalar hariç, İnsanlar genelde aile içinde yaşarlar. Atasözlerimizden birisi " Yalnızlık Allaha mahsustur " şeklinde söylenmiştir. Her insan, bir anlamda, başka birinin ya da birilerinin varlığına muhtaçtır. Batı kültüründe insan insanın kurdudur. Doğu kültüründe İnsan insanın ağısını (zehrini) da alır.

Annesiz kalma, babasız olma ya da her ikisini birden kaybetme, sevgilisinden ayrılma, evli eşlerden birinin ölümü, depremler, hastalıklar, trafik kazaları, terkedilmiştik, siyasal ve hukuki dışlanmışlık, sosyal güvenceden yetersizlik, yatalak kalma, özellikle de ileri yaşlardaki yalnızlıklar... İnsanlarda kötümserlik, çaresizlik ve umutsuzluklara neden olur. Eğer kişide özgüven eksikliği, gerçeklerle yüzleşmekten korkma ve yeni koşullara uyum yeteneği yoksa yalnızlık duygusu çok daha yıpratıcı olabilir. Böyle durumlarda, olanaklar çerçevesinde yeni ve doğru insanlarla iletişim ve etkileşim içinde olarak mevcut zorlukları aşma yoluna gidilebilir.

4- Gelecek Korkusu.

Gelecek, yaşamın henüz deneyimlenmemiş ve yaşanması umut edilen kısmıdır. En önemli gelecek korkusu ise can ve mal güvenliği, işsizlik, yaşlılıkta dışlanma, muhtaçlık, çaresizlik ve gelirden yoksun kalmakla ilgilidir.

Gelecek, belirsizlikler, olumlu ya da olumsuz çeşitli risk ve sürprizlerle doludur. Geçmişte, çok eski çağlardan beri, krallar, padişahlar, sultanlar, prensler, prensesler dahil, öğrenciler, gençler, evliler, bekârlar, ev kadınları... ve herkes hep geleceklerinin ne olacağı, iyi mi yoksa kötümü sonlanacağı konusunda merak içinde olmuşlar ve gelecekte olacakları önceden bilmek istemişlerdir.

Yıldızlara bakarak, gaipbiliciler(!) peşinde koşarak, muskacılara, büyücülere giderek, kum, kahve, bakla, iskambil, fallarına baktırarak, medyumlara koşarak ... Gelecekleri hakkında şimdiden bilgi sahibi olmak istemişlerdir. Yaşam boyu karşılaştıkları yanlış ve kötü şeylerin nedenlerini kendi akıl, bilgi ve davranış yetersizliklerinden arama yerine kendi alınyazılarına bağlamayı yeğlemişlerdir.

Kıssadan hisse:

Yukarıda sıralanan dört korku öbeğinin hepsiyle kolayca baş edebilmek, bunlar ve benzeri korku ve endişeleri yok etmek ya da hiç olmazsa azaltabilmenin iki ana yolu vardır.

Birincisi, aklı ve bilimi önceleyen doğru, yaygın ve örgün eğitimi toplumun her katmanına olabildiğince yaymak, yani aydınlanmış ve bilinçlenmiş zihniyet devrimidir. İkincisi de insan odaklı, demokratik, laik ve hukukun üstünlüğüne dayalı sosyal devleti, her alanda, beşikten mezara kadar herkesin imdadına gecikmesizin ayrımsız ve etkince yetişebilen bir donanım ve yapıya kavuşturmaktır. Başta hukuk güvencesindeki can ve mal güvenliği ve temel insan hakları olmak üzere, her şeyin sosyal devlet zihniyetine göre örgütlenmesini gerektirir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri