Gündem

Özgür Özel: “Türkiye bir sivil darbe sürecindedir”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP’nin ev sahipliğinde İstanbul’da düzenlenen Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısı’nın kapanışında yaptığı konuşmada, "Mevcut iktidar, geleceğe darbe yapmaya kalktı. Bunu bazen dünyaya anlatmak zor oluyor. Avrupa'daki bütün yoldaşlarımın gözünün içine baka baka söylüyorum ki Türkiye bir sivil darbe sürecindedir. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları siyaseten tutukludur. Hepimiz onlara kefiliz ve sonuna kadar arkalarındayız" ifadesini kullandı.

Abone Ol

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP’nin ev sahipliğinde İstanbul’da düzenlenen Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısı’nın kapanışında yaptığı konuşmada, "Mevcut iktidar, geleceğe darbe yapmaya kalktı. Bunu bazen dünyaya anlatmak zor oluyor. Avrupa'daki bütün yoldaşlarımın gözünün içine baka baka söylüyorum ki Türkiye bir sivil darbe sürecindedir. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları siyaseten tutukludur. Hepimiz onlara kefiliz ve sonuna kadar arkalarındayız" ifadesini kullandı.

CHP’nin ev sahipliğinde İstanbul’da düzenlenen Sosyalist Enternasyonal Toplantısı’nın son günü “Hak Ettiğimiz Bir Dünya İçin Ya Hep Beraber Ya Hiç Birimiz” başlığıyla devam ediyor. Bugünkü basına kapalı gerçekleşen üçüncü oturumun ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel, toplantının kapanışında yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

“Dün hep beraber çok verimli toplantılar gerçekleştirdik. Biraz önce Sosyalist Enternasyonal’in ortak aklıyla ortak vicdanıyla, kağıda dökülen üzerinde titiz çalışmalar yapılan çok güçlü metinleri oybirliğiyle kabul ettik. Özellikle dün ve bugün ortaya koyduğunuz sıkı dayanışma dolayısıyla her birinize şükranlarımı sunuyorum. Türkiye’de yaşadığımız zorlu süreçte bizimle dayanışma gösteren her bir kardeş partimizin kurumsal kimliklerine ve ayrı ayrı üyelerine teşekkür ediyorum. 79 ülkeden 89 partiyi misafir ettik, ev sahipliği yaptık, onlarla birlikte çalıştık. Bugün İstanbul, iradesi gasp edilmiş bir şehir durumundadır. Bundan bir yıl önce, 16 milyon İstanbullu ‘Şehri kim yönetsin’ diye düşündü, taşındı. Son beş yıldır yapılan hizmetlere baktı. Sandık başına gittiler. Ve her seferinde daha fazla oy verdikleri Ekrem İmamoğlu'nu her iki kişiden birinden fazlasının oyuyla İstanbul'u beş yıl daha yönetmeye görevlendirdiler. Maalesef biz, 1977 yılından beri hiç birinci parti olamamıştık. İkinciliği, üçüncülüğü, zaman zaman baraj altında kalmayı içimize sindiremesek de kusuru hep kendimizde bulduk. ‘Daha çok çalışmalıyız. Öz eleştiri yapmalıyız. Gençleşmeliyiz. Kadınlara daha çok fırsat vermeliyiz. Dünyada esen rüzgarları doğru analiz etmeliyiz. Türkiye'ye doğru uyarlamalıyız. Doğru bir dil kurmalıyız’ dedik.”

“İlk kaybettikleri seçimde darbeye giriştiler”

15 Temmuz darbe girişimi sürecinde CHP'nin tavrını alkışlayanların 47 yıl boyunca CHP'nin gösterdiği sabrı gösteremediğini ifade eden Özel, şöyle devam etti:

“Cumhurbaşkanlığı seçim takviminin başlamasına 47 ay vardı. 47 gün bile gösteremediler. İlk kaybettikleri seçimde, ilk ikinci duruma düştükleri seçimde darbeye giriştiler ve öyle bir darbe tasarladılar ki... Darbeler hep mevcut iktidara yapılır. Mevcut iktidar, geleceğe darbe yapmaya kalktı. İktidara gelecek olana darbe yapmaya, Türkiye'yi gelecekte yönetecek hükümete, cumhurbaşkanına darbe yapmaya kalktı. Geçmiş yerel seçimlerin seçilmişlerine darbe yaptı. Ama esas geleceğimize, gelecek olana, Türkiye'nin gelecek umuduna darbe yapmaya kalktılar. İşte biz Ekrem İmamoğlu ve hapisteki bütün arkadaşlarımızın suçsuzluğuna kefil olan ve onların siyasi sebeplerle içeride tutulduğu için onlarla birlikte mücadele eden insanlarız. Bunu bazen dünyaya anlatmak zor oluyor. Anlatamayacağımızı düşündüler. Ama ben bugün sabahleyin Ekrem Başkan ile dayanışmak için, bir otel yangınında hayatını kaybeden bebeklerle, çocuklarla, annelerle, eşlerle geriye kalanlarla dayanışmak, hayatını kaybedenleri anmak için, o tepkileri görünür kılmak için, kadına karşı şiddeti görünür kılmak için, toplumsal cinsiyet eşitliği talebini görünür kılmak için yapılan bir maraton koşusunda sabah gittim, erken saatlerde maraton koştum, geldim. Buradan ayrılıp Türkiye'nin dördüncü büyük kentine, Bursa'ya gidip her hafta sonu yaptığımız, bu hafta sonu Sosyalist Enternasyonal ile çakıştığı için pazar akşam üstüne aldığımız bir mitingi gerçekleştireceğim.

“Avrupa'daki bütün yoldaşlarımın gözünün içine baka baka söylüyorum ki Türkiye bir sivil darbe sürecindedir”

Sabah on binlerin; akşamüstü yüz binlerin, milyonların buradan Avrupa'daki bütün yoldaşlarımın gözünün içine baka baka söylüyorum ki Türkiye bir sivil darbe sürecindedir. Ekrem İmamoğlu ve arkadaşları siyaseten tutukludur. Hepimiz onlara kefiliz ve sonuna kadar arkalarındayız. Beş gün boyunca kadim bir şehirde, üç imparatorluğa başkentlik yapmış, hepimizin atalarının emeği olan ve hepimize emeği olan bir şehirde, barışın, demokrasinin, sanatın, turizmin başkentinde bir yazara göre ‘Dünya bir ülke olsaydı dünyanın başkenti’nde, İstanbul'da hep birlikteydik. Böyle şehirler böyle toplantıların düşmanıdır. Salonlar boşalır, gider. Ama böyle tam bir katılımla, büyük bir ciddiyetle; İstanbul'un boğazı, güzellikleri, tarihi sizi çağırırken burada dayanışmaya yönelik; Latin Amerika ile, Asya ile, Afrika ile, Avrupa ile ve Türkiye ile dayanışmaya yönelik metinleri tartıştınız. Çok kıymetli bir müzakereyi hep beraber yürüttünüz. Bunun için teşekkür ediyorum. İstanbul'un güzelliği bile dayanışma ruhunuzu zedelemedi ve sizi bu meydanda, bu salonlarda tuttu. Hepinize bu toplantı disiplini için ayrıca teşekkür ediyorum.

“Dili, dini, kimliği fark etmeksizin otokratlara ‘dur’ diyecek tek yapı, biz demokratlarız”

Bu salonun ortak fikri şu: Pek çok kuvvetli metinde dinledik. Hep oy verdik. Dünyada otokrasi varsa; dili, dini, kimliği fark etmeksizin otokratlara ‘dur’ diyecek tek yapı, biz demokratlarız. O demokratların da sayısı hiç az değil. Dahası o demokratlar dünyanın neresinde yaşıyor olurlarsa olsunlar yalnız değiller. Tüm dünya demokratlarla omuz omuza verip yoldaşça mücadele etmeye de kararlı. Bu kararlılık ve yoldaşla mücadele azmi, yoksulluğa, siyasal baskılara, savaşlara, her türlü talana direnen; milyonlarca, milyarlarca insan için cesaret kaynağıdır, umuttur. Toplantılarımızda birçok başlığı derinlemesine ele aldık. Ana gündemimizden biri olan demokrasinin bugün geldiği hali çokça konuştuk. Kadınlar, iş gücüne katılım ve emeklerinin karşılıklarını almaları konusundaki engellerle ve güvencesizlikle karşı karşıyayız. Gençler büyük bir işsizlik ve umutsuzluk içinde. İşçiler, kır ve kent yoksulları hiçbir zaman olmadıkları kadar zordalar. Orta sınıf, mülksüzleştirme tehdidiyle boğuşuyor. Gelir adaletsizliği her geçen gün daha da derinleşiyor. Bu sorunların hepsi ağır ve acilen çözüm bekleyen sorunlar. Kadınların iş yaşamında ve siyasette eşit temsilinin sağlanması, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele, geçnlerin siyasete, iş yaşamına etkin katılımı bunların hepsini sağlamak, dünyadaki sosyal demokratların aktif çabalarıyla mümkün olacaktır.

“Birbiriyle konuşan, birbiriyle dayanışan, birbirinden öğrenen otokratlarla, diktatörle muhatabız”

Öte yandan uluslararası gelişmeleri de ele alma fırsatımız oldu elbette. İsrail'in Gazze'de uyguladığı katliamı konuştuk. Ukrayna'da on binlerce cana mal olan işgali konuştuk. Suriye'deki belirsizlikler, Afrika'daki çatışmalar, mülteci krizleri, iklim krizleri; bunlar mevcut düzenin beslediği hem de ondan beslendiği krizlerdir. İçinde yaşadığımız dünya ise etkileşim halinde bir dünyadır. Savaşların acı sonuçları, yoksulluk ve birçok kriz, bir ülkenin sınırlarından diğerine sıçramaktadır. Yani tüm dünyada dolaşıma girmektedir. İlk açılış konuşmasında da söylediğim, dünkü toplantılarda ve akşam yemeğinde de her birinizle ayrı ayrı sohbet ettiğimizde üzerine konuşma fırsatı bulduğumuz bir zor durumla karşı karşıyayız. Endişelerimiz vardı. 21’inci yüzyılın ikinci çeyreğinde, yapay zeka marifetiyle birbiriyle konuşan, birbirinden öğrenen robotlar insanlığı tehdit eder miydi? Maalesef bu tartışma bir anda duruyor, sürüyor. Ama dünyanın başındaki en büyük tehdit; birbiriyle konuşan, birbiriyle dayanışan, birbirinden öğrenen otokratlarla, diktatörle muhatabız ve onları yenecek güç, sadece ve sadece bu salonun üreteceği dayanışmadır.

“Demokrasiye yönelen tehditler yerel yönetimleri derinden etkilemektedir”

Biz biliyoruz ki toplumların sorunlarının küresel etkileri oluyorsa çözümlerin de küresel çapta olması gerekir. Öyleyse yoksulluğa savaşa, iklim krizine, emek sömürüsü ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı ortak mücadele vermek bugün her zamankinden elzemdir. Bu tespiti yapan Sosyalist Enternasyonal tüm bu karanlık tabloya karşın İstanbul'dan dünyaya aydınlık ve umut dolu bir dünyayı müjdelemektedir. O aydınlık ve ferah dünyanın kapısını aralayan şey aramızdaki dayanışmadır. Bizler bu sayede yoksulluk, adaletsizlik ve otokrasiyle mücadeleye devam edeceğiz. Filistin halkının işgal ve ağır baskılar altındaki haklı direnişine el uzatmaya devam edeceğiz. Ukrayna'da akan kanın durması ve başta Suriye olmak üzere, dünyanın her yerinde sürdürülebilir bir barış ikliminin inşası için tüm çabaları destekleyeceğiz. Sosyal demokratlar ve sosyalistlerin görevi sadece partilerimizin yönetim kadroları arasındaki dayanışmayı güçlendirmek değil şüphesiz. Bugün demokrasiye yönelen tehditler yerel yönetimleri, yani belediyelerimizi de derinden etkilemektedir. Bunu seçilmiş belediye başkanları hapiste tutulan bir partinin lideri olarak dile getirmek zorundayım. Üstelik lideri olduğum parti, tüm kamoyu araştırmalarına göre, halen ülkenin açık farkla birinci partisi. Toplumun en yüksek oranda destek verdiği parti. Eğer demokrasi yerelden de tehdit ediliyorsa yerel yönetimlerimiz arasındaki dayanışmanın da en üst seviyeye çıkarılması gerekir.

"Sosyalist Enternasyonel yerel yönetimler ağının en etkin şekilde ortaya çıkması, önümüzdeki görevlerden bir tanesidir”

19 Mart darbesinde dünyanın dört bir yanından, belediye başkanlarından gelen destek mesajları çok kıymetliydi. O günlerde buraya koşup gelen, bugün yine bu toplantıda bulunan Atina Belediye Başkanımız, bir video mesajla en kuvvetli desteğini ifade eden Paris Belediye Başkanımız, Lefkoşa Belediye Başkanı, Viyana Belediyesi'nin Değerli Başkan Yardımcısı. Soria Belediye Başkanı, Floransa'nın önceki Belediye Başkanı’nın buradaki varlıkları gücümüze güç kattı. Bu vesileyle dayanışma duygularını esirgemeyen tüm yerel yöneticilere de hepinizden, yürekten güçlü bir alkış talep ediyorum. Bununla beraber yerel idarecilerimiz arasındaki ilişkinin güçlenmesi, deneyim paylaşımı, ilerici uygulamaların aktarımı gibi başlıklar çok önemli. Bunları yıllardır konuşur, olgunlaştırırız. Bu kapsamda Sosyalist Enternasyonal’in yerel yönetimler ağını bu seneki toplantılarımızda olgunlaştırıp dün yaptığımız toplantıyla aktif hale getirmiş olmamız, karara bağlamış olmamız, hayata geçirmiş olmamız ve bu konuda ilk öncülüğü Türkiye'nin en önemli turizm kenti olan ve Bodrum'a, Marmaris'e ve pek çok ilçemize, hepinizin tanıdığı, tatillerini geçirdiği ev sahipliği yapan Muğla'nın Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras'ın üstleniyor olmasından hem büyük bir mutluluk duyuyoruz hem büyük bir sorumluluk duyuyoruz. Sosyalist Enternasyonel yerel yönetimler ağının en etkin şekilde ortaya çıkması, çalışması, deneyimleri paylaşması, önemli projelere imza atması, CHP olarak bizim de üstlendiğimiz bir sorumluluk ve önümüzdeki en önemli görevlerden bir tanesidir.

“Başarana kadar bu cümleyi tekrar etmeye devam edeceğiz: Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz”

Bugün buradan dünden daha umutlu, yarınlara daha kararlı biçimde ayrılıyoruz. Ayrılırken aklımızda ve kalbimizde taşımamız gereken şudur: Her şeye rağmen demokrasi, adalet, eşitlik ve huzurlu bir dünya ortak çabamızla kurulabilecektir. Böyle bir dünyanın ön koşuluysa bir kez daha vurgulamak gerekiyor ki dayanışmadır. El ele verip bu dünyayı daha adil, daha müreffeh ve demokratik hale getireceğimize samimiyetle inanıyorum. Sizlerle omuz omuza yürümekten, yoldaş olmaktan onur duyuyorum. Biz buradan bir diğer büyük şehrimize, Bursa'ya gidiyoruz. 19 Mart darbesinden sonraki yedinci büyük il buluşmamızı gerçekleştireceğiz. Her çarşamba İstanbul'un bir ilçesinde, her hafta sonu Anadolu'nun bir ilinde halkımızla buluşmayı, miting değil; sonuç almak için onlarla birlikte eylem yapmayı, eylemler yapmayı sürdüreceğiz. Sizlerin dayanışmasından aldığımız güçle bir an bile durmadan ülkemiz için, geleceğimiz için mücadele edeceğiz. Katılımlarınız için bir kez daha her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Ülkelerinize döndüğünüzde hem kardeş partilerimizin üyelerine hem de ülkelerinizin tüm vatandaşlarına Türkiye'den selam, sıcacık sevgi ve buradan oraya en iyi duyguları taşımanızı; burada, bu salonda bulunan her birimizin Türkiye'deki, İstanbul'daki evlerinin kardeşinizin evi olarak görmenizi, buraya yolu düşen kim olursa olsun bir telefonla bir mesajın ucunda akrabamızı karşılarcasına karşılayacağımızı, kardeş ağırlar gibi ağırlayacağımızı ifade etmek isterim. Hepinizi çok seviyoruz. Ve başladığımız gibi bitiriyoruz; sonuna kadar, bunu başarana kadar da bu cümleyi tekrar etmeye devam edeceğiz: Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.”