Musluktan Akan Son Damla

Abone Ol

Bugünlerde gündemimizi siyaset, ekonomi, seçimler kriz üstüne krizler meşgul ediyor. Sessiz ve bir o kadar önemli krizi önemsemedigimizi düşünüyorum. SUSUZLUK

Bir sabah uyandığında mutfağa gideceksin. Musluğu açacaksın.
Ve hiçbir şey akmayacak. Ve birden musluktan çıkan o garip fıssss sesiyle irkileceksin.

İşte o an, bütün tartışmalar, seçim vaatleri, siyasi çekişmeler anlamını yitirecek. Çünkü susuz kalmış bir şehirde ne özgürlük konuşulur, ne ekonomi, ne de gelecek…

Bir zamanlar çocukluğumuzun göletleri, serinlemek için girdiğimiz dereler artık haritalarda birer isimden ibaret olacak.

Yeraltı suları hızla çekiliyor, kuruyan topraklar... Oysa biz hâlâ suyu sınırsız bir nimet gibi bilinçsizce kullanıp, yok ediyoruz.

Bugün hâlâ vakit varken bilim adamları dikkat çekiyor : Susuzluk geliyor. Sessiz, görünmez ama öldürücü.
Yağmurlar azalıyor, göller kuruyor, yeraltı suları tükeniyor. Tarım çöküyor, hayvancılık bitiyor, fiyatlar fırlıyor. Ve biz hâlâ duşta dakikalarca şarkı söylüyoruz.

Şehirlerde su kayıp kaçak oranları utanç duyulacak seviyelerde. Su israfı, artık sadece bireysel bir vurdumduymazlık değil; gelecek nesillere karşı işlenmiş bir suçtur. Devletler, belediyeler, sanayiciler, çiftçiler, haneler… Hepimiz suç ortağıyız.

Artık şu gerçekle yüzleşelim:

Tarımda vahşi sulama yasaklanmalı.

Yeraltı suyu kontrolsüz çekilmemeli.

Sanayi suyu arıtmadan doğaya bırakılmamalı.

Kentlerde su kayıp-kaçak oranı %10’un altına inmeli.

Yağmur suyu hasadı ve gri su geri dönüşümü zorunlu olmalı.

Eğer bugün harekete gecilmezse yarın " susuzluk yüzünden şehirler göçüyor, tarlalar kurudu, gıda fiyatları patladı" gibi gazete mansetleriyle çok sık karşılaşırız.

Su biterse hayat biter.
Çünkü suyun alternatifi yok. Para ile satın alınamaz, teknoloji ile üretilemez.

O yüzden bugün musluğundan akan damlaya iyi bak.
Belki de gördüğün o su damlası, göreceğin son su damlasıdır.

Saygılarımla...