Gündem

Mahmut Tanal: "Ekmek gibi su gibi hukuka ihtiyacımız var"

CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, 1 Mayıs’ta yaşanan gözaltılar için Çağlayan Adliyesi’nde açıklama yaptı. Tanal, "İstanbul Çağlayan Adliyesi'nin içerisindeki yönetimi Cumhuriyet Başsavcısına mı ait? Hakimlere mi ait? Adalet Bakanlığı'na mı ait? Yoksa özel güvenliğe mi ait? Emniyet mensubu da değil, polis de değil, bakın özel güvenlik, bir milletvekiline 'Ben bu adliyenin koridoruna seni sokmuyorum' diyor. Ülkenin geldiği nokta bu. Bu adliyeden kim sorumlu? Ben onu sormak istiyorum.

Abone Ol

CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, 1 Mayıs’ta yaşanan gözaltılar için Çağlayan Adliyesi’nde açıklama yaptı. Tanal, "İstanbul Çağlayan Adliyesi'nin içerisindeki yönetimi Cumhuriyet Başsavcısına mı ait? Hakimlere mi ait? Adalet Bakanlığı'na mı ait? Yoksa özel güvenliğe mi ait? Emniyet mensubu da değil, polis de değil, bakın özel güvenlik, bir milletvekiline 'Ben bu adliyenin koridoruna seni sokmuyorum' diyor. Ülkenin geldiği nokta bu. Bu adliyeden kim sorumlu? Ben onu sormak istiyorum. Bana bu adliyede özel güvenlik mi sorumlu? Emniyet mensuplarımız sorumlu. Cumhuriyet Başsavcılığı mı sorumlu? İçişleri Bakanlığı sorumlu mu? Ben sorumluyu arıyorum sorumluyu. Burada bir keyfilik düzeni var. Biz ekmek, su gibi, hava gibi hukuka ihtiyacımız var. Mevcut olan kanunların uygulanmasını istiyoruz. Biraz daha bir siyasi saiklerle yargılamalar yapılıyor. Siyasi saiklerle, soruşturmalar yapılıyor. Burada hukuk, filan, nafile." dedi.

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamalarını Taksim'de yapmak isteyenlerden 416 kişi gözaltına alınmıştı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün açıklamasına göre bunlardan 372'si emniyetten serbest bırakılırken, 36'sı Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'ne sevk edildi. İşlemleri takip etmek için adliyeye gelen CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, kendisine yönelik engellemelere ve bazı uygulamalara tepki gösterdi. Adliye önünde bu konuda bir açıklama yapan Tanal şunları anlattı:

"Özel güvenlik görevlileri tarafından adliyenin koridoruna dahi alınmıyoruz"

"Şu anda 106 kişi Cumhuriyet savcısı tarafından gözaltındaki yine savcı görmeden, avukatını görmeden, bazıları susma hakkını kullandığı halde onlar dinlenilmeden. Bunun aşağı yukarı 22 kişisi tutuklamaya sevk edildi. Burada 70 kişisi filan da oradan adli kontrole kimse imza kontrolü, kimisi yurt dışına çıkış yasağıyla adli kontrolle, sulh cezayı gönderildi, kimisi de serbest bırakıldı. Şimdi burada ilginç olan şu bir Cumhuriyet savcısı gözaltındaki kişilerin ifadesini almadan, o kişileri görmeden, avukatları görmeden, avukatın oradaki  müvekkiline yani gözaltındaki savunmasını almadan, adil yargılama ilkesi ihlal ediliyor. Anayasal savunma hakkı ihlal ediliyor ve sulh ceza gönderilen bölüm de şu şekilde. Ben bu ülkenin anayasanın bana vermiş olduğu hükümler uyarınca gayet rahat kamu adliyelerine, kamu kurumlarının her tarafına girip en az da izleme, gözleme anlamında yetkimiz olduğu halde bugün bu üzerinde Adalet Sarayı yazılan bu adliyeye güvenlik, özel güvenlik görevlileri tarafından adliyenin koridoruna dahi alınmıyoruz. Duruşma salonu demiyorum. Adliye koridorlarına özel güvenlik diyor ki ben almıyorum diyor.

"İstanbul Çağlayan Adliyesi'nin içerisindeki yönetimi Cumhuriyet Başsavcısına mı ait? Hakimlere mi ait? Adalet Bakanlığı'na mı ait? Yoksa özel güvenliğe mi ait?"

Ve bunu videoyla gayet rahat sosyal medyamızda da bunları biz paylaştık. Delillendirdik. Şimdi ben buradan soruyorum sizin vasıtanızla. Bu  Adalet Sarayı yazan, İstanbul Çağlayan Adliyesi'nin içerisindeki yönetimi Cumhuriyet Başsavcısına mı ait? Hakimlere mi ait? Adalet Bakanlığı'na mı ait? Yoksa özel güvenliğe mi ait? Emniyet mensubu da değil, polis de değil, bakın özel güvenlik, bir milletvekiline 'ben bu adliyenin koridoruna seni sokmuyorum' diyor. Ülkenin geldiği nokta bu. Ya Adalet Bakanlığı, Adalet Bakanlığını yapacak. Ya Emniyet Genel Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğünü yapacak. Ya İçişleri Bakanı, İçişleri Bakanlığı'nı yapacak. Burada özel güvenliği adliyenin koridorlarını milletvekiline kapatmak, avukatlara kapatmak, bu ülkenin anayasasına da aykırı bu ülkenin ceza kanununa da aykırı, bu ülkenin Ceza Muhakeme Kanunu'na da aykırı. Biz bu ülkede kanunun uygulanmasını istiyoruz. Biz bu ülkede anayasanın uygulanmasını istiyoruz. Biz bu ülkede keyfilik istemiyoruz. Biz bu ülkede zorbalık istemiyoruz."

"Yıl 2025 ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin onurlu bir milletvekili olarak sulh cezaların bulunduğu 6. kata alınmıyorsam artık hukuk bitmiştir"

"Bakın daha gözaltındaki Cumhuriyet Savcılığı'nın önüne çıkmasını söylemiyoruz. Biz Sulh Ceza'ya daha gözaltındakinin çıkmasını demiyoruz. Daha biz bunu avukatın içeriye girmesini demiyoruz. Avukatını, milletvekilini adliye koridoruna 6. kattaki Sulh Cezalarının bulunduğu kata almayan bir özel güvenliğin olduğu bir ülkede bahsediyoruz." diyen Tanal açıklamasına şöyle devam etti:

"Bu ülkede anlaşılan hukuk artık paspas edilmiştir. Hukuk kalmamıştır. Otoriter rejimin uygulaması burada Sayın Cumhurbaşkanı'na söylüyoruz. Hani diyordunuz ya 'efendim üstünlerin hukukuna son vereceğiz' diyordu. Hani 2017'de üstünlerin hukukuna son verecektiniz. Yıl 2025 ben Türkiye Cumhuriyeti devletinin onurlu bir milletvekili olarak Sulh Cezaların bulunduğu 6. kata alınmıyorsam artık bu bitmiştir. Hukuk bitmiştir. Ve buradan 86 milyon insana istirhamım şu. Bir an önce ama bir an önce bu hukuksuzluğa son vermek için ve bu iktidara hukuku öğretmek için bir an önce sandığın bu ülkenin vatandaşının önüne getirilmesi lazım. Vatandaş tercihini yapmak zorunda.

"Yedi buçuk saattir bu çocukları yorgun, bitkin vaziyette bırakmak bir anayasal suçtur"

Bu adliyeden kim sorumlu? Ben onu sormak istiyorum. Bana bu adliyede özel güvenlik mi sorumlu? Emniyet mensuplarımız sorumlu. Cumhuriyet Başsavcılığı mı sorumlu? İçişleri Bakanlığı sorumlu mu? Adalet Bakanlığı mı sorumlu? Ben sorumluyu arıyorum sorumluyu. Eğer özel güvenliğe yargıyı teslim etmişlerse onu söylesinler. Yani hakikaten maalesef anayasa rafa kaldırılmış durumda. Burada şu anda. Sevk edilen  insanlarla ilgili sabah kahvaltısı verildi ama bu saate kadar aç ve susuz. Siparişi verdik umarım ve dilerim bir an önce o yemeği de getirirler. O çocuklara o yemekleri verirler. Onun için saat 10 ifadesi alınacak olan. O gençler bu saate kadar ifade alınmadı. Saat kaç? 10 getirildi. Saat 17:30. Yedi buçuk saattir bu çocukları yorgun, bitkin vaziyette bırakmak bir anayasal suçtur. Ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde de bulunan gayet rahat hukuka aykırı olduğu tescil edilir. Ve hepsi tazminat konusunu gerektiren bir husustur. Burada bir keyfilik düzeni var. Biz ekmek, su gibi, hava gibi hukuka ihtiyacımız var. Mevcut olan kanunların uygulanmasını istiyoruz. Biraz daha bir siyasi saiklerle yargılamalar yapılıyor. Siyasi saiklerle, soruşturmalar yapılıyor. Burada hukuk, filan, nafile. Umarım ve dilerim ve özgür basın olarak sizin bu haberlerinizden sonra özel uygulama kalkar ve adliye salonlarında da hukuk konuşulur. Maddi gerçekler konuşulur. Ülkemize adalet gelir diye bekliyoruz"