Kılıçdaroğlu: Beşli Çetenin Hamisi ve Pazarlamacısının Adı Recep Tayyip Erdoğan’dır

Siyaset (Anka) - Anka Haber Ajansı | 22.03.2022 - 18:12, Güncelleme: 22.03.2022 - 18:12 13144+ kez okundu.
 

Kılıçdaroğlu: Beşli Çetenin Hamisi ve Pazarlamacısının Adı Recep Tayyip Erdoğan’dır

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu kadar büyük para, sadece ‘beşli çeteye’ bırakılacak para değil. Buradan nasiplenenler var. Size sözüm söz; o nasiplenenlerin tamamını çıkaracağım ortaya. Paralarını Londra’ya götürdüler bu oligarklar, o paraların da tamamını getireceğim buraya. ‘Beşli çete’nin hamisi ve pazarlamacısının adı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Keşke mahkemeye verse. Kendi imzaladığı yazılarla, onaylarla; her birisini hâkimin önüne koyacağım” dedi. Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1915 Çanakkale Köprüsü ile ilgili “Köprüden geçmem diyorsanız buyurun denize atlayın yüze yüze karşıdan karşıya gidip gelebilirsiniz” sözlerine de “Sen barajı geçemeyince nereye yüzeceksin? Merakım o” karşılığını verdi.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’de, partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu toplantı sırasında, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yap-işlet-devret projeleriyle ilgili olarak devletin kasasından para çıkmadığı yönünde 2016 yılından beri yaptığı açıklamaları ve son olarak Çanakkale Köprüsü için verilen taahhüt tutmazsa Hazine’nin ödeme yapacağı yönündeki sözlerini sinevizyondan izletti. Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: “GÜZEL TÜRKİYE’Yİ İNŞA EDECEĞİZ: Barışa, huzura, beraber yaşamaya, kucaklaşmaya ihtiyacımız var. Yani Nevruz’un gereğini yapmaya ihtiyacımız var. Bütün vatandaşlarımıza söz veriyorum. Bizim partili olur olmaz, beni sever sevmez, CHP’ye oy verir vermez; bütün vatandaşların huzuru için çaba göstermek benim boynumun borcudur. Beraber yapacağız, Millet İttifakı ile beraber yapacağız. Kucaklaşacağız, helalleşeceğiz. Güzel Türkiye’yi yeniden inşa edeceğiz. ORMAN KÖYLÜLERİNİN SİGORTALANMASI HEDEFLERİMİZDEN BİRİSİDİR: Orman köylüleri aramızda. Orman Haftası bu hafta. Toplumun ekonomik olarak en zayıf halkalarından birisi orman köylüleri. Dolayısıyla onların desteklenmesi, onların işveren değil işçi olarak kabul edilmesi, Orman Genel Müdürlüğü tarafından sigortalanması da bizim hedeflerimizden birisidir. Söz veriyorum. Millet İttifakı olarak, bu söylediklerimin tamamını hayata geçireceğiz. Ormanla ilgili düzenlemeler var. 27 Temmuz-12 Ağustos arasında Avrupa Yangın Bilgi Servisi’nin açıklamasına göre 240 bin, Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre de 187 bin futbol sahası büyüklüğünde ormanımız yandı. İnşallah bir daha benzer olaylarla karşılaşmayız. İktidarın da bu konuda elinden geleni göstermesini isteriz. Aksi halde, eğer orman yangınını söndürmeyi dahi beceremiyorsanız, bu kadar orman göz göre göre yanıyorsa sizin vicdanınızın sızlaması lazım. ESKİ YERLERİNİZE TIPIŞ TIPIŞ GİDECEKSİNİZ: Nevruz Bayramı, dedim. Ama Türkiye’deki tabloyu görünce söylediklerimin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin yargılamaları vardı. Haksız hukuksuz bir şekilde avukatlar, öğrenciler çıkarıldı, hâkim terk etti. Tam bir garabet yaşandı. Başarılı öğrencilerin yurt dışına gitmesi lazım, yurt dışındaki bazı üniversitelerden kabul edilmişler, okuyacaklar, Türkiye’ye katkıda bulanacaklar, yurt dışı yasakları hala devam ediyor. Boğaziçi Üniversitesi’nin bütün yönetimine ve bizi bir şekliyle dinleyen iktidara da seslenmek isterim. Tepeden inme, hukuksuz şekilde üniversitedeki demokratik atmosferi yok ediyorsanız, 21. yüzyılın Türkiye’sinde öğretim üyeleri aylardır gösteri yapıyorlarsa, haklarını arıyorlarsa; bütün yeni açtıkları fakülteleri, programları iktidara geldiğimizde, tamamını kapatacağız. Boğaziçi Üniversitesi gerçek anlamda Boğaziçi Üniversitesi olacak. Atama ile gelen, torpille gelen, liyakatle gelmeyen, üniversitenin koşullarını taşımayan; haksız, hukuksuz bir şekilde belli makamlara gelenlerin de görevlerine son vereceğiz, kardeşim. Eski yerlerinize tıpış tıpış gideceksiniz. Burası sıradan bir okul değil. Burası Türkiye’nin göz nuru, Boğaziçi Üniversitesi diyeceğiz. Yerleşke ile ilgili de bazı düzenlemeler yaptılar. Eski hukuki statüsüne kavuşturmak, görevlerimizden biri olacaktır. AZ KALDI MERAK ETMEYİN: Emekli amiraller yargılandı. Montrö’nün önemini vurgulayan amiraller yargılanıyorlardı. Yargılansınlar. Onlar dik ve onurlu görev yaptılar, çalışırken. Emekliliklerinde de aynı duruşu sergiliyorlar. Yıllardır içeride olan askeri öğrencilere de selamlarımızı, sevgilerimizi gönderiyoruz. Az kaldı merak etmeyin, diyoruz. Osman Kavala var, Demirtaş var. Bugün AK Parti’den de ‘AİHM kararlarına uymamız lazım’ diye sesler gelmeye başladı, daha da yükselirse mutlu oluruz. İLK KEZ BAŞÖRTÜLÜ KADINLAR BU KADAR AĞIR ZULÜMLE KARŞI KARŞIYA KALDILAR: Gösteri yapmak, hak aramak; her demokraside olması gereken kurallardan birisidir. Anayasa 34 ne diyor; herkes kimliği, inancı, yaşam tarzı ne olursa olsun; ‘önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.’ Furkan Vakfı; seversiniz sevmezsiniz, katılırsınız katılmazsınız. Onlar da yürüyüş yapmak istiyorlar. Orantısız güç kullanıldı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez başörtülü kadınlar bu kadar ağır bir zulümle karşı karşıya kaldılar. İktidarımızda; herkesin düşüncesine, kimliğine, yaşam tarzına saygı göstereceğiz. Herkes özgürce, yasal ölçüler içinde gösterisini yapacaktır. Emin olun bu ülkede barışı, huzuru, kardeşliği, kucaklaşmayı ihya edeceğiz, inşa edeceğiz. Bunun sözünü veriyoruz. KAYSERİ’DE BU REZALETE SON VERECEĞİZ: Kayseri’den çiftçiler çok dertli. Çiftçilerin suları kesilmiş. Zamantı Irmağı’ndan su alıyorlardı, tarlalarını suluyorlardı. AK Parti geldi. Dönem değişti, ‘parayla su alacaksınız.’ İcralarla karşılaştılar. Devlet Su İşleri, Zamantı Irmağı’nın üzerine HES’ler yapılmış, su daha az gitmeye başlamış, dolayısıyla ‘biz suları kesiyoruz’ diye açıklama yapmışlar. 34 muhtara yazı yazarak ‘su kullanmak yasaktır’ demişler. Kayseri Milletvekilimiz araştırma önergesi versin, bu rezaleti TBMM Genel Kurulu’na getirmek zorundayız. Bu rezalete son vereceğiz. POLİS KARDEŞLERİM BENİ DE ÇOK İYİ BİLİR SOYLU’YU DA ÇOK İYİ BİLİR: Geçen hafta çöküşten söz etmiştim. Finansal, ticari, sosyal, kültürel ve politik çöküşten söz etmiştim. Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulların hiç de iyi olmadığını, örnekler vererek açıklamaya çalışmıştım. ‘Bakın uyuşturucu satanlar, küçük adamları hapiste, ama baronlardan kimse yok’ demiştim. İçişleri Bakanlığı açıklama yapmış, ‘bunu söylemek polislerin emeğini görmezlikten gelmedir’ diye açıklama yapmış. Beni de kınadılar. Ya benim dediğimi anlamıyor yukarıdaki zat... Arkadaş benim söylediğim şu: ‘Uyuşturucu baronlarını yakalayan kim? Polis. Teslim eden kim? Polis. Yargılayan kim, tutuklayan kim, içeri atan ve serbest bırakan kim? Hakim.’ Sen niye alınıyorsun? Polis üzerinden bizim üzerimize gelmek istiyor. Polis kardeşlerim beni de çok iyi bilirler, Soylu’yu da çok iyi bilirler. Benim de karakterimi çok iyi bilirler, onun da karakterini çok iyi bilirler. Benim uyuşturucu konusunda ne kadar hassas olduğumu herkes bilir. O zat da bilir. TAMAMINI YAKALAYIN ‘HER BİRİNİZİN ALNINIZDAN ÖPECEĞİZ’ DİYECEĞİZ: Baronların en büyük özelliği siyasetçileri satın almalarıdır. Bunun üzerinde durduk. Allah’ın izniyle, halkın iktidarı gelecek polisin elini kolunu asla tutmayacağız; nerede uyuşturucu baronu, ticareti varsa, tamamını yakalayın ‘her birinizin alnınızdan öpeceğiz’ diyeceğiz. Uyuşturucu baronları için af çıkarıyorlar, ‘paranızı getirin Türkiye’ye’ diyorlar. Defalarca yaptılar. Polis üzerinden bizi eleştirecekler. Bir yönetmelik çıktı hepsi son derece rahatsızlar. Sürekli yer değiştirecekler. Aile düzenleri bozuluyor. Eşi özel sektörde çalışıyorsa, kendi gidecek eşi ne olacak? Çocuğu okula gidiyor, bu çocuğun hakkı hukuku yok mu? Güzel bir atasözü göndermişler: ‘Üç taşınma bir yangına bedeldir’ diyor. Bunlar defalarca taşınacaklar. Bir yangına değil yangınlara bedel. Bunu düzelteceğiz. YÖNETİMİN ULUSLARARASI İTİBARI SIFIR: İktidar ülkeye huzur getirmedi. Zengin olan Türkiye’nin bütün kaynaklarını, ağırlıklı olarak başta Londra’daki bir avuç tefeciye sonra içeridekilere tahsis etti. Ayda, yılda ne kadar faiz ödendiğini söyledim. Sonra dayanamadı ‘politika faizini indireceğiz’ dedi. Orayı göstermelik olarak indirdi, ekonomiyi berbat etti, arkasından hiçbir banka faiz indirmedi. ‘Ben oy vereceğim’ diyen vatandaşa seslenmek isterim, git bankaya kredi çek, sana ne kadar faiz uygulayacaklar? Yüzde 14 ise güzel. Kim ödüyor bu faizi? Hep beraber ödüyoruz. 2 milyar dolar borçlandılar para yok. Uluslararası çıktılar ‘biz 2 milyar dolar istiyoruz.’ Dolar bazında yüzde 8.62 ile borçlandılar. Kime vereceğiz? Bir avuç tefeciye. Kim verecek? 84 milyon verecek. Peki biz yüzde 8,62 ile borçlanırken Mısır yüzde 3.87 ile borçlanıyor. Bahreyn yüzde 4,25, Fas yüzde 2.37, Suudi Arabistan yüzde 1.73, Arnavutluk yüzde 3.5, Hong Kong binde 62, Ürdün yüzde 4.95 ile borçlanıyor. Bizde niye çok yüksek faiz? Çünkü yönetimin uluslararası itibarı sıfır. Türkiye’de ekonominin geleceğini görmüyorlar onlar da. NE DEMEK YALVARMAK?: 10 Temmuz 2018’den bu yana 68 milyar 249 milyon dolar yabancılara içeridekiler hariç yabancılara ödedikleri faiz. Kime çalışıyorlar? Yabancılar için. Kaç kişi bunlar? Bir avuç. 84 milyon kişiyi bir avuç kişiye mahkum ettiler. Bunlar devlet yönetmiyorlar. Bunlar başka işin peşindeler. Türkiye’yi bir sömürü alanı haline getirdiler. Her ay, bugün için; 1 milyar 551 milyon dolar faiz ödüyoruz, yabancılara. Her gün, bugün akşam olduğunda 51 milyon dolar faiz ödeyeceğiz. Her saat 2 milyon 125 bin dolar faiz ödeyeceğiz. Faizi indiriyorlar değil mi, ‘nas, günah, haram’ diyorlardı. Haramzadelere çalışıyorsun. Kime hizmet ediyorsun sen? Londra’daki bir avuç tefeciye. Milleti kandırarak oy devşirmeye çalışıyorlar. Millet artık alana indi, pazara gitti, markete gitti gerçekle karşılaştı. Bunlar doğruları söylemiyorlar. Bunlar bir avuç ve saray şürekasına hizmet ediyorlar. O kadar büyük açmazlarla karşılaştılar ki… Artık para dilenmek için Körfez ülkelerine gidiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, düne kadar hakaret ettiğiniz ülkelere gidip yalvaran başka yönetim gördünüz mü? Ben bunu söyleyince kızıyorlar. Ne demek yalvarmak? Bu ülkenin onurunu, itibarını korumak senin görevin değil mi? BÜROKRASİNİN BU KADAR AŞAĞILANDIĞI DÖNEM GÖRMEDİM: Hazine ve Maliye Bakanı, affedersiniz bakan dedim, memuru var; çünkü bunlar memurlarla aynı statüye tabi, bakan deyince eski bakan sanıyorlar. Hayır efendim bunların iradeleri yok. O kadar zavallı bir konuma düşmüşler ki. Gidiyor Fransa’ya, yabancı sermayeyi toplamış, tefeciler hep beraber oradalar. ‘Bir problem yaşadığınızda bize hemen ulaşırsınız, hep beraber kavga edelim, bürokrasiyi alaşağı ederiz, arkamızda Cumhurbaşkanımız var, rahat olun, mevzuatı da değiştiririz.’ Yani burası sömürü ülkesi, ne mevzuatı, ne kanunu, ne anayasası, hepsini değiştiririz. Yeter ki parayı verin bize. Ne için? Koltuklarını korumak için. Bürokrasinin bu kadar aşağılandığı bir dönemi görmedim. Valisi, kaymakamı, emniyet müdürü var. Maliye Bakanlığı’nda, bağımsız kurullarda dünya kadar sizin tayin ettiğiniz adamlar var. Güreşçileriniz, arkeologlarınız var Merkez Bankası’nda; onları bile aşağılıyorsunuz.  Sırf para gelsin diye. Böle bir tablo ile Türkiye hiç karşılaşmadı. YARIN ‘BAHÇELİ’Yİ ALAŞAĞI EDECEĞİZ’ DİYECEK, NE DİYECEKSİN SEN: Benim merak ettiğim Bahçeli ne diyor buna? Bu kadar bürokrasi, emniyet de dahil olmak üzere, ağır eleştirilirken; ‘alaşağı edeceğiz’ diyorlar. Yarın Nebati diyecek ki ‘Bahçeli’yi de alaşağı edeceğiz, o da engel çıkarırsa onu da alaşağı edeceğiz’ diyecek. Ne diyeceksin peki sen? Devletin omurgası bürokrasidir. Dünyada bürokrasisi olmayan devlet olur mu? ‘Alaşağı edeceğiz, istediğimizi yapacağız’ diyor. Akıl alacak şey değil. Yabancı ona rağmen niye gelmiyor? Yalvarıyor yakarıyor, ona rağmen gelmiyor. Çünkü sizin ülkenizde can ve mal güvenliği yok niye geleyim, diyor. Biz istikrar isteriz önce, der. Bilmiyorlar ve yönetemiyorlar. Öteden beri hep derim ki; ‘bu kamu özel iş birliği, yap işlet devret modeli bu vatandaşın başına bela olacak.’ Bir faiz belası vardı şimdi bir de taahhüt belası var. Her seferinde Erdoğan dedi ki ‘bu milletin cebinden beş kuruş para çıkmaz, devletin cebinden para çıkmaz...” ERDOĞAN’IN AÇIKLAMALARINI İZLETTİ Kılıçdaroğlu, konuşmasının bu bölümünde, “Erdoğan konuşuyor, hep beraber dinleyelim” dedi ve Erdoğan’ın daha önce yap işlet devret projelerine ilişkin açıklamaları ile 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılış töreninde yaptığı konuşmaya ilişkin görüntüleri sinevizyondan izletti. Videonun tamamlanmasının ardından Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “BİZ BÖYLE ALİ CENGİZ OYUNLARINI NEREDEN BİLELİM: Yıllar yılı bu millete yalan söyleyip, oy devşirip, yıllar geçtikten sonra benim söylediğim noktaya gelip, ‘evet biz bunu devletin kasasından ödeyeceğiz’ deyip itiraf eden adamın o koltukta bir saniye dahi oturmaması lazım. Efendim diyor ki ‘Bay Kemal’in kafası bu işlere basmaz’ diyor. Vallahi basmaz. Biz böyle Ali Cengiz oyunlarını nereden bilelim? Şeytana pabucu ters giydiriyorlar. Yalan söylemek; devletin en tepesinde oturan kişinin yıllar yılı, ‘devletin cebinden beş kuruş çıkmayacak, milletin cebinden beş kuruş çıkmayacak’ diye yalan söylemesi ve hala dönüp o koltukta oturması ve en sonunda da ‘arada faiz çıkarsa onu da devletin bütçesinden biz ödeyeceğiz’ demesi, ‘niye oturuyorsun arkadaş sen orada’ diye sormak benim hakkım değil mi? Bu milletin hakkını hukukunu savunmak varken, milletin cebinden parayı alıp da götürüp bir avuç beşli çeteye tahsis etmek; hangi hukukta, hangi ahlakta, hangi edepte vardır? BU FAİZ BATAĞINDAN DAHA FELAKET: Sadece faiz batağına sokmadılar. Bir de böyle bataklık var. Bu faiz batağından daha felaket. Bir taraftan faiz ödüyorsun tefecilere, ölür taraftan köprüden ister geç ister geçme; dünyanın parasını ödeyeceksin. 10 MİLYARA YAPIYOR, 80 MİLYAR PARA ÖDEYECEĞİZ: Dört tane örnek veriyorum. AK Parti’ye veya MHP’ye oy vermiş bütün vatandaşlarım ellerini vicdanına koyup dinlesinler. Şehir hastaneleri, güzel, defalarca söyledik, nedir bu, kaça mal ettiniz, taahhütleriniz nedir, bilmiyoruz. Yapım maliyeti 10 milyar 200 milyon lira, çetelere taahhüt edilen para 82 milyar 500 milyon lira. 10 milyara yapıyor, 80 milyar para ödeyeceğiz. Altına da imza atmışlar. Yetkili olarak da Londra mahkemeleri. Bir de sigorta yaptırmışlar. Onların tamamını alacağız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde 84 milyon, bir avuç kişinin sömürü alanı haline getirilemez. Yavuz Sultan Selim Köprüsü; yapım maliyeti 3 milyar 300 milyon, hazine garantisi 9 milyar lira. 3 milyara mal ediyorsun, 9 milyar lira alıyorsun. Erdoğan’ın baştan dediği neydi, ‘devletin kesesinden 5 kuruş çıkmayacak.’ Şimdi kaç lira çıkıyor? 9 milyar lira çıkacak. Osmangazi Köprüsü; yapım maliyeti 1 milyar 200 milyon dolar, bunu Japonlar yaptılar, onların verdiği rakam; hazine garantisi 15 milyar dolar. Bu 15 milyar dolar, 82 milyar dolar, 9 milyar dolar; bunlar sıradan rakamlar değil. BU PARALAR ‘BEŞLİ ÇETEYE’ GİDEN PARA DEĞİL TEK BAŞINA: Bunlar sadece ‘beşli çeteye’ bırakılacak kadar küçük rakamlar değil. Kütahya Zafer Havalimanı 50 milyona yapmışlar, 208 milyon avro garanti. Bunlarda din, iman da yok. Vallahi billahi yok. Adamda iman olur, din olur, ahlak olur, edep olur; bu memleketi nasıl bu kadar sömürüyorsunuz siz? Nasıl yaparsınız siz bunu? Bu paralar ‘beşli çeteye’ giden para değil tek başına. Herkesin buradan benim çağrımı dinlemesini isterim. ‘AK PARTİ’YE MHP’YE OY VERECEĞİM’ DİYORSANIZ SOYGUNUN TARAFI OLURSUNUZ: Eğer önümüzdeki seçimlerde hala gidip de ‘ben AK Parti’ye MHP’ye oy vereceğim’ diyorsanız, bu soygunun tarafı olursunuz. Kütahya Zafer Havaalanı’nda garanti edilen yolcu sayısı, ocak ayında ‘109 bin 811 kişi uçacak’ demişler, uçan kişi bin 304 kişi. Aradaki fark, Erdoğan ödeyecek. Kendi cebinden ödüyorsan alkışlayacağım, milletin cebinden ödüyorsanız sonuna kadar kınayacağım. Sonuna kadar. BEŞLİ ÇETENİN HAMİSİ VE PAZARLAMACISININ ADI RECEP TAYYİP ERDOĞAN’DIR: Yıllar yılı bu millete yalan söyleyeceksiniz. ‘Bunları yapıyoruz’ diyeceksin. Bu kadar büyük para, sadece ‘beşli çeteye’ bırakılacak para değil. Buradan nasiplenenler var. Size sözüm söz; o nasiplenenlerin tamamını çıkaracağım ortaya. Paralarını Londra’ya götürdüler bu oligarklar, o paraların da tamamını getireceğim buraya. ‘Beşli çetenin’ hamisi ve pazarlamacısının adı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Keşke mahkemeye verse. Kendi imzaladığı yazılarla, onaylarla; her birisini hâkimin önüne koyacağım. Nasıl ihalesiz verdiklerini, hepsini koyacağım. ‘Beşli çete’nin hamisi ve pazarlamacısı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Kimse kusura bakmasın. SURİYELİLERİN İRADESİNE GÜVENİP KOLTUĞUNU KORUYORSA ONUN BU MEMLEKETE VERECEĞİ HİÇBİR ŞEY YOK: Suriyelileri de göndermeyecekmiş beyefendi. Sevgili AK partili kardeşim, sevgili MHP’li kardeşim; benim rahatsız olduğum kadar sen de rahatsızsın. Kültürel dokularımızın değiştiğini biliyorum, gettoların oluştuğunu biliyorum, esnafa karşı haksız rekabetin olduğunu biliyorum, Suriyelilerin emeklerinin, asgari ücretlinin yarısıyla sömürüldüğünü biliyorum, onlara büyük haksızlıklar yapıldığını biliyorum. Ne dedik? ‘Biz onları kendi özgür iradeleriyle Suriye’ye göndereceğiz.’ Bunu yapacağız. ‘Göndermeyeceğim’ diyor, ne demek? ‘Ben onlara vatandaşlık vereceğim, onlar gidecek benim için oy kullanacaklar…’ Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tek başına yöneten kişi, kendi halkının iradesine değil de Suriyelilerin iradesine güvenip koltuğunu koruyorsa onun bu memlekete vereceği hiçbir şey yok. SEN BARAJI GEÇEMEYİNCE NEREYE YÜZECEKSİN: Kapatmadan önce şunu söyleyeyim. Bugün Bahçeli grup toplantısında ‘eğer köprüden geçmem diyorsanız buyurun denize atlayın yüze yüze karşıdan karşıya gidip gelebilirsiniz’ demiş. Tek bir sorum olacak. Sen barajı geçemeyince nereye yüzeceksin? Merakım o.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu kadar büyük para, sadece ‘beşli çeteye’ bırakılacak para değil. Buradan nasiplenenler var. Size sözüm söz; o nasiplenenlerin tamamını çıkaracağım ortaya. Paralarını Londra’ya götürdüler bu oligarklar, o paraların da tamamını getireceğim buraya. ‘Beşli çete’nin hamisi ve pazarlamacısının adı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Keşke mahkemeye verse. Kendi imzaladığı yazılarla, onaylarla; her birisini hâkimin önüne koyacağım” dedi. Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1915 Çanakkale Köprüsü ile ilgili “Köprüden geçmem diyorsanız buyurun denize atlayın yüze yüze karşıdan karşıya gidip gelebilirsiniz” sözlerine de “Sen barajı geçemeyince nereye yüzeceksin? Merakım o” karşılığını verdi.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’de, partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu toplantı sırasında, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yap-işlet-devret projeleriyle ilgili olarak devletin kasasından para çıkmadığı yönünde 2016 yılından beri yaptığı açıklamaları ve son olarak Çanakkale Köprüsü için verilen taahhüt tutmazsa Hazine’nin ödeme yapacağı yönündeki sözlerini sinevizyondan izletti.

Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“GÜZEL TÜRKİYE’Yİ İNŞA EDECEĞİZ: Barışa, huzura, beraber yaşamaya, kucaklaşmaya ihtiyacımız var. Yani Nevruz’un gereğini yapmaya ihtiyacımız var. Bütün vatandaşlarımıza söz veriyorum. Bizim partili olur olmaz, beni sever sevmez, CHP’ye oy verir vermez; bütün vatandaşların huzuru için çaba göstermek benim boynumun borcudur. Beraber yapacağız, Millet İttifakı ile beraber yapacağız. Kucaklaşacağız, helalleşeceğiz. Güzel Türkiye’yi yeniden inşa edeceğiz.

ORMAN KÖYLÜLERİNİN SİGORTALANMASI HEDEFLERİMİZDEN BİRİSİDİR: Orman köylüleri aramızda. Orman Haftası bu hafta. Toplumun ekonomik olarak en zayıf halkalarından birisi orman köylüleri. Dolayısıyla onların desteklenmesi, onların işveren değil işçi olarak kabul edilmesi, Orman Genel Müdürlüğü tarafından sigortalanması da bizim hedeflerimizden birisidir. Söz veriyorum. Millet İttifakı olarak, bu söylediklerimin tamamını hayata geçireceğiz. Ormanla ilgili düzenlemeler var. 27 Temmuz-12 Ağustos arasında Avrupa Yangın Bilgi Servisi’nin açıklamasına göre 240 bin, Orman Genel Müdürlüğü verilerine göre de 187 bin futbol sahası büyüklüğünde ormanımız yandı. İnşallah bir daha benzer olaylarla karşılaşmayız. İktidarın da bu konuda elinden geleni göstermesini isteriz. Aksi halde, eğer orman yangınını söndürmeyi dahi beceremiyorsanız, bu kadar orman göz göre göre yanıyorsa sizin vicdanınızın sızlaması lazım.

ESKİ YERLERİNİZE TIPIŞ TIPIŞ GİDECEKSİNİZ: Nevruz Bayramı, dedim. Ama Türkiye’deki tabloyu görünce söylediklerimin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin yargılamaları vardı. Haksız hukuksuz bir şekilde avukatlar, öğrenciler çıkarıldı, hâkim terk etti. Tam bir garabet yaşandı. Başarılı öğrencilerin yurt dışına gitmesi lazım, yurt dışındaki bazı üniversitelerden kabul edilmişler, okuyacaklar, Türkiye’ye katkıda bulanacaklar, yurt dışı yasakları hala devam ediyor. Boğaziçi Üniversitesi’nin bütün yönetimine ve bizi bir şekliyle dinleyen iktidara da seslenmek isterim. Tepeden inme, hukuksuz şekilde üniversitedeki demokratik atmosferi yok ediyorsanız, 21. yüzyılın Türkiye’sinde öğretim üyeleri aylardır gösteri yapıyorlarsa, haklarını arıyorlarsa; bütün yeni açtıkları fakülteleri, programları iktidara geldiğimizde, tamamını kapatacağız. Boğaziçi Üniversitesi gerçek anlamda Boğaziçi Üniversitesi olacak. Atama ile gelen, torpille gelen, liyakatle gelmeyen, üniversitenin koşullarını taşımayan; haksız, hukuksuz bir şekilde belli makamlara gelenlerin de görevlerine son vereceğiz, kardeşim. Eski yerlerinize tıpış tıpış gideceksiniz. Burası sıradan bir okul değil. Burası Türkiye’nin göz nuru, Boğaziçi Üniversitesi diyeceğiz. Yerleşke ile ilgili de bazı düzenlemeler yaptılar. Eski hukuki statüsüne kavuşturmak, görevlerimizden biri olacaktır.

AZ KALDI MERAK ETMEYİN: Emekli amiraller yargılandı. Montrö’nün önemini vurgulayan amiraller yargılanıyorlardı. Yargılansınlar. Onlar dik ve onurlu görev yaptılar, çalışırken. Emekliliklerinde de aynı duruşu sergiliyorlar. Yıllardır içeride olan askeri öğrencilere de selamlarımızı, sevgilerimizi gönderiyoruz. Az kaldı merak etmeyin, diyoruz. Osman Kavala var, Demirtaş var. Bugün AK Parti’den de ‘AİHM kararlarına uymamız lazım’ diye sesler gelmeye başladı, daha da yükselirse mutlu oluruz.

İLK KEZ BAŞÖRTÜLÜ KADINLAR BU KADAR AĞIR ZULÜMLE KARŞI KARŞIYA KALDILAR: Gösteri yapmak, hak aramak; her demokraside olması gereken kurallardan birisidir. Anayasa 34 ne diyor; herkes kimliği, inancı, yaşam tarzı ne olursa olsun; ‘önceden izin almadan silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.’ Furkan Vakfı; seversiniz sevmezsiniz, katılırsınız katılmazsınız. Onlar da yürüyüş yapmak istiyorlar. Orantısız güç kullanıldı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez başörtülü kadınlar bu kadar ağır bir zulümle karşı karşıya kaldılar. İktidarımızda; herkesin düşüncesine, kimliğine, yaşam tarzına saygı göstereceğiz. Herkes özgürce, yasal ölçüler içinde gösterisini yapacaktır. Emin olun bu ülkede barışı, huzuru, kardeşliği, kucaklaşmayı ihya edeceğiz, inşa edeceğiz. Bunun sözünü veriyoruz.

KAYSERİ’DE BU REZALETE SON VERECEĞİZ: Kayseri’den çiftçiler çok dertli. Çiftçilerin suları kesilmiş. Zamantı Irmağı’ndan su alıyorlardı, tarlalarını suluyorlardı. AK Parti geldi. Dönem değişti, ‘parayla su alacaksınız.’ İcralarla karşılaştılar. Devlet Su İşleri, Zamantı Irmağı’nın üzerine HES’ler yapılmış, su daha az gitmeye başlamış, dolayısıyla ‘biz suları kesiyoruz’ diye açıklama yapmışlar. 34 muhtara yazı yazarak ‘su kullanmak yasaktır’ demişler. Kayseri Milletvekilimiz araştırma önergesi versin, bu rezaleti TBMM Genel Kurulu’na getirmek zorundayız. Bu rezalete son vereceğiz.

POLİS KARDEŞLERİM BENİ DE ÇOK İYİ BİLİR SOYLU’YU DA ÇOK İYİ BİLİR: Geçen hafta çöküşten söz etmiştim. Finansal, ticari, sosyal, kültürel ve politik çöküşten söz etmiştim. Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulların hiç de iyi olmadığını, örnekler vererek açıklamaya çalışmıştım. ‘Bakın uyuşturucu satanlar, küçük adamları hapiste, ama baronlardan kimse yok’ demiştim. İçişleri Bakanlığı açıklama yapmış, ‘bunu söylemek polislerin emeğini görmezlikten gelmedir’ diye açıklama yapmış. Beni de kınadılar. Ya benim dediğimi anlamıyor yukarıdaki zat... Arkadaş benim söylediğim şu: ‘Uyuşturucu baronlarını yakalayan kim? Polis. Teslim eden kim? Polis. Yargılayan kim, tutuklayan kim, içeri atan ve serbest bırakan kim? Hakim.’ Sen niye alınıyorsun? Polis üzerinden bizim üzerimize gelmek istiyor. Polis kardeşlerim beni de çok iyi bilirler, Soylu’yu da çok iyi bilirler. Benim de karakterimi çok iyi bilirler, onun da karakterini çok iyi bilirler. Benim uyuşturucu konusunda ne kadar hassas olduğumu herkes bilir. O zat da bilir.

TAMAMINI YAKALAYIN ‘HER BİRİNİZİN ALNINIZDAN ÖPECEĞİZ’ DİYECEĞİZ: Baronların en büyük özelliği siyasetçileri satın almalarıdır. Bunun üzerinde durduk. Allah’ın izniyle, halkın iktidarı gelecek polisin elini kolunu asla tutmayacağız; nerede uyuşturucu baronu, ticareti varsa, tamamını yakalayın ‘her birinizin alnınızdan öpeceğiz’ diyeceğiz. Uyuşturucu baronları için af çıkarıyorlar, ‘paranızı getirin Türkiye’ye’ diyorlar. Defalarca yaptılar. Polis üzerinden bizi eleştirecekler. Bir yönetmelik çıktı hepsi son derece rahatsızlar. Sürekli yer değiştirecekler. Aile düzenleri bozuluyor. Eşi özel sektörde çalışıyorsa, kendi gidecek eşi ne olacak? Çocuğu okula gidiyor, bu çocuğun hakkı hukuku yok mu? Güzel bir atasözü göndermişler: ‘Üç taşınma bir yangına bedeldir’ diyor. Bunlar defalarca taşınacaklar. Bir yangına değil yangınlara bedel. Bunu düzelteceğiz.

YÖNETİMİN ULUSLARARASI İTİBARI SIFIR: İktidar ülkeye huzur getirmedi. Zengin olan Türkiye’nin bütün kaynaklarını, ağırlıklı olarak başta Londra’daki bir avuç tefeciye sonra içeridekilere tahsis etti. Ayda, yılda ne kadar faiz ödendiğini söyledim. Sonra dayanamadı ‘politika faizini indireceğiz’ dedi. Orayı göstermelik olarak indirdi, ekonomiyi berbat etti, arkasından hiçbir banka faiz indirmedi. ‘Ben oy vereceğim’ diyen vatandaşa seslenmek isterim, git bankaya kredi çek, sana ne kadar faiz uygulayacaklar? Yüzde 14 ise güzel. Kim ödüyor bu faizi? Hep beraber ödüyoruz. 2 milyar dolar borçlandılar para yok. Uluslararası çıktılar ‘biz 2 milyar dolar istiyoruz.’ Dolar bazında yüzde 8.62 ile borçlandılar. Kime vereceğiz? Bir avuç tefeciye. Kim verecek? 84 milyon verecek. Peki biz yüzde 8,62 ile borçlanırken Mısır yüzde 3.87 ile borçlanıyor. Bahreyn yüzde 4,25, Fas yüzde 2.37, Suudi Arabistan yüzde 1.73, Arnavutluk yüzde 3.5, Hong Kong binde 62, Ürdün yüzde 4.95 ile borçlanıyor. Bizde niye çok yüksek faiz? Çünkü yönetimin uluslararası itibarı sıfır. Türkiye’de ekonominin geleceğini görmüyorlar onlar da.

NE DEMEK YALVARMAK?: 10 Temmuz 2018’den bu yana 68 milyar 249 milyon dolar yabancılara içeridekiler hariç yabancılara ödedikleri faiz. Kime çalışıyorlar? Yabancılar için. Kaç kişi bunlar? Bir avuç. 84 milyon kişiyi bir avuç kişiye mahkum ettiler. Bunlar devlet yönetmiyorlar. Bunlar başka işin peşindeler. Türkiye’yi bir sömürü alanı haline getirdiler. Her ay, bugün için; 1 milyar 551 milyon dolar faiz ödüyoruz, yabancılara. Her gün, bugün akşam olduğunda 51 milyon dolar faiz ödeyeceğiz. Her saat 2 milyon 125 bin dolar faiz ödeyeceğiz. Faizi indiriyorlar değil mi, ‘nas, günah, haram’ diyorlardı. Haramzadelere çalışıyorsun. Kime hizmet ediyorsun sen? Londra’daki bir avuç tefeciye. Milleti kandırarak oy devşirmeye çalışıyorlar. Millet artık alana indi, pazara gitti, markete gitti gerçekle karşılaştı. Bunlar doğruları söylemiyorlar. Bunlar bir avuç ve saray şürekasına hizmet ediyorlar. O kadar büyük açmazlarla karşılaştılar ki… Artık para dilenmek için Körfez ülkelerine gidiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, düne kadar hakaret ettiğiniz ülkelere gidip yalvaran başka yönetim gördünüz mü? Ben bunu söyleyince kızıyorlar. Ne demek yalvarmak? Bu ülkenin onurunu, itibarını korumak senin görevin değil mi?

BÜROKRASİNİN BU KADAR AŞAĞILANDIĞI DÖNEM GÖRMEDİM: Hazine ve Maliye Bakanı, affedersiniz bakan dedim, memuru var; çünkü bunlar memurlarla aynı statüye tabi, bakan deyince eski bakan sanıyorlar. Hayır efendim bunların iradeleri yok. O kadar zavallı bir konuma düşmüşler ki. Gidiyor Fransa’ya, yabancı sermayeyi toplamış, tefeciler hep beraber oradalar. ‘Bir problem yaşadığınızda bize hemen ulaşırsınız, hep beraber kavga edelim, bürokrasiyi alaşağı ederiz, arkamızda Cumhurbaşkanımız var, rahat olun, mevzuatı da değiştiririz.’ Yani burası sömürü ülkesi, ne mevzuatı, ne kanunu, ne anayasası, hepsini değiştiririz. Yeter ki parayı verin bize. Ne için? Koltuklarını korumak için. Bürokrasinin bu kadar aşağılandığı bir dönemi görmedim. Valisi, kaymakamı, emniyet müdürü var. Maliye Bakanlığı’nda, bağımsız kurullarda dünya kadar sizin tayin ettiğiniz adamlar var. Güreşçileriniz, arkeologlarınız var Merkez Bankası’nda; onları bile aşağılıyorsunuz.  Sırf para gelsin diye. Böle bir tablo ile Türkiye hiç karşılaşmadı.

YARIN ‘BAHÇELİ’Yİ ALAŞAĞI EDECEĞİZ’ DİYECEK, NE DİYECEKSİN SEN: Benim merak ettiğim Bahçeli ne diyor buna? Bu kadar bürokrasi, emniyet de dahil olmak üzere, ağır eleştirilirken; ‘alaşağı edeceğiz’ diyorlar. Yarın Nebati diyecek ki ‘Bahçeli’yi de alaşağı edeceğiz, o da engel çıkarırsa onu da alaşağı edeceğiz’ diyecek. Ne diyeceksin peki sen? Devletin omurgası bürokrasidir. Dünyada bürokrasisi olmayan devlet olur mu? ‘Alaşağı edeceğiz, istediğimizi yapacağız’ diyor. Akıl alacak şey değil. Yabancı ona rağmen niye gelmiyor? Yalvarıyor yakarıyor, ona rağmen gelmiyor. Çünkü sizin ülkenizde can ve mal güvenliği yok niye geleyim, diyor. Biz istikrar isteriz önce, der. Bilmiyorlar ve yönetemiyorlar.

Öteden beri hep derim ki; ‘bu kamu özel iş birliği, yap işlet devret modeli bu vatandaşın başına bela olacak.’ Bir faiz belası vardı şimdi bir de taahhüt belası var. Her seferinde Erdoğan dedi ki ‘bu milletin cebinden beş kuruş para çıkmaz, devletin cebinden para çıkmaz...”

ERDOĞAN’IN AÇIKLAMALARINI İZLETTİ

Kılıçdaroğlu, konuşmasının bu bölümünde, “Erdoğan konuşuyor, hep beraber dinleyelim” dedi ve Erdoğan’ın daha önce yap işlet devret projelerine ilişkin açıklamaları ile 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılış töreninde yaptığı konuşmaya ilişkin görüntüleri sinevizyondan izletti. Videonun tamamlanmasının ardından Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“BİZ BÖYLE ALİ CENGİZ OYUNLARINI NEREDEN BİLELİM: Yıllar yılı bu millete yalan söyleyip, oy devşirip, yıllar geçtikten sonra benim söylediğim noktaya gelip, ‘evet biz bunu devletin kasasından ödeyeceğiz’ deyip itiraf eden adamın o koltukta bir saniye dahi oturmaması lazım. Efendim diyor ki ‘Bay Kemal’in kafası bu işlere basmaz’ diyor. Vallahi basmaz. Biz böyle Ali Cengiz oyunlarını nereden bilelim? Şeytana pabucu ters giydiriyorlar. Yalan söylemek; devletin en tepesinde oturan kişinin yıllar yılı, ‘devletin cebinden beş kuruş çıkmayacak, milletin cebinden beş kuruş çıkmayacak’ diye yalan söylemesi ve hala dönüp o koltukta oturması ve en sonunda da ‘arada faiz çıkarsa onu da devletin bütçesinden biz ödeyeceğiz’ demesi, ‘niye oturuyorsun arkadaş sen orada’ diye sormak benim hakkım değil mi? Bu milletin hakkını hukukunu savunmak varken, milletin cebinden parayı alıp da götürüp bir avuç beşli çeteye tahsis etmek; hangi hukukta, hangi ahlakta, hangi edepte vardır?

BU FAİZ BATAĞINDAN DAHA FELAKET: Sadece faiz batağına sokmadılar. Bir de böyle bataklık var. Bu faiz batağından daha felaket. Bir taraftan faiz ödüyorsun tefecilere, ölür taraftan köprüden ister geç ister geçme; dünyanın parasını ödeyeceksin.

10 MİLYARA YAPIYOR, 80 MİLYAR PARA ÖDEYECEĞİZ: Dört tane örnek veriyorum. AK Parti’ye veya MHP’ye oy vermiş bütün vatandaşlarım ellerini vicdanına koyup dinlesinler. Şehir hastaneleri, güzel, defalarca söyledik, nedir bu, kaça mal ettiniz, taahhütleriniz nedir, bilmiyoruz. Yapım maliyeti 10 milyar 200 milyon lira, çetelere taahhüt edilen para 82 milyar 500 milyon lira. 10 milyara yapıyor, 80 milyar para ödeyeceğiz. Altına da imza atmışlar. Yetkili olarak da Londra mahkemeleri. Bir de sigorta yaptırmışlar. Onların tamamını alacağız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde 84 milyon, bir avuç kişinin sömürü alanı haline getirilemez. Yavuz Sultan Selim Köprüsü; yapım maliyeti 3 milyar 300 milyon, hazine garantisi 9 milyar lira. 3 milyara mal ediyorsun, 9 milyar lira alıyorsun. Erdoğan’ın baştan dediği neydi, ‘devletin kesesinden 5 kuruş çıkmayacak.’ Şimdi kaç lira çıkıyor? 9 milyar lira çıkacak. Osmangazi Köprüsü; yapım maliyeti 1 milyar 200 milyon dolar, bunu Japonlar yaptılar, onların verdiği rakam; hazine garantisi 15 milyar dolar. Bu 15 milyar dolar, 82 milyar dolar, 9 milyar dolar; bunlar sıradan rakamlar değil.

BU PARALAR ‘BEŞLİ ÇETEYE’ GİDEN PARA DEĞİL TEK BAŞINA: Bunlar sadece ‘beşli çeteye’ bırakılacak kadar küçük rakamlar değil. Kütahya Zafer Havalimanı 50 milyona yapmışlar, 208 milyon avro garanti. Bunlarda din, iman da yok. Vallahi billahi yok. Adamda iman olur, din olur, ahlak olur, edep olur; bu memleketi nasıl bu kadar sömürüyorsunuz siz? Nasıl yaparsınız siz bunu? Bu paralar ‘beşli çeteye’ giden para değil tek başına. Herkesin buradan benim çağrımı dinlemesini isterim.

‘AK PARTİ’YE MHP’YE OY VERECEĞİM’ DİYORSANIZ SOYGUNUN TARAFI OLURSUNUZ: Eğer önümüzdeki seçimlerde hala gidip de ‘ben AK Parti’ye MHP’ye oy vereceğim’ diyorsanız, bu soygunun tarafı olursunuz. Kütahya Zafer Havaalanı’nda garanti edilen yolcu sayısı, ocak ayında ‘109 bin 811 kişi uçacak’ demişler, uçan kişi bin 304 kişi. Aradaki fark, Erdoğan ödeyecek. Kendi cebinden ödüyorsan alkışlayacağım, milletin cebinden ödüyorsanız sonuna kadar kınayacağım. Sonuna kadar.

BEŞLİ ÇETENİN HAMİSİ VE PAZARLAMACISININ ADI RECEP TAYYİP ERDOĞAN’DIR: Yıllar yılı bu millete yalan söyleyeceksiniz. ‘Bunları yapıyoruz’ diyeceksin. Bu kadar büyük para, sadece ‘beşli çeteye’ bırakılacak para değil. Buradan nasiplenenler var. Size sözüm söz; o nasiplenenlerin tamamını çıkaracağım ortaya. Paralarını Londra’ya götürdüler bu oligarklar, o paraların da tamamını getireceğim buraya. ‘Beşli çetenin’ hamisi ve pazarlamacısının adı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Keşke mahkemeye verse. Kendi imzaladığı yazılarla, onaylarla; her birisini hâkimin önüne koyacağım. Nasıl ihalesiz verdiklerini, hepsini koyacağım. ‘Beşli çete’nin hamisi ve pazarlamacısı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Kimse kusura bakmasın.

SURİYELİLERİN İRADESİNE GÜVENİP KOLTUĞUNU KORUYORSA ONUN BU MEMLEKETE VERECEĞİ HİÇBİR ŞEY YOK: Suriyelileri de göndermeyecekmiş beyefendi. Sevgili AK partili kardeşim, sevgili MHP’li kardeşim; benim rahatsız olduğum kadar sen de rahatsızsın. Kültürel dokularımızın değiştiğini biliyorum, gettoların oluştuğunu biliyorum, esnafa karşı haksız rekabetin olduğunu biliyorum, Suriyelilerin emeklerinin, asgari ücretlinin yarısıyla sömürüldüğünü biliyorum, onlara büyük haksızlıklar yapıldığını biliyorum. Ne dedik? ‘Biz onları kendi özgür iradeleriyle Suriye’ye göndereceğiz.’ Bunu yapacağız. ‘Göndermeyeceğim’ diyor, ne demek? ‘Ben onlara vatandaşlık vereceğim, onlar gidecek benim için oy kullanacaklar…’ Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni tek başına yöneten kişi, kendi halkının iradesine değil de Suriyelilerin iradesine güvenip koltuğunu koruyorsa onun bu memlekete vereceği hiçbir şey yok.

SEN BARAJI GEÇEMEYİNCE NEREYE YÜZECEKSİN: Kapatmadan önce şunu söyleyeyim. Bugün Bahçeli grup toplantısında ‘eğer köprüden geçmem diyorsanız buyurun denize atlayın yüze yüze karşıdan karşıya gidip gelebilirsiniz’ demiş. Tek bir sorum olacak. Sen barajı geçemeyince nereye yüzeceksin? Merakım o.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri