Akşener: Şehide ‘Kelle’ Diyen Şuursuzlar Bize Ahkam Kesemez

Gündem (Anka) - Anka Haber Ajansı | 09.11.2021 - 13:01, Güncelleme: 09.11.2021 - 13:01 1774+ kez okundu.
 

Akşener: Şehide ‘Kelle’ Diyen Şuursuzlar Bize Ahkam Kesemez

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TBMM’de; partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener, konuşmasına 83 ölüm yıl dönümünde Mustafa Kemal Atatürk’ü anarak başladı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ile ilgili video izletmesine tepki gösterdi. Bir video izleten Akşener, “Şehide, ‘kelle’ diyen şuursuzlar, bize ahkam kesemez. Atatürk resmi ile Türk bayrağını o mahkemelerden, teröristler rahatsız olmasın diye çıkaranların, indirenlerin bize edecek tek kelime sözleri, bize verecek tek satır dersleri olamaz" dedi. Akşener, “Evet, Lütfü Bey bir hata yaptı. Ancak yaptığı hata karşısında olgunluk gösterdi. Onlar, hatalarında üste çıkmaya çalışır, başkalarını suçlarlar; biz, hatamız olduğunda, sorumluluğunu alırız... O nedenle, onlar hatalarında boğulup, tıpış tıpış giderken; biz, hatalarımızdan aldığımız derslerle, her geçen gün büyüyoruz" diye konuştu. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TBMM’de; partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener, konuşmasına 83 ölüm yıl dönümünde Mustafa Kemal Atatürk’ü anarak başladı. Akşener'in konuşmasından öne çıkan satır başları şöyle: “KARŞIMIZDA BÜTÜN DEĞERLERİMİZİ AYAKLAR ALTINA ALMIŞ BİR ZİHNİYET VAR: Allah da hem mavi gözlü Bozkurt’umuzdan hem de tüm istiklal kahramanlarımızdan razı olsun. Ruhları şad, mekanları Cennet olsun. İstiklal ve istikbal mücadelesinin önderini, anlamaktan söz etmişken, son zamanlardaki bir sorunumuza değinmek istiyorum. O büyük mücadelenin, en önemli özelliği neydi biliyor musunuz? Aynı amaç uğruna, birlikte çarpan yüreklerdi. Nitekim Akif, bu gerçeği öyle güzel izah etti ve dedi ki; ‘Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!’ İşte, aynı dün olduğu gibi, bugün de Türkiye’nin en önemli ihtiyacı budur. O nedenle bizim görevimiz; AK Parti iktidarının, aksi yöndeki tüm gayretlerine ve milletimizi birbiriyle kavga ettirmeye, adeta azmetmiş zihniyetine karşı; milletimizin her bir ferdinin yüreğinin, birlikte atmasını sağlamaktır. Onlar kavga çıkarmaya çalıştıkça, trolleriyle hakaretler yağdırıp, bizi de kendi seviyelerine çekmeye çalıştıkça, havuz medyasının tuzaklarıyla, sinir uçlarımızla oynadıkça, biz istediklerinin tam tersini yapıp, sakin olmaya, akıllı davranmaya mecburuz. Çünkü; bizim siyasetimizin merkezinde, onlarınki gibi kavga, ayrıştırma ve düşmanlık değil, birlik, beraberlik ve kardeşlik vardır. Unutmayalım ki karşımızda; bütün değerlerimizi, ayaklar altına almış, kirli bir zihniyet var. Yüce Allah’ın emirlerinden, Peygamber efendimizin sünnetinden, Ali’nin cesaretinden, Ömer’in adaletinden kopmuş bir anlayış var. Ve her kim ki, bu değerlerden koparsa, yapamayacağı çirkinlik yoktur. Çünkü artık ne Allah’tan korkar ne de kuldan utanır. SİNİRLERİNE HAKİM OLMASI GEREKİRDİ: İşte tam da bu nedenle, geçen hafta, bu durumu hatırlatmış ve uyarmıştım. Demiştim ki; ‘Milletimizin ayağına gitmemizden, memleketi karış karış dolaşmamızdan, vatandaşımıza kulak vermemizden, onların derdini, bu kürsü de dahil olmak üzere, her platformda dile getirmemizden rahatsızlar. Bunu, iktidarları için en büyük tehlike olarak görüyorlar. Bu yüzden, her tür çirkinliği, her türlü kötülüğü yapacaklar, ama biz yolumuza devam edeceğiz.’ Nitekim biliyorsunuz, geçtiğimiz cuma, AK Parti’nin, planlı bir provokasyonu sonucunda, talihsiz bir olay yaşadık. Malı bulan mağribiler cuma akşamından beri, bu olay üzerinde tepindikçe tepiniyor. Normaldir, elbette yadırgamıyoruz. Rakibinizin milletvekili bir hata yapmışsa, siz de elbette bunun üzerine yürüyeceksiniz. Evet, Lütfü Bey bir hata yaptı. Karşısındaki, Genel Başkanına; hem de kadın olan Genel Başkanı’na, ağza alınmayacak küfürleri, hakaretleri etmiş, ahlaksız bir adam da olsa; koruma iç güdülerine, sinirlerine hakim olması gerekirdi. Siyasi deneyimi ve konumu bunu gerektirirdi. Ama maalesef olamadı ve hislerine yenik düştü. Elbette bu hatayı, mazur görecek değiliz. BENİM DİKKATİMİ ÇEKEN, GÖNÜLLERİNDEKİ ŞEHİT HASSASİYETLERİNİ KEŞFETMELERİ OLDU: Yalnız, benim asıl dikkatimi çeken bu olay vesilesiyle, başta Sayın Erdoğan olmak üzere, AK Parti mensuplarının, gönüllerindeki şehit, şehit yakını ve hatta kadın hassasiyetini keşfetmeleri oldu. Hatta, bu yeni keşfedilmiş hassasiyete, kendilerini öyle bir kaptırdılar ki; bu mağribilerin başı olan beyefendi, kısa ve orta dönemli bir hafıza kaybı yaşıyor olsa gerek; dün akşam, kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamalarda, muhalefetten, STK’lara, kim varsa, demediğini bırakmadı. Utanmadan işi, kendi eliyle rafa kaldırdığı, İstanbul Sözleşmesi’ne kadar getirdi. Hatta kantarın topuzunu kaçırıp, Lütfü Bey’in kredi borcunu açıklayarak, kanunları bile çiğnedi. Sözüm ona, ahlak timsali bu Bey, son dönemde alışkanlık haline getirdiği üzere, bir de kolaj video hazırlatmış, onu izletti. Hal böyle olunca, bugün biz de kendisinin hafızasını tazelemek üzere, bir video hazırladık.  Akşener, konuşmasının bu bölümünde bir video izletti. Videonun ardından, Akşener; sözlerini şöyle sürdürdü: “AHLAK ŞÖVALYESİ ERDOĞAN: Bu ülkede Mustafa Kemal Atatürk’ün anasına, Zübeyde Hanım’a, Zübeyde Ana’ya 'genelevde çalışıyor' diyenler oldu. Sarayda kabul edildiler. Bu ülkenin kadınlarına 'başı açık kadın perdesiz eve benzer ya satılıktır ya kiralık' denildi, elini uzatıp 'çekil şuradan' diyen olmadı. Rize Belediye Başkanı 'çözüm sürecine ne gerek var her birimiz bir ikinci eş olarak Kürt kadınlarını alalım, bu mesele çözülsün' dedi, yerinde oturdu, taltif gördü, kınamaya bile uğramadı. Bunları söylemek bile benim içimi acıtıyor. Ama biraz evvel videosunu izlediğiniz ahlak şövalyesi Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının şehitlerimize olan saygısı milletimize olan muhabbeti kadınlarımıza olan hassasiyeti. Gördüğünüz gibi; neresinden tutsanız, rezillik, neresinden tutsanız, terbiyesizlik, neresinden tutsanız, saygısızlık, neresinden tutsanız, derin bir kirlilikle karşı karşıyayız. ELLERİNDE ŞEHİTLERİMİZİN KANI OLAN TERÖRİSTLERİ DEVLETİN TELEVİZYONUNDA KONUŞTURANLAR BİZE AHKAM KESEMEZ: Bir hususun altını, kalın bir şekilde çizmek istiyorum. Ellerinde şehitlerimizin kanı olan teröristleri, devletin televizyonuna çıkarıp konuşturanlar, bize, şehitlerimiz üzerinden ahkam kesemez. ‘Şehit ailelerine TOKİ’den ev verilsin’ teklifimizi elinin tersiyle itenler, bize ahkam kesemez. Tam da bu kürsüden, şehitlerimizin yakınları konuşulurken, yayını kestirenler, bize ahkam kesemez. Şehide, ‘kelle’ diyen şuursuzlar, bize ahkam kesemez. Gazi Serdar Öztürk’e, Ergenekon davasında hapis yatıranlar, şehidimizin annesi, Pakize Ana’yı yargılayanlar, bize hiç ahkam kesemez! Şehit Babası Mehmet Gencer’i hapse göndermek isteyenler, şehidimizin mezar taşını kıranlar, o mezara pisleyenler bize ahkam kesemez. Çadır mahkemelerindeki utanmazlığa, sessiz kalanların, teröristler rahatsız olmasın diye, bayrak indirenlerin, meşhur Habur ziyaretinde, o malum mahkemelerin çadır mahkemelerin kurulduğunda orada çalışan bir öğrencim hem de Güneydoğulu, Kürt bir öğrencim beni aradı, 2010. O malum referanduma gidecek Anayasa teklifinin Meclis’te görüldüğü zaman, Sayın Paçacı hatırlayacaktır. Beni aradı, ağlayarak aradı, dedi ki, ‘teröristler rahatsız olmasın diye Türk Bayrağı ve Atatürk resmi o çadır mahkemelerinden çıkarıldı. Hocam yanıyoruz’ dedi. Ve ben onu o gün kamuoyuyla paylaştım. Meclis gündemine geldi ve kulağının üzerine yatıldı. Bu bayrağı oradan Atatürk resmi ile Türk Bayrağı’nı o mahkemelerden teröristler rahatsız olmasın diye çıkaranların, indirenlerin bize edecek tek kelime sözleri, bize verecek tek satır dersleri olamaz. Kadınlara etmediğini bırakmayanların, bu ülkede sürekli kadınlar öldürülürken, kılını kıpırdatmayanların, hele ki, ‘bir kereden bir şey olmaz’cılarla ‘O saatte dışarıda ne işi varmış’çıların, bizim karşımızda, kadınlardan dem vurmaya hakkı olamaz. ONLAR, HATALARINDA ÜSTE ÇIKMAYA ÇALIŞIR, BAŞKALARINI SUÇLARLAR, BİZ, HATAMIZ OLDUĞUNDA, SORUMLULUĞUNU ALIRIZ: Evet, Lütfü Bey bir hata yaptı. Ancak kendisi, yaptığı hata karşısında olgunluk gösterdi. Önce çıktı, açık yüreklilikle özür diledi. Sonrasında da gereğini yapıp, grup başkanvekilliği görevinden ayrıldı. Şimdi imam hatip mezunu Sayın Erdoğan’a ve arkadaşlarına sormak isterim, insanlar hatalar günahtan senin adamların öyle söylüyor sana ‘son peygamber’, haşa ‘Allah’ın bütün sıfatlarını üzerinde taşıyor, ölüler oy verin’ diyor, birisi de ‘bir zamanlar ölüleri kaldırıp getirin oy kullansınlar’ demişti hatırlar mısınız şimdi siz böyle inanabilirsiniz ama insanlar hatadan, günahtan münezzeh değildir. Onun için hukukta hatayı anlayıp özür dilediğiniz zaman başka bir sonuç ortaya çıkar, günah işlediğinizde Cenab-ı Hak tövbe yolunu açık tutmuştur. Tövbe ettiğinizde ve o günahı tekrarlamadığınızda sizin için mağfiret kapıları açıktır. İYİ Parti’yi İYİ Parti yapan, yapılan hata değil, hata karşısında gösterilen, işte bu olgunluktur. Yüzsüzlüğün ve iki yüzlülüğün hüküm sürdüğü, Ak Parti siyasetiyle, bizim siyasetimizi ayıran da işte tam olarak budur. Onlar, hatalarında üste çıkmaya çalışır, başkalarını suçlarlar, biz, hatamız olduğunda, sorumluluğunu alırız. Onlar, hatalarının üzerine, türlü yalanlarla tüy dikerler, biz, hatalarımızı telafi ederiz. İşte tam da o nedenle, onlar hatalarında boğulup, tıpış tıpış giderken, biz, hatalarımızdan aldığımız derslerle, her geçen gün büyüyoruz.   HESAP SORAN, ÖNCE KENDİ HESABINI GÖRMEYİ BİLECEK, AHLAKLI OLMAK BUNU GEREKTİRİR: Bu vesileyle, buradan, iktidarın başındaki, bu pek bir duyarlı beyefendiye, bir çağrıda bulunmak istiyorum: Her ne kadar bayan dediyse de bayanlığı reddediyorum. Lütfü Bey’in hatasından, siyasi rant kovalayacağına; milletin gözünde kaybettiğin itibarı, sahte kabadayılık şovlarıyla kazanmaya çalışacağına; hazır, şehitlerimiz, şehit ailelerimiz ve milletimiz için, yepyeni bir hassasiyet geliştirmişken; fırsat bu fırsat, gel, atılması gereken bazı adımları, hemen at. Mesela; milletimize küfreden Mehmet Cengiz’in aldığı ihaleleri iptal edip, küfürden sonra sildiğin vergi borçlarını hemen tahsil et. Mesela; dini değerlerimizle dalga geçen Egemen Bağış’ı, atadığın Büyükelçi görevinden hemen al. Mesela; senin zihniyetindeki birinden, istifa etmesini elbette beklemiyorum, ama en azından, daha önce ‘kelle’ olarak andığın şehitlerimizin ailelerinden, en azından özür dile. Lütfü Bey, bir hata yaptı, sorumluluğunu aldı. Bundan sonrası bu özrün karşılığı nedir onu anlamaktır. O özrün karşılığı bundan sonraki fasılda hukuktur. Ama suçunu hatasını yanlışını kabul etti, ısrar etti mi hayır. Şimdi Sayın Erdoğan madem o kadar hassassın; o zaman, şimdi sen ve arkadaşların için de aynı sorumluluğu alma vakti. Hesap soran, önce kendi hesabını görmeyi bilecek. Ahlaklı olmak bunu gerektirir. Haydi bakalım, madem öyle, vakit, muhasebe vakti, Sayın Erdoğan. MERAKLIYSANIZ, KUR’AN-I KERİM’DE, NEYİN SEVAP, NEYİN GÜNAH, NEYİN HARAM, NEYİN DE HELAL OLDUĞU YAZIYOR: Çok güzel bir atasözümüz var. Diyor ki; ‘kula bela gelmez Hak yazmadıkça, Hak bela yazmaz, kul azmadıkça.’ Bunların durumu aynen bu. Nitekim, bu siyasi fırsatçılığı, Allah da şaşırtıyor. Bunlar artık, bir siyasi partiye hizmet etmenin, haşa, sevap hanesine yazıldığını söyleyecek kadar, zıvanadan çıktılar. İstanbul seçimlerinin meşhuru, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı diyor ki; ‘20 yıl Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidarda tutmak ve onun yaptıkları sebebiyle, sevap hanemize, bir şeylerin yazılıyor olması, çok büyük bir şey.’ Rezalete bakar mısınız? Neyin günah, neyin sevap olduğuna da artık siz mi karar vereceksiniz? Meraklıysanız, Kur’an-ı Kerim’de, neyin sevap, neyin günah, neyin haram, neyin de helal olduğu yazıyor. Mesela, hırsızlık haram. Mesela, beytülmale göz dikmek haram. Mesela, israf haram. Mesela, yalan söylemek haram. Mesela, iftira atmak haram. Mesela, kula tuzak kurmak haram. BİZ SANA SORALIM SANA KAÇ ADAM LAZIM: Haram-helal hesabı yaparken, bunlar hiç akıllarına gelmiyor, ama mesele Sayın Erdoğan’ın iktidarını korumak olunca, maşallah hepsi birden alim kesiliyor. Ama asıl mesele ne biliyor musunuz? Siyasette böyle tipler çıkabilir. Nitekim Ak Parti’de, bunlardan çok çıkıyor. Ama asıl mesele, en baştakinin sessiz kalması, çıkıp da ‘Siz ne yapıyorsunuz? Bu ne rezilliktir?’ dememesidir. İnsan çıkar hadi gerisini bıraktık, ‘haşa’ der. Hatta tam tersine, bu sözlerden, keyif almasıdır. Nitekim, şirkten bile korkmayan, bu iktidar ve mensupları, millet iradesinin, ne olduğunu da unutmuş durumdalar. Millet iradesinin tecelligahı, Büyük Millet Meclisi’mizin başındaki kişinin sözlerini duymuşsunuzdur. ‘Bir milletin kaderi, bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştırılamaz’ dediğimiz için, bu zat, çıktı ve dedi ki; ‘Tek adam diyenlere soruyorum, mesela size kaç adam lazım?’ Biz sana soralım sana kaç adam lazım.  Aynen böyle dedi. Ciddiyetsizliğe bakar mısınız? Gazi Meclisimizin, gücünün, her gün tırpanlanmasına, sessiz kalan başkanının takındığı, şu lakayt tavra, bir bakar mısınız? Biz diyoruz ki; ‘hakimiyet milletindir, tek kişinin keyfine bırakılamaz’, o çıkıp, kendince dalga geçiyor. Biz, başkanı olduğu kurumun, itibarını savunuyoruz, o çıkıp, aklınca espri yapıyor. Yazıklar olsun. SİZDEN KORKAN SİZİN GİBİ OLSUN: Milletle bağlarını koparmış bu zihniyetin, artık Türkiye’ye vereceği bir şey kalmadı. Milletimiz de artık bu gerçeği, tüm çıplaklığıyla görüyor.  O nedenle, iktidarın tüm dümenlerine, tüm provokasyonlarına rağmen, İYİ Parti her geçen gün büyüyor. Artık, Millet Bizi Çağırıyor! Biz de bu kutlu çağrıyı duyuyor, il il, ilçe ilçe, memleketi geziyoruz. Milletimizi dinliyor, dertlerine çözümler üretiyoruz. Zannetmeyin harlayarak, gürleyerek bizi geri çekeceksiniz. Her dükkanın içinde A Haber’inize provokasyon yaptırabilirsiniz. Her dükkanın kapısında porno sitesi gezenlere, oralarda yavşak yavşak konuşanlara yazı yazanlara provokasyon yaptırabilirsiniz. Yaptırın kardeşim. Sizden korkan sizin gibi olsun. TATLI SU DELİKANLILIĞI: Sayın Erdoğan; kürsülerden tatlı su delikanlılığı yapmak yerine, kulaklarını aç, bu bölümü iyi dinle. Dinle ki, milletinin dertlerine dair, bir fikir sahibi ol. Unutma; O çok korktuğun sandıktan, sağlam çıkmanın yolu, kamera karşısında takındığın, ‘sert adam’ pozları değil, milletinin dertlerini çözmek için göstereceğin iradedir. Mesela; Bingöllü bir dönerci kardeşimiz diyor ki ‘kazancımız yarı yarıya indi, eriyor.  Mücadele ediyoruz. Ayakta durmaya çalışıyoruz.’ Mesela; bir çiftçi kardeşim diyor ki; ‘tek başına gübre fiyatları bile, belimizi büktü. Biz tarlaya küstük, hayat da bize küstü.’ Sayın Erdoğan; bu serzenişlerin muhatabı sensin. Dümen siyasetini bırak, milletimiz ne diyor, sen asıl buna bak.  Mesela sen, nereden kavga çıkarırım, nereden huzursuzluk yaratırım diye uğraşırken, milletin parasını, o beş müteahhidin kasasına akıtırken, Bingöllü kardeşlerim, dünyaca meşhur Bingöl balını, satamaz hale gelmiş. Stopajdan dertli, ödeyemediği primlerden dertli. Mesela; Bingöl’ün Genç ilçesindeki bir oğlumuz, durumu şöyle özetliyor: Diyor ki; ‘üniversiteye hazırlanıyorum.  Gerçi, okuyan da boşta kalıyor ya… Babamın dükkanında çalışıyorum. Veresiye defterimiz çok kabardı. Alacağımızı alamıyoruz. Ama komşudur, ürün vermezsek de ayıp olur.  Ne kadar dayanacağız bilmiyorum.’ Söyle bakalım, Sayın Erdoğan; şimdi bu hak mıdır?  Çıkıp, kürsülerden, ahlak diskurları atarken, milletimize reva gördüğün bu durum, adalet midir? HİÇ BOŞUNA UĞRAŞMA, İSTESEN DE, İSTEMESEN DE BİZ BURADAYIZ: Kurulduğumuz günden bu yana, iktidarın yoğun bir ilgisi ile karşı karşıyayız. İftiranın, çamurun, çirkefin, haddi hesabı yok. Sebebi belli. Sayın Erdoğan’a; ‘Türkiye’de var olmasını istemediğiniz siyasi parti hangisidir?’ diye sorsalar; hiç şüphesiz cevabı, İYİ Parti olur. ‘Türkiye’de var olmasını istemediğiniz lider kim?’ diye sorsalar; yine hiç şüphesiz cevabı, Meral Akşener olur. İşte bu yüzden, bizimle uğraşıp duruyorlar. Ama nafile Sayın Erdoğan. Hiç boşuna uğraşma. İstesen de, istemesen de biz buradayız. Tüm engellerinize, tüm tezgahlarınıza rağmen, burada olmaya da devam edeceğiz. Bu duruma alışsanız, iyi edersiniz. Çünkü İYİ Parti, milletimizin, yaşanabilir bir Türkiye’ye duyduğu hasretin adıdır. İYİ Parti, umudun adresi, tünelin sonundaki ışıktır. İYİ Parti, milletimizin barışma zemini, Türkiye’nin toplanma alanıdır. İYİ Parti, Türkiye’nin su terazisi, makul siyasetin merkezidir. İYİ PARTİLİLER TUZAK KURMAZ. İYİ PARTİLİLER YEKE YEK YÜZ YÜZE MÜCADELE EDER. DELİKANLILIK DA BUDUR, TÜRK OLMAK DA BUDUR: Koltuk sevdalılarının, yandaş severlerin, rant adamlarının, Türkiye’ye katacağı hiçbir şey yok.  Artık sıra bizde. Son 4 yılda yaptıklarımız, son 4 yılda verdiğimiz mücadele ve son 4 yılda başardıklarımız, Türkiye için neler başaracağımızın teminatıdır. Siyasette ahlakı da erdemi de bizden öğreneceksiniz. Millet nedir, milliyet nedir, millete hizmet nedir, bizden öğreneceksiniz. Adalet nedir, bereket nedir, huzur nedir, onu da bizden öğreneceksiniz. İYİ Partililer tuzak kurmaz. İYİ Partililer yeke yek yüz yüze mücadele eder. Delikanlılık da budur, Türk olmak da budur. Hangi tuzakları kurarsanız kurun, milletimizle kucaklaşmamızı engelleyemeyecek, milletimizin dertlerine tercüman olmamızın, önüne geçemeyeceksiniz. Zenginleşenlerin Ak partili, fakirlerin her partili olduğu, bu eğri düzene son vereceğiz. İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’le, Şahsım iradesinden, yeniden millet iradesine geçeceğiz. Sözü de kararı da yeniden asıl sahibine, milletimize teslim edeceğiz.”  
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TBMM’de; partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener, konuşmasına 83 ölüm yıl dönümünde Mustafa Kemal Atatürk’ü anarak başladı.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan ile ilgili video izletmesine tepki gösterdi. Bir video izleten Akşener, “Şehide, ‘kelle’ diyen şuursuzlar, bize ahkam kesemez. Atatürk resmi ile Türk bayrağını o mahkemelerden, teröristler rahatsız olmasın diye çıkaranların, indirenlerin bize edecek tek kelime sözleri, bize verecek tek satır dersleri olamaz" dedi. Akşener, “Evet, Lütfü Bey bir hata yaptı. Ancak yaptığı hata karşısında olgunluk gösterdi. Onlar, hatalarında üste çıkmaya çalışır, başkalarını suçlarlar; biz, hatamız olduğunda, sorumluluğunu alırız... O nedenle, onlar hatalarında boğulup, tıpış tıpış giderken; biz, hatalarımızdan aldığımız derslerle, her geçen gün büyüyoruz" diye konuştu.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, TBMM’de; partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener, konuşmasına 83 ölüm yıl dönümünde Mustafa Kemal Atatürk’ü anarak başladı. Akşener'in konuşmasından öne çıkan satır başları şöyle:

“KARŞIMIZDA BÜTÜN DEĞERLERİMİZİ AYAKLAR ALTINA ALMIŞ BİR ZİHNİYET VAR: Allah da hem mavi gözlü Bozkurt’umuzdan hem de tüm istiklal kahramanlarımızdan razı olsun. Ruhları şad, mekanları Cennet olsun. İstiklal ve istikbal mücadelesinin önderini, anlamaktan söz etmişken, son zamanlardaki bir sorunumuza değinmek istiyorum. O büyük mücadelenin, en önemli özelliği neydi biliyor musunuz? Aynı amaç uğruna, birlikte çarpan yüreklerdi. Nitekim Akif, bu gerçeği öyle güzel izah etti ve dedi ki; ‘Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!’ İşte, aynı dün olduğu gibi, bugün de Türkiye’nin en önemli ihtiyacı budur. O nedenle bizim görevimiz; AK Parti iktidarının, aksi yöndeki tüm gayretlerine ve milletimizi birbiriyle kavga ettirmeye, adeta azmetmiş zihniyetine karşı; milletimizin her bir ferdinin yüreğinin, birlikte atmasını sağlamaktır. Onlar kavga çıkarmaya çalıştıkça, trolleriyle hakaretler yağdırıp, bizi de kendi seviyelerine çekmeye çalıştıkça, havuz medyasının tuzaklarıyla, sinir uçlarımızla oynadıkça, biz istediklerinin tam tersini yapıp, sakin olmaya, akıllı davranmaya mecburuz. Çünkü; bizim siyasetimizin merkezinde, onlarınki gibi kavga, ayrıştırma ve düşmanlık değil, birlik, beraberlik ve kardeşlik vardır. Unutmayalım ki karşımızda; bütün değerlerimizi, ayaklar altına almış, kirli bir zihniyet var. Yüce Allah’ın emirlerinden, Peygamber efendimizin sünnetinden, Ali’nin cesaretinden, Ömer’in adaletinden kopmuş bir anlayış var. Ve her kim ki, bu değerlerden koparsa, yapamayacağı çirkinlik yoktur. Çünkü artık ne Allah’tan korkar ne de kuldan utanır.

SİNİRLERİNE HAKİM OLMASI GEREKİRDİ: İşte tam da bu nedenle, geçen hafta, bu durumu hatırlatmış ve uyarmıştım. Demiştim ki; ‘Milletimizin ayağına gitmemizden, memleketi karış karış dolaşmamızdan, vatandaşımıza kulak vermemizden, onların derdini, bu kürsü de dahil olmak üzere, her platformda dile getirmemizden rahatsızlar. Bunu, iktidarları için en büyük tehlike olarak görüyorlar. Bu yüzden, her tür çirkinliği, her türlü kötülüğü yapacaklar, ama biz yolumuza devam edeceğiz.’ Nitekim biliyorsunuz, geçtiğimiz cuma, AK Parti’nin, planlı bir provokasyonu sonucunda, talihsiz bir olay yaşadık. Malı bulan mağribiler cuma akşamından beri, bu olay üzerinde tepindikçe tepiniyor. Normaldir, elbette yadırgamıyoruz. Rakibinizin milletvekili bir hata yapmışsa, siz de elbette bunun üzerine yürüyeceksiniz. Evet, Lütfü Bey bir hata yaptı. Karşısındaki, Genel Başkanına; hem de kadın olan Genel Başkanı’na, ağza alınmayacak küfürleri, hakaretleri etmiş, ahlaksız bir adam da olsa; koruma iç güdülerine, sinirlerine hakim olması gerekirdi. Siyasi deneyimi ve konumu bunu gerektirirdi. Ama maalesef olamadı ve hislerine yenik düştü. Elbette bu hatayı, mazur görecek değiliz.

BENİM DİKKATİMİ ÇEKEN, GÖNÜLLERİNDEKİ ŞEHİT HASSASİYETLERİNİ KEŞFETMELERİ OLDU: Yalnız, benim asıl dikkatimi çeken bu olay vesilesiyle, başta Sayın Erdoğan olmak üzere, AK Parti mensuplarının, gönüllerindeki şehit, şehit yakını ve hatta kadın hassasiyetini keşfetmeleri oldu. Hatta, bu yeni keşfedilmiş hassasiyete, kendilerini öyle bir kaptırdılar ki; bu mağribilerin başı olan beyefendi, kısa ve orta dönemli bir hafıza kaybı yaşıyor olsa gerek; dün akşam, kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamalarda, muhalefetten, STK’lara, kim varsa, demediğini bırakmadı. Utanmadan işi, kendi eliyle rafa kaldırdığı, İstanbul Sözleşmesi’ne kadar getirdi. Hatta kantarın topuzunu kaçırıp, Lütfü Bey’in kredi borcunu açıklayarak, kanunları bile çiğnedi. Sözüm ona, ahlak timsali bu Bey, son dönemde alışkanlık haline getirdiği üzere, bir de kolaj video hazırlatmış, onu izletti. Hal böyle olunca, bugün biz de kendisinin hafızasını tazelemek üzere, bir video hazırladık. 

Akşener, konuşmasının bu bölümünde bir video izletti. Videonun ardından, Akşener; sözlerini şöyle sürdürdü:

“AHLAK ŞÖVALYESİ ERDOĞAN: Bu ülkede Mustafa Kemal Atatürk’ün anasına, Zübeyde Hanım’a, Zübeyde Ana’ya 'genelevde çalışıyor' diyenler oldu. Sarayda kabul edildiler. Bu ülkenin kadınlarına 'başı açık kadın perdesiz eve benzer ya satılıktır ya kiralık' denildi, elini uzatıp 'çekil şuradan' diyen olmadı. Rize Belediye Başkanı 'çözüm sürecine ne gerek var her birimiz bir ikinci eş olarak Kürt kadınlarını alalım, bu mesele çözülsün' dedi, yerinde oturdu, taltif gördü, kınamaya bile uğramadı. Bunları söylemek bile benim içimi acıtıyor. Ama biraz evvel videosunu izlediğiniz ahlak şövalyesi Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının şehitlerimize olan saygısı milletimize olan muhabbeti kadınlarımıza olan hassasiyeti. Gördüğünüz gibi; neresinden tutsanız, rezillik, neresinden tutsanız, terbiyesizlik, neresinden tutsanız, saygısızlık, neresinden tutsanız, derin bir kirlilikle karşı karşıyayız.

ELLERİNDE ŞEHİTLERİMİZİN KANI OLAN TERÖRİSTLERİ DEVLETİN TELEVİZYONUNDA KONUŞTURANLAR BİZE AHKAM KESEMEZ: Bir hususun altını, kalın bir şekilde çizmek istiyorum. Ellerinde şehitlerimizin kanı olan teröristleri, devletin televizyonuna çıkarıp konuşturanlar, bize, şehitlerimiz üzerinden ahkam kesemez. ‘Şehit ailelerine TOKİ’den ev verilsin’ teklifimizi elinin tersiyle itenler, bize ahkam kesemez. Tam da bu kürsüden, şehitlerimizin yakınları konuşulurken, yayını kestirenler, bize ahkam kesemez. Şehide, ‘kelle’ diyen şuursuzlar, bize ahkam kesemez. Gazi Serdar Öztürk’e, Ergenekon davasında hapis yatıranlar, şehidimizin annesi, Pakize Ana’yı yargılayanlar, bize hiç ahkam kesemez! Şehit Babası Mehmet Gencer’i hapse göndermek isteyenler, şehidimizin mezar taşını kıranlar, o mezara pisleyenler bize ahkam kesemez. Çadır mahkemelerindeki utanmazlığa, sessiz kalanların, teröristler rahatsız olmasın diye, bayrak indirenlerin, meşhur Habur ziyaretinde, o malum mahkemelerin çadır mahkemelerin kurulduğunda orada çalışan bir öğrencim hem de Güneydoğulu, Kürt bir öğrencim beni aradı, 2010. O malum referanduma gidecek Anayasa teklifinin Meclis’te görüldüğü zaman, Sayın Paçacı hatırlayacaktır. Beni aradı, ağlayarak aradı, dedi ki, ‘teröristler rahatsız olmasın diye Türk Bayrağı ve Atatürk resmi o çadır mahkemelerinden çıkarıldı. Hocam yanıyoruz’ dedi. Ve ben onu o gün kamuoyuyla paylaştım. Meclis gündemine geldi ve kulağının üzerine yatıldı. Bu bayrağı oradan Atatürk resmi ile Türk Bayrağı’nı o mahkemelerden teröristler rahatsız olmasın diye çıkaranların, indirenlerin bize edecek tek kelime sözleri, bize verecek tek satır dersleri olamaz. Kadınlara etmediğini bırakmayanların, bu ülkede sürekli kadınlar öldürülürken, kılını kıpırdatmayanların, hele ki, ‘bir kereden bir şey olmaz’cılarla ‘O saatte dışarıda ne işi varmış’çıların, bizim karşımızda, kadınlardan dem vurmaya hakkı olamaz.

ONLAR, HATALARINDA ÜSTE ÇIKMAYA ÇALIŞIR, BAŞKALARINI SUÇLARLAR, BİZ, HATAMIZ OLDUĞUNDA, SORUMLULUĞUNU ALIRIZ: Evet, Lütfü Bey bir hata yaptı. Ancak kendisi, yaptığı hata karşısında olgunluk gösterdi. Önce çıktı, açık yüreklilikle özür diledi. Sonrasında da gereğini yapıp, grup başkanvekilliği görevinden ayrıldı. Şimdi imam hatip mezunu Sayın Erdoğan’a ve arkadaşlarına sormak isterim, insanlar hatalar günahtan senin adamların öyle söylüyor sana ‘son peygamber’, haşa ‘Allah’ın bütün sıfatlarını üzerinde taşıyor, ölüler oy verin’ diyor, birisi de ‘bir zamanlar ölüleri kaldırıp getirin oy kullansınlar’ demişti hatırlar mısınız şimdi siz böyle inanabilirsiniz ama insanlar hatadan, günahtan münezzeh değildir. Onun için hukukta hatayı anlayıp özür dilediğiniz zaman başka bir sonuç ortaya çıkar, günah işlediğinizde Cenab-ı Hak tövbe yolunu açık tutmuştur. Tövbe ettiğinizde ve o günahı tekrarlamadığınızda sizin için mağfiret kapıları açıktır. İYİ Parti’yi İYİ Parti yapan, yapılan hata değil, hata karşısında gösterilen, işte bu olgunluktur. Yüzsüzlüğün ve iki yüzlülüğün hüküm sürdüğü, Ak Parti siyasetiyle, bizim siyasetimizi ayıran da işte tam olarak budur. Onlar, hatalarında üste çıkmaya çalışır, başkalarını suçlarlar, biz, hatamız olduğunda, sorumluluğunu alırız. Onlar, hatalarının üzerine, türlü yalanlarla tüy dikerler, biz, hatalarımızı telafi ederiz. İşte tam da o nedenle, onlar hatalarında boğulup, tıpış tıpış giderken, biz, hatalarımızdan aldığımız derslerle, her geçen gün büyüyoruz.  

HESAP SORAN, ÖNCE KENDİ HESABINI GÖRMEYİ BİLECEK, AHLAKLI OLMAK BUNU GEREKTİRİR: Bu vesileyle, buradan, iktidarın başındaki, bu pek bir duyarlı beyefendiye, bir çağrıda bulunmak istiyorum: Her ne kadar bayan dediyse de bayanlığı reddediyorum. Lütfü Bey’in hatasından, siyasi rant kovalayacağına; milletin gözünde kaybettiğin itibarı, sahte kabadayılık şovlarıyla kazanmaya çalışacağına; hazır, şehitlerimiz, şehit ailelerimiz ve milletimiz için, yepyeni bir hassasiyet geliştirmişken; fırsat bu fırsat, gel, atılması gereken bazı adımları, hemen at. Mesela; milletimize küfreden Mehmet Cengiz’in aldığı ihaleleri iptal edip, küfürden sonra sildiğin vergi borçlarını hemen tahsil et. Mesela; dini değerlerimizle dalga geçen Egemen Bağış’ı, atadığın Büyükelçi görevinden hemen al. Mesela; senin zihniyetindeki birinden, istifa etmesini elbette beklemiyorum, ama en azından, daha önce ‘kelle’ olarak andığın şehitlerimizin ailelerinden, en azından özür dile. Lütfü Bey, bir hata yaptı, sorumluluğunu aldı. Bundan sonrası bu özrün karşılığı nedir onu anlamaktır. O özrün karşılığı bundan sonraki fasılda hukuktur. Ama suçunu hatasını yanlışını kabul etti, ısrar etti mi hayır. Şimdi Sayın Erdoğan madem o kadar hassassın; o zaman, şimdi sen ve arkadaşların için de aynı sorumluluğu alma vakti. Hesap soran, önce kendi hesabını görmeyi bilecek. Ahlaklı olmak bunu gerektirir. Haydi bakalım, madem öyle, vakit, muhasebe vakti, Sayın Erdoğan.

MERAKLIYSANIZ, KUR’AN-I KERİM’DE, NEYİN SEVAP, NEYİN GÜNAH, NEYİN HARAM, NEYİN DE HELAL OLDUĞU YAZIYOR: Çok güzel bir atasözümüz var. Diyor ki; ‘kula bela gelmez Hak yazmadıkça, Hak bela yazmaz, kul azmadıkça.’ Bunların durumu aynen bu. Nitekim, bu siyasi fırsatçılığı, Allah da şaşırtıyor. Bunlar artık, bir siyasi partiye hizmet etmenin, haşa, sevap hanesine yazıldığını söyleyecek kadar, zıvanadan çıktılar. İstanbul seçimlerinin meşhuru, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı diyor ki; ‘20 yıl Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidarda tutmak ve onun yaptıkları sebebiyle, sevap hanemize, bir şeylerin yazılıyor olması, çok büyük bir şey.’ Rezalete bakar mısınız? Neyin günah, neyin sevap olduğuna da artık siz mi karar vereceksiniz? Meraklıysanız, Kur’an-ı Kerim’de, neyin sevap, neyin günah, neyin haram, neyin de helal olduğu yazıyor. Mesela, hırsızlık haram. Mesela, beytülmale göz dikmek haram. Mesela, israf haram. Mesela, yalan söylemek haram. Mesela, iftira atmak haram. Mesela, kula tuzak kurmak haram.

BİZ SANA SORALIM SANA KAÇ ADAM LAZIM: Haram-helal hesabı yaparken, bunlar hiç akıllarına gelmiyor, ama mesele Sayın Erdoğan’ın iktidarını korumak olunca, maşallah hepsi birden alim kesiliyor. Ama asıl mesele ne biliyor musunuz? Siyasette böyle tipler çıkabilir. Nitekim Ak Parti’de, bunlardan çok çıkıyor. Ama asıl mesele, en baştakinin sessiz kalması, çıkıp da ‘Siz ne yapıyorsunuz? Bu ne rezilliktir?’ dememesidir. İnsan çıkar hadi gerisini bıraktık, ‘haşa’ der. Hatta tam tersine, bu sözlerden, keyif almasıdır. Nitekim, şirkten bile korkmayan, bu iktidar ve mensupları, millet iradesinin, ne olduğunu da unutmuş durumdalar. Millet iradesinin tecelligahı, Büyük Millet Meclisi’mizin başındaki kişinin sözlerini duymuşsunuzdur. ‘Bir milletin kaderi, bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştırılamaz’ dediğimiz için, bu zat, çıktı ve dedi ki; ‘Tek adam diyenlere soruyorum, mesela size kaç adam lazım?’ Biz sana soralım sana kaç adam lazım.  Aynen böyle dedi. Ciddiyetsizliğe bakar mısınız? Gazi Meclisimizin, gücünün, her gün tırpanlanmasına, sessiz kalan başkanının takındığı, şu lakayt tavra, bir bakar mısınız? Biz diyoruz ki; ‘hakimiyet milletindir, tek kişinin keyfine bırakılamaz’, o çıkıp, kendince dalga geçiyor. Biz, başkanı olduğu kurumun, itibarını savunuyoruz, o çıkıp, aklınca espri yapıyor. Yazıklar olsun.

SİZDEN KORKAN SİZİN GİBİ OLSUN: Milletle bağlarını koparmış bu zihniyetin, artık Türkiye’ye vereceği bir şey kalmadı. Milletimiz de artık bu gerçeği, tüm çıplaklığıyla görüyor.  O nedenle, iktidarın tüm dümenlerine, tüm provokasyonlarına rağmen, İYİ Parti her geçen gün büyüyor. Artık, Millet Bizi Çağırıyor! Biz de bu kutlu çağrıyı duyuyor, il il, ilçe ilçe, memleketi geziyoruz. Milletimizi dinliyor, dertlerine çözümler üretiyoruz. Zannetmeyin harlayarak, gürleyerek bizi geri çekeceksiniz. Her dükkanın içinde A Haber’inize provokasyon yaptırabilirsiniz. Her dükkanın kapısında porno sitesi gezenlere, oralarda yavşak yavşak konuşanlara yazı yazanlara provokasyon yaptırabilirsiniz. Yaptırın kardeşim. Sizden korkan sizin gibi olsun.

TATLI SU DELİKANLILIĞI: Sayın Erdoğan; kürsülerden tatlı su delikanlılığı yapmak yerine, kulaklarını aç, bu bölümü iyi dinle. Dinle ki, milletinin dertlerine dair, bir fikir sahibi ol. Unutma; O çok korktuğun sandıktan, sağlam çıkmanın yolu, kamera karşısında takındığın, ‘sert adam’ pozları değil, milletinin dertlerini çözmek için göstereceğin iradedir. Mesela; Bingöllü bir dönerci kardeşimiz diyor ki ‘kazancımız yarı yarıya indi, eriyor.  Mücadele ediyoruz. Ayakta durmaya çalışıyoruz.’ Mesela; bir çiftçi kardeşim diyor ki; ‘tek başına gübre fiyatları bile, belimizi büktü. Biz tarlaya küstük, hayat da bize küstü.’ Sayın Erdoğan; bu serzenişlerin muhatabı sensin. Dümen siyasetini bırak, milletimiz ne diyor, sen asıl buna bak.  Mesela sen, nereden kavga çıkarırım, nereden huzursuzluk yaratırım diye uğraşırken, milletin parasını, o beş müteahhidin kasasına akıtırken, Bingöllü kardeşlerim, dünyaca meşhur Bingöl balını, satamaz hale gelmiş. Stopajdan dertli, ödeyemediği primlerden dertli. Mesela; Bingöl’ün Genç ilçesindeki bir oğlumuz, durumu şöyle özetliyor: Diyor ki; ‘üniversiteye hazırlanıyorum.  Gerçi, okuyan da boşta kalıyor ya… Babamın dükkanında çalışıyorum. Veresiye defterimiz çok kabardı. Alacağımızı alamıyoruz. Ama komşudur, ürün vermezsek de ayıp olur.  Ne kadar dayanacağız bilmiyorum.’ Söyle bakalım, Sayın Erdoğan; şimdi bu hak mıdır?  Çıkıp, kürsülerden, ahlak diskurları atarken, milletimize reva gördüğün bu durum, adalet midir?

HİÇ BOŞUNA UĞRAŞMA, İSTESEN DE, İSTEMESEN DE BİZ BURADAYIZ: Kurulduğumuz günden bu yana, iktidarın yoğun bir ilgisi ile karşı karşıyayız. İftiranın, çamurun, çirkefin, haddi hesabı yok. Sebebi belli. Sayın Erdoğan’a; ‘Türkiye’de var olmasını istemediğiniz siyasi parti hangisidir?’ diye sorsalar; hiç şüphesiz cevabı, İYİ Parti olur. ‘Türkiye’de var olmasını istemediğiniz lider kim?’ diye sorsalar; yine hiç şüphesiz cevabı, Meral Akşener olur. İşte bu yüzden, bizimle uğraşıp duruyorlar. Ama nafile Sayın Erdoğan. Hiç boşuna uğraşma. İstesen de, istemesen de biz buradayız. Tüm engellerinize, tüm tezgahlarınıza rağmen, burada olmaya da devam edeceğiz. Bu duruma alışsanız, iyi edersiniz. Çünkü İYİ Parti, milletimizin, yaşanabilir bir Türkiye’ye duyduğu hasretin adıdır. İYİ Parti, umudun adresi, tünelin sonundaki ışıktır. İYİ Parti, milletimizin barışma zemini, Türkiye’nin toplanma alanıdır. İYİ Parti, Türkiye’nin su terazisi, makul siyasetin merkezidir.

İYİ PARTİLİLER TUZAK KURMAZ. İYİ PARTİLİLER YEKE YEK YÜZ YÜZE MÜCADELE EDER. DELİKANLILIK DA BUDUR, TÜRK OLMAK DA BUDUR: Koltuk sevdalılarının, yandaş severlerin, rant adamlarının, Türkiye’ye katacağı hiçbir şey yok.  Artık sıra bizde. Son 4 yılda yaptıklarımız, son 4 yılda verdiğimiz mücadele ve son 4 yılda başardıklarımız, Türkiye için neler başaracağımızın teminatıdır. Siyasette ahlakı da erdemi de bizden öğreneceksiniz. Millet nedir, milliyet nedir, millete hizmet nedir, bizden öğreneceksiniz. Adalet nedir, bereket nedir, huzur nedir, onu da bizden öğreneceksiniz. İYİ Partililer tuzak kurmaz. İYİ Partililer yeke yek yüz yüze mücadele eder. Delikanlılık da budur, Türk olmak da budur. Hangi tuzakları kurarsanız kurun, milletimizle kucaklaşmamızı engelleyemeyecek, milletimizin dertlerine tercüman olmamızın, önüne geçemeyeceksiniz. Zenginleşenlerin Ak partili, fakirlerin her partili olduğu, bu eğri düzene son vereceğiz. İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’le, Şahsım iradesinden, yeniden millet iradesine geçeceğiz. Sözü de kararı da yeniden asıl sahibine, milletimize teslim edeceğiz.”

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri