6 parti cumhurbaşkanı adayı belirlemek için bir araya geliyor: Genel başkanlar açıklayacak!

Gündem 30.09.2021 - 12:46, Güncelleme: 30.09.2021 - 12:46 3652+ kez okundu.
 

6 parti cumhurbaşkanı adayı belirlemek için bir araya geliyor: Genel başkanlar açıklayacak!

Cumhuriyet yazarı Barış Pehlivan, CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti'den oluşan üst düzey yöneticilerin 5 Ekim'de TBMM'de buluşarak Cumhurbaşkanı adayını belirleme çalışmalarına gireceğini belirtti.

Barış Pehlivan, kaleme aldığı yazıda 6 muhalefet partisinin adaylık görüşmeleri için iki kez toplandığını ve üçüncü kez yapacakları toplantıda adaylık ve olası seçim sürecinde izleyecekleri yolları belirleyeceklerini aktardı. 5 Ekim günü “Temel İlkeler Belgesi” diye adlandırılan bir metin üzerinde son düzenlemelerin yapılacağını belirten Pehlivan, farklı partiden edindiği üç başlığı şöyle aktardı: "O belgede yazacakları farklı partilerden kaynaklara sordum. Üç başlık öne çıktı: - Parti üyesi dahi olmayan bir cumhurbaşkanı tarif edilecek. - Hükümeti düşürmenin güç, kurmanın kolay olduğu bir parlamenter sistem ortaya konacak. - Bağımsız bir yargı için Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun, belki başka adla nasıl yeniden düzenleneceği anlatılacak." 6 LİDER BERABER AÇIKLAYACAK Söz konusu adayı 6 liderin beraber açıklayacağını söyleyen Pehlivan, şunları aktardı: "Aldığım notlar arasında en çarpıcı olan ise sondaydı. Zira, hazırlanan ortak metnin CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi genel başkanları tarafından birlikte kamuoyuna açıklanması bekleniyor. Altı muhalefet partisi liderinin yan yana kameralar karşısına çıkacak olması bir meydan okuma olarak değerlendiriliyor." Barış Pehlivan'ın yazısının tamamı şu şekilde: Önce Ankara’da, sonra İstanbul’da yemekli bir masada buluştular. Şimdi de 5 Ekim Salı günü TBMM’de toplanacaklar. Evet, altı muhalefet partisinin buluşmasını yazıyorum.  Üçüncü zirvede “Temel İlkeler Belgesi” diye adlandırdıkları bir metin üzerinde son rötuşların yapılması planlanıyor. Muhalefet partilerinin iki numaralı isimleri orada çıkan sonucu genel başkanlarının önüne koyacak.  O belgede yazacakları farklı partilerden kaynaklara sordum. Üç başlık öne çıktı:  - Parti üyesi dahi olmayan bir cumhurbaşkanı tarif edilecek.  - Hükümeti düşürmenin güç, kurmanın kolay olduğu bir parlamenter sistem ortaya konacak.  - Bağımsız bir yargı için Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun, belki başka adla nasıl yeniden düzenleneceği anlatılacak.  Aldığım notlar arasında en çarpıcı olan ise sondaydı. Zira, hazırlanan ortak metnin CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi genel başkanları tarafından birlikte kamuoyuna açıklanması bekleniyor. Altı muhalefet partisi liderinin yan yana kameralar karşısına çıkacak olması bir meydan okuma olarak değerlendiriliyor.  ESKİ EŞİN SAVCI ARKADAŞINDAN OPERASYON Bazen öyle şeyler geliyor ki kulağıma, doğru olduğunu bilmeme rağmen inanmak istemiyorum. Ah keşke yalan olsa, diyorum. Yine öyle bir andı. Adliye dehlizlerini iyi bilen biri kahve içerken anlattı da anlattı... Siz de duyun:  Bir varmış, bir yokmuş... İstanbul’da yaşayan bir işadamı varmış. Yabancıymış ama Türk vatandaşlığı da almış.  Eşi, eski bir mankenmiş. Hayat bu, anlaşamamışlar ve 2018’de protokolle boşanmışlar.  Aradan bir sene geçmiş. İşadamı başka bir kadınla nikâh masasına oturmuş. Ancak işte o zaman hayat onun için farklı bir seyre girmiş.  Yok yok, yeni eşle ilgili değilmiş sorun.  Eski eşi sürekli yeni maddi taleplerde bulunmaya başlamış.  Hatta ve hatta o kadar zaman sonra boşanmanın iptali davası bile açmış.  Doğru, buraya kadar okuduğunuz her şey özel hayatta olabilecek türden olaylar. Ama işte asıl mesele perde arkasında...  Bir gün...  Bu işadamının evine ve ofisine polis operasyonu düzenlenmiş. İlginçtir, gözaltı kararı yokmuş ama evraklarına ve bilgisayarlarına el konulmuş. FETÖ’nün finansörü olmakla suçlanıyormuş. Garip mi, her şey bir ihbar mektubuyla başlamış.  İşadamı çok şaşkınmış. Gelin görün ki, soruşturmayı yapan ünlü savcının ismini öğrenince anlamış. Zira o savcı eski eşinin ve onun babasının çok yakınıymış. Kendisi de onlardan dolayı tanışıyormuş. Birlikte lüks restoranlarda çok yemek yemişliği de varmış.  Neyse...  Bu işadamının avukatlarından biri eski hâkimmiş. Öyle bir isimmiş ki zamanında Fethullahçıların kumpaslarına karşı mücadele vermesiyle tanınan biriymiş. İşte o hukuk bilgisi ve FETÖ’ye karşı duruşu tartışılmayacak isim, bir gün soruşturma savcısından randevu almış.  Gitmez olaymış, savcının dediklerini duymaz olaymış. Zira o savcı, işadamı hakkındaki FETÖ soruşturmasının seyrinin, ancak eski eşinin dediklerini yerine getirmesiyle değişebileceğini söylemiş.  Yetmemiş olacak ki “Tutuklatırım, gizli tanıklarla yıllarca içeride yatırırım” diye imalarda bile bulunmuş.  Bunu duyan işadamı düşünmüş de düşünmüş...  Ve bu ahlaksız teklife boyun eğmemeyi tercih etmiş. Etmiş de kurtulmuş mu?  Yok. Hem kendisinin hem çevresinin banka hesaplarına blokeler konulmuş. Hatta yeni evlendiği eşi de FETÖ üyeliği suçlamasıyla soruşturmaya dahil edilmiş.  Ah işte, hem eski eşin açtığı boşanmayı iptal davasında hem de bu yeni FETÖ soruşturmasında benzer suçlamaların olması nasıl da tesadüfmüş!  Peki, Anayasa Mahkemesi’ne transfer olan İstanbul Adliyesi’nin eski başsavcısı bilmez miymiş bu yaşananları? Hiç bilmez mi! Duymuş ama kılını kıpırdatmamış.  AKP, O KÜRTLERİ DE KAYBEDİYOR Bahçeli şunu dedi: “Kürt sorunu yoktur. Var diyen namerttir.”  Erdoğan şunu dedi: “Türkiye’de böyle bir sorun yok. Biz bu işi çoktan çözdük, aştık, bitirdik.” Yani, aynı noktadalar. Devam...  Cumhur İttifakı’nın iki liderinin ortak dilini Demirtaş’ı ve HDP’yi suçlarken de görüyoruz. Bunu yaparken de Kobani olaylarını hatırlatıyorlar.  Peki...  Kobani olaylarının tarafı olan, yani kendi üyeleri hayatını kaybeden Hür Dava Partisi (HÜDAPAR) ne diyor bu duruma? Yani, muhafazakâr Kürtler, “Kürt sorunu” tartışmalarına nasıl bakıyor?  Yanıt için HÜDAPAR’ın yayın organı Doğru Haber’e göz atmak yeterli.  Baktım pazar günkü gazeteye...  Partinin genel başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun sözü manşete çıkarılmıştı: “Sorundan beslenenler çözüm istemiyor.”  Sadece o mu? Parti yöneticisi de olan yazarları da günlerdir bu konuyu tartışıyordu.  Biri şöyle diyordu:  “Milliyetçi, ırkçı ve inkârcı çevrelerin hâlâ inkârcı bir zihniyetle meseleye yaklaşmaları belki anlaşılır bir durumdur. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı’nın da aynı söylemlere destek vermesi ve meseleyi yok sayması doğrusu anlaşılabilir bir durum değildir.”  Bir diğeri şöyle yazıyordu:  “Kürt meselesinin çözümünün en güçlü adresi siyaset kurumu olmasına rağmen Meclis’teki bu partilerin, Kürt meselesine ‘inkâr ve kullanışlı aparat’ çerçevesinde yaklaşarak kayıkçı kavgasına tutuşması kabul edilemez bir durumdur.” Varmak istediğim nokta şu:  AKP, HDP’ye oy veren Kürtleri kazanmak bir yana, oyuna talip olduğu muhafazakâr Kürtleri de kaybediyor.
Cumhuriyet yazarı Barış Pehlivan, CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, DEVA Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti'den oluşan üst düzey yöneticilerin 5 Ekim'de TBMM'de buluşarak Cumhurbaşkanı adayını belirleme çalışmalarına gireceğini belirtti.

Barış Pehlivan, kaleme aldığı yazıda 6 muhalefet partisinin adaylık görüşmeleri için iki kez toplandığını ve üçüncü kez yapacakları toplantıda adaylık ve olası seçim sürecinde izleyecekleri yolları belirleyeceklerini aktardı.

5 Ekim günü “Temel İlkeler Belgesi” diye adlandırılan bir metin üzerinde son düzenlemelerin yapılacağını belirten Pehlivan, farklı partiden edindiği üç başlığı şöyle aktardı:

"O belgede yazacakları farklı partilerden kaynaklara sordum. Üç başlık öne çıktı:

- Parti üyesi dahi olmayan bir cumhurbaşkanı tarif edilecek.

- Hükümeti düşürmenin güç, kurmanın kolay olduğu bir parlamenter sistem ortaya konacak.

- Bağımsız bir yargı için Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun, belki başka adla nasıl yeniden düzenleneceği anlatılacak."

6 LİDER BERABER AÇIKLAYACAK

Söz konusu adayı 6 liderin beraber açıklayacağını söyleyen Pehlivan, şunları aktardı:

"Aldığım notlar arasında en çarpıcı olan ise sondaydı. Zira, hazırlanan ortak metnin CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi genel başkanları tarafından birlikte kamuoyuna açıklanması bekleniyor. Altı muhalefet partisi liderinin yan yana kameralar karşısına çıkacak olması bir meydan okuma olarak değerlendiriliyor."

Barış Pehlivan'ın yazısının tamamı şu şekilde:

Önce Ankara’da, sonra İstanbul’da yemekli bir masada buluştular. Şimdi de 5 Ekim Salı günü TBMM’de toplanacaklar. Evet, altı muhalefet partisinin buluşmasını yazıyorum. 

Üçüncü zirvede “Temel İlkeler Belgesi” diye adlandırdıkları bir metin üzerinde son rötuşların yapılması planlanıyor. Muhalefet partilerinin iki numaralı isimleri orada çıkan sonucu genel başkanlarının önüne koyacak. 

O belgede yazacakları farklı partilerden kaynaklara sordum. Üç başlık öne çıktı: 

- Parti üyesi dahi olmayan bir cumhurbaşkanı tarif edilecek. 

- Hükümeti düşürmenin güç, kurmanın kolay olduğu bir parlamenter sistem ortaya konacak. 

- Bağımsız bir yargı için Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun, belki başka adla nasıl yeniden düzenleneceği anlatılacak. 

Aldığım notlar arasında en çarpıcı olan ise sondaydı.

Zira, hazırlanan ortak metnin CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi genel başkanları tarafından birlikte kamuoyuna açıklanması bekleniyor. Altı muhalefet partisi liderinin yan yana kameralar karşısına çıkacak olması bir meydan okuma olarak değerlendiriliyor. 

ESKİ EŞİN SAVCI ARKADAŞINDAN OPERASYON

Bazen öyle şeyler geliyor ki kulağıma, doğru olduğunu bilmeme rağmen inanmak istemiyorum. Ah keşke yalan olsa, diyorum. Yine öyle bir andı. Adliye dehlizlerini iyi bilen biri kahve içerken anlattı da anlattı... Siz de duyun: 

Bir varmış, bir yokmuş... İstanbul’da yaşayan bir işadamı varmış. Yabancıymış ama Türk vatandaşlığı da almış. 

Eşi, eski bir mankenmiş. Hayat bu, anlaşamamışlar ve 2018’de protokolle boşanmışlar. 

Aradan bir sene geçmiş. İşadamı başka bir kadınla nikâh masasına oturmuş. Ancak işte o zaman hayat onun için farklı bir seyre girmiş. 

Yok yok, yeni eşle ilgili değilmiş sorun. 

Eski eşi sürekli yeni maddi taleplerde bulunmaya başlamış. 

Hatta ve hatta o kadar zaman sonra boşanmanın iptali davası bile açmış. 

Doğru, buraya kadar okuduğunuz her şey özel hayatta olabilecek türden olaylar. Ama işte asıl mesele perde arkasında... 

Bir gün... 

Bu işadamının evine ve ofisine polis operasyonu düzenlenmiş. İlginçtir, gözaltı kararı yokmuş ama evraklarına ve bilgisayarlarına el konulmuş. FETÖ’nün finansörü olmakla suçlanıyormuş. Garip mi, her şey bir ihbar mektubuyla başlamış. 

İşadamı çok şaşkınmış. Gelin görün ki, soruşturmayı yapan ünlü savcının ismini öğrenince anlamış. Zira o savcı eski eşinin ve onun babasının çok yakınıymış. Kendisi de onlardan dolayı tanışıyormuş. Birlikte lüks restoranlarda çok yemek yemişliği de varmış. 

Neyse... 

Bu işadamının avukatlarından biri eski hâkimmiş. Öyle bir isimmiş ki zamanında Fethullahçıların kumpaslarına karşı mücadele vermesiyle tanınan biriymiş. İşte o hukuk bilgisi ve FETÖ’ye karşı duruşu tartışılmayacak isim, bir gün soruşturma savcısından randevu almış. 

Gitmez olaymış, savcının dediklerini duymaz olaymış. Zira o savcı, işadamı hakkındaki FETÖ soruşturmasının seyrinin, ancak eski eşinin dediklerini yerine getirmesiyle değişebileceğini söylemiş. 

Yetmemiş olacak ki “Tutuklatırım, gizli tanıklarla yıllarca içeride yatırırım” diye imalarda bile bulunmuş. 

Bunu duyan işadamı düşünmüş de düşünmüş... 

Ve bu ahlaksız teklife boyun eğmemeyi tercih etmiş. Etmiş de kurtulmuş mu? 

Yok. Hem kendisinin hem çevresinin banka hesaplarına blokeler konulmuş. Hatta yeni evlendiği eşi de FETÖ üyeliği suçlamasıyla soruşturmaya dahil edilmiş. 

Ah işte, hem eski eşin açtığı boşanmayı iptal davasında hem de bu yeni FETÖ soruşturmasında benzer suçlamaların olması nasıl da tesadüfmüş! 

Peki, Anayasa Mahkemesi’ne transfer olan İstanbul Adliyesi’nin eski başsavcısı bilmez miymiş bu yaşananları? Hiç bilmez mi! Duymuş ama kılını kıpırdatmamış. 

AKP, O KÜRTLERİ DE KAYBEDİYOR

Bahçeli şunu dedi: “Kürt sorunu yoktur. Var diyen namerttir.” 

Erdoğan şunu dedi: “Türkiye’de böyle bir sorun yok. Biz bu işi çoktan çözdük, aştık, bitirdik.”

Yani, aynı noktadalar. Devam... 

Cumhur İttifakı’nın iki liderinin ortak dilini Demirtaş’ı ve HDP’yi suçlarken de görüyoruz. Bunu yaparken de Kobani olaylarını hatırlatıyorlar. 

Peki... 

Kobani olaylarının tarafı olan, yani kendi üyeleri hayatını kaybeden Hür Dava Partisi (HÜDAPAR) ne diyor bu duruma? Yani, muhafazakâr Kürtler, “Kürt sorunu” tartışmalarına nasıl bakıyor? 

Yanıt için HÜDAPAR’ın yayın organı Doğru Haber’e göz atmak yeterli. 

Baktım pazar günkü gazeteye... 

Partinin genel başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun sözü manşete çıkarılmıştı: “Sorundan beslenenler çözüm istemiyor.” 

Sadece o mu? Parti yöneticisi de olan yazarları da günlerdir bu konuyu tartışıyordu. 

Biri şöyle diyordu: 

“Milliyetçi, ırkçı ve inkârcı çevrelerin hâlâ inkârcı bir zihniyetle meseleye yaklaşmaları belki anlaşılır bir durumdur. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı’nın da aynı söylemlere destek vermesi ve meseleyi yok sayması doğrusu anlaşılabilir bir durum değildir.” 

Bir diğeri şöyle yazıyordu: 

“Kürt meselesinin çözümünün en güçlü adresi siyaset kurumu olmasına rağmen Meclis’teki bu partilerin, Kürt meselesine ‘inkâr ve kullanışlı aparat’ çerçevesinde yaklaşarak kayıkçı kavgasına tutuşması kabul edilemez bir durumdur.”

Varmak istediğim nokta şu: 

AKP, HDP’ye oy veren Kürtleri kazanmak bir yana, oyuna talip olduğu muhafazakâr Kürtleri de kaybediyor.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri