Meslek Odalarından Ortak Açıklama: Afet Gerçekliği Göz Ardı Edilmeye Devam Etmektedir

Gündem (Anka) - Anka Haber Ajansı | 17.08.2021 - 16:32, Güncelleme: 17.08.2021 - 16:32 2658+ kez okundu.
 

Meslek Odalarından Ortak Açıklama: Afet Gerçekliği Göz Ardı Edilmeye Devam Etmektedir

Mimarlar ve Şehir Plancıları odası ile Elektrik, İnşaat ve Makine Mühendisleri odaları, Gölcük’te 17 Ağustos 1999’da yaşanan depremin yıl dönümünde; ortak açıklama yaptı. Açıklamada, “Yerel düzeydeki sınırlı ve çoğunlukla afet sonrası çabaların dışında, ülke genelinde, sistematik bir ‘risk yönetim sistemi’ inşa edilmemiş, ülkemizin ‘afet gerçekliği’ imar, tarım, madencilik, enerji, sanayi gibi ana sektörlerde karar süreçlerinde göz ardı edilmiş/edilmeye devam etmektedir” değerlendirmesi yapıldı.

Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Bülent Pala, İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Taner Yüzgeç, Makina Mühendisleri Odası Başkanı Yunus Yener, Mimarlar Odası Başkanı Deniz İncedayı ve Şehir Plancıları Odası Başkanı Gencay Serter; 17 Ağustos depreminin yıl dönümünde, ortak bir yazılı açıklama yayınladı. Açıklama şöyle: “KANAL İSTANBUL PROJESİ VARLIĞIYLA BİR BEKA SORUNUDUR: Başta İstanbul ve İzmir gibi afet riski altındaki şehirlerde Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’nda (UDSEP) ifade edilen tehlike ve riskleri esas alan planlar geliştirilip çevre ile uyumu sağlanmadığı gibi, ilin afet tehlike ve risklerinin mekânsal planlamaya aktarılması temel prensibine aykırı olarak İstanbul`da ‘Kanal İstanbul Projesi’ hayata geçirilmek istenmektedir. Deprem riski çok yüksek olan bu kentin Avrupa yakasını ikiye bölmenin yaratacağı açmazlar karar vericiler tarafından fark edilemediği gibi uzmanların söylemlerine de kulak tıkamaya devam edildiği görülmektedir. YAPI STOKU KADERİNE TERK EDİLDİ: Ülkemizin yapı stokunun durumu belirsizliğini korumaktadır. UDSEP`e göre 2017 yılında tamamlanması öngörülen bina envanteri çalışması tamamlanamamış, dahası resmî kurumlar hariç başlanamamıştır. Bunun sonucu olarak mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi de mümkün olmamaktadır. Bu binaların tespiti ne yazık ki deprem tarafından son derece ağır bedeller karşılığı yapılmaktadır. Kamu binaları hakkında bilinmezlik devam etmektedir. ‘AFET GERÇEKLİĞİ’ İHMAL EDİLDİ: Sadece deprem konusunda değil orman yangınları, heyelan, sel, tsunami, küresel iklim değişikliğinin yarattığı etkiler gibi tehlike unsurlarına karşı yerel düzeydeki sınırlı ve çoğunlukla afet sonrası çabaların dışında, ülke genelinde, sistematik bir ‘risk yönetim sistemi’ inşa edilmemiş, ülkemizin ‘afet gerçekliği’ imar, tarım, madencilik, enerji, sanayi gibi ana sektörlerde karar süreçlerinde göz ardı edilmiş/edilmeye devam etmektedir.” Ortak açıklamada, alınması gereken önlemler ise şöyle sıralandı: - İmar afları cinayete davetiye çıkarmaktadır. İmar affından yararlanan tüm yapılar mühendislik hizmeti almamış varsayılmalı ve denetime tabi tutulmalıdır. - İstisnai durumlar dışında, her şantiye şefi sadece bir şantiyede tam zamanlı olarak görevlendirilmeli, bu görevi yerine getirecek kişilerin ilgili meslek odalarınca verilen eğitimlere katılıp belgelendirilmeleri zorunlu tutulmalıdır. - Kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm konusu, mekân düzeyinde değil sosyal, ekonomik ve mekânsal gelişmenin bir bütünü olarak ele alınmalıdır. - Başta İmar Kanunu, Yapı Denetim Kanunu, Kentsel Dönüşüm Kanunu ve ilgili tüm kanunlar ve bağlı yönetmelikleri, kamu yararı ilkesi gözetilerek ve bütüncül bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir. - Yapı denetimi sistemi TMMOB ve bağlı Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla kamusal bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir. Ülke genelindeki yapılar incelenerek riskli yapılar tespit edilip güvenli hale getirilmelidir. Tüm yaşam alanlarımız bilimin ve teknolojinin rehberliğinde, insanların ihtiyaçları doğrultusunda ve doğayla barışık biçimde yapılandırılmalıdır. - Kanal İstanbul bir ulaşım ve kentleşme projesi değildir. Kanal İstanbul`un ülke ekonomisine hiçbir katkısı olmayacağı gibi çok büyük yükler getireceği açıktır. Kamu kaynakları afet hasarlarını önleyecek tedbirleri almak için seferber edileceğine her yönüyle rasyonaliteden uzak çılgın projelere harcanmamalıdır. - Mühendislik Mimarlık fakültelerinde verilen eğitimde yaşanan sorunların çözümü olarak; kontenjan azaltma çalışmalarına ilk olarak ikinci öğretimlerin kapatılması ile başlanmalı, altyapı imkanları yetersiz olan bazı üniversitelerdeki bölümlerin kapatılması ile tamamlanmalıdır. Ara eleman yetiştirmek amacıyla Teknoloji Fakülteleri yeniden yapılandırılmalıdır. - Halkın güvenli yaşam hakkının korunması için işlerin Odaları tarafından eğitilen ve belgelendirilen Yetkili Mühendis/Mimar/Şehir Plancıları eliyle yapılması sağlanmalıdır. - Deprem konusunda denetleyici ve uygulayıcı rolü olan kamunun teknik anlamda güçlü kılınması için, kamuda yetersiz olan mimar, mühendis ve şehir plancısı sayısının artırılması gerekmektedir.”    
Mimarlar ve Şehir Plancıları odası ile Elektrik, İnşaat ve Makine Mühendisleri odaları, Gölcük’te 17 Ağustos 1999’da yaşanan depremin yıl dönümünde; ortak açıklama yaptı. Açıklamada, “Yerel düzeydeki sınırlı ve çoğunlukla afet sonrası çabaların dışında, ülke genelinde, sistematik bir ‘risk yönetim sistemi’ inşa edilmemiş, ülkemizin ‘afet gerçekliği’ imar, tarım, madencilik, enerji, sanayi gibi ana sektörlerde karar süreçlerinde göz ardı edilmiş/edilmeye devam etmektedir” değerlendirmesi yapıldı.

Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Bülent Pala, İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Taner Yüzgeç, Makina Mühendisleri Odası Başkanı Yunus Yener, Mimarlar Odası Başkanı Deniz İncedayı ve Şehir Plancıları Odası Başkanı Gencay Serter; 17 Ağustos depreminin yıl dönümünde, ortak bir yazılı açıklama yayınladı. Açıklama şöyle:

KANAL İSTANBUL PROJESİ VARLIĞIYLA BİR BEKA SORUNUDUR: Başta İstanbul ve İzmir gibi afet riski altındaki şehirlerde Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’nda (UDSEP) ifade edilen tehlike ve riskleri esas alan planlar geliştirilip çevre ile uyumu sağlanmadığı gibi, ilin afet tehlike ve risklerinin mekânsal planlamaya aktarılması temel prensibine aykırı olarak İstanbul`da ‘Kanal İstanbul Projesi’ hayata geçirilmek istenmektedir. Deprem riski çok yüksek olan bu kentin Avrupa yakasını ikiye bölmenin yaratacağı açmazlar karar vericiler tarafından fark edilemediği gibi uzmanların söylemlerine de kulak tıkamaya devam edildiği görülmektedir.

YAPI STOKU KADERİNE TERK EDİLDİ: Ülkemizin yapı stokunun durumu belirsizliğini korumaktadır. UDSEP`e göre 2017 yılında tamamlanması öngörülen bina envanteri çalışması tamamlanamamış, dahası resmî kurumlar hariç başlanamamıştır. Bunun sonucu olarak mevcut yapı stokunun iyileştirilmesi de mümkün olmamaktadır. Bu binaların tespiti ne yazık ki deprem tarafından son derece ağır bedeller karşılığı yapılmaktadır. Kamu binaları hakkında bilinmezlik devam etmektedir.

AFET GERÇEKLİĞİ’ İHMAL EDİLDİ: Sadece deprem konusunda değil orman yangınları, heyelan, sel, tsunami, küresel iklim değişikliğinin yarattığı etkiler gibi tehlike unsurlarına karşı yerel düzeydeki sınırlı ve çoğunlukla afet sonrası çabaların dışında, ülke genelinde, sistematik bir ‘risk yönetim sistemi’ inşa edilmemiş, ülkemizin ‘ afet gerçekliği’ imar, tarım, madencilik, enerji, sanayi gibi ana sektörlerde karar süreçlerinde göz ardı edilmiş/edilmeye devam etmektedir.”

Ortak açıklamada, alınması gereken önlemler ise şöyle sıralandı:

- İmar afları cinayete davetiye çıkarmaktadır. İmar affından yararlanan tüm yapılar mühendislik hizmeti almamış varsayılmalı ve denetime tabi tutulmalıdır.

- İstisnai durumlar dışında, her şantiye şefi sadece bir şantiyede tam zamanlı olarak görevlendirilmeli, bu görevi yerine getirecek kişilerin ilgili meslek odalarınca verilen eğitimlere katılıp belgelendirilmeleri zorunlu tutulmalıdır.

- Kentsel yenileme ve kentsel dönüşüm konusu, mekân düzeyinde değil sosyal, ekonomik ve mekânsal gelişmenin bir bütünü olarak ele alınmalıdır.

- Başta İmar Kanunu, Yapı Denetim Kanunu, Kentsel Dönüşüm Kanunu ve ilgili tüm kanunlar ve bağlı yönetmelikleri, kamu yararı ilkesi gözetilerek ve bütüncül bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir.

- Yapı denetimi sistemi TMMOB ve bağlı Odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla kamusal bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir. Ülke genelindeki yapılar incelenerek riskli yapılar tespit edilip güvenli hale getirilmelidir. Tüm yaşam alanlarımız bilimin ve teknolojinin rehberliğinde, insanların ihtiyaçları doğrultusunda ve doğayla barışık biçimde yapılandırılmalıdır.

- Kanal İstanbul bir ulaşım ve kentleşme projesi değildir. Kanal İstanbul`un ülke ekonomisine hiçbir katkısı olmayacağı gibi çok büyük yükler getireceği açıktır. Kamu kaynakları afet hasarlarını önleyecek tedbirleri almak için seferber edileceğine her yönüyle rasyonaliteden uzak çılgın projelere harcanmamalıdır.

- Mühendislik Mimarlık fakültelerinde verilen eğitimde yaşanan sorunların çözümü olarak; kontenjan azaltma çalışmalarına ilk olarak ikinci öğretimlerin kapatılması ile başlanmalı, altyapı imkanları yetersiz olan bazı üniversitelerdeki bölümlerin kapatılması ile tamamlanmalıdır. Ara eleman yetiştirmek amacıyla Teknoloji Fakülteleri yeniden yapılandırılmalıdır.

- Halkın güvenli yaşam hakkının korunması için işlerin Odaları tarafından eğitilen ve belgelendirilen Yetkili Mühendis/Mimar/Şehir Plancıları eliyle yapılması sağlanmalıdır.

- Deprem konusunda denetleyici ve uygulayıcı rolü olan kamunun teknik anlamda güçlü kılınması için, kamuda yetersiz olan mimar, mühendis ve şehir plancısı sayısının artırılması gerekmektedir.”

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri