Halit Refiğ Hollywood’u Neden Reddetti?

Gündem (Web Sitesi) - Web Sitesi | 19.05.2022 - 13:06, Güncelleme: 19.05.2022 - 13:06 3364+ kez okundu.
 

Halit Refiğ Hollywood’u Neden Reddetti?

Türk sinema yönetmeni, senarist ve yazar Halit Refiğ’in eşi Gülper Refiğ, eşinin senaryodaki değişiklik nedeniyle Hollywood’dan gelen film teklifini reddettiğini söyledi.

Malatya İnönü Üniversitesi 14.Uluslararası Kısa Film Festivali’ne katılan Gülper Refiğ, ‘Halit Refiğ Sineması’nı anlattı. Müzikolog Gülper Refiğ, üniversite öğrencileriyle yaptığı söyleşide, “Halit Refiğ’in belki bir ya da 2 filmini gördünüz ama hiç olmazsa ismini duydunuz. İyi ki duydunuz. O 60’ların sinemasına baktığımızda, şimdi oyuncular milyonlar kazanıyorlar, Hollywood’da kullanılan en son teknolojisi ne varsa ona sahipler. Eşimin ‘Bir Türk'e Gönül Verdim’ filmi var, Kapadokya’da çekecekler. Bütün ekip; ışıkçısı, setçisi, işçisi, oyuncusu bir köy odasında kalıyor. Bir tek Eva’ya (Eva Bender) köylüler bir oda vermiş. Bu filmler, o imkânlarda yaratıldı. Ama ona rağmen görüyorsunuz, bir 60’lar sineması var. Metin Erksan’ı, ‘Susuz Yaz’ ve ‘Kuyu’ filmini, Lütfi Akad’ı duymuşsunuzdur. Ben o insanlarla yaşadım. Canım eşin ve bu insanların, hür iradeleri dışında önünde eğildikleri hiçbir şey yoktu” ifadelerini kullandı. “NEGATİFLERİNİ SIRINDA YAKMIŞLAR” ‘Yorgun Savaşçı’ filminin negatiflerinin yakıldığını anlatan Refiğ, “Eşimin ailesi Selanikli. Onuruna çok düşkündü. Onur için çok önemliydi. Onurlu bir ülkede yaşamak istiyordu. Onun içinde kendi yapacağı filmlere kimse karışsın istemiyordu. “Ben nasıl düşünüyorsam, ülkemi nasıl görüyorsam öyle yapayım” diyordu. O dönemde köy edebiyatı, köy modası vardı. Eşimin şöyle bir davası vardı; “ben sanatçı değilim” derdi. Eleştirmenler filmlerini yerden yere vururdu, hiç üzülmezdi. Düşüncelerin toplumuyla paylaşmak istiyordu. Son senelerinde de belki insanlıkla da paylaşmak istediği filmler yaptı. Film yapacak bakıyor böyle gösterilen ya da yazılan romanlardaki gibi ezilen köylüler yok. “Ben ülkemin gerçek kültürünü, gerçekliğini anlatacağım” dedi. Tabii buna karşı muhalefette oluyor. Sen diyorsun ki “Ben az gelişmiş değilim, gelişmişim.” Onurlu bir ülke olarak dünya arenasında bulunmak istiyorsun. ‘Hanım’ filmi gibi filmler yapmak istiyorsunuz. Senin Adnan Saygun gibi bestecin, Yıldız Kenter gibi oyuncun varsa az gelişmiş ülke olamazsın. 5 sene sette su bile yoktu. İstifa etti, 5 kuruş, otobüse bile binecek parası yoktu. Evimiz buz gibiydi. Isınalım diye küveti dolduruyordum. Devlet ısmarladı ‘Yorgun Savaşçı’yı. Devlet o filmi çektirdi. Kenan Evren falan kendileri söylediler ve yaktılar. Negatiflerini fırında yakmışlar, çok kötü bir video kopya alıyorlar. “Hiç kimseden istediğim hiçbir şey yok. Benim fiyatım yok. Kaybedecek hiçbir şeyim yok. Zaten evim yok, arabam olabilecek en külüstürü. Hiçbir beklentimiz, maaşımız yok. O yüzden hiç kimse bana bir şey yapamaz” diyordu. O dönemde setlerde yokluk içerisinde var olan tek şey birlik ve beraberlikti. Çünkü hep beraber o filmleri yaparak ekmek parası kazanacaklar. O aşk size anlatamam. Oyuncusundan başlayarak, herkes bir aşkla bir şeyler yaratmak için çalışıyordu” diye konuştu. “HOLYWOOD’DAN GELEN TELEFONU “TEŞEKKÜR EDERİM, BELKİ BAŞKA BİR ZAMAN” DEYİP KAPATTI” Gülper Refiğ, eşinin senaryodaki değişiklik nedeniyle Hollywood’dan gelen film teklifini reddettiğini ifade ederek, şunları anlattı: “Komik bir Hollywood hikâyemiz var. Benim canım, “Sen, ben Oscar kazansam çok sevinirdin, benim umurumda bile değil. Say ki kocan Oscar kazandı” demişti. Bir ara Hollywood bayağı eşimin peşine düştü. “Halit, Hollywood’a film yapacaksın. Türkiye’nin Hollywood Rönesans’ını Halit Refiğ yapacak. Dünya çapında bir yönetmen olacak” diyorlar. Hiç öyle şeyleri yemezdi, öyle rüyaları da zaten yoktu. Hollywood’a senaryo gitti. Ben, “Fakirlik bitecek. Canımı yerden yere çok vuruyorlar, ne büyük adammış diyecekler” diyorum. O her gün ne yapıyorsa onu yapmaya devam ediyor. Bir gün Hollywood’daki bir stüdyodan telefon geldi. Kalbim yerinden çıkacak, “Oldu bu iş” dedim. Tabii o da neticede seviniyor. Art arda 3 defa ‘Yes, Yes, Yes’ dedi. Ondan sonra ‘Yes… Yes… Yes…’ Daha sonra İngilizce olarak “Teşekkür ederim, belki başka bir zaman” dedi ve telefonu kapattı. Hikâye 13 yüzyılda geçiyor, hem tarihi olaylar hem de platonik bir aşk hikâyesi tabii Hollywood bayıldı ama Teşekkür ederim, belki başka bir zaman” dedi. Aradan 1-2 yıl geçti, Yıldız Kenter Amerika’da, “Driving Miss Daisy (Bayan Daisy'nin Şoförü) filmini izledim, Hanım’ı hatırladım” dedi. Film o sene Oscar aldı. Filmin yönetmeni de Bruce Beresford idi. Canım hiç böyle şeylere aldırmazdı. Yıldız Hanım’a ‘A iyiymiş, bizim filmimize benziyor” dedi. Sonra film geldi, bir akşam gidip izledik. Biraz değiştirilmiş olduğu gibi ‘Hanım’ filmi. Bruce Beresford 2 Oscar kazandı. İki sene sonra ‘Atatürk’ filmi çekilecek yönetmen Bruce Beresford. Laurence Olivier'ın oğlu Tarquin Olivier’de ‘Hanım’ filmini bizde seyretmişti. Filmi çok beğenmiş ve durmadan filmi Bruce Beresford’a anlatmış ve “Seni Halit Refiğ’in evine götüreceğim” demiş. Bir akşam bize gelecekler ben, “Bu adam nasıl cesaret edecek?” diyorum. Gelecekleri günü söylediler, hazırlık yaptık ama akşamına bir telefon geldi “Bruce acele Hollywood’a gitti, Steven Spielberg aramış film çekecekmiş.” Hadi o öyle bitti, dedim ki “Adam kurtardı.” Bir sene sonra yine geldiler. Bruce Beresford bir türlü Halit Refiğ’in elinden kurtulamıyor. Canımla bunları konuşmuyorum çünkü dinlemek bile istemezdi. Böyle şeyleri hiç düşünmezdi. Yine bir telefon, “Gülperciğim, Bruce Kumkapı’daki meyhanelere gitmek istiyormuş.” Çünkü bize gelince ‘Hanım’ı seyredecekler. Nasıl seyredecek? Öyle kaçtı ama benim canım hiç aldırmazdı.”
Türk sinema yönetmeni, senarist ve yazar Halit Refiğ’in eşi Gülper Refiğ, eşinin senaryodaki değişiklik nedeniyle Hollywood’dan gelen film teklifini reddettiğini söyledi.

Malatya İnönü Üniversitesi 14.Uluslararası Kısa Film Festivali’ne katılan Gülper Refiğ, ‘ Halit Refiğ Sineması’nı anlattı.

Müzikolog Gülper Refiğ, üniversite öğrencileriyle yaptığı söyleşide, “Halit Refiğ’in belki bir ya da 2 filmini gördünüz ama hiç olmazsa ismini duydunuz. İyi ki duydunuz. O 60’ların sinemasına baktığımızda, şimdi oyuncular milyonlar kazanıyorlar, Hollywood’da kullanılan en son teknolojisi ne varsa ona sahipler. Eşimin ‘Bir Türk'e Gönül Verdim’ filmi var, Kapadokya’da çekecekler. Bütün ekip; ışıkçısı, setçisi, işçisi, oyuncusu bir köy odasında kalıyor. Bir tek Eva’ya (Eva Bender) köylüler bir oda vermiş. Bu filmler, o imkânlarda yaratıldı. Ama ona rağmen görüyorsunuz, bir 60’lar sineması var. Metin Erksan’ı, ‘Susuz Yaz’ ve ‘Kuyu’ filmini, Lütfi Akad’ı duymuşsunuzdur. Ben o insanlarla yaşadım. Canım eşin ve bu insanların, hür iradeleri dışında önünde eğildikleri hiçbir şey yoktu” ifadelerini kullandı.

“NEGATİFLERİNİ SIRINDA YAKMIŞLAR”

‘Yorgun Savaşçı’ filminin negatiflerinin yakıldığını anlatan Refiğ, “Eşimin ailesi Selanikli. Onuruna çok düşkündü. Onur için çok önemliydi. Onurlu bir ülkede yaşamak istiyordu. Onun içinde kendi yapacağı filmlere kimse karışsın istemiyordu. “Ben nasıl düşünüyorsam, ülkemi nasıl görüyorsam öyle yapayım” diyordu. O dönemde köy edebiyatı, köy modası vardı. Eşimin şöyle bir davası vardı; “ben sanatçı değilim” derdi. Eleştirmenler filmlerini yerden yere vururdu, hiç üzülmezdi. Düşüncelerin toplumuyla paylaşmak istiyordu. Son senelerinde de belki insanlıkla da paylaşmak istediği filmler yaptı. Film yapacak bakıyor böyle gösterilen ya da yazılan romanlardaki gibi ezilen köylüler yok. “Ben ülkemin gerçek kültürünü, gerçekliğini anlatacağım” dedi. Tabii buna karşı muhalefette oluyor. Sen diyorsun ki “Ben az gelişmiş değilim, gelişmişim.” Onurlu bir ülke olarak dünya arenasında bulunmak istiyorsun. ‘Hanım’ filmi gibi filmler yapmak istiyorsunuz. Senin Adnan Saygun gibi bestecin, Yıldız Kenter gibi oyuncun varsa az gelişmiş ülke olamazsın. 5 sene sette su bile yoktu. İstifa etti, 5 kuruş, otobüse bile binecek parası yoktu. Evimiz buz gibiydi. Isınalım diye küveti dolduruyordum. Devlet ısmarladı ‘Yorgun Savaşçı’yı. Devlet o filmi çektirdi. Kenan Evren falan kendileri söylediler ve yaktılar. Negatiflerini fırında yakmışlar, çok kötü bir video kopya alıyorlar. “Hiç kimseden istediğim hiçbir şey yok. Benim fiyatım yok. Kaybedecek hiçbir şeyim yok. Zaten evim yok, arabam olabilecek en külüstürü. Hiçbir beklentimiz, maaşımız yok. O yüzden hiç kimse bana bir şey yapamaz” diyordu. O dönemde setlerde yokluk içerisinde var olan tek şey birlik ve beraberlikti. Çünkü hep beraber o filmleri yaparak ekmek parası kazanacaklar. O aşk size anlatamam. Oyuncusundan başlayarak, herkes bir aşkla bir şeyler yaratmak için çalışıyordu” diye konuştu.

“HOLYWOOD’DAN GELEN TELEFONU “TEŞEKKÜR EDERİM, BELKİ BAŞKA BİR ZAMAN” DEYİP KAPATTI”

Gülper Refiğ, eşinin senaryodaki değişiklik nedeniyle Hollywood’dan gelen film teklifini reddettiğini ifade ederek, şunları anlattı:

“Komik bir Hollywood hikâyemiz var. Benim canım, “Sen, ben Oscar kazansam çok sevinirdin, benim umurumda bile değil. Say ki kocan Oscar kazandı” demişti. Bir ara Hollywood bayağı eşimin peşine düştü. “Halit, Hollywood’a film yapacaksın. Türkiye’nin Hollywood Rönesans’ını Halit Refiğ yapacak. Dünya çapında bir yönetmen olacak” diyorlar. Hiç öyle şeyleri yemezdi, öyle rüyaları da zaten yoktu. Hollywood’a senaryo gitti. Ben, “Fakirlik bitecek. Canımı yerden yere çok vuruyorlar, ne büyük adammış diyecekler” diyorum. O her gün ne yapıyorsa onu yapmaya devam ediyor. Bir gün Hollywood’daki bir stüdyodan telefon geldi. Kalbim yerinden çıkacak, “Oldu bu iş” dedim. Tabii o da neticede seviniyor. Art arda 3 defa ‘Yes, Yes, Yes’ dedi. Ondan sonra ‘Yes… Yes… Yes…’ Daha sonra İngilizce olarak “Teşekkür ederim, belki başka bir zaman” dedi ve telefonu kapattı. Hikâye 13 yüzyılda geçiyor, hem tarihi olaylar hem de platonik bir aşk hikâyesi tabii Hollywood bayıldı ama Teşekkür ederim, belki başka bir zaman” dedi. Aradan 1-2 yıl geçti, Yıldız Kenter Amerika’da, “Driving Miss Daisy (Bayan Daisy'nin Şoförü) filmini izledim, Hanım’ı hatırladım” dedi. Film o sene Oscar aldı. Filmin yönetmeni de Bruce Beresford idi. Canım hiç böyle şeylere aldırmazdı. Yıldız Hanım’a ‘A iyiymiş, bizim filmimize benziyor” dedi. Sonra film geldi, bir akşam gidip izledik. Biraz değiştirilmiş olduğu gibi ‘Hanım’ filmi. Bruce Beresford 2 Oscar kazandı. İki sene sonra ‘Atatürk’ filmi çekilecek yönetmen Bruce Beresford. Laurence Olivier'ın oğlu Tarquin Olivier’de ‘Hanım’ filmini bizde seyretmişti. Filmi çok beğenmiş ve durmadan filmi Bruce Beresford’a anlatmış ve “Seni Halit Refiğ’in evine götüreceğim” demiş. Bir akşam bize gelecekler ben, “Bu adam nasıl cesaret edecek?” diyorum. Gelecekleri günü söylediler, hazırlık yaptık ama akşamına bir telefon geldi “Bruce acele Hollywood’a gitti, Steven Spielberg aramış film çekecekmiş.” Hadi o öyle bitti, dedim ki “Adam kurtardı.” Bir sene sonra yine geldiler. Bruce Beresford bir türlü Halit Refiğ’in elinden kurtulamıyor. Canımla bunları konuşmuyorum çünkü dinlemek bile istemezdi. Böyle şeyleri hiç düşünmezdi. Yine bir telefon, “Gülperciğim, Bruce Kumkapı’daki meyhanelere gitmek istiyormuş.” Çünkü bize gelince ‘Hanım’ı seyredecekler. Nasıl seyredecek? Öyle kaçtı ama benim canım hiç aldırmazdı.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri