Siyaset

CHP'li belediyelere operasyonlar: Yücel'den hukuka ve halk iradesine vurgu

CHP Sözcüsü Deniz Yücel, CHP'li belediyelere operasyonlar ve iddianame eksikliğine tepki gösterdi; hukukun üstünlüğü ve millet iradesi vurgulandı.

Abone Ol

CHP Sözcüsü Deniz Yücel, CHP'li belediyelere operasyonlar ve iddianame eksikliğine tepki gösterdi; hukukun üstünlüğü ve millet iradesi vurgulandı.

CHP Merkez Yönetim Kurulu toplantısının devam ettiği sırada konuşan CHP Sözcüsü Deniz Yücel, son dönemde artan CHP'li belediyelere operasyonlar ve bunlara ilişkin iddianamelerin henüz hazırlanamamasını sert sözlerle eleştirdi. Yücel, tutuklamaların delil eksikliğiyle açıklanamayacağını söyleyerek hukukun siyasetin emrine verilemeyeceğini belirtti. İBB Başkanı ve bazı seçilmişlerin cezaevinde tutulmasına dikkat çekti; demokrasi, adalet ve hak arayışının yılmadan süreceğini ifade etti. Sözleri, siyasi baskı ve hukuk güvenliği tartışmalarını yeniden gündeme taşıdı.

Tutuklamalar, iddianame eksikliği ve hukukun kırılganlığı

CHP'li belediyelere operasyonlar konusunda Yücel, en çarpıcı noktayı iddianamelerin hazırlanmayışına bağladı. “Millet iradesi 204 gündür tutsak ama ortada hâlâ iddianame yok” sözleri, tutuklama kararlarının gerekçelendirilmesindeki boşluğa işaret ediyor. Yücel’e göre, eğer yeterli delil varsa iddianame hazırlanmalı, şeffaf süreç işletilmeli; yoksa tutuklama kabul edilemez. Bu durum yalnızca hukuki bir sorun değil, aynı zamanda demokratik meşruiyeti zedeleyen bir sorun olarak tanımlanıyor. Hukukun siyasetin gölgesinde karar verdiği algısı, yerel yönetimlere yönelik operasyonların meşruiyetini tartışmaya açıyor. Yücel, iddianame sayfalarının kimi medya kanallarında servis edilmesinin de sürecin güvenilirliğine zarar verdiğini savundu. Hukuk tarihi açısından lekelenebilecek uygulamalar, kamu vicdanında derin yaralar bırakabileceği uyarısını yaptı.

Siyasi gerekçelerle yürütülen soruşturmalar ve Ankara örneği

Konuşmasında Mansur Yavaş örneğini öne çıkaran Yücel, ABB Başkanı hakkında açılan soruşturmanın hukuki dayanağının zayıf olduğunu belirtti. Sayıştay ve MASAK incelemelerinin, ayrıca Yavaş’ın isteğiyle yapılan denetimlerin “kayıtsız bir usulsüzlük” göstermediğini söyleyen Yücel, buna rağmen soruşturma izni istenmesini “siyasi tasarruf” olarak nitelendirdi. Ankara özelinde yaşanan gelişmeler, Yücel’e göre, sandıkla gelen iradeye yönelik yeni bir müdahale çabası anlamına geliyor. Bayrampaşa örneğinde de seçimle iş başına gelmiş yöneticilerin tutuklanmasının, muhalefetin yerel yönetim başarısını zayıflatma amaçlı bir yönteme dönüştüğünü söyledi. Yücel, yürütmeyi durdurma kararlarının yasada öngörülmeyen gerekçelerle verildiğini iddia ederek, siyasi kaygıların hukuk kararlarını şekillendirmemesi gerektiğini vurguladı.

Mafya düzeni, faili meçhul cinayetler ve adaletin korunması

Yücel, sözlerini sadece siyasi tutuklamalarla sınırlamadı; ülkenin gündemindeki faili meçhul cinayetlere ve organize suçların güçlenmesine dikkat çekti. Sinan Ateş ve avukat Serdar Öktem cinayetleri üzerinden yürüttüğü değerlendirmede, adalet mekanizmasının bu konuda da zafiyet gösterdiğini savundu. Öktem’in öldürülmesine ilişkin dosyada yer alan iddialar, Yücel’e göre, suç örgütlerinin gençleri suça sürüklemesi ve bazılarının siyasete sızma ihtimaliyle birleşince, güvenlik ve hukukun aynı anda yara aldığını gösteriyor. Ayrıca Rojin Kabaiş dosyası üzerinden adli kurumların veri yönetimi ve şeffaflık eksikliği eleştirildi; Yücel, bu tür davaların gizlilik gölgesine alınmasının adaletin yerine getirilmesini engellediğini söyledi. CHP olarak, hem mafya düzenine hem de faili meçhul cinayetlere alışmayacaklarını; deliller karartılan, ihmali olan herkesin hesap vereceğini belirtti.

Ekonomi, eğitim politikaları ve toplumsal tepki

Yücel, hukukun yanı sıra toplumun gündemindeki ekonomik ve eğitim sorunlarına da temas etti. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ekonomi politikalarını sert biçimde eleştirerek, enflasyon ve borç yükü konularında hükümete yönelik memnuniyetsizliği özetledi. Banka borçları, icra artışı ve vatandaşın alım gücündeki erozyon, Yücel’in aktardığı somut verilerle ele alındı. Eğitimde ise sınav sistemlerinin sık değişmesi, mesleki eğitimin zayıflaması ve tarikat etkisinin artması kaygıları dile getirildi. Yücel, tarikat taleplerine göre şekillenen bir eğitim politikasının kabul edilemeyeceğini, Atatürkçü, laik ve çağdaş eğitim ilkelerinin korunması gerektiğini savundu. Ekonomi ve eğitim alanındaki başarısızlıkların, hukuksuzlukla birleştiğinde toplumsal güveni daha da aşındırdığını söyledi.