Atatürk’ü Anlamak

Abone Ol

Ülkemizin dört bir yanında 10 Kasım sabahı, saat dokuzu beş geçe yurdumuzun her bir yanında aynı sessizlik yankılanır. Sirenler çalar, kalpler durur, gözler dolar. Fakat bu sessizlikte asıl soruyu sormamız gerekir: Biz Atatürk’ü gerçekten anlıyor muyuz?

Atatürk’ü anlamak, sadece bir fotoğrafın önünde saygı duruşuna geçmek değildir. Onu anlamak, her yıl aynı cümleleri yinelemek, sosyal medyadan birkaç alıntıyı paylaşmak da değildir. M.Kemal Atatürk’ü anlamak, onun düşüncesini, aklını, sorgulama biçimini bugünlere taşımaktır.

M. Kemal Atatürk, “Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.” derken aslında bize yolu göstermiş, o yolun pusulasını bırakmıştır. Çünkü çağlar değişir, teknolojiler değişir, sınırlar bile değişir ama akıl ve bilim ışığı değişmez. Bugün bir öğretmenin sınıfta yeni nesillere düşünmeyi öğretmesi, bir gencin sorgulamaktan korkmaması, bir kadının özgürce var olması, bir çiftçinin toprağına sahip çıkması, bir işçinin hakkını araması... Hepsi Atatürk’ü anlamaktır.

Atatürk’ü anlamak, geçmişe takılı kalmak değil, geleceği inşa etmektir. M.Kemal Atatürk, gençliğe hitabında “Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur” derken, o kudretin sadece geçmişin mirası olmadığını, her birimizin içindeki potansiyel olduğunu anımsatmıştır.

Bugün dünyada değişim rüzgârları çok sert etmektedir. Bilim, teknoloji, adalet, özgürlük... Hepsi yeniden tanımlanıyor. Böyle bir çağda Atatürk’ü anlamak, onun “muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma” idealini hatırlamaktır.

M.Kemal Atatürk’ü anlamak, cesaret etmektir; Sorgulamaya, üretmeye, sevmeye ve ülkesine sahip çıkmaya cesaret etmektir. Çünkü M.Kemal Atatürk sadece bir lider değil, bir aydınlanma hareketinin adıdır.

10 Kasım’da M.Kemal Atatürk ' ü anmak bir insanlık görevidir.
Artık, anlaşılmalıdır ki M.Kemal Atatürk'ü anlamaya çalışmak, milletimizin var olma sebebidir.

Saygılarımla...