Akşener: Gidin Cumhur İttifakı'nın Adayını Tartışın, Erdoğan Yerine Kim Aday Olursa Daha Fazla Oy Alır

Siyaset (Anka) - Anka Haber Ajansı | 06.10.2021 - 15:07, Güncelleme: 06.10.2021 - 15:07 3718+ kez okundu.
 

Akşener: Gidin Cumhur İttifakı'nın Adayını Tartışın, Erdoğan Yerine Kim Aday Olursa Daha Fazla Oy Alır

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in, ilk Başbakanı olmaya talibim...Saray medyasına da bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Son üç buçuk yılda, Türkiye’yi hızla fakirleştiren Sayın Erdoğan yerine, Cumhur İttifakı’nın kendine acilen, çok daha güçlü bir aday bulması gerekiyor. O nedenle, bir zahmet, gidin, bizimle uğraşmak yerine Cumhur İttifakı adayını tartışın. Sayın Erdoğan yerine, kim aday olursa, daha fazla oy alır, gidin bunu konuşun. Millet İttifakını da, artık rahat bırakın kardeşim" dedi.

Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener’in konuştuğu kürsüye, partisinin “kalkınma projesi” olarak sunduğu Rüzgar Gülü Projesi için iki tane rüzgar gülü yerleştirildi. Akşener, konuşmasında özetle şunları söyledi: “SARAYDA SEFA SÜRENLER EĞLENMEYE TAM GAZ DEVAM ETMİŞ: Biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde Sayıştay, denetim raporlarını açıkladı. AK Parti hükümeti ve ucube sistemi sağ olsun; bu seneki raporlarda da yolsuzluk ve israf hız kesmemiş. Sarayda sefa sürenler, eğlenmeye tam gaz devam etmiş… Mesela Çevre ve Şehircilik Bakanlığı denetim raporuna göre; Ankara’da kullanılmak üzere tahsis edilen bazı araçlar, yıl içinde Çeşme, Altınoluk, Akçay, Abant, Mersin gibi yerlerden yakıt almışlar. Belli ki bu arkadaşlar; millete hizmet yerine, kafalarına estikçe devletin kendilerine Ankara için tahsis ettiği arabalarıyla tatil beldelerine gitmekte bir sakınca görmemişler. Şu devlet insanlığına bakar mısınız? MİLLETİMİZİN VERGİLERİ YİNE BİR ŞİRKETİN KASASINI DOLDURMAK İÇİN HARCANMIŞ: Mesela Sayıştay’ın, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı denetleme raporuna göre; bu fevkalade başarılı bakanlığımız, Avrasya Tüneli geçişlerinde, kur hesabını yanlış yapmış… Üstelik, sadece kur hesabını değil geçiş garantisini de yanlış hesaplamış. E hal böyle olunca, tünelden garanti edilen 25 milyon araç yerine, yalnızca 12 milyon araç geçmiş. Ama bu pek bir düşünceli arkadaşlar, ihale sahibi şirkete ayıp olmasın diye 494,2 milyon lira geçiş garantisi ödemesi yapsın. Millet ağlasın yandaş gülsün diye. Şu üstün yönetim becerisine bakar mısınız? Eğer doğru bir hesaplama yapılsaydı, garanti ödemesi 456.3 milyon lirada kalacaktı. Ama bakanlık, şirketin kasasına 37.9 milyon lira fazladan, ödeme yapmayı tercih etmiş. Yani beceriksizliğin faturası, yine milletimize kesilmiş. Yani milletimizin vergileri, yine bir şirketin kasasını doldurmak için harcanmış. DEVLETİN BAKANLIĞI DEVLETİN DENETLEME KURUMUNA YALANCI DİYOR: Milletimizin cebinden çıkan milyonlarca lirayı haksız ve hukuksuz bir biçimde yediren Bakanlığın, Sayıştay raporuna cevabı ne olmuş, biliyor musunuz? 'Bunlar yalan.' Tweet bu kadar. Evet, yanlış duymadınız. Verdikleri cevap, sadece bu kadar. Böyle ciddiyetsizlik, böyle utanmazlık olmaz, olamaz. Anayasal bir kurum olan Sayıştay, bir genel müdürlüğün yolsuzluk, usulsüzlük yaptığını tespit etmişse o genel müdürlük ciddi ve kapsamlı bir açıklama yapmak zorundadır. Bu kadar basit. Ama gelin görün ki devletin bakanlığı, devletin denetleme kurumuna yalancı diyor. İşte size Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde koskoca Türk Devleti’nin düşürüldüğü durum. Ayıptır, günahtır. ZENGİN TÜRKİYE’Yİ, FAKİRLİĞE MAHKUM EDEN BU ZİHNİYETİN İBRETLİK FOTOĞRAFI: Sayıştay’ın raporuna göre; Karayolları Genel Müdürlüğü (KGB), toplam maliyetini 1588 lira olarak hesapladığı bir işe, sıkı durun, tam 8 milyon 646 bin lira ödemiş. Yani asgari ücretin yarısı kadar hesapladıkları işe 3 milyon asgari ücret ödemişler. Hafsalanız alıyor mu? Benim bunları incelerken midem bulandı. Durun daha bitmedi. Yine KGM, pazarlık usulüyle yaptığı bir ihalede; birim fiyatı, 7 lira 94 kuruş olan, muhafaza borusunu tam 300 katı bedel ödeyerek, 2 bin 239 liraya satın almış. İşte size EYT’lilere, 3600 ek gösterge bekleyenlere, esnafa, çiftçiye, işsiz gence gelince 'Kaynak yok' diyenlerin, kaynaklarımızı nereye aktardığının cevabı. İşte size zengin Türkiye’yi, fakirliğe mahkûm eden bu zihniyetin ibretlik fotoğrafı. BALIK BAŞTAN KOKAR: Sayın Erdoğan; bu atadığın bürokratlar sence kimi örnek alıyorlar? Cevabını ben vereyim. İsraf ve yolsuzluk batağına batmış bu bürokratların ilham kaynağı, bizzat sensin. Atalarımız boşuna dememiş, çünkü balık baştan kokar. Sayıştay raporlarına göre geçen sene, bir günde tam 7,9 milyon lira, senede ise 2,8 milyar lira harcamışsın Sayın Erdoğan. 6 yıl içindeki harcamalarını da 10 katına çıkarmışsın. İsrafın büyüklüğüne bakar mısınız? Sayın Erdoğan, bu öyle bir israf ki şayet israfın dibini böylesine sıyırmasaydın; şayet itibardan değil ama bari keyfinden birazcık tasarruf edebilseydin; şayet harcamalarını 10 katına değil de bari 5 katına çıkarsaydın ne olurdu biliyor musun? Mesela bugün barınma sıkıntısı çeken hiçbir öğrencimiz olmazdı. Mesela üretmeyi bırakan çiftçilerimiz olmazdı. Mesela pandemide açıkta bıraktığın için iflas eden esnaflarımız olmazdı. PROJEYE DEĞİL RANTA KARŞIYIZ: Bu aziz millet sana güvendi, o koltuğa oturttu. Peki sen ne yapıyorsun? Şu zor günlerde, milletinin devletine en çok ihtiyaç duyduğu şu zor dönemde, milletin parasını çarçur ediyorsun. Yazıklar olsun. Gandhi’nin çok sevdiğim bir sözü vardır: ‘Dünya, herkesi doyuracak kadar kaynağa sahiptir, ama herkesin açgözlülüğünü doyuracak kadar değil’ der. Biz de diyoruz ki, ‘Türkiye, belki saray bürokratlarının, açgözlülüğünü doyuracak kadar değil ama, her vatandaşını doyuracak kadar kaynağa sahiptir.’ Yeter ki; Yolsuzluk Algısı Araştırması’nda 180 ülke arasında 86’ıncı sırada olmayalım. Yeter ki beceriksiz bürokratlarla, yandaş müteahhitler arasında sıkışıp kalmayalım. Yeter ki kaynaklarımızı ranta değil milletimize ayıralım. O nedenle biz işte tam olarak bu iş bilmezliğin, bu hoyratlığın, bu vicdansızlığın karşısındayız. Yapılan tünellere, köprülere, yollara değil plansızlığa, haksızlığa, beceriksizliğe, hırsızlığa karşıyız. Milletimizin parasının, millete hizmet olarak dönmesine değil ısrarla yandaşını kayıran, bu ahlaksızlığa karşıyız. Ez cümle biz projeye değil, ranta karşıyız. İKTİDAR ORALI BİLE OLMUYOR: Daha kış gelmeden ne kadar zorlu bir kış geçireceğimizi, iktidarın açıkladığı zamlarla görmeye başladık. Elektrik üretiminde kullanılan doğal gaz fiyatına temmuz ayında yüzde 20 zam yapılmıştı. Bu ay üzerine yüzde 15 daha yapıldı. 2018’den bu yana elektriğe yüzde 122 zam yapan hükümetin; emekli, asgari ücretli, memur maaşlarına yaptığı zamlar ise yüzde 66 ile yüzde 69 bandında kaldı. Şu vicdansızlığa bakar mısınız? Yazıktır, günahtır. Gittiğimiz her yerde elektrik faturasını ödeyemediği için tarlasını sulayamayan çiftçiyi, üretim yapamayan sanayiciyi, zor durumda kalan esnafı dinliyoruz. Ama iktidar oralı bile olmuyor, milletimizi, zam yağmuruna tutmaya devam ediyor. Bir lütuf gibi sunduğu maaş zamlarını yıl içerisinde fazlasıyla geri almaktan zerre utanmıyor. BU MALİYETLERİN ESAS SORUMLUSU SAYIN ERDOĞAN'IN TA KENDİSİDİR: Biliyorsunuz, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle birlikte Merkez Bankası Başkanları’nın görev ve sorumluluklarına bir güncelleme eklendi. O da Sayın Erdoğan’ı memnun etmek. Merkez Bankası’nın son faiz indirimi kararıyla, 8 Eylül’de 8,30 seviyesindeki dolar 8,90’a kadar yükseldi. Bu 60 kuruşluk artışla birlikte; ithal ettiğimiz malların maliyeti yüzde 7 yükselirken, dış borç stokumuz 270 milyar lira kısa vadeli borcumuz da 101,2 milyar lira arttı. Ama şimdiden söyleyeyim. Bu artışların sorumlusu Merkez Bankası Başkanı değildir. Çünkü kendisi aynı çöp öğütür gibi bürokrat öğüten bu sistemin, son kullanma tarihi yaklaşan bir bürokratından fazlası değildir. Bu maliyetlerin esas sorumlusu Türk Devleti’ni, ucube bir sisteme hapseden Türkiye ekonomisini akıl dışı teorilerine kurban eden ve her olaydan elini yıkayıp çıkmasıyla bilinen Sayın Erdoğan’ın ta kendisidir. Nitekim eminim ki, bu olaydan da elini yıkayıp çıkmak için Merkez Bankası Başkanı’nı yakın zamanda harcayacaktır. O nedenle buradan Sayın Başkan’a sonradan açıkta kalmaması için, şimdiden iş aramaya başlamasını tavsiye ediyorum. HEMŞİRE ERDOĞAN: Türkiye maalesef Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının elinde, psikiyatrik bir iktidar anlayışıyla yönetiliyor. Yandaş medyaya, cahil televizyon yorumcularına bu havuzun link verebilirim ne manaya geldiğini. Memlekete akıl hastanesi, milletimize de akıl hastası muamelesi yapılıyor. Adeta ‘Guguk Kuşu’ filmini yaşıyor gibiyiz… Sayın Erdoğan, Hemşire Ratched; bakanları, zorba hasta bakıcılar; Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi de milletimize giydirilen deli gömleği. Gömleğin içinde, her geçen gün daha da bunalıyoruz. Ama Hemşire Erdoğan ve ekibi, oralı bile değil. Kıpırdayanın, kafasına vuruyorlar. Ne zaman birileri bu gömleğe itiraz etse; Hemşire Erdoğan ve hasta bakıcılarının etmediği hakaret, yapmadığı kötülük kalmıyor. Her hafta toplumumuzun yeni bir kesimi terörist ilan edilir hale geldi. Yakın zamanda marketler bu kategoriye alındı. Dün itibarıyla da kebapçılar terörist oldu.” KEBAPÇIDAN TERÖRİST SUÇLAMALARINA YANIT: "BİZLER KEBAP SATAN İNSANLARIZ BİZDEN TERÖRİST OLMAZ" Akşener, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “bölücü kebapçılar” sözü nedeniyle kebapçılık yapan esnaf İbrahim Çetinkaya'ya söz verdi: “Bizler kebap satan, pide satan, çorba satan insanlarız. Bizden külhanbeyi de olmaz. Bizden terörist de olmaz. Biz soframızı Hazreti Halil İbrahim bereketiyle, misafirsiz oturmayan neslin temsilcileriyiz. Buyursunlar gelsinler soframızda kebap yesinler, bölüşelim ama bölücü olmayalım. Bizler her zaman etnik köken, din, dil, ırk hiçbir zaman gözetmedik her gelene 'hoşgeldiniz', her gidene 'afiyet olsun' deyip saygıda kusur etmedik. Kapılarımız herkese açıktır. Terörist yakıştırmasını hiçbir zaman kabul etmiyoruz. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, bu ülkenin zanaatkarlara her zaman ihtiyacı vardır. Biz de birer nefer olarak, zanaatkar olarak her zaman bu ülkenin emrinde olacağız.” Daha sonra tekrar kürsüye gelen Akşener, sözlerine şöyle devam etti: “AT İZİ İT İZİ BİRBİRİNE KARIŞIR: Önüne gelene terörist yakıştırmasının yapılması gerçekten Türkiye için son derece yanlış ve terörizmin teröristin tekabül ettiği o çirkinliği hafifleten, bu son derece dikkate alınması gereken bir duruştur, tanımdır. Bu ülkeyi yönetenlere tavsiyem, ağızlarını açtıkları zaman bu her söyledikleri cümlenin kelimenin nereye tekabül ettiğini önceden düşünmeleridir. Canı isteyenin, canı istediği şekilde konuştuğu bir Türkiye'de; at izi it izi birbirine karışır. At izi it izi dedim, köpeklerden ve atlardan özür diliyorum. BU TABLODA EN ÇOK ÇOCUKLARIMIZIN DURUMU CANIMI YAKIYOR: Zamanında meşhur bir çay-simit hesabı vardı, hatırlıyor musunuz? Bugün Sayın Erdoğan’ın tavsiyesi doğrultusunda 3 çocuk yapan bir aile, 3 öğün simit yiyip çay içse asgari ücretin yarısı ediyor. Hadi diyelim ki çayı da kendisi vatandaşımızın kafasına fırlatmış olsun, o hâlde bile bu aile sadece simit yese, cebinden, 1000 liradan fazla para çıkıyor. TÜİK verilerine göre, ülkemizde; gıdaya ayda 150 lira harcayamayan 16 milyon vatandaşımız var. Yani bu ülkede, günde 3 simit almaya bile gücü yetmeyen 16 milyon vatandaşımız var. Ama bu tabloda en çok çocuklarımızın durumu canımı yakıyor. TÜİK verilerine göre 3 yaşından küçük her 100 bebeğimizden 45’i, 3-14 yaş arasındaki her iki evladımızdan biri, 15-24 yaş arasındaki her üç gencimizden biri en yoksul yüzde 20’lik kesimi oluşturan ailelere mensup.” Akşener, “derin yoksullukla mücadele” kapsamında partisinin hazırladığı Rüzgar Gülü projesinin tanıtım videosunu izletti. “AHMETLERİ UNUTURSAM CENAP’I HAK CANIMI ALSIN: Ne çabuk unuttun Sayın Erdoğan, Ahmet'leri nasıl çabuk unuttun. Bu ülkenin bürokratları aydınları Ahmet’leri ne abuk unuttunuz siz? Ama biz hatırladık buradan sözün ötesinde yemin ediyorum. İktidarı Cenap’ı hak nasip edip milletimiz teveccüh gösterdiğinde iktidarı bize teslim ettiğinde bu Ahmet’leri unutursam Cenap’ı Hak benim canımı alsın. O anda alsın.” Akşener, projeyi şu sözlerle anlattı: “ÇOK YÖNLÜ KALKINMA PROJESİ: Rüzgâr Gülünü sağlıktan eğitime, istihdamdan yerel ekonomiye, yoksulluktan gelir eşitsizliğine kadar, Türkiye’nin en can alıcı sorunlarına parmak basan, çok yönlü bir kalkınma projesi olarak tasarladık. Rüzgârgülü Projesi ile çocuklarımız sadece günlük ihtiyacı olan proteini ve vitamini almakla kalmayacak. Sağlık Bakanlığı tarafından her yaş grubuna göre ayrı ayrı hazırlanacak beslenme programıyla, dengeli ve doğru beslenerek sağlıklı bireyler olarak yetişecek. İYİ Parti iktidarında bir daha hiçbir çocuğumuz; sağlığını, açlığı, yoksulluğu, adaletsizliği düşünmek zorunda kalmayacak. Buradan bunun sözünü veriyorum. Rüzgârgülü Projesi ile çocuklarımızın doğru beslenmesini sağlayarak, okul öncesi çağda 235 bin okul çağında ise tam 2 milyon çocuğumuzu bu hastalıklara karşı korumamız mümkün. Projeyi hayata geçirdiğimizde, çocuklarımız, sadece sağlıklı bireyler olmakla kalmayacak. Ayrıca son 20 senede, devamlı geriye giden eğitim alanında da önemli başarılar elde edeceğiz. Hem okullaşma oranımız hem de çocuklarımızın başarıları ciddi şekilde artacak. CUMHUR İTTİFAKI PAYDAŞLARININ AKSİNE, BİZ, YENİ BİR SAYIN ERDOĞAN SEÇMEYECEĞİZ: Biliyorsunuz katıldığım bir televizyon programında, ‘Ben Başbakanlığa talibim’ dedim ve çarşı karıştı… Tam bir haftadır televizyonlarda, ‘Öyle mi olacak, böyle mi olacak?’, ‘Onu mu dedi, bunu mu dedi, yoksa öyle mi demek istedi’ tartışmaları var. Oysa söylediğim, çok açık. Millet İttifakı olarak bir Cumhurbaşkanı adayı göstereceğiz. Bu aday da Türkiye’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı olacak. Ama, Cumhur ittifakı paydaşlarının aksine biz yeni bir Sayın Erdoğan seçmeyeceğiz. Çünkü biz biliyoruz ki aday göstereceğimiz kişi dünyanın en becerikli, en muteber insanı bile olsa Türkiye bu ucube sistemle yönetilemez. Çünkü sorunumuz sadece Sayın Erdoğan’ın kötü bir Cumhurbaşkanı olması değil, başarısız bir Cumhurbaşkanı olmazı değil. Yetkilerini kötüye kullanması, sürekli olarak yanlış tercihler yapması da değil. Sorunumuz, bir sistem sorunu. Sorunumuz tüm yetkinin tek bir kişide toplanıyor olması. ERDOĞAN YERİNE, CUMHUR İTTİFAKININ KENDİNE ACİLEN GÜÇLÜ BİR ADAY BULMASI GEREKİYOR: İster 2023, ister daha önce yapılacak olan bir seçimde Millet İttifakı’nın adayının, yani Türkiye’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı seçilecek olan kişinin öncelikli görevi; Türkiye’yi hızla bu çağdışı sistemden kurtarmak ve kuvvetler ayrılığına dayalı bir demokrasiyi hayata geçirmek olacaktır. Evet ben, bu ucube sistemdeki Cumhurbaşkanlığı’na talip değilim. Ama bu seçimlerden 1’inci parti olarak çıkmaya ve bunu hep birlikte başardığımızda, İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in ilk Başbakanı olmaya talibim. Millet ile devlet arasındaki bağları yeniden kurmaya, Türkiye’yi güçlendirmeye, milletimizi zenginleştirmeye talibim. Avrupa’nın en yoksul milletini hak ettiği zenginliğe kavuşturmaya; sermaye ve beyin göçünü tersine çevirmeye talibim. Özgürlüklerin doyasıya yaşandığı, adaletinden şüphe duymayacağımız bir hukuk düzeni kurmaya; yolsuzluğu, hırsızlığı, haksızlığı bitirmeye sizlere güvenerek, milletime güvenerek talibim. Bu vesileyle, Saray medyasına da bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Son üç buçuk yılda, Türkiye’yi hızla fakirleştiren Sayın Erdoğan yerine, Cumhur İttifakı’nın kendine acilen, çok daha güçlü bir aday bulması gerekiyor. Bize çemkirmek yerine buraya bakmanızı tavsiye ederim. O nedenle, bir zahmet, gidin, bizimle uğraşmak yerine Cumhur İttifakı adayını tartışın. Sayın Erdoğan yerine, kim aday olursa, daha fazla oy alır, gidin bunu konuşun. Sayın Erdoğan yerine, kim aday olursa Millet İttifakı ile arayı kapatabilir, gidin bunu tartışın. Millet İttifakını da artık rahat bırakın kardeşim… Biz hep birlikte, omuz omuza vererek, imkânsızları mümkün kıldık. Önümüze çıkartılan tüm engelleri, korkusuzca yıktık. İftiralara, yalanlara, cesurca karşı çıktık. VARSIN UĞRAŞSINLAR: Hatırlayın, başlarda bizi görmezden geldiler. Sonra, 'Rahatınızı bozmaya geldik' dediğimizde, bize güldüler. Şimdilerde ise milletimizin, her geçen gün artan teveccühünü; ailemizin her geçen gün büyüdüğünü gördükleri için bizimle uğraşıyorlar. Varsın uğraşsınlar. O sandık geldiğinde bizim kazanacağımızı, artık onlar da biliyor. Anadolu’nun dört bir yanından yükselen o sesi, artık onlar da duyuyor. Millet bizi çağırıyor, artık onlar da görüyor. Varsın uğraşsınlar. Biz memleketimizin dertlerine derman olmaya, milletimize umut olmaya devam edeceğiz. Milletimizden yetkiyi alıp Türkiye’yi düze çıkartacağız. Adil, bereketli ve huzurlu bir Türkiye’yi mümkün kılacağız. Bugüne kadar başardıklarımız, başaracaklarımızın teminatıdır. Çünkü bizim yolumuz, hak yoludur, hakikat yoludur, millet yoludur. Milletimizin gönlü ferah olsun.”  
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, "İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in, ilk Başbakanı olmaya talibim...Saray medyasına da bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Son üç buçuk yılda, Türkiye’yi hızla fakirleştiren Sayın Erdoğan yerine, Cumhur İttifakı’nın kendine acilen, çok daha güçlü bir aday bulması gerekiyor. O nedenle, bir zahmet, gidin, bizimle uğraşmak yerine Cumhur İttifakı adayını tartışın. Sayın Erdoğan yerine, kim aday olursa, daha fazla oy alır, gidin bunu konuşun. Millet İttifakını da, artık rahat bırakın kardeşim" dedi.

Akşener, partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener’in konuştuğu kürsüye, partisinin “kalkınma projesi” olarak sunduğu Rüzgar Gülü Projesi için iki tane rüzgar gülü yerleştirildi.

Akşener, konuşmasında özetle şunları söyledi:

“SARAYDA SEFA SÜRENLER EĞLENMEYE TAM GAZ DEVAM ETMİŞ: Biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde Sayıştay, denetim raporlarını açıkladı. AK Parti hükümeti ve ucube sistemi sağ olsun; bu seneki raporlarda da yolsuzluk ve israf hız kesmemiş. Sarayda sefa sürenler, eğlenmeye tam gaz devam etmiş… Mesela Çevre ve Şehircilik Bakanlığı denetim raporuna göre; Ankara’da kullanılmak üzere tahsis edilen bazı araçlar, yıl içinde Çeşme, Altınoluk, Akçay, Abant, Mersin gibi yerlerden yakıt almışlar. Belli ki bu arkadaşlar; millete hizmet yerine, kafalarına estikçe devletin kendilerine Ankara için tahsis ettiği arabalarıyla tatil beldelerine gitmekte bir sakınca görmemişler. Şu devlet insanlığına bakar mısınız?

MİLLETİMİZİN VERGİLERİ YİNE BİR ŞİRKETİN KASASINI DOLDURMAK İÇİN HARCANMIŞ: Mesela Sayıştay’ın, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı denetleme raporuna göre; bu fevkalade başarılı bakanlığımız, Avrasya Tüneli geçişlerinde, kur hesabını yanlış yapmış… Üstelik, sadece kur hesabını değil geçiş garantisini de yanlış hesaplamış. E hal böyle olunca, tünelden garanti edilen 25 milyon araç yerine, yalnızca 12 milyon araç geçmiş. Ama bu pek bir düşünceli arkadaşlar, ihale sahibi şirkete ayıp olmasın diye 494,2 milyon lira geçiş garantisi ödemesi yapsın. Millet ağlasın yandaş gülsün diye. Şu üstün yönetim becerisine bakar mısınız? Eğer doğru bir hesaplama yapılsaydı, garanti ödemesi 456.3 milyon lirada kalacaktı. Ama bakanlık, şirketin kasasına 37.9 milyon lira fazladan, ödeme yapmayı tercih etmiş. Yani beceriksizliğin faturası, yine milletimize kesilmiş. Yani milletimizin vergileri, yine bir şirketin kasasını doldurmak için harcanmış.

DEVLETİN BAKANLIĞI DEVLETİN DENETLEME KURUMUNA YALANCI DİYOR: Milletimizin cebinden çıkan milyonlarca lirayı haksız ve hukuksuz bir biçimde yediren Bakanlığın, Sayıştay raporuna cevabı ne olmuş, biliyor musunuz? 'Bunlar yalan.' Tweet bu kadar. Evet, yanlış duymadınız. Verdikleri cevap, sadece bu kadar. Böyle ciddiyetsizlik, böyle utanmazlık olmaz, olamaz. Anayasal bir kurum olan Sayıştay, bir genel müdürlüğün yolsuzluk, usulsüzlük yaptığını tespit etmişse o genel müdürlük ciddi ve kapsamlı bir açıklama yapmak zorundadır. Bu kadar basit. Ama gelin görün ki devletin bakanlığı, devletin denetleme kurumuna yalancı diyor. İşte size Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde koskoca Türk Devleti’nin düşürüldüğü durum. Ayıptır, günahtır.

ZENGİN TÜRKİYE’Yİ, FAKİRLİĞE MAHKUM EDEN BU ZİHNİYETİN İBRETLİK FOTOĞRAFI: Sayıştay’ın raporuna göre; Karayolları Genel Müdürlüğü (KGB), toplam maliyetini 1588 lira olarak hesapladığı bir işe, sıkı durun, tam 8 milyon 646 bin lira ödemiş. Yani asgari ücretin yarısı kadar hesapladıkları işe 3 milyon asgari ücret ödemişler. Hafsalanız alıyor mu? Benim bunları incelerken midem bulandı. Durun daha bitmedi. Yine KGM, pazarlık usulüyle yaptığı bir ihalede; birim fiyatı, 7 lira 94 kuruş olan, muhafaza borusunu tam 300 katı bedel ödeyerek, 2 bin 239 liraya satın almış. İşte size EYT’lilere, 3600 ek gösterge bekleyenlere, esnafa, çiftçiye, işsiz gence gelince 'Kaynak yok' diyenlerin, kaynaklarımızı nereye aktardığının cevabı. İşte size zengin Türkiye’yi, fakirliğe mahkûm eden bu zihniyetin ibretlik fotoğrafı.

BALIK BAŞTAN KOKAR: Sayın Erdoğan; bu atadığın bürokratlar sence kimi örnek alıyorlar? Cevabını ben vereyim. İsraf ve yolsuzluk batağına batmış bu bürokratların ilham kaynağı, bizzat sensin. Atalarımız boşuna dememiş, çünkü balık baştan kokar. Sayıştay raporlarına göre geçen sene, bir günde tam 7,9 milyon lira, senede ise 2,8 milyar lira harcamışsın Sayın Erdoğan. 6 yıl içindeki harcamalarını da 10 katına çıkarmışsın. İsrafın büyüklüğüne bakar mısınız? Sayın Erdoğan, bu öyle bir israf ki şayet israfın dibini böylesine sıyırmasaydın; şayet itibardan değil ama bari keyfinden birazcık tasarruf edebilseydin; şayet harcamalarını 10 katına değil de bari 5 katına çıkarsaydın ne olurdu biliyor musun? Mesela bugün barınma sıkıntısı çeken hiçbir öğrencimiz olmazdı. Mesela üretmeyi bırakan çiftçilerimiz olmazdı. Mesela pandemide açıkta bıraktığın için iflas eden esnaflarımız olmazdı.

PROJEYE DEĞİL RANTA KARŞIYIZ: Bu aziz millet sana güvendi, o koltuğa oturttu. Peki sen ne yapıyorsun? Şu zor günlerde, milletinin devletine en çok ihtiyaç duyduğu şu zor dönemde, milletin parasını çarçur ediyorsun. Yazıklar olsun. Gandhi’nin çok sevdiğim bir sözü vardır: ‘Dünya, herkesi doyuracak kadar kaynağa sahiptir, ama herkesin açgözlülüğünü doyuracak kadar değil’ der. Biz de diyoruz ki, ‘Türkiye, belki saray bürokratlarının, açgözlülüğünü doyuracak kadar değil ama, her vatandaşını doyuracak kadar kaynağa sahiptir.’ Yeter ki; Yolsuzluk Algısı Araştırması’nda 180 ülke arasında 86’ıncı sırada olmayalım. Yeter ki beceriksiz bürokratlarla, yandaş müteahhitler arasında sıkışıp kalmayalım. Yeter ki kaynaklarımızı ranta değil milletimize ayıralım. O nedenle biz işte tam olarak bu iş bilmezliğin, bu hoyratlığın, bu vicdansızlığın karşısındayız. Yapılan tünellere, köprülere, yollara değil plansızlığa, haksızlığa, beceriksizliğe, hırsızlığa karşıyız. Milletimizin parasının, millete hizmet olarak dönmesine değil ısrarla yandaşını kayıran, bu ahlaksızlığa karşıyız. Ez cümle biz projeye değil, ranta karşıyız.

İKTİDAR ORALI BİLE OLMUYOR: Daha kış gelmeden ne kadar zorlu bir kış geçireceğimizi, iktidarın açıkladığı zamlarla görmeye başladık. Elektrik üretiminde kullanılan doğal gaz fiyatına temmuz ayında yüzde 20 zam yapılmıştı. Bu ay üzerine yüzde 15 daha yapıldı. 2018’den bu yana elektriğe yüzde 122 zam yapan hükümetin; emekli, asgari ücretli, memur maaşlarına yaptığı zamlar ise yüzde 66 ile yüzde 69 bandında kaldı. Şu vicdansızlığa bakar mısınız? Yazıktır, günahtır. Gittiğimiz her yerde elektrik faturasını ödeyemediği için tarlasını sulayamayan çiftçiyi, üretim yapamayan sanayiciyi, zor durumda kalan esnafı dinliyoruz. Ama iktidar oralı bile olmuyor, milletimizi, zam yağmuruna tutmaya devam ediyor. Bir lütuf gibi sunduğu maaş zamlarını yıl içerisinde fazlasıyla geri almaktan zerre utanmıyor.

BU MALİYETLERİN ESAS SORUMLUSU SAYIN ERDOĞAN'IN TA KENDİSİDİR: Biliyorsunuz, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle birlikte Merkez Bankası Başkanları’nın görev ve sorumluluklarına bir güncelleme eklendi. O da Sayın Erdoğan’ı memnun etmek. Merkez Bankası’nın son faiz indirimi kararıyla, 8 Eylül’de 8,30 seviyesindeki dolar 8,90’a kadar yükseldi. Bu 60 kuruşluk artışla birlikte; ithal ettiğimiz malların maliyeti yüzde 7 yükselirken, dış borç stokumuz 270 milyar lira kısa vadeli borcumuz da 101,2 milyar lira arttı. Ama şimdiden söyleyeyim. Bu artışların sorumlusu Merkez Bankası Başkanı değildir. Çünkü kendisi aynı çöp öğütür gibi bürokrat öğüten bu sistemin, son kullanma tarihi yaklaşan bir bürokratından fazlası değildir. Bu maliyetlerin esas sorumlusu Türk Devleti’ni, ucube bir sisteme hapseden Türkiye ekonomisini akıl dışı teorilerine kurban eden ve her olaydan elini yıkayıp çıkmasıyla bilinen Sayın Erdoğan’ın ta kendisidir. Nitekim eminim ki, bu olaydan da elini yıkayıp çıkmak için Merkez Bankası Başkanı’nı yakın zamanda harcayacaktır. O nedenle buradan Sayın Başkan’a sonradan açıkta kalmaması için, şimdiden iş aramaya başlamasını tavsiye ediyorum.

HEMŞİRE ERDOĞAN:  Türkiye maalesef Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının elinde, psikiyatrik bir iktidar anlayışıyla yönetiliyor. Yandaş medyaya, cahil televizyon yorumcularına bu havuzun link verebilirim ne manaya geldiğini. Memlekete akıl hastanesi, milletimize de akıl hastası muamelesi yapılıyor. Adeta ‘Guguk Kuşu’ filmini yaşıyor gibiyiz… Sayın Erdoğan, Hemşire Ratched; bakanları, zorba hasta bakıcılar; Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi de milletimize giydirilen deli gömleği. Gömleğin içinde, her geçen gün daha da bunalıyoruz. Ama Hemşire Erdoğan ve ekibi, oralı bile değil. Kıpırdayanın, kafasına vuruyorlar. Ne zaman birileri bu gömleğe itiraz etse; Hemşire Erdoğan ve hasta bakıcılarının etmediği hakaret, yapmadığı kötülük kalmıyor. Her hafta toplumumuzun yeni bir kesimi terörist ilan edilir hale geldi. Yakın zamanda marketler bu kategoriye alındı. Dün itibarıyla da kebapçılar terörist oldu.”

KEBAPÇIDAN TERÖRİST SUÇLAMALARINA YANIT: "BİZLER KEBAP SATAN İNSANLARIZ BİZDEN TERÖRİST OLMAZ"

Akşener, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “bölücü kebapçılar” sözü nedeniyle kebapçılık yapan esnaf İbrahim Çetinkaya'ya söz verdi:

“Bizler kebap satan, pide satan, çorba satan insanlarız. Bizden külhanbeyi de olmaz. Bizden terörist de olmaz. Biz soframızı Hazreti Halil İbrahim bereketiyle, misafirsiz oturmayan neslin temsilcileriyiz. Buyursunlar gelsinler soframızda kebap yesinler, bölüşelim ama bölücü olmayalım. Bizler her zaman etnik köken, din, dil, ırk hiçbir zaman gözetmedik her gelene 'hoşgeldiniz', her gidene 'afiyet olsun' deyip saygıda kusur etmedik. Kapılarımız herkese açıktır. Terörist yakıştırmasını hiçbir zaman kabul etmiyoruz. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, bu ülkenin zanaatkarlara her zaman ihtiyacı vardır. Biz de birer nefer olarak, zanaatkar olarak her zaman bu ülkenin emrinde olacağız.”

Daha sonra tekrar kürsüye gelen Akşener, sözlerine şöyle devam etti:

“AT İZİ İT İZİ BİRBİRİNE KARIŞIR: Önüne gelene terörist yakıştırmasının yapılması gerçekten Türkiye için son derece yanlış ve terörizmin teröristin tekabül ettiği o çirkinliği hafifleten, bu son derece dikkate alınması gereken bir duruştur, tanımdır. Bu ülkeyi yönetenlere tavsiyem, ağızlarını açtıkları zaman bu her söyledikleri cümlenin kelimenin nereye tekabül ettiğini önceden düşünmeleridir. Canı isteyenin, canı istediği şekilde konuştuğu bir Türkiye'de; at izi it izi birbirine karışır. At izi it izi dedim, köpeklerden ve atlardan özür diliyorum.

BU TABLODA EN ÇOK ÇOCUKLARIMIZIN DURUMU CANIMI YAKIYOR: Zamanında meşhur bir çay-simit hesabı vardı, hatırlıyor musunuz? Bugün Sayın Erdoğan’ın tavsiyesi doğrultusunda 3 çocuk yapan bir aile, 3 öğün simit yiyip çay içse asgari ücretin yarısı ediyor. Hadi diyelim ki çayı da kendisi vatandaşımızın kafasına fırlatmış olsun, o hâlde bile bu aile sadece simit yese, cebinden, 1000 liradan fazla para çıkıyor. TÜİK verilerine göre, ülkemizde; gıdaya ayda 150 lira harcayamayan 16 milyon vatandaşımız var. Yani bu ülkede, günde 3 simit almaya bile gücü yetmeyen 16 milyon vatandaşımız var. Ama bu tabloda en çok çocuklarımızın durumu canımı yakıyor. TÜİK verilerine göre 3 yaşından küçük her 100 bebeğimizden 45’i, 3-14 yaş arasındaki her iki evladımızdan biri, 15-24 yaş arasındaki her üç gencimizden biri en yoksul yüzde 20’lik kesimi oluşturan ailelere mensup.”

Akşener, “derin yoksullukla mücadele” kapsamında partisinin hazırladığı Rüzgar Gülü projesinin tanıtım videosunu izletti.

“AHMETLERİ UNUTURSAM CENAP’I HAK CANIMI ALSIN: Ne çabuk unuttun Sayın Erdoğan, Ahmet'leri nasıl çabuk unuttun. Bu ülkenin bürokratları aydınları Ahmet’leri ne abuk unuttunuz siz? Ama biz hatırladık buradan sözün ötesinde yemin ediyorum. İktidarı Cenap’ı hak nasip edip milletimiz teveccüh gösterdiğinde iktidarı bize teslim ettiğinde bu Ahmet’leri unutursam Cenap’ı Hak benim canımı alsın. O anda alsın.”

Akşener, projeyi şu sözlerle anlattı:

“ÇOK YÖNLÜ KALKINMA PROJESİ: Rüzgâr Gülünü sağlıktan eğitime, istihdamdan yerel ekonomiye, yoksulluktan gelir eşitsizliğine kadar, Türkiye’nin en can alıcı sorunlarına parmak basan, çok yönlü bir kalkınma projesi olarak tasarladık. Rüzgârgülü Projesi ile çocuklarımız sadece günlük ihtiyacı olan proteini ve vitamini almakla kalmayacak. Sağlık Bakanlığı tarafından her yaş grubuna göre ayrı ayrı hazırlanacak beslenme programıyla, dengeli ve doğru beslenerek sağlıklı bireyler olarak yetişecek. İYİ Parti iktidarında bir daha hiçbir çocuğumuz; sağlığını, açlığı, yoksulluğu, adaletsizliği düşünmek zorunda kalmayacak. Buradan bunun sözünü veriyorum. Rüzgârgülü Projesi ile çocuklarımızın doğru beslenmesini sağlayarak, okul öncesi çağda 235 bin okul çağında ise tam 2 milyon çocuğumuzu bu hastalıklara karşı korumamız mümkün. Projeyi hayata geçirdiğimizde, çocuklarımız, sadece sağlıklı bireyler olmakla kalmayacak. Ayrıca son 20 senede, devamlı geriye giden eğitim alanında da önemli başarılar elde edeceğiz. Hem okullaşma oranımız hem de çocuklarımızın başarıları ciddi şekilde artacak.

CUMHUR İTTİFAKI PAYDAŞLARININ AKSİNE, BİZ, YENİ BİR SAYIN ERDOĞAN SEÇMEYECEĞİZ: Biliyorsunuz katıldığım bir televizyon programında, ‘Ben Başbakanlığa talibim’ dedim ve çarşı karıştı… Tam bir haftadır televizyonlarda, ‘Öyle mi olacak, böyle mi olacak?’, ‘Onu mu dedi, bunu mu dedi, yoksa öyle mi demek istedi’ tartışmaları var. Oysa söylediğim, çok açık. Millet İttifakı olarak bir Cumhurbaşkanı adayı göstereceğiz. Bu aday da Türkiye’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı olacak. Ama, Cumhur ittifakı paydaşlarının aksine biz yeni bir Sayın Erdoğan seçmeyeceğiz. Çünkü biz biliyoruz ki aday göstereceğimiz kişi dünyanın en becerikli, en muteber insanı bile olsa Türkiye bu ucube sistemle yönetilemez. Çünkü sorunumuz sadece Sayın Erdoğan’ın kötü bir Cumhurbaşkanı olması değil, başarısız bir Cumhurbaşkanı olmazı değil. Yetkilerini kötüye kullanması, sürekli olarak yanlış tercihler yapması da değil. Sorunumuz, bir sistem sorunu. Sorunumuz tüm yetkinin tek bir kişide toplanıyor olması.

ERDOĞAN YERİNE, CUMHUR İTTİFAKININ KENDİNE ACİLEN GÜÇLÜ BİR ADAY BULMASI GEREKİYOR: İster 2023, ister daha önce yapılacak olan bir seçimde Millet İttifakı’nın adayının, yani Türkiye’nin 13’üncü Cumhurbaşkanı seçilecek olan kişinin öncelikli görevi; Türkiye’yi hızla bu çağdışı sistemden kurtarmak ve kuvvetler ayrılığına dayalı bir demokrasiyi hayata geçirmek olacaktır. Evet ben, bu ucube sistemdeki Cumhurbaşkanlığı’na talip değilim. Ama bu seçimlerden 1’inci parti olarak çıkmaya ve bunu hep birlikte başardığımızda, İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in ilk Başbakanı olmaya talibim. Millet ile devlet arasındaki bağları yeniden kurmaya, Türkiye’yi güçlendirmeye, milletimizi zenginleştirmeye talibim. Avrupa’nın en yoksul milletini hak ettiği zenginliğe kavuşturmaya; sermaye ve beyin göçünü tersine çevirmeye talibim. Özgürlüklerin doyasıya yaşandığı, adaletinden şüphe duymayacağımız bir hukuk düzeni kurmaya; yolsuzluğu, hırsızlığı, haksızlığı bitirmeye sizlere güvenerek, milletime güvenerek talibim.

Bu vesileyle, Saray medyasına da bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Son üç buçuk yılda, Türkiye’yi hızla fakirleştiren Sayın Erdoğan yerine, Cumhur İttifakı’nın kendine acilen, çok daha güçlü bir aday bulması gerekiyor. Bize çemkirmek yerine buraya bakmanızı tavsiye ederim. O nedenle, bir zahmet, gidin, bizimle uğraşmak yerine Cumhur İttifakı adayını tartışın. Sayın Erdoğan yerine, kim aday olursa, daha fazla oy alır, gidin bunu konuşun. Sayın Erdoğan yerine, kim aday olursa Millet İttifakı ile arayı kapatabilir, gidin bunu tartışın. Millet İttifakını da artık rahat bırakın kardeşim… Biz hep birlikte, omuz omuza vererek, imkânsızları mümkün kıldık. Önümüze çıkartılan tüm engelleri, korkusuzca yıktık. İftiralara, yalanlara, cesurca karşı çıktık.

VARSIN UĞRAŞSINLAR: Hatırlayın, başlarda bizi görmezden geldiler. Sonra, 'Rahatınızı bozmaya geldik' dediğimizde, bize güldüler. Şimdilerde ise milletimizin, her geçen gün artan teveccühünü; ailemizin her geçen gün büyüdüğünü gördükleri için bizimle uğraşıyorlar. Varsın uğraşsınlar. O sandık geldiğinde bizim kazanacağımızı, artık onlar da biliyor. Anadolu’nun dört bir yanından yükselen o sesi, artık onlar da duyuyor. Millet bizi çağırıyor, artık onlar da görüyor. Varsın uğraşsınlar. Biz memleketimizin dertlerine derman olmaya, milletimize umut olmaya devam edeceğiz. Milletimizden yetkiyi alıp Türkiye’yi düze çıkartacağız. Adil, bereketli ve huzurlu bir Türkiye’yi mümkün kılacağız. Bugüne kadar başardıklarımız, başaracaklarımızın teminatıdır. Çünkü bizim yolumuz, hak yoludur, hakikat yoludur, millet yoludur. Milletimizin gönlü ferah olsun.”

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gunestv.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
Malatya haberleri